30 Ağustos 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

30 Ağustos 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY: ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ *— Terenme, iktibas hakkı mahfuzdur » Telrika No. 345 Ali Suavi kandırdığı muhacirlerle Çırağan sarayını basıyor Sultan Muradın ikamet eyledi- ği Çırağan sarayı cihetinde cad- deye müntehi tepeden yola top- rak kaymasını men için evvelce yapılmış olan set harap olmuştu. Tamirinde muhacirler. çalıştırılı- yordu. O günlerde İstanbulda yüz elli bin kadar Rumeli muhaci bulunduğu tahmin ediliyordu. (1) Suavi bu muhacirlerin mutebe- Fanından Filibeli Ahmet paşa ile emsalini kendi efkürma uydurdu. Bunların da yardımile muhacirle- rin hayrı, şerri bilmezlerinden bir Kısmını Abdülhamit hal'edilirse gördükleri fenalıklara nihayet ve- rileceği, vatanın felâketten kur- tulacağı gibi vaitlerle ikna etmek- tıncı günü B: fıkrayı neşreyledi: (Herkes ve hep evrakı havadis hali hazırın tehlikesinden bahset» mektedirler, Hakkı âcizanemde mevcut olan emniyet mebni söyliyeceğim şeyi herkesin dinliyeceğinde şüphem yoktur. Müşkülâti hazıra pek büyüktür. Lâkin çaresi pek kolaydır. Yarın- ki nüshamızda cümlenin müs desile bu çareyi kisaca şerh ve be- yan edeceğim, Bu mektubum yarı Zarı umumiyeyi celp içindir.) Ertesi günü (17 cemaziyülevvel 1295 - 20 mayıs 1877) (2) Boğa- ziçinde Kuzguncuktan elli kadar müsellâh muhacir yaranın bir mayunaya doldurdu. Bunlarla | gündüz saat on birde doğruca Çı- ragan sarayı sahiline yanaştı. Di- ğer muhacirler de Beşiktaş ile Or- taköy arasındaki caddede toplan- dılar, Sahil kapısından içeriye gir- mek istiyen muhacirler nöbette bulunan bir askerin mümanaatına uğrayınca zavallıyı hançerlediler, kapıyı zorlayıp içeri girdiler. Dairenin kapısını, çerçeve ve Zamlarını kırdılar, Muhacirleri miktarı dakikadan dakikaya artı- yordu. Sultan Murat dairesinin a» lısına girenler yüz kişiden az de- Bildi. Hariçte kalanlar da yüzü mütecavizdi. r Avluda bulunan iki muhafız da #rukavemet ettiklerinden rüvek verle itlâf edildi. i Muhacirlerden 60 kadari: Çıra- gan sarayının harem dairesine gir- meğe ferce buldular. "Rüvelveri tetkikte, adamlarini hararetli sözlerle teşvike ve sevke dön Ali Suavi: / — Sultan Murat efendimizi gör. mek isterim! Diyerek Sultan Muradin odasi" na doğruldu. Bu mecnunane teşebbüsten Çi- razan sarayında kimsenin haberi yoktu. (Aşağıda anlatacağım ikin- ci Çırağan vakasında Sultan Mu- in evvelden haberi olduğu gö- Suavi içeriye girdikten sonra Resmi Terli, (6) İbnülemin Mehmnt Kemal Bey Tail encümeni mecmuasında (sayı 18490) bu tarihi 18 cemaziyolevvel 1205 diye gösteriyor. cereyan eden ahval hakkında ri. vayetlerde ihtila£ vardır: Sultan Muradın baş kadını Mev- hibe kadın efendinin anlattığına göre: (Çırağan sarayında kadınlar ve harem ağaları ipti« saraya böyle hücum edenlerin Sultan Mu- Tadı öldürmek kastinde bulunduk- larını, bu hücumun Abdülhamit tarafından mürettep bir şey oldu- ğunu zannettiler; harem ağaları — Düşmanın geliyor! Hamidin adamları hücum ettiler! Diye validesi Şevkefza ve Ha- tice sultanın validesi Şayan ka dınla birlikte Sultan Muradı mu- hafaza için taş odaya kapayıp ki- Titlediler. Gelenler Sultan Muradı gör- mekte ısrar ediyorlardı. Nihayet Sultan Murat yanında kılıcı ve rüvelveri olduğu halde ortaya çı- karıldı. Bu sırada az kaldı İdris isminde birisi valide Şevkefza ka- dını vuracaktı). Diğer bir rivayete göre Sultan Murat Oo muhacimlerin hayuhuy inden ziyadesile telâşa üş cendine suikast edi- leceği zehabile ortada şaşkın, şaş- kın bakınırken Suavi avenesile et- rafını aldı, * mızsın. Halk Abdülhamidin hal'i- tiyor. Sana biat ediyoruz, Kendini sadık tebaana göster! Yolunda bir hitapta bulundu. Sultan Murat kâh ileri atılmak is- tiyor, kâh duruyor iken Suaviz — Padişahım çok yaşa! Velvelesile Sultan Muradın eli- ne bir tüfek verdi. Sultan Muradi mavunaya girip kendilerile birlikte Anadolu yakasına geçmeğe davet ederek saraydan çıkarmağa ça aştı Uşak 7 Anadolu harbi esmazinde, düş man tarafından tahrip edilen Uşak şebri, çalışkan halkının ve belediyesinin gayreti ve fedakâr. lığı sayesinde, bir kaç seneden beri baştan başa yeniden inşa edilmiş, kasabada geniş caddeler açılmış, velhasıl garbi Anadolu. Maamafih şehrin bir kat daha imarı ve güzelleştirilmesi hamle- (Bu nokta diğer suretle de ri- yayet olunur: Sultan Murat kendisini. iclâ teşebbüsünün bu tarzda icrasını beğenmiyor; — reddediyor. Ali Suavi — Eğer sen kendi arzun ile ps dişah olmak istemez isen biz seni cebren yaparız! Diyor; bunun üzerine Sultan Murat ta; (Kendine el süren olur- sa nefsini müdafaa için öldürme- ğe mecbur olacağını) erek elbisesinin altında sakladığı rüvek veri teşhir ediyor, Tam bu sırada asker yetişiyor.) Sultan Muradın yanında Çı Zanda hizmet etmiş Fakat Suavi vakasında hazır bulunmayip bu hadisenin nasıl cereyan eylediğini eskilerden işitmiş ola Sultan Muradın Suavi ki ve tekabül eyleme, Jüyorlar. Bunlarm ifadelerine gö- ze Sultan Murat gelenlerin hal ve kıyafetini görünce: — Eşkiya kıyafetli bir takim adamların arzusu ve teşebbüsile padişahlık olur mu? Beni istiyor- sa bütün millet kıyam etmelidir. Diye Ali Suavi ile görüşmekten imtina etmiş ve toş odaya kapan- maş, üstüne kilit te iurulmuştur. Sultan Muradı dışarı çıkarmak yolunda saray içinde ne cereyan eylediğine dair olan rivayetler gö- rülüyo: ki biribirine pek tutmuyor. Bizim bunlardan anladığımıza göre evvel geçirilen tereddüt an- larından sonra Ali Suavinin ısrari üzerine Sultan Murat meydana çi- karılmış ve Ali Suavi efendi ile de karşılaşmıştır. Beşiktaş muhafızı Hasan paşanın tam bu dakikada yetişmesi üzerine harem takımın- ca Sultan Murat validesi ve Şayan kadını ile taş odaya kapatılmıştır. (Arkası var) Uşakta asfalt yol dev adımlarile inkişaf ediyor leri katiyen gevşememiş Bu imar hamlelerinde Uşak bei lediyesi rehber vazifesini görmek- tedir. Çalışkan Uşak belediyesi, şe- hir sokak ve caddelerini asfalt ile düşemek niyetindedir. Bu kara- yunan başlangıcı olmak üzere Uşak- ta Ulucami etrafındaki yolu asfalt olarak yapmıştır. Resmimiz, Uşak: ia asfalta çevirilen bu yoldan bir köşeyi gösteriyor, “Akşam, in edebi tefrikası : 77 30 Ağustos 194 PAL EON Türkiye hazırlık — devresinde dir. Henüz yapmadığı malları alır- ken rekabetten istifade edecek: tir. Mümkün olduğu kadar ucuz. mal almak bizim için değil, her memleket için prensip oldu. O kadar zengin olmasına rağmen İsviçre bile kendine lâzım ol: portakalı komşusu İtalyadan değil, bir memleket aşırı İspanyadan alıyor. Sebebi İtalyan portakalı daha iyi olmasına rağ- men pahalı. İspanya portakalı ya- rı yarıya ucuz. Bizim piyasamızda Jüpon bas- masının revaç bulmasına sebep nedir. İtalyan tezgâhlarından ge- len basmalar belki daha daya- nıklı, fakat Japon malı o kadar ucuz ki piyasaya hâkim oldu. Amerika yüksek sanayi âlemin- 'de müthiş buhran geçiriyor. Çü ku ihracat durmuş gibidir. Otomobil / sanayii sendeledi. Çünkü ecnebi piyasalar gümrük kapılarını çok pahalı açıyorlar. Avrupanın sanayii ileri memle- ketleri kendi fabrikalarını hima- ye ediyorlar. Buna karşı Ameri- kan trüstleri, sindikaları fiatleri kırmağa mecbur oldular. Dolar da sarsıldı. Yüksek ücretle çalı mağa alışmış Amerikan amele: işsiz kaldı. Aç kaldı. Patronlar yemekten evvel kokteyl içmekten vaz geçtiler. İktisadi buhran ce- miyetin âdetlerini, insanların maişet şekillerini değiştirdi. Bu inkılâbin çehresi lebilir. Geri memleketler harpten aldıkları derslerle uyandılar, Di- ridiler, Bu diriliş eskilerin aley- hine oluyor. Çünkü onlar cihan piyasasının patronu vaziyetinde idiler, Mevkileri sarsıldı. İş âdeta siyasi dava şekline girdi. Bugün hâlâ büyük devletleri arasıra baş- başa getiren sebep nedir? Alman sanayii boğulmuştur. Halyan nüfuzu bunalmıştır. Vest- ministr. sarayı (dominiyon) la rın zincirini her gün biraz daha gevşetmeğe mecbur oluyor. İngil tere âdeta takma kanatlı koca bir kartala benziyor. Hareket etmek için bu iğreti kanatların müsaa- desini almağa mecbur ve İngiliz adalaırndaki kırk milyon Anglo- Sakson aç kalmamak için bu dik başlı dominiyonlara âdeta baş iğmek lüzumunu hissediyor. Suat Rahmi İngiliz patrona karşı ileri gittiğini hissetti, Bu İngiliz şirketinde âdeta ha- riçten gelmiş bir yabancı gibi ko- nuşuyordu. Dedi kiz , ( — Bütün bu konuştuklarımızi günlük hadiselerin dedikodusun- dan ibarettir tabii... İşin ana nok- taları belki de tahmin etmediğimiz. yollardan geçiyor. Belki de öy- ledir. Fakat şurası muhakkak ki beynelmilel ticaret sakatlanmıştır. Tedavisi nasıl olacak. Kimse bil- miyor. Bütün konferanslar boş çi- kiyor. Nakil vasıtaları milletleri biribirile kaynaştırdıkça para ve gümrük sıkıntıları artıyor. Bunda bir gayri tabiilik var. Fakat şifası merede ve nasıl? Kimse bilmiyor. 4 Biz de her devlet gibi kendimi- zi düşünüyoruz. Şimdi hükümet. ler tüccar oldular. Her şey dev- letleşiyor. Devlet işleri de demok- Tasinin pürüzlü ağlarından kurtu. luyor. Şüphe yok ki bugünün sa- lıntıl, ayarsız gidişini tutmak için şamatacı, şimarık ağızlar değil gelikten eller lâzım, Bürhan Cahit Suat Rahmi bu bahislerde o ka- dar coşuyor ve öyle tatlı anlatı: yordu ki çok lâkırdıdan hoşlan- mıyan patron bile lezzetle dinli- Delikanlı onu ayakta bek- görerek özür diledi. Kendi memuru sayılan bir ada- min kendi menfaatleri aleyhinde mütalea yürütmesi patronu kız- dırmiyordu. Suat Rahmiye karşı © kadar köklü bir emniyeti vardı ki onun kanaatlerine hürmet et- meyi bile vazife biliyordu. Konuşa konuşa çıktılar. Köprüde patron Boğaz vapuru- na ayrılırken elini de uzattı ve gü- Tümsedi: — Bak, Bebeğe gelseydin, be- raber giderdik! Suat Rahmi fırsatı kaçırmadı, havada bulutları göstererek: — Kış geliyor. Artık geçti de- Zil mi? Ayrıldılar Limitet şirketin Türkiye acen- talığı resmi şekilde Suat Rahmiye verildikten bir hafta sonra gelen mektup ve patronun hususi pazar daveti delikanlıyı çok sıkışık bir vaziyete sokmuştu. Baba kız gönül ve ticaret dava» larını başbaşa halletmek istiyor- ardı. Tabii halinde ber iki yolda yürümek ve maksada varmak im- kânı vardı. Fakat belki de tesa- dülün hainliği, biribirine zıt iki davayı karıştırmakla âdeta tek- liflerin asaletini suya düşürmüş- tü, Mister Grevsin, hayatı ticaret entrikalarile geçen bu iş adamı nın bu gönül macerasını da Li- mitet şirket hesabına icat etme- diğine nasıl inanmak | kabildi Çünkü davetler, maçlar ve mis Lidyanm birdenbire başlıyan te- mayülleri genç kızın gururunu ihmal ettirecek kadar kuvvetli iti- rafları, ısrarları, mektubu ve ay- ün akşamı yeni bir husus pazar daveti bu iki haftanın bir birine yakın ve biribirini ekliyen hadiseleri Suat Rahminin kafa- sında gittikçe büyüyor, karışıyor, karşılaşıyordu. O kadar yorgun ve perişandı ki bir yere uğramadan doğru apar- tumanına gitti. Bu erken geliş kal- fanın hattâ telâşını uyandırdı. Rahatsiz mısınız efendici- Diye sordu. Suat Rahmi kendini dinlemek, uzun uzun düşünmek istyiordu. Hafif bir banyodan sonra yazı odasındaki koltuğa uzandı. Masanın üzerinde bir akşam evvel (Seviye) nin unuttuğu bir sigara paketi gözüne ilişti. Açtı. içinde i a kalmıştı, içmedi ği halde oyalanma ihtiyacı şu runu yendi. Bir sigara yaktı. Da- ha ilk mefeste odaya güzel, ba yıltıcı bir koku yayıldı. Bu (Se Yiye) nin kokusu idi. Genç kadın ihtimal paketi çantasında sakla. mış, yahut sigara alırken parmak larından geçen koku ötekilere sin- mişti, Ağır, derin bir nefes daha, çekti. Koku daha kuvvetle yayıldı. Ve her nefeste âdeta şahlı sinirlerinin yatıştığını anlıyor, içi- ne biriken ağır, sevimsiz sıkıntı nın hafiflediğini histediyordu. O mühim hadiselerde her vakayi iki cepheden düşünmek usulünü bulmuştu. (Arkası var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: