6 Kasım 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

6 Kasım 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1925 Kürt isyanı ve Şeyh Sait " eyh Sait her sene olduğu gibi bu sene de, Palu'da bull ecdadının mezarını m gidiyor. Hilafı mutad ye muhili âsâyiş bir hal yoktu Yani vali bu seyahati normal buluyor ve asayişi bozacak bir taraf görmüyordu. Valinin görüşü bu olunca, Şeyh Sait daha rahat hareket etmek İmkânını Idu. Sait kardeşinin evine yerleştikten ve yorgunluk alma kahvesini içtikten sonra etrafa haberler salın- dı. Şeyh, Piran'da da civar köyler ağalarını, büyük- lerini kabul edecekti. Bir sedirin üzerine bağdaş kur- muştu. Etrafındakilerle okonuşuyor, onlara bazı ni- yetlerini açıyordu. Adamları köyde kendilerine tah- sis edilen evlere yerleştirilmişti. Öğle vakti bir jandarma teğmeni, Abdürrahim'in. evine geldi, Şeyh ile görüşme isteğinde bulundu. Sait, kuşkulu bir tarzda, teğmenin ne istediğini, yalnız olup olmadığını sordu. Teğmen bir meseleyi görüşecekti. Küçük bir jandarma müfrezesine komuta ediyordu. Şeyh, rahatsız bir şekilde Teğmenin getirilmesini em- Teğmen, arzusunu söyledi. Şeyhin yanındaki ka- file içinde, haklarında ' 'ahzı girift müzekkeresi — tu- tuklama emri" bulunan on kişi vardı. Bunlar, köyden Mehmet oğlu Ahmet adında birinin evindeydiler. Şeyh kendilerine, teslim a bildirsindi. Sait, hilekâr bir edayla "Başüstüne" ded Şeyh Sait bir süredir, kendisi için bir korkunun içindeydi. Beş ay kadar önce patlak verip Hükümet kuwvetleri tarafından bastırılmış olan Nasturi isyanı- nın içinde olduğundan, yakalanıp muhakeme edil- mekten ürküyordu. Bir kıvılcımın patlattığı barut N asturi isyanı, Musul meselesinin görüşülmekte ol- duğu sırada, bizim bu bölgedeki haklarımızda 1s- rarımız üzerine İngilizler tarafından çıkartılmış is- yanlardan biridir. İngilizler Nasturileri ve Kürtleri teşvik ettiler. O isyanın bölgesi bizim Güney Hududumuz - Çal - Oramar - Çölemerik güneyi - Beytüşşebab'ın hemen doğusu ve Habur suyu içindeki sahadır. Ayaklanma, 1924 eylülünün başında patlak verdi. O isyanda kulla- nılan slogan "Müstakil Kürdistan" idi. İsyan edenlerin tekmili 8 bin kadardı. Bunlar bin kişilik. bir silâhlı kuvvet çıkardılar ve bölgenin ' 'âşi- yâne" denilen yuvalarını zaptetmek üzere harekete geçtiler. Baskın daima basanın olduğu için, başta ba- şarı da kazandılar. Hattâ bölgedeki vali bütün mai- yetiyle tevkif edildi. Bunun üzerine Hükümet, isya- nın bastırılması görevini VII. Kolorduya verdi, Ancak, Nasturilere karşı gönderilen birlikler AKİS içinde Kürt subaylar vardı. Bunlar Nasturilerle bir- leşmekte gecikmediler ve bir kısım eratı da kendiler riyle birlikte osürüklediler. Askerler çabuk ayılarak tekrar bizim tarafa döndüler. Subaylardan bir kısını orada kaldı. Bir kısmı ise yakalandı ve Bitlis'te ku- rulan Harp Divanına verildi. 12 eylülde başlayan ha- rekât, isyanın bastırılmasıyla 28 eylülde sona erdi. Suçlu olarak Harp Divanında muhakeme edilen- ler genellikle Kürt İstiklâl Komitesinin mensupla- rıydı. Birinci Millet Meclisinde Bitlis milletvekili olan Yusuf Ziya Bey ve kardeşi Ali Rıza Bey bunlar ara- sındaydı. Ali Rıza Bey altı ay hapse mahküm oldu. Bir de, Albay Giranlı Halit vardı. Albay Halit önce tevkif edilmiş,; fakat sonra, bazı aşiret reisleri tara- fından jandarma elinden kaçırılmıştı. Şeyh Sait, bu olayda parmağı bulunduğundan dolayıdır ki bir en- dişenin içindeydi. Nitekim Bitlis Harp Divanı, sanıkları muhakeme ederken Şeyh Sait'in de şahit olarak ifadesinin alın- masına lüzum gördü ve kendisini çağırdı. Sait de Kürt Komitesine dahildi. Bu komite hücreler tarımda örgütlenmişti. Her hücre beş kişilikti ve hücreden bir kişi öteki hücreden bir kişiyi tanıyor, onunla te- mas ediyordu, Şimdi, Komitenin oelebaşıları tevkif edilmişlerdi. Demek ki, sır sızmıştı. Sait'in de bilin- mediği ne malümdu? Kurnaz şeyh hasta ve yaşlı olduğunu, Bitlis'e ka- dar gidemeyeceğini bildirdi. İfadesinin istinabe su- retiyle alınmasını rica etti. Harp Divanı bunu kabul etti. Zira Sait hakkında, korkusuna rağmen, elde bir delil yoktu. Şeyh, ifadesini Hınıs'ta verdi. Tabii, her şeyi in- kâr ediyordu. Ama Sait bir defa kuşkulanmıştı. Oğullarından Ari Rıza'yı derhal, Halep üzerinden İstanbul'a gön- derdi, temasta bulunduğu ora Kürt büyüklerine du- rumu bildirdi, Bitlis'te adamları vardı. Onları da, Harp Divanının kendisi hakkında bir tevkif, kararı verip vermediğini öğrenmek üzere seferber etti. O zamandanberi diken üstünde oturur gibiydi. Piran'da, kapısında, bir teğmenin komutasındaki jan- darma müfrezesini görünce bunların, istedikleri on kürdü yakaladıktan sonra kendisini de tevkif ede- cekleri şüphesine düştü. Can havliyle, aslında daha bir süre sonra patlat- ması gereken isyan barutunu, o gün orada ateşledi. Gelecek yazı: Şeyh Sait'in yıldırım harekâtı ve Ankara ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: