14 Haziran 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

14 Haziran 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 8 AKŞAM 14 Haziran 1934 Korktuğumuz zaman neden yüzümüz sapsarı oluyor ? Şaşırdığımız veya utandı- ğımız vakit niçin kızarır ? Yahut şamar atılan bir surat neden kırmızı oluyor ? * Fen bugün bütün bu; kıp suallerin ceva- bını vere- biliyor ... ddeta ölü gibi altındaki oluyor. küçük damarlardaki doğru çekilmesidir. Hislerimizi en iyi ifade eden şey çehremizin rengidir. Bazan yüzümüz kızarır, bazan da sarar ve bunlar ayrı ayrı hislere terc man olur. Harici başka sebeplerle yüzün sarartılması mümkün ol. msz amma çehrenin kızarmasi için şamarın da dahli olabiliyor. bunlar neden ve nasıl mey: geliyor. İşte son gelen Ame- rika gazetelerinde okuduğumuza Danimarkada Kopenhag üni- Amerikanın Yole üniversitesinde geçen ay içinde verdiği bir sira konferanslarda çehrede husule şikliklerin sebepleri üzerinde £ senelerdenbri yaptığı #ecrübe ve tetkiklerin neticesini, “Çehreye giden ve beyi kaplıyan büyük küçük damarlar ve sinirler. İşte çehrenin rengini | tanzim eden âmiller bunlardır. Bu bü- yük damar ve sinirler derinin allinde binlerce ince kısımlara ayrılarak her tarafa dağılır. Korkan bir adamın çehresi. hemen Bunun sebebi derinin vücudun içerisindeki diğer uzuvlara çehremiz * sararıyor, Bütün kanın, ve Korku we dehşet içinde kalan bir | Kimsenin çek. Tesindeki ka- nı, içerilere geken tabiat Bunu nefsin muhafazası için yapıyor çünkü ha yatın mem- bat olan kan içerilerde da- ha emin bir vaziyettedir. konferanlar ari bütün dünya. - daha var. O da pve fizik Bir doktor, bir genç kadının çehresin. da birlâstik Yeloji &lemin- deki kanın vaziyetini tetkik ediyor. çorabı gibi de büyük bir Kan çehreye hücum edince cildin genişi alâka uyandır. kuvvetini de arttırdığnı bazı hususi | daralabilme- miş. dletlerle ölçüp buluyor. leridir. İşte Doktor Kro Kopenhagdaki Iâ- | boratuarında insan çehresindeki | kan damarlarında vukun gelen Bareketleri tetkike başlamadan ev- vel dünyanın fen adamlari meselâ Merih seyyaresi üzerinde vücudu tasavvur edilen kanalların hal ve vaziyetlerini insan çehresindeki damarlar içinde kanın geçirdiği istihalelerden daha iyi biliyorlar- dı.. Halbuki hepimiz sırasına gör gehrei veya sa in kızardığını rardığını görürüz ve bunun sebep- lerini ve ne gibi tesirler altında bette öğrenmek isteriz. Bu cihet- ledir ki Dr. Kronun konferanslari ir eser herkes. te büyük bir merak uyandırmıştır. Derimizin altında her tarafta mevcut olan sıkça kıl kadar ince damarların miktarı pek çoktur. Dr. Kronun lâboratuarında yap. | tığı tetkiklere göre mikroskoplar altında bir iğne başi büyüklüğün. zl deki deride yirmiden fazla mar ilmiği sayılmış. Bir insan cudunun her tarafındaki bu kıl kadar ince damarları yanyana si- ralamak mümkün olsa imiş, bu uzunluk dünyanın çevresini di buçuk defa dolaşabilecek miktari bulurmuş... Fakat bu incecik da- derinin altımda bu ancak mikros- kopla' görülebilen küçücük da marlardır ki cildimizin pembe ve- ya kırmızı rengini veriyor... Derimizi biraz siyıracak olur. ış meydana çıktığı. mı gördüğümüz kanı da akıtan onlardır. Bunların arasında karış- miş bir de bir ucu gider, beynimizde niha- yet bulur. Şim; muz, müthiş bir manzara veya bir hadise karşısında bulunduğumuz. yakit beynimizin verdiği ani bir #indaki hücrelere | naklediyor, bunlar birden bozuluyor, damar- ları geriyor ve bunların içindeki kan da hemen çehreden uzaklaş. tığı için sapsarı kesiliyoruz. İyi amma neden?.. Bakınız. vücudu- yuzun bu itiyadını Dr. Kro nasıl izah ediyor: Pek eski devirlerde insanlar mağaralarda iptidai ve yahşi bir halde yaşarlarken yahut bundan da daha uzak zamanlar. da daha iptidai mahlüklar şeklin- de bulunduklari müddetçe biri birlerile ve kendilerinden çok kuy- vetli, başka ve korkunç hayvan larla mütemadiyen mücadeleler. 4 (Devami 13 üncü sahifede) gi Ankara mektupları Ankaradan Çankırıya tenezzüh treni Çankırılıların misafirperverliği, şehirde gezintiler irile şehri dolaşan 9 (Hususi muhabi mizden) — Dün sabah Ankara is- tasyonundan biri 7,30, diğeri 8 | de hareket eden iki katar Çankı- rıya bin beş yüzden fazla yolcu götürdü. Devlet demiryolları idaresinin yakın vilâyetleri tanıtmak ve ayni zamanda halkın da cumala- bir tren gezintisi ile geçirme lerini temi etmek üzere yaptığı tenzilâtlı tarifenin çok büyük is- tifadeler tevlit edeceğine dün biz- zat şahit oldum . Bugünkü | mektubumda «Ak- şam» okuyucularına Çankırı se yahatimizi anlatacağım: Saat al tı... Ankara istasyonunda çoluk- lu, çocuklu, kadınlı, erkekli müt- hiş bir kalabalık var. Ellerde se- petler... Gramofonlar, fotoğraf makineleri, salıncak ipleri ve sai- ye... İki katar tıklım tıklım dolu olduğu halde yarım saat ara ile Çankırı yolunu tuttu, Halk gayet neşeli... Komparti- manların her birinde ayrı a şarkılar, marşlar, gazeller, tü ler yükseliyor. Kahkahalar arasında dört bu çuk saat süren yolculuktan son- Ta 12 de birinci, on iki buçukta ikinci tren yolcularını Çankırı is- | İ karalı misafirlerini karşılamağı gelen müthiş bir kalabalık vardı. Misafirler: — Hoş geldiniz. Avazeleri ve alk landı. Çankıri bağlık, bahçelik, mey- yası bol, oldukça geniş, dağ ete- Zine serilmiş & gibi bir yer. Bilhassa şurasını yazmadan ge gemiyeceğim. Çankırılılar Ank. ralı misafirlerine karşı çok nezaket ibrazeettiler, İstasyondan içine doğru uzanan Anka Falı grupuna sokulan yerlile — Nereleri gezmek istiyorsu- Evimize buyurunuz... EL bet te içecek bir kara kahvemiz bulunur. Diyerek onlara mihmandı mak arzusunu izhar ediyorlar Bir kaç arkadaşla birlikte ben de Çankırılı Hasan efen. 'de kibar bir gence misafir olmu: tuk, Şehrin, dört köşesini, bahçe- lerini gezdirdi, izahat verdi. Şehrin sokak ve caddeleri ol. dukça öyi... Fakat binalar ceki Yalnız istasyon civarında ok tasyonuna bıraktı, İstasyonda Am) lar ve meşhur büyük cami | yeni tarz beton inşaat üzerine bir | mahalle kurulmağa başlanmış... Şehir içinde de tektük şık binalar yapılmış... | Cuma olduğu için dükkânlar | kâmilen kapal... Yalnız lokan- talar, kahveler âçık... Sant on il de trenden inen kalabalık lokan- talara hücum etti, Bir hamelde le- kantalarda yemek kalmadı, fırın- larda ekmek azaldı. Hem yolcu larda, hem Çankırı satıcılarında bir kaçmıyordu. Bu yazımı Çankırıdan gönder- mek için postahaneye gitmiştim. tyatsızlık olduğu gözden İ işte hayretimi mucip olan bir nokta: Postahane de fatura ticarethanesi gibi cuma ta- Alt katta | «posta diye yazılı gişenin camını öline riayet etmiş! yarım saat mütemadiyen vurdum, maalesef ses verem bulunmadı. Kapıları yokladım kilitli idi, Yemek zamanına raslamış ol- duğumu zannederek saatime bak- tım 1530, Hayretim bir kat daha arttı, Çankırıdan dostlarına kart göndermeği heves edinen bir çok Ankaralı da benim gibi içini çe- | ke, çeke döndü. | Çankırmım en bol bir şeyi done durma olsa gerek. Misafir olduğu- | muz evde yemekten evvel de, ye- mekten sonra da dondurma çı karıldı. Sütlü gayet nefis bir don- “durma! Çankırıda çarşamba günleri pa- zar kurulurmuş. Köylerden gelen- ler de ihtiyaçlarını bu pazardan temin eder, satış yaparlarmış... Devlet demiryollarının bu hayırlı teşebbüsü devam ettiği takdirde pazar cumaları kurulması se yahati Çankırı hesabına daha zi- ade maddileştirecektir. Ümit ede- rim ki: Seyahatle pek alâkadar olan Çankırı valisi bey bu mühim noktaya da temas ederler, Çankırıda vakit geçirecek si- nema, gazino gibi yerler de var- İ dır. Biri istasyon civarında, di- Beri mahalle arasında iki sinema ve gene istasyon civarında «yurt ii altında askeri bir mahfel vardır. Dün mahfel hıncahımç do- lu idi, Geniş bahçenin ortasında bulunan ve ayni zamanda sinema perdesi gerilen tahta bir de iki kadın, iki erkek bir kılârnet ile şarkı söylü; (Devamı 13 üncü sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: