2 Eylül 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

2 Eylül 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN A.P. yolsuzluklara karşıymış! İstanbulda, A.P.liler tarafından çevrildiği uzun sü- redir söylenilen bir takım dalavereler üzerine bu parti nihayet harekete geçmiş bulunuyor. Genel Mer- kez, kodamanlardan müteşekkil bir tahkik heyetini göndermiş, orada sorumlu A.P.'liler sorguya çekili- yorlarmış, deliller toplanıyormuş, tanıklar dinlenili- yormuş. Bir takım ihraçların olduğu da bilinmekte- dir. Türkiyede niçin, D.P. veya A.P. iktidara gelir gel- mez çeşitli kademelerde yolsuzlukların başladığı hu- susu üzerinde biraz düşünmek lâzımdır. Vatandaşlar elbette ki "melekler" ve "şeytanlar" gibi "yolsuzluk yapmayanlar" ve "yolsuzluk yapanlar" diye iki sınıf değildir. Bütün yolsuzluk istidatlıları da, her halde D.P. veya A.P. teşkilâtında kapılanmış olamazlar. O halde, neden, bu iktidarlar yolsuzlukları bera- berlerinde getiriyorlar? Bunun sebebi, bir defa, bu partilerin böyle bir felsefeyle kurulmuş olmasıdır. e İkincisi, kurdukları idarenin partizanlığıdır. Parti teşkilâtı yetkililerinin, bilhassa belediyeler- de parayla iş takip edip bu işleri özel menfaatlere göre neticelendirmeleri usulünü en geniş ölçüde D.P. ve A.P. takip etmiş bulunsa da, sistemin yaratıcısı C.H.P.'dir. Tek parti devrinde, meselâ İstanbulda bu- nun şöhretli şampiyonları vardı. (Ruhsatlar onlar kanalından alınır, fiyatlar onlar vasıtasıyla tâyin edi- lir, imar durumları onlar görülerek odüzenlenirdi. Hattâ, çeşitli sahalar çeşidi kimseler arasında pay- laşılmıştı. Meselâ manavlar haraçlarım filancaya ve- rirler, şoförler falancaya verirlerdi. Tam bir şebeke- nin faaliyette bulunduğu o sıralar çok söylenirdi. Bu, sistemin bir icabı olarak görülmelidir. Me- sele, sistemin, iktidardaki parti teşkilâtının ileri gelenlerine bir nüfuz tanıyıp tanımamasıdır. Tek par- ti devrinde bu böyleydi. D.P. o yoldan yürüdü. A.P. aynı yönü takip ediyor. Bir, son Koalisyon Hükümet- leri devrindedir ki partililer nüfuz sahibi edilmemiş- lerdir. Bunun neticesi olarak, yolsuzluk yapmak kud- retini bulamamışlardır. Bir "nüfuz suistimali"nin ilk şartı, şüphesiz, nü- fuza sahip olmaktır D.P. de, A.P. de daima iyi çalışan, teşkilâtlara da- yanmışlardır. Çok seçimde C.H.P. "Oylarımı çaldı- lar!" diye an bu iki partinin militanları atla- rı kaçırı üdara varmışlardır. partinin e an için “İktidar hep, mutlaka kazanılması ge- n bir nimet kapısı olmuştur. Kapı ele geçiril- dikin sonra içeriye dalınmasını D.P.de, A.P. de ön- lememişlerdir. .nin son seçimdeki hezimeti- nin sebebini, bir bakıma, kendi teşkilâtının ileri ge- lenlerinin Koalisyon Hükümetleri zamanında uğra- dıkları hayal sukutunda aramak lâzımdır. Buna mu- kabil eski D.P.'li olan AP.'liler "o iyi günler"in an- cak bir A.P. İktidarıyla gelebileceğini bildiklerinden canlarım dişlerine takarak çalışmışlardır. Partilerin, ancak bir itici kuvvetle ilerleyebile- 2 Eylül 1967 Metin TOKER cekleri tabiidir. Nimet elde etmek "itici kuvvetler"in belki de en tesirlisidir. Ama bir uzun vâdede astar yüzden pahalıya geldiğinden partilerin buna dayan- ması felâket sebeplerini teşkil etmektedir. O bakımdan, daha kuruluşlarında veya hayatla- rının bugünkü devresinde akıllı partiler başka bir itici kuvvet bulmakla (mükelleftirler. D.P.'nin ilk günlerinde, tek partiden çıkan C.H.P''de itici kuvvet hâlâ menfaat iken ir Demokrasi için, ide- alistçe çalışırlardı. Şimdi C.H.P.'de Ortanın Solu po- litikası, memleketin sosyal ve knomik sorunlarına bir çare olarak idealistleri etrafina toplamaktadır. Buna mukabil mideciler, artık kendileri için fazla iş kalmadığım anladıkları altı oklu gemiyi terket- mektedirler. Bugünkü partiler arasında T.İ.P.'in de, kendine göre bir idealinin bulunduğunu kimse inkâr edemez. A.P.'de bu yoktur. Bu olmadığı için de, hangi tahkik heyeti nereye giderse gitsin, bünye, rahatsız- lığından kurtarılamayacaktır. Üstelik A.P. İktidarı da, yolsuzluklarla ciddi şe- kilde mücadeleye niyetli bir iktidar intibanı hiç, ama hiç vermemektedir. Ayyuka çıkan ve cürmümeşhut halinde yakalanmış olan Porselen Rezaletlerinin, Zey- tinyağı Rezaletlerinin fiilen takipsiz kalması "gemi- sini kurtaran kaptan" felsefesini yaymaktadır. Bir yolsuzluk her toplumda olur. Her partinin içinden bir yolsuzluk kahramanı çıkar. Bunun o top- lum veya o parti için ayıp bir tarafı yoktur. Ayıp olan, ortaya çıkmış, dumanı üstünde yolsuzlukların “Aman, prestijimizi kırar", yahut "Kırık kol yen içinde" dü- şüncesiyle uyutulmasıdır. A.P. İktidarında hissedi- len, bu temayül. Bu temayül bir defa hissedildi mi, ne kadar yolsuzluk heveslisi varsa, zil takıp oynamaya başlar. Yolsuzlukları Başbakan nutuklarıyla önlemeye, yahut korkutmaya kalkışmak sel önünde şemsiye aç- maktır. "Biz temiz İktidarız" diye binbir yemin et- seniz, yolsuzluklar ceza görmedikçe kimse inanma- yacaktır. Porselen hikâyesinin sanıkları ellerini, kot- larım sallayarak dolaşıyorlar. o Zeytinyağcılar belki hâlâ zeytinyağı karıştırıyorlar. Kamuoyunun heyeca- nı, bu konularda İktidarda hiç hissedilmiyor. Hattâ "Ticarettir, dur!" felsefesi, açıkça söylenmese bile belli ediliyor. Bir yandan, bünyesinde nüfuz suistimaline mü- sait ve açık bir parti teşkilâtı. Yani, teşkilâtının ileri gelenlerine nüfuz sağlayan, tanıyan bir parti zihni- yeti. Öteki taraftan, ticareti fazla müsamahalı olan, fertlerin zengin olmasını memleketin zengin olması sanan, maddi başarıları, kullanılan usulleri kaale al- maksızın takdir eden bir iktidar anlayışı. Böyle olunca, daha çok nüfuz suistimali hadisesi A.P. içinde ortalık karıştıracak ve daha çok tahkik heyeti, göz boyacılığı yapmak için oradan oraya do- laşacaktır. Bünyevi arızaların arızi çarelerle düzelti- lebildiği henüz görülmemiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: