2 Eylül 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

2 Eylül 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TÜLİDEN HABERLER Mithatpaşa Tiyatrosu kurucuları birarada "İsyancılar" lr hiç bir karşılık görmüyor. u yüzden, zaman zaman torununa Şok içerliyen Bayar, yolunu değişti- rerek, akşam gezilerine yalnız de- vam ediyor. Pembe köşkten sızan haberlere göre, Bayarın çevresinde olup da fikirlerini destekliyenlerin sayısı çok fazla değil. Kızı Nilüfer Gürsoy ve damadından başka, öteki çocukları ve akrabaları Bayarı din- liyor ve konu değiştirerek, fikirle- rini desteklemediklerini gösteriyor- larmış. Bir tiyatro doğdu Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçı- larından Beyhan Hürol, Ekmel Hürol, Gülyüz Tolga, Yalın Tolga, Erten Savaşçı ve Ziya Demirel, geç- tiğimiz haftanın tonunda Devlet Ti- yatrosundan istifa ettiler. eğer boşuna istifa etmemişler- miş. Ortaya, "Mithatpaşa Tiyatro- su" diye bir tiyatro çıkıverdi. Ku- rucuları: Ekmel Hürol, Beyhan Hürol, Alp Özbay. Yenişehir Mithatpaşa Caddesin- deki 51 numaralı binayı, tiyatro ya- zarı ve yüksek mühendis âzım Kurşunlu bir güzelce biçime sok- muş, olmuş size "Mithatpaşa Tiyat- rosu" Kadro zengin. Günaydın Yal- met Serdengeçti, Oktay Dener, Oya Öcalır da kadroda. Tiyatronun ilk oynıyacağı eser ise. 22 Recep Bilginerin "İsyancılar". İs- yan edenlere uygun bir eser, değil mi? Kort kraliçesi oldu Ankaralıların yakından tanıdığı Selda Berzun, İstanbuldaki son tenis maçlarında "kort kıraliçesi" gibi bir şey oldu. Bir aralık man- kenliği de deneyen Selda Berzun, bütün maçları ayrı bir kıyafetle seyrederek, maç meraklılarına bir de defile seyrettirdi. Büyükadada bir kokteyl Rıza Dervişin Büyükadada verdiği kokteyl, geçtiğimiz hafta İstan- bulun şık ve güzel kadınlarını bir- araya getirdi. Eski DP sosyetesin- den İhsan Çavuşoğlu, sosyete ede- biyatında hırçınlığı yüzünden kedi- ye benzetilen Feyhan Yumer, geçen bahar estetik ameliyatla burnunu büsbütün güzelleştirdiği iddia edilen Ferhunde Verdi, Güler Erenyol, kocasından ayrıldıktan sonra büs- bütün sıklaşan (oMuzaffer Erenus, İstanbuldan çok Parisin modasını tutan Zübeyde Aktay, Nizamdaki köşkün havuz başında bir yaz defi- lesi yaptılar. Yanık tenler, tek kol- lar, güzel taranmış saçlarıyla SOS- yetik defilenin havası öteki defile- lerden çok farklıydı. İhsan Çavuş- oğlu yine biraz keyifsizdi. Ya deniz dokunmuştu, ya da kızının başına gelenleri hâlâ hazmedememişti. Rı- za Dervişin yakın arkadaşı, hatta iş- ortağı Süreyya Ağaoğlunun misafir- AKİS ler arasında bulunmaması dikkati çekti. Herhalde, yakın dostlar ve ortaklar arasında da bazı anlaşmaz- lıklar olabileceğini akıllarına getir- miyorlardı. Çekik prensesler Yaz aylarını İstanbulda geçiren es- ki sultanlar, Hanzâde, Necla, Neslişah ve çocukları hiç bir yerde görünmüyorlar, davet edildikleri yerlere, kimin geleceğini o araştır- madan gitmiyorlar ama, gözden u- zak kaldıkları da söylenemez. Bi- zim toplumda hiç bir şey gizli kal- mıyor, çok dar çevrelerde yaşayan- ların hikâyeleri bile kısa zamanda duyulabiliyor. Meselâ, Neslişah Sul- tanın kızı İkbalin Sadrettin Han ile evleneceğine ait söylentiler kısa zamanda duyuldu ve İstanbulun mavi kana meraklı çevreleri, bu söylentilerin gerçekleşmekten uzak olduğunu büyük bir yetkiyle iddia ettiler. Bu çevrelere göre, Sadrettin Han, güzel kadınlardan çok hoşla- nırmış; eski eşi dünyanın en güzel kadınlarından biriymiş; şimdi ar- kadaşlık ettiği isviçreli oOkadın da çok güzelmiş, ama katolik olduğu için kocasından ayrılıp Sadrettin Hanile evlenemiyormuş. Yani pren- sesler nekadar çekik yaşarlarsa ya- şasınlar, sosyete, onlara ait olayları hiç kaçırmıyor. u, galiba, dünyanın heryerinde böyle? İki Şirinler İstanbulda aynı adı taşıyan kadın- lar pek çok, fakat Şirin Devrim ve Şirin Edin gibi benzerliği olanlar az. Şirin Devrim, tiyatromuzun meş- hur bir kadını, malüm. Evlilikleri pek mutlu sayılmaz. Üçüncü koca- sından sonra bir daha evlenmeyi de düşünmedi. Türkiyedeki tiyatro çalışmalarında hayâl o kırıklığına uğrayınca, soluğu Amerikada aldı, vaktiyle tiyatro oOöğrenimi yaptığı ülkede şimdi öğretmenlik yapıyor. Şirin Edin ise tiyatronun sadece se- yircisi; iyi, mutlu bir evkadını, çok çocuklu bir anne. Şirin Devrim ile benzerliği de medeni halinden çok, karakterinde. Her iki Şiirin de çok şirin insanlar, bulunduklan yere başka bir bava veriyorlar, konuş- maları, esprileri çok tatlı. Geçtiğimiz hafta Kuruçeşmede- ki Galatasaray adasının en şirin kadım, Şirin Devrimdi. Tenis Klü- bünün en şirin esprilerini de Şirin Edin yapıyordu. Şirin Edinin, evin- deki çocuk bakıcısıyla ilgili hikâ- yeleri özellikle çok tatlı. 2 Eylül 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: