March 1, 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

March 1, 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Mart 1932 —a am Gi 8 2 Haftada bir gün pehriz Gençliği muhafaza için ğüzel ve kolay bir usul Zayıflamak için baftada bir gün perhiz etmenin faydası var mıdır? Yağlanan bir vucudün haftada bir gün yalnız meyva yemesi doğru mudur? Bu suallere cevap vermek için perhizin faydalarını anlatmak lâvı ndır. Insan yaşlandıkça, o vucudüne bazı hastalıklar arız olur. Bun- ların tedavisi için ekseriya haf- tada bir gün perhiz tavsiye eder- ler. Bunu yaşlılar yaparken, genç- liğini omubafza etmek istiyen gençler neden yapmasınlar? Haftada bir gün yemek yeme- mek insanı pek az zaiflatır. Buna mukabil bağırsakları, böbrekleri, karaciğeri rahatlandırır. |Desin- taxication) yapar, yani bu uzuv- larda toplanan zehirleri çıkartır. Perhiz günü yapılacak şey gayet basittir. Su, şekersiz hafif ıhlamur içmek ve bol meyva yemek... Eğer doktor müsaade eder de perbiz günü sabah hafif bir müs- hil alınırsa daha mükemmel olur. Yirmi dört saat yapılan bu per- bizden sonra, her zamanki gibi yemek yenir. Bu usulun faydala- larından biri de şişmanlığa baş- lıyanların haftanın diğer günleri, fazla olmamak şartile pılav ma- karna börek gibi hamur işi yemek- leri yiyebilmeleridir. Bir çok genç hanımların zayıf- lamak yahut zayıf kalabilmek için ber şeyden kendilerini mah- rum ettikleri görülüyor. Bu katiyen doğru değildir. Yemek yemiyen, gıdasını alamıyan bir insan tabia- tile neşesini kaybeder, melankolik, düşünceli olur. Halbuki haftada bir gün perhiz, alışılınca, katiyen rahatsız etmez, vücudu hafifletir, erteşi günü insan bir tazelik, zindelik hisseder. Perhiz günü yemek vakitlerinde insan tabii bir açlık hisseder. Fakat bol portakal, elma yiyerek, ıklamur ve su içerek, kendini doymuş zanneder. Odundan tasarruf Son günler zarfında havalar soğuk gittiği için sobalar fazla odun sarfediyor. Odundan tasar- ruf için söyliyeceğimiz usule riayet etmek kâfidir: Odunlar iyice yanıp tamamile kor halini aldıktan sonra bunları mangala çıkarmali, içeride az mıktarda ateş bırakmalıdır. So- banın soğumaması için bu ateşin üzerine evde eskiden kalmış kömür tozundan bir mıktar atmak kâfidir. Bu toz sobanın varidatını epice bir zaman muhafaza eder. Kömür tozları kül haline yak- laştığı zaman tekrar odun atarak soba yakılabilir, bu suretle oda- nın harareti değişmediği gibi odundan da yüzde 30 derecesinde tasarruf edilebilir. Boğaz ağrısına karşı Boğaz ağrımasında haşlanmış mercimek suyu ile gargara yap- manın çok faidesi vardır. iz birakmamak için Parke yahut cilâlı muşanbalar üzerinde çekilen kanape ve kol- tuklar ekseriyetle iz bırakırlar. Buna çare olarak kanape ve koltuk ayaklarının altına eski bir fötr şapkadan kesilmiş küçük yuvarlaklarını yapıştırmalıdır. Yeni yapılan apartımanların hemen hepsinde kalorifer vardır. Bir zamanlar kalorifer lüks adde- dilirken, şimdi konfor diye aranı- liyor. Yalnız kaloriferin yegâne kusuru, odalarda radyotörlerin nazara pek hoş görünmemesidir. Avrupanın bütün memleketle- rinde kabul olunan asri, sade döşeniş tarzı kalorifer radyatör- lerini nazara güzel gösterecek çareler bulmuştur. Resmimizde bir salon bir yemek odası görülüyor. f Burada küçük bazı bazı tertibat odaya başka bir bususiyet vermiştir. Bu tertibatı vücude getirmek güç bir iş değildir. Radyatörlerin üzerine bir raf Akşam ile iki tarafına, resimde görüldüğü gibi, birer dolap yaptırmak kâfi- dir. Bu raf ve dolaplar âdi tah- tadan yapılır. Sonra arzu edilirse bir tahta ile kaplama yaptırılır. Dolapların içi ve duvara gelen arkası boştur. Aşagısına açılan gözlere bir kaç kitap, en üstle- rine de (opague) kesif camdan büyük birez bamba konmalıdır. Iki dolap arasındaki ratın aşığısına radyatörü kapak için, ayni tahtadan, yahut ayni renkte kordela gererek bir kafes yap- mak lâzımdır. Rafın üzerine konulacak parlak kırmızı bakırdan yahut gümüş bir su güğümü. hem aazara hoş görünecek, hem de çay için lâzım olan sıcak suyu daima hazır bulunduracaktır. Yemek odasının dolaplari ka- a Kolg borul a. dolap.. raf raf ayrılmıştır. Buraya tabak bardak gibi lüzumlu şeyler konulacaktır. Radyotörun üzerine de iki raf yapılırsa daha zarif olur. palı olacaktır. İçerisi Bu raflardan radyatörün üstün- dekine (yemekte ( kullanılacak tabaklar (Okonulur. Bu suretle değiştirilecek (o tabaklar (| sıcak olarak sofraya verilir. Dolapların üzerine billur kâse, gümüş yemişik, ikinci rafa da kahve fıncanları şekerlik gibi şeyler konulur. Bu dolapların bir iyiliği de radyatörlerin çirkinliğini kapadık- tan başka bilhassa oda için yaptırılmış birer mölbilye gibi görünmesidir. Genç kızlar için bir kaç model Havaların karlı, soğuk gitme- sine rağmen, artık kışın son ayında bulunduğumuzu baharın yaklaştığını anlamak için mevsim- elbise modellerine bakmak kâfidir. Paristeki büyük terziler lu sene genç kızlar için ayrı bir moda tamamile yaratmışlardır. Terziler, genç kızların ekseriyetle darülfünunlara, konferanslara de- vam < ettiklerini nazarı itibara i N alarak, yaşlarile mütenasip şık zarif, fakat sade modeller içat etmişlerdir. Resimlerini koyduğumuz elbise ler Paris terzileri arasında genç kızların tuvaleti ile en çok alâ- kadar olan (Lanvin ) modelleridir. 1 — Bej rengi yapılmış etek ve manto.. Bu etekle arzu edilen renkte krep döşin bir bluz giyilmektedir. Man- diyagonaldan tonun yakasında kahve rengi kürk belinde hahve rengi deriden ke- mer vardır. 2 — Ince dra ve ya kadifeden elbise ile mantosu.. Kemeri ayni renk po dösüettendir. 3 — Açık yeşil ince yünlüden elbise ile manto, Elbisenin yakası yeşil ile siyah ekoseden yapılmış- tır. Mantonun yakası siyah kürk- tendir. Belinde siyah rugan kemer vardır. Kadınlara mühim tavsiyeler Isveç mekteplerinde neler öğretiliyor Bu hizmetçilik zamanında, te- mizliği ve intizamı seven bir kadın ister istemez evinin işile meşgul olmağa mecburdur. Yak nız bizde gayet yanlış bir fikir vardır. Evini temizlerken görülen bir kadın, ayıp bir iş yapıyormuş gibi utanır, sıkılır. Halbuki Av- rupa'da bilhassa Iskandinavya'da hemen her kadın evinin işlerile olur ve bu işleri (görmekle kat'iyen kKanımlıktan düştüğünü aklına getirmez. Mutfakta olsun, odalarda olsun iş görülecği zaman en evel biçimli ve temiz bir önlük giymek, ellere kabil ise kauçuk değil, eski eldivenler geçirmek, saçları ka- lınca bir örtü ile zarifçe sarmak lâzımdır. Bu suretle giyinilirse yemek ve yağ kokusu üste başa sinmez, saçlar ve elbiseler toz içinde kalmaz. Evin işi görülürken kapı çalı- nırsa, hiç utanmadan bu temiz kıyafetle gidip kapı açabilir. Gelen misafire, sıkılmadan ev işile meşgul olduğunuzu söyle- mek ve mazaret beyan etmek kâfidir. Kapıyı geç açmak, elbise değiş- tirmek için gelen ziyaretçiyi bek- letmek manasızdır. İşini bilen bir kadın az bir zaman içinde evinin işini bitirebilir. İsveçte genç kız- lara nasıl iş görüldügü mektep- lerde tedris edilir. Camları silmek için en basit usul yağmur yağ- dıktan sonra camları dış tarafın- dan kalınca bir bezle kurulan- ması, iç tarafından da tozu alın- masıdır. Balkonlar ve pencere içleri de yağmurdan sonra sili- nirse iş yarıyarıya hafifler, Eşyaların, cilâlı parke ve muşam- baların tozunu almak için kulla- nılan bezler her gün iş bittikten sonra yıkanır ve sabahları temiz olarak ele alınırsa iş daha çabuk biter. Eski kullanılmıyan eldivenlerin parmaklarını kesip (ayırdıktan sonra yıkamalı, bu deriler kapı tokmakiarını muslukları parlat- mak için kullanmalı. Mutfakta mümkün olduğu ka- dar az kap kirletmeğe dikkat etmelidir, bulaşık o nisbette aza- lir. Iş bittikten sonra mutfak pençeresini açıp havalandırmak, yemek kokularının diğer odalara yayılmasına mani olur. Isveçte nasıl iş yapılacağı tedris edildiği, kadının kocasına nasıl muamele edeceği de öğretilmekte- dir. Meselâ, genç kadınların daima kocalarına güler yüz göstermeleri en birinci şart olarak anlatılır. Akşam yemeğine habersizce bir arkadaşını getiren kocasına, kadın kızmıyacak, hafif olan yemeği, sözleri, neşesi ile telâfi edecektir. Genç bir kadın arasıra saçının biçimini taranış tarzını değiştir- melidir. Erkekler değişiklikten, yenilikten hoşlandıkları için kar- şılarında başka bir kadın zanne- derok okarılarına daha başka nazarla bakarlar. Diğer taraftan sabah kalkınca başına bir tarak vurmadan karma karışık saçlarla kocasının karşı- sına çıkmak büyük bir hatadır. A rr, © >

Bu sayıdan diğer sayfalar: