14 Haziran 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

14 Haziran 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Haziran 1934 ei e çe AKŞAM > Sahife 11 Radyo — AKDENIZDE iie Har akşamı ei oi He Hlasirin 934) Şapel bir hikâye İ Altı silindir TÜRK AKINCILARI | :875 55. —E TAE anki BAYAN emu ELİ | C Ziya, trende Nasiye otomobil |, — Kendisini tanımam, Yazan : İSKENDER FAHREDDİN “ Tetrika No. 82 “Korkmayın arkadaşlar! Gecelerin karanlık göğsünü nasıl delip geçiyorsak, bu kudurmuş dalgaların sırtından da öyle aşıp gideceğizl,, Akşamın karanlığında istan- buldan uzaklaşan bir gemi... Vezi ram Mahmut paşa, Ha- lice bakan büyük konağın üst penceresinde Sinan pastaya s0 ruyor: a — Marmara Kartalınin böyle karanlıkta hareket etmesinin se- bebini bir türlü anlıyamadım. Su- lar karardıktan sonra limandan çıkması için sen mi emir verdin? — Hayır, paşam! Murat böyle istedi. Hava rüzgürlidir. Baş, kıç ve orta yelkenleri rak yola çıkmak sahilhanelerinin önünden gecer- ken, geminin orta yelken tertiba- tını onlara göstermemek için, or- #alığın kararmasını bekledi. — Şu Murat yok mu ya! Valla» hi bulunur adam değil, Memleke- timizde esi yoktur. Hem cesur bir denizci.. Hem de uzağı gören bir devlet adamı gibi düşünceli, hepsini | İkinci Sultan Beyazıt, sarayda Karaman beyi ile denize baka- rak konuşuyor: — Şu giden gemi (Marmara Kartalı) olsa gerek... — Şüphesiz odur, şevketlim! Bu karanlıkta hangi akıllı kaptan yola çıkar?! — Suların üstünde sahiden kar. tal gibi uçarak gidiyor. — Cok koşan, çabuk yorulur, padişahım! Murat bu güzelim ge- miyi balırmazsa ne mutlu! — Böyle bir tehlike mevcut mu? — Muradın kaptanlığı geçmiş, diyorlar, şevketmeap! Böyle ge- milerde kaptanlık yapacak gemi- cilerin daima aklı başında olması lâzım. Halbuki şimdi onun aklı evinde, karında kalmıştı © — Dediğin doğrudur, ibrahim! Bu noktayı bana evvelce işaret ct- seydin, Sinana söyler ve Muradı bu gemi ile göndermezdim. — Çanakkaleden geri çevirmek mümkündür, şevketlim! — O halde Gelibolu valisine tez b haber göndermeli, Padişah elini vurdu. Cafer ağa huzura girdi.. İbrahim bey mem- sundu, Sultan Beyazıt: — Çabuk, dedi, Mahmut paşa: ya haber gönder. Şimdi bureya gelsin! Veziriâzam Mahmut paşa © ge- ce konağında yemek yedikten sonra Sinan paşa ile tebdili kıya- fet ederek (Altınkapı) ya gitmiş- erdi. ) Mahmut paşa evden çıkarken ağasını ve bahçe bekçilerinden iki kişiyi de beraber götürmüştü. Ev den nereye gittiğini bilen yoktu. O günlerde (Altınkapı) daki eski ayazmanın üstüne gece yarı- sından sonra gökten nur yağ: haberi Mahmut paşanın kulağına kadar erişmişti. Veziriâzam bu şayiayi paşaya anlatırken: — Bunu gözümle görmek isti- yorum, dedi, sahiden gökten nur mu düşüyor.. Yoksa manastır pa- paslarının bir hilesi midir? Bu haber Sinan paşayı da me raka düşürmüştür Sinan — Aman, paşam, beraber gü delim... EN Diyerek, sadriazamla birl gece yarısına doğru yola çıkmiş- lardı. « Mahmut çe duvarı te, Sinan paşa, tam gökten melâikelerin indiği yerde duruyo- ruz. Nur bu bahçeye yağıyormuş.. Bana iyice tarif ettiler. Dedi, Sinan paşa karanlıkta yü- rüyerek veziriâzamın yanına $0- kuldu. Duvarın dibinde sinmiş- lerdi. Sokaktan kimseler geçmi yordu. Uzaktan arasıra köpek ses leri işitiliyor, hafif hafif esen poy- raz rüzgârı zayıf vücutlu Mahmut Paşanın ensini okşuyordu. şa ayazmanin bah inde durmuştur. 57 Başları yukarıda. Saatlerce beklediler. Oradan kalktılar; manastirin etrafında dolaştılar... Papaslarmı dualarından başka bir şey işitme- diler.. Ve şafak atarken etrafta uçuşan martilerden başka gökten inen bir şey görmediler. O gece Mahmut paşayi koni ğında arıyan saray teşrifatçısi ters yüzüne dönmüştü. Mahmut Paşayı sabaha kadar aradılar Bulamadılar. Bu saatten sonra bulsalar ve yola bir gemi çıkarsalar bile, (Marmara Kartalı) ma yetişmek ve yahut ondan evvel Geliboluya varmak imkânı yoktu. Zaten Murat Geliboluda fazla kalmıyacaktı. ... Ecki sarayda bir kadın, pence- renin önünden denize bakarak, i genç kıza anlatıyord — Padişahın gözünden düş Hün için müteessir olma, yavrum! Bundan sonra senin de saçların benim gibi burada beyazlanacak. Burası bir manastırdır, yavrucu- ğum! Buraya gelen bir daha dı- şarıya çıkamaz. Şu, karanlıkların içine gömülüp giden gemiyi görü- yor musun? İşte onun kaptanı be- Bim âşılamdı.. Biribirimizi çok severdik. Ah, o günler.. O mesut ve heyecanlı dakikalar!“ Şimdi bepsi maziye karıştı. Biribirimizi unultuk, Hayır. Hayir. Beni unutan odur. Ben onu unutmadım, Unut. malıydım, yavrum! Unutmak, be- nim için bir saadet olacaktı, Fa- kat, unutamadım. O, benden son- ra bir çok kadınlarla düşüp kalk- ti. Eh. ? Belki bir gün gene bana döner, gelir, beni bu- Tadan kurtarır, diye aylarca, yı larca bekledim. Saçlarım ağar- dı.. Dişlerim döküldü.. Rengim soldu., Güzelliğim uçtu. Fakat, bi ümit, Halâ © benim olacak diye bekliyorum. O şimdi uzaklaşırken bile, bana & gözümün önünden Sen de ümi- Bir gün tek- Tar padişahın koynuna girecek” mişsin gibi, tekrar o saadete ka- vuşacakmışsın gibi sevin ve bekle! muş gibi seviniyorur dini kesme, yavru / Gök gürültüsüne benziyen bir ses. Deniz üstünde yükselen ve dal- inal Niyazi bey, ut Hayriye hanım, Az ni bey, Müzeyyen hamm), 2121.30 Belim Sırrı bey tarafından konferans, 21.30-22.30 stüdya caz ve tango or. keğiras, Varşova (1414 m) — 18,15 Kafif masiki, muhtelif, 20,15 plâk, epor vesai re, 21,12 hafif musiki (Kattowützten paklen), 21,50 haberler, 22,15 Popü- ler senfank konser 23,15 dans müs | Bülreş (364,5 m.) — 13 her günkü eşriyat, 18,15 mektep neşriyat, kesira, 20.30 Richard Wagmerin «Wa. küre» operası (plâklar) veya Torinadan. paklen R. Siravasun #SALOM3 apese sile Lualdinin (LArleguin furievr) ope- Prağ (470.2 wi.) — 18,20 koro kon- seri, müsahabe, almanca neşriyat, 20,25. örkemen refakatile karo konser, 21,20 Yugoslar musikisi, 23,15 plâk, 23.30 Biyana konseri "Budapeşte (350,5 m.) — 19,30 ör Kestra, 21,30 konservatuvardan nakil, 24 çiğan musikisi Roma (420.8 m) — 18 taremmili konser, muhtelif bahisler, plâklar, 21:45. garnili genlenik, konser, 23 dana mü sikisi haberler Viyana (506,8 sm.) — 19,25 Richard Wagverin Der Ring des Nibelungen ile peradan naklen sienrid operaları, 15 Haziran cuma İstanbul : 12.30-13.30 plâk mepriyati, 19,2019,30 iç 19,30-21,20 Türk mu- siki mesriyan (Meset Cemil, Ruşen, Cevdet, Lavtacı Öyrik beyler, Vecihe, Mediha, Nazan © Feridun hanmlar)ı 21,20-21,30 ajans ve boran haberleri, 21,40.22.40 radyo orkestram taralın. 'dan çiğan musikisi ve hafif musiki Varşova (1414 m.) — 17 hafif mu siki, 18,30, tapanni, 18,50 plâk, müs habe, 19,15 piyanc ile sanatlar muh telif, 20,20 kafekonser, 21,15 senfonik, 23.15 dans müsli Bülereş (3645 mi) — 13 ber mesriyat, 19 orkestra, 20,45 plâk, taganni, 22,30 gift piyano ile komser, babetler, Prağ (470,2 m.) — 20,30 ellonma erallığıs isimli opera temsil Budapeşte (500,5 m.) — 19,35 ün takımı, 21, Bekeffi süvares, 22.50 kafakonser, 23,30 opera takiminm İon. seri, 24,30 güğüm takımı, Roma (420.8 m.) — 18 taçanni, belik, 21,43 ellpmese dei Canpanellir isimli operet, haberler, Viyana (506,8 m.) — 20.10 hafif miski, 21 Eski Tirollu şövalye şen- likleri, 23 haberler, 23,20 orkestra SENELİK 1400 kurup 2700 rap, G AYLIK 750 > 1450 » eeneti memleketler: Sereliği 600, allı aylı 1900, üç aşlığı 1000 kuruştur. Aaros tebdlli için. yirmi beş Kürüşluk pul ndir. Tebinleyw mk Güneş Oğte, Him Akşam Yat EA Aİ zey 1618 1947 9145 İlarenane; Babali civarı İN Amk 1310, gaları coşturan bi Muradın — Yelkenciler. ! Bu geceyi rüz- grla boğuşarak geçireceğiz, Düş manla cenkleşmek hüner değil Fırtınalarla da boğuşmalıyız. Dik- kat ediniz: Rüzgârm bazan kahpe düşman askeri gibi insanı arka- sından öyle bir vuruşu vardır ki... Bakın şu yelkenlere! Kâh sağdan iyorlar... bu şaşırtmaca esişi, kararsız. bir kahpenin göbek atışından farklı mıdır? Bakın şu dalgalara! Üstü- müze ne insafsızca saldırıyorlar... Korkmayın arkadaşlar! Fırtınayı da, dalgaları da yeneceğiz. Gece- lerin karanlık göğsünü nasıl de lip geçiyorsak, bu kudurmuş dal- gaların sırtından da öyle aşıp gi (Arkası var) Rüzgâr deceğiz. ler hakkındaki malümatını bol bol sayıp dökerken, birdenbire susa- sak havayı koklamağa başladı. | Burnuna bir müddettenberi ga: if ve nazik bir lâvanta kokusu geliyordu. Gözleri kapalı olduğu halde bu güzel kadını kokusun. dar anladığını söyliyerek iftihar ederdi. Derhal otomabil bahsini biraktıs « — Bu trende, dedi, sık ve zen- gin bir kadın bulunmak icap edi- yor, Gidip ortalığı bir gözden ge- im! > « Arkatlaşini birakti, koridora iktı. Kokuya doğru yürüdü, Çek yorulmasına hacet kalmadı. Bu kokunun sahibi hanim, yanında ki komparlimanın kapısı yanmda pudralı güzelliği ile azametli az0- eaetli oturuyordu. Zayıf görünür, ince, uzun bir kadındı. Gayet za- rifti, İnsanı çeken ve memnun eden bir güzelliği vardı. Ziya pek sevindi. Burnu onu nadiren bu kadar güzel bir şikâra götürürdü. Hemen döndü, keşfini arkadaşı Naciye haber verdi. O Umurumda bile değil! diye elindeki gazeteyi okumağa dı dı. Ziya tekrar koridora çıktı. Tekrar" geldi: — Biliyor musun, dedi, bu me- selede epeyce salâhiyet sahibi bir adamım amma bu sefer şaşırdım. Bilmiyorum, bir hanımefendi mi, yoksa Naci başka çare göremeyim- ir de ben bakayim! diye gazetesini katladı, dışar çıktı, Güzel kadını görür görmez: Hatice! diye yanına otur- 'du, Nasılsınız Cemal ne yapıyor?) Ziya bozuldu. Bu hınzır Naci- nin de tanımadığı güzel kadın yoktu, Ve içinden acaba bir pot zau kırdım diye korktu, — Şimdiki kıyafetlerle kadın- lar farkolunmuyor ki. Eskiden bir hanım ile başka bir kadın derhal anlaşılırdı, diye söylendi, Kadın- la Naci konuşuyorlardı. Kadın malatıyordu: — Cemal yarın değil öbür gün geliyor. Cemal bana altı silindirli! otomobili sattırmak istiyor, Şim- di beni deniz merakı sardı, Hiç kotradan çıkmıyorum, Ziya şaşırmıştı, Düşümüyordu: — Tuhaf şey, diyordu, Cemal bu şık kadınla pek sıkı fili mü masebette. Ah gözü körolası para! Tren durmuştu. Naci yerine döndü: — Çok kurnaz, marifetli bir şeydir amma iyi bir kızdır, dedi. — Cemalin dostu mu? — Evet, Cemal belki on defadır ken- isine Haticenin âşıkı denildiğini il Halbuki © Haticeni dostu başka bir Cemal idi, Hasan Cemal idi, Zengin, bahtiyar Kendisi Mehmet Cemal idi. Mahçup, zen- biraz sersemce bir genç. Ken- disine böyle saadetler isnat olu- mup ta hayır bana ait değildir de- meğe mecbur olduğu zamanlar içinde derin bir acı duyardı. Ziya, ve gelerek: — Alte silindiri satmak iste diğini haber aldım, demişti. Ne- den bana haber vermedin? Ben sana ölü müşteri bulurum. — Ben mi? Altı silindiri mi satacağım? Kim söyledi? m pekâlâ bilirsin, Ha- tice hanım söyledi... Fakat bunu söylerken aklına , | bir şey geldi. Ziya madem ki otos mobil satmak için vasıtalık edes cekti, Hatice hanımı da kendisind tanıtsa ne olurdu? Ziyanın pa. rasız olduğunu da biliyordu, İşi ona açtı, Otomobil ile berabsr| küçük hanım da satılıksa almağa talipti! ... Ziya için zorluk öteki Cemali hiç tanımamasında, Haticeyi de şöyle bir kere görmüş olmasında idi. Fakat ortada satılık oto mobil bulunması işi kolaylaştır. yordu, Cemalin tevdi etmiş oldu- ğu vazife izzeti nefsine dokunu- yordu. Bu zengin adamlar onu ci- nirlendirirlerdi Zorluk daha başka noktada da vardı. Otomobili satmak Cemal idi. Hatice değildi. Hati- ce âşıklarında biraz. parasızlık hissetmeğe başlayınca onlara der- hal yol vermeyi prensip ittihaz | etmiş kadınlardandı. Ziya telefon ederek Hatice haz nımdan randevu istedi. Haticenin can sıkıntılı bir zamanı idi, Oto mobilden anlar bi ğını zannederek anın rande- vusuna muvafakat gösterdi. O'o- mobil tellâlı diye karşısına zarif bir gencin çıktığını görünce hays rette kaldı, Ziya Haticeyi yakından görün ce bütün bütün hoşlandı, Şiradi bu tatlı kadına kendisini başk bir beyin satın almak istediğini nasıl söyliyecekti Kabil değil bunu yapamazdı. O dakikada Has ticeyi kendi hesabına ele geçir- mekten başka bir şey düşünemi- yordu, şlide, Cemalin bir otomobile değerinin üç misli para verdiğine dair ağızdan ağıza bir hikâye dolaşıyordu. Fakat Cemal oto mobili aldıysa da Haticeyi geçiremedi. Hattâ işe vâkıf ola- lar Haticenin öteki Cemali de defederek Ziya ile yaşadığını ts min ediyorlardı, İşin doğrusu, Zi- ya otomobil hakkındaki vukuf. Bu, Hatice parasını ortaya koy- mus, müşterek bir garaj açmış- lardı. Mesele şu suretle cereyan et iceyi görünce ge- çirdiği ilk müşkül dakil sonra, dahiyane bir fiki Cemalin kendiz nasıl bir va- zife tevdi ettiğini açıkça anlatti Bu terbiyesiz herife beraber bir | ders vermek teklifinde bulun. Otomobili çok yüksek bir fiatle o aptala satacaklardı. Parayı ver» dikten sonra arabadan fazla bir kalkacak olursa i defedeceklerdi! - Hatice kahkahalarla | güldül Derhal Cemale telefon ederek ça gırdı. Pazarlık o yapıldı. Hi otomobili garaja kadar kendisi götürüp teslim etti ve paralari aldı. â Hatice, derhal, Ziya ile berabeti giderek yeni bir otomobil satın al: ile konuşaca- dı, Cemal Haticeye telefon edip. 'duruyor, her defasında evde yok Cemal bey cevabını işitiyordu. ine kadı , Sokakta rasgek" diği Ziya da kendisini iyice bir haşladı, Ziyanın oynadığı oyun Şişlide o kadar hoşa gitti ki Cemale «aldi silindir) Jâkabını taktılar, O da meşhur oldu ve bununla teselli buldul Hikâyeci ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: