26 Temmuz 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

26 Temmuz 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 Temmuz 1934 AKDE NIZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No. 124 Türklerle Venedikliler arasında imzalanan on senelik sulh muahedesinden sonra, esir Amiral serbest bıra- kılmıştı. Papa: “ Sulh isterim! ,, diye bağırırken. Esir amiralın Istanbula gelişi ve kurtuluşu. (Marmara Kartalı) on beş gün- denberi (Navarin) limanında bu- lanuyordu. (Kemal reis) Türklere yen amiral (Dettopesaro) nun İs- tanbula gönderilmesini muvafık bulmuş ve Murat ta bu fikre işti Fak etmişti. Limandı 'dan on beş parça g: de İstanbula gönderilen Venedik | amiralı padişahın elinde bir rehi- ne olarak kalacaktı. Murat reis (Navarin) de on beş günden fazla kalmamıştı. Vene- dik amiralı İstanbula hareket et tikten sonra, Murat reiz te gemi- rin) den ayrılmıştı. sile (Nan Amiral (Dettopesaro) nun İs- tanbula gelişi Venediklileri fena | halde Papanın çok iyi dostu olan amiralın Türk- lere esir düştüğüne Romada hiç Kimse inanmak istemiyordu. Fa- kat (Navarin) hezimeti yalnız oniların dostu ve müttefiki olan İspanyolları bi- le hayrete düşürmüştü. (Navarin) muharebesinden son- Ta (Kemal reis) in şöhreti bir da ba dünyaya yayılmıştı. Amiral (Dettopesaro) Türk sul- tanının gayet âdil bir hükümdar olduğunu söyliyerek, günün bi 'de memleketine iade edilece den emin görünüyordu. ir gün (Dettopesaro) kendisi ni muhafazaya memur olan ye çeri ağasını — Padişahın Zaluküs (1) ka- dar âdil bir hükümdar olduğuna inanmasaydım, Halice karşı terihane yatıp uyumazdım. Ergeç memleketime döneceğimden emi- ri ağasi amiralın sözleri- şaha arzetmiş ve: «Bu adi mın beklediği acaba ne ola?» di yerek Beyazıdın pazarı dikkatini celbetmi; Filvaki Venedik amiralı Haliç- te halâsını boşuna beklemiyordu. in Venedikten İstanbula ge- len elçiler ikinci Beyazıdı ziyaret ederek çok esaslı ve devamlı bir sulh teklifinde bulunmuşlardı. Elçiler çok samimi ve cidi ğ ucus» milâttan yedi evvel gelmiş Yunan filezoflarındandı. rr «vaz kanun» efatle şöhiet buldu ve (Locrien Epizephyrien) lere gek şayanı dikkat bir kanun tertip ve yazeti. Bundan evvel halkta kanun korkusu yokken, eZaleicus> ahali aran sında bu korkuyu yarat. Kanunun ah. kâmini tatbikte © kadar sebul ve gd. det göstermişti ki, bir gün fuhsa cüret eden kendi oğlunun bu kanun hükmüne <e iki gözü çıkarılmak lâzım gelmiy ve “Zalevzum> memurlara: (Ne bekliyor sunuz? Kanun me emrediyora derhal neden yapmıyorunuz?) diye bağır mıştır. Bu hadise karşısında bütün memle- Ket halkı oğlunun affını iytemişlerse de «Zalevcus» buna muvafakati kanuna. muğayir görerek kabul etmemiş ve 0ğ- lunun bir gözünü çıkarmakla iktifa ey- İemişti. Fakat bilâhare: «Oğluna mic sndekâr davrandı!» demesinler diye, kanun hükmünü muhafaza kasdile bir de kendi gözünlü çıkarmıştır. Muahedenin en az on sene mu- teber olmasını istemişlerdi. Bu müddet zarfında iki taraftan biri sulhu ihlâl ederse, diğer tarafa harp masarifini verecekti. Buna mukabil Venedikliler amiral (Det- topesaro) mun da kendilerine tes- Jümini «Sulh istiyoruz. Kan ve barut kokusundan nefret ediyoruz.» Diye bağıran Papanın cidden 'den inanan bir kimse yoktu. Çün- kü Papa altıncı (Alexander Bor- gin) nin Avrupayı mütemadiyen Türkler aleyhine körükle: hakkaktı. Hattâ bu sırada (Napoli) hükü- meti reisini — Sulh istiyorsak, evvelâ Papa Yi susturalım. Dediği bile şayi olmuştu. İkinci Beyazıt (Alexander Bor- gis) mın el altından Avrupalıları irkler aleyhine tahrik etti bildiği için, Papanın sözlerine hiç #e kıymet vermiyordu. Devamlı sulhu Venedik cumhuriyeti erkâ- ni teklif etmişti. Esasen Sultan Be- yazıdın son fütuhatı Avrupayı kâ- fi derecede tethiş etmiş ve Akde- nizde (bahri hâkimiyet) i temin eylemiş olduğundan, sulh teklifi ni reddetmekte sebep yoktu. Ha varındaki zengin aidatile m üç adanın on yıllık varidatını da- hi - bu adalara dokunulmamak şartile - Türklere terkediyorlardı İstanbulda, Türkler için çok mi #ait maddeleri ihtiva eden sulh muahedenamesini kabule tara olmıyan bir fert yoktu. Venedik elçileri padişahım misafiri olarak Haliçteki köşklere yerleştirilmişti. Venediklilerin esir amirallarını kurtarmak için devletleri namına bu kadar ağır şeraitli ve tamamile kendi. aleyhlerinde sulh teklifin. de bulunmaları pek tabii idi. Çün- kü Venedikliler: «— Amiralımızi kurtarmadan gelirseniz, bir daha harbe gitme- yiz Tarzında nümayişler yaparak, İstanbula hareket eden sulh heye- tini tehdit etmişlerdi. Bir buçuk ay, İstanbulda kalan sulh heyetinin. Venediğe eli boş dönmesine im- kân yoktu. Venedikliler hem ikin- ci Beyazıdı, bem de hükümet ri Vini muahede lehine imaleye mu- vaffak olmuşlardı. En süratli kadirgalarla Vene- dikten sık sık gelen Venedik me- mürları sulh heyetine mütemadi. yen uzlaşma tavsiye eden emirler getiriyorlardı. Papa (Alexander Borgia) nın, Avrupaya: «— Sulhu ben yapıyorum. İca- bında gene ben bozacağım!» Sözüne Venedikliler bile hid- detlenmişlerdi. İstanbuldaki heyet âzaları pa- «— Biz Papanın emri altında yaşamıyoruz. Maamafi fimizle temin ederiz ki, Papa da sulhu bizden fazla istiyoru Diyerek ikinci Beyazı ne çalışıyorlardı. i tatmiz (Müvereh P. Theodor - Atbenes - | Gs | — Yünenilerde eski kanunlar fas | 1581) 0 Nihayet, Venedikten gelen el çiler İstanbula muvasalatlarının 26 Temmuz perşembe itanbul : 18,3019,20 plâk meş yat, İ9,201,30 ajana haberleri, 19.30-21 “Türk m riyah, (Ke asl Niyazi, Azmi beyler, Hayriye, Mü- zeyyen hanımlar), 21:21,30 Selim Sirri bey tarafından konferana, 21,30-22,30 cazbant ve tanen orkenira, Vamova (1414 m) — 20,5 o: kesira konseri, 21.50 haberler, 22.12 Senfonik orkestra konseri, 23,15 dans musikisi, 24,05 spor haberler Bükreş (3645 m.) — 19,05 kar sik konser, 20,15 güzel sanatlar, 20.45 plâk ile Donizettinin orkestrası, 2,30 haberler, 23,50 elcin de Lammer. Moor» opera, Budapeşte (550,5 m) — 2030 Vinsze - Kulinejinin (Anmenbal) isimli 3 perdelik opereti Çetüdyodan), 23.40 hava haberleri, 23,50 dana musikisi Prağ (470.2 m) — 20,10 musiki neşriyat, 20,35 piyano konteri, 21 as keri şarkılar, 21,30 radyo temsili, 22 haberler, 22.35 Hilirmenik konser. 23 haberler, 23,15, salon orkestrası, Viyana (506,8 m.) — 21,15 Hek Zer idaresinde konser “22,45 piyano refakmile sarkılar. 23,30 haberler, 24 dans musikisi (Palmhof kahvehanesin. den) 25 Temmuz cuma İstanbul 5 12.30-13.30 plâk mepri- yat, 18,30-19,20 plâk neşriyat, 19.20. 19.30 ajans “haberleri, > 19,30-21,20 (Mesut Cemil, Rüşen, Cevdet, Öyrik beyler, Vecihe, Nazan, Feridüm, Ne dime hanımlar). 21,20-21,30 ajans ve borsa haberleri, 21,30-22,30 diyo or- kestrası tarafından çiğen musikisi ve hafif musik, Varşova (1414 m.) — 20,15 popü ler musikisi, Zİ,İZ. senlenik komser, 21,50 haberler, 22 irani, 22,10 sen fenik kanserin devamı, 73 Föyton, 23,15 Ehvehane konseri Bükreş (364,5 m) — 1813 gün düz nesriyat, 19,05 şark musikisi, (Verdi Niemann) — radyo orkestrası, 21,15 oda memikisi, 22 Selimtler kon seri, (İngiliz ve Amerika musikisi, 23 haberler, 23,30 plâk, Budapeşte (550,5 m) — 21 Z Sfin isimli tenezzük vapurundan naki, 22.20 Budapeşte — konser orkestrası 23,30 çizan musikisi, 24,20 Dane mut sikis SENELİK 1400 kurup 2700 kureş S AYLIK 750 > 1450 » S AYLIK 400 » 800 > 1AYLIK 150 » — Posta ittihadına dahil olma, ecnebi ineinleketlur: Senelği 3800, altı aylığı 1900, 0ç aylığı 1000 kuruştur. Ares tebdili için yirmi AE BAS AZ 10 1617 1992 as e; Babel çiy Acımusluk 184 kırk altıncı günü on senelik sulh muahedenamesini Türklere imza- latmağa muvaffak olmuşlardı. Maamafih ikinci Beyazıt, Her- sekzade Ahmet paşa; — Ben bu sulhun bir seneden fazla devam edeceğini zannetmi- yorum. Demişti. Ahmet paşı — Bir devlet ve milletin şerefi le bu kadar oynanmaz, şevketlim! Venedikliler bu sefer çok samimi görünüyorlar, Sulha candan talip- tirler. Son mağlübiyet acılarını on senede değil, yirmi senede bile unutamazlar. Cevabile padişahı temin ve te- selli ediyordu. Muahede imzalanmıştı. Heyet âzasından sinyor (Kon- tarino) İstanbulda daimi elçi sıfa- tile kalacaktı. Venediğe amiral (Dettopesaro) ile birlikte dönmüşlerdi. Sinyor (Kontarina) imzalı mu- ahedeyi hükümetine tevdi ettik- ten sonra. elçilik itimatnamesini alıp tekrar İstanbula dönecekti; (Arkası var) Emine eve geldiği zaman Bek kis çok fena günler geçirirdi. Emine fena halde sinirine doku- nuyordu. Hattâ kiz odaya kapa- mp dışarı çıkmasa, hep orada çalışsa bile Belkis gene taham- zül edemezdi. Hemen annesine koşar: — Emine çok kalacak mi, bü- rada? diye sorardı, — Bilmem ki yavrum... Senin esvaplarını dikecek... Benim bo- zulacak, değiştirilecek esvapla- rımla meşgul olacak. Başka bir terzi bulamıyorsun an- nel —D kadar titizlik ediyorsun! Emine- nin ne kusuru var? Pekâl Tişıyor. Gündelikçi daha Fazlası bekle Belkis annesinden yüz bulma yınca sıkmtısından (o kendisini | bahçeye atıyordu. Emine akşam | | olup işini bit ce, yalnız başına o da bahçeye çıkardı. Belkis onun uzun boyunu, mülenasip endami- m, güzel çehresini uzaktan sey- zederek hayran kalır, fakat içi 'den gelen mantıksız, sebepsiz bir mefrete bir türlü galebe çalamaz- di. Emine akşamları köşkün bah- çesinden çıkar, köşkün yanında- ki kumsalda banyo yapardı. İçin- den bir ses Belkisa bunun gayri tabii bir hareket olduğunu fısıl. | diyordu, Bir akşam, Eminenin bahçe- den çıkınca ne yapacağım gözet lemek merakına düştü. Duvarın yanındaki ağaca çıktı, dalların arasında bir çatal yerinde kendi- sine iyi bir yer buldu. Buradan dışarısı pekâlâ görülüyordu. Emine filbakika üzerindeki ör- tüyü atarak mayosile denize at ladı ve akşamın alaca karanlığı içinde bütün bütün güzelleşerek suların içinde çırpınmağa başla- dı, Büyük bir maharetle yüzüyor- du. Belkis bu hakikat karşısında sukutu hayale uğradı. O başka şeyler keşfedeceği ümidinde i Bu sırada, ayaklarının altında yaprak hışıltısı oldu. Bel 4s biraz daha yükseldi ve bir ça- kendilerini göstermek istemeden genç kızı gördü. hi yığını arkasında seyreden iki delikanlıyı annesine gi — Anne, dedi, Emine bu sa- atte niçin ban; musun? Kendi pıyor, biliyor sıplak çıplak selelerde hiç şakaya gelmiyecek ciddi bir büyük hanımdı. Derbal Emineyi çağırdı ve: — Evimde böyle bir şey iste mem! diyerek bir daha gelme- kıza söyledi. — Beni seyrettiklerini ben ne bileyim, hammefendi? Genç kız isyan dolu bir sesle kendir liyordu. Fakat büyük hanım böyle müda- faalarla kararını bozamazdı. Belkis, Beyoğlunun en kazanmış terzihanesinden içeri muhteşem bir kıyafetle girdi. Ar- kasında vücudunun tekmil mü- tenasip hatlarını gösterecek dar bir esvap vardı. Yakasındaki ma- vi tilki ona ayrı bir güzellik veri- yordu. ilk | rip esvabı bir kere de ona göste Terzihane sahibi Belkisa baharın en iyi, en şik tuvaletle. rini gösteriyordu, Bell — Size bunları yeni mankene" giydireyim de öyle göstereyim Bir kere bakınız, dedi, Belkis bir koltuğa oturarak” bekledi. Karşıdaki da güzel esvabile zari nu görünce kendi kendisini zevk ile seyrediyordu. nbire içeriye modeller." den birini giymiş olan yeni mam ken girdi. Belkis, zarif endamile ' esvaba başka bir can veren mo-' dele bakınca bunun evvelce ken-" dilerinde dikiş diken Emine oldu Zumu tanıdı, Emine o kadar gü- zeldi ki Belkis fazla bakmağa ta hammül. edemedi. Gözlerini im, direrek: — Bu model hoşuma git Ötekileri görmeğe hacet yak, der, di. Sonra, birdenbire aklına bir, sey geldiz a — Esvabi çıkartmayınız, aziz | cik bekleyiniz, aşağıda otomo- bilde kocam bekliyor. Onu çağır zeyim! dedi Kocasile birlikte salona girdik- leri zaman sevdalı bir tavırla ya- mına sokularak sordu: j — Bak, şu modeli beğendim, Senin de boşuna gidiyor mu? | Kocasının. esvaptan | ziyade mankene dikkat ettiğini Belkis farkedemedi. Gözlerinin birden- bire nasıl değişmiş olduğunu da anlamadı, Kocasının koluna gi- yerek, ona yaslanır gibi sokula-” rak terzihaneden çikti. : On gün sonra, bir sabah, hiz- metçi kız bir misafir o geldiğini haber verdi, — Sabah sabah, kim bu? — Bana yalnız adını söylediz Emine hanım. Belkis tereddüt etti: ğ — Acaba me istiyor? diye dü- şündü. Bir sevki tabii ile aynaya baktı, Dinlenmiş, sakin bir yüzü vardı. Sabahleyin kocası pliman yapmıştı. — Bahar sana ne kadar yaki- iyor, Belkis, demişti. Sen de bir baharsm. O kadar güzelsin ki... Belkis Emineyi ter: bir yüzle kabul eti — Ne istiyorsun, dedi? Eminede ince bir tebessüm var- ünyada iyilik te kaybok maz, fenalık ta kaybolmaz, dedi. Ne yaparsak döner dolaşır, bize gelir! Bu garip sözleri söylerken bir mektup uzatıyordu: — Bunu size vermek için gek dim, dedi, Belkis hayretle mektubu aldi, açtı, okudu: «Karımın hoşuna giden esvas. hiç görmedim. bile. Yalmız gördüm, hayran kaldım... Bütün hayatımca size hayran kalmak- tan başka bir emelim yok...» Belkis daha ziyade okuyama- dı. Gözleri yaşla dolmuştu. Ken- isini bir uçuruma yuvarlanır gi- Yaşlı gözlerini karşısındaki güzel kadına kaldır- dı. Acı bir sesle şunları söylediz — Ceza kabahatten çok fazla. Ben çocuktum... Sana ancak maddi bir zarar vermiştim... Hak buki sen bugün benim ruhumu yakıyorsun... Bu kadarı fazla de Hikâyeci j

Bu sayıdan diğer sayfalar: