30 Ağustos 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

30 Ağustos 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KŞAM AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Murat bey (Tekfur Sarayı) nın bödrumunda yatan kadını tanımıştı. Klio, kızıl alev dalgalarının altında ışıldayan iri siyah gözlerini açtı ve.. Murat bu sesi tanır gibi ol. muştu.. Yanındeki ihtiyarı — Biraz duralım, dedi, bu kadının söyledikleri beni alâka- dar ediyor. Balatlı ihtiyar elindeki meşa leyi tekrar içeriye uzattı... Mu- Tat geriye döndü... Kızıl ışığın aç- tığı dar yoldan geçerek kadının yattığı yere sokuldu. Kadın bu sefer avazı çıktığı ka- dar haykırıyordu: — Siz Allahın şeytanları misi- nız? Yoksa cehennem zebanileri misiniz? Benden ne istiyorsunuz? Beni neden yalnız bırakmıyordu” uz? Murat biraz daha iğilmişti... Kadın korkarak ellerini yüzüne dü: — Beni öldürecek mis Benden ne istiyorsunuz? Murat, Tekfur sarayının çileha: mesinde Allaha kendini affettir- meğe gelen bu kadını tanımıştı. İhtiyar rumaz — Meşaleyi iyice indir.. disile konuşacağım. Dedi ve kadının başına elini uzatarak: — Klie... Klio... Diye bağırdı. Kadın birdenbire sesini kese- rek yatlığı yerden doğrulmuştu. Meşaleden dökü ler zındanın ıssız duvarlarında #ireşirken, Murat, yerde yatan kadının saçlarını okşuyordu. — Sen yaşıyor musun, Klio? Senin bu yılanlar, çıyanlar içinde işin ve Hâlâ beni unutmadın. demek... öyle mi? Ihtiyar Balatlı şaşalamı — Karısını ararken sevgilisini buldu galiba... 1 Diye mırıldanıyordu. Yerde yatan kadının sesi çık- miyordu. Apokafkos (1) un zindanların- da Allahtan af diliyen bu kadın prens Romosün kızı Ken- in kızıl alev. Okuyucularımız. pek larlar ki, Muret gençliği dilliye ilk gidişinde orada (Klio) isminde bir kız tanımış, sevmiş ve İstanbula kaçırmıştı, Muradın ilk sevgilileri arasında mühim mey. Kö olan bu kadın uzun senelerden- beri meydanda yoktu. Mı nin bahçesine gömüldüğünü ha- ber almıştı, Murat; — Ben seni mezarında bile zi- Yaret etmiştim, Kli ölmemişsin! Kendir Meğer sen kaç senedir 11) İmparatoriçe Anmanın zamanın. da ve oğlu beşinci Evyenin: Paleolo gorun hükümeti esnasında (1341-1391 ML E.) Appeavehe isminde mazisi meç hul ve taban alçak ve gaddar bir adam, avenesile birlikte Bizans üzerine yürü müşlü, Bu adam imparator (Kantaka zinos) ve ailesinin düşmanı idi. Doka” İk mevkiini gasbettikten sonra Kanta; kurinos ve ailesini (Tekfur sarayı) na bapsetirmisti. O vakit serayın zemin katları hapishane şeklime sokulmuş ve r üilesi ve akrabası bu zindan larda uzun seneler mahpus kalmıştı Bilâhare türedi hükümdar Apokafkos mahpuslar. tarafından nasılsa ele geçi” rilerek bu höcrelerde katledilmiştir. İz enbulun fethinden sonra bazı rumların buraya çile doldurmak üzere iltica ei sakidi, | | at onu | Tetrika Ko. 168 Batıl ve nerede sakladın? İzini ne- den kaybetmek istedin? Diye sordu. Klio, eski âşıkini başi ucunda görünce şaşırmıştı. Prens Romo- sun kızı korkulu bir rüya içinde çırpınıyor gibiydi. mm» Kızıl alev dalgalarinin altinda işildıyan iri isyah gözlerini Mura- da çevirdi. Ellerini uzattı. Ve yü- rekler yakıcı bir sesle bağırdı — Murat. Sen misin? — Benim, Klio! Haydi, kalk Seni bu mezbelelikten çıkarayım... Bu çıyanlar yuvasında korkma- dan nasıl yatıyorsun? Klio birdenbire ellerini geriye çekti. — Hayır.. Hayır.. Ben rüya gö rüyorum. Allah beni tecrübe e: yor. Ben bundan sonra hayata dö- nemem. Ve saçlarını yolarak haykırma- ğa başladı: - Şeytanlar..! Yanımdan çe- kiliniz! Beni dertiçrimle, iztrap- larımla, Allahımla yalnız bırakı- niz! Ben günahkâr bir kadınım, Bana yaklaşmayınz..! O gün, Tekfur sarayında, Mu- rat, dünyanın en heyecanlı sah- nelerinden birine şahit oluyordu. kendi gözlerine hisleri ka- | dar inanmıyordu. Tekfur, sarayının. çilehane: de Muradı göreceğini kim tak- min edebilirdi? Ona bunu Bizansın en maruf sihirbazları haber verselerdi, ge- ne inanmazdı. Kli, deli gibi, saçlarını yolarak ağlıyordu: — Beni yalnız bırak, Murat! Beni ıztıraplarımla yalnız bırak! Klio biraz evvel: «— Şeytanlar. Diye bağırırken, şimdi: «— Murat!» Diye hitap ediyordu. Demek ki, , Muradı iyice tanımıştı. Prens Romosun kızı «— Beni yalnız bırakla Diye bağırırken, bu hazin ses te, bu masumane yalvarışta: «— Beni buradan kurtar!» Diyen bir mana gizliydi... — Seni buradan kurtaracağım, Kiio! Dedi sesinin beline ve omuzlarına do- adı. Ve bir hamlede yerden kak dırarak dışarıya çıkardı. (Arkası var) AKŞAM İlân tarifesi - Kollarını Bizans pren- ite Deşredilecek ilânlar için müracmat yeri ilâncılık kollektif şirket Ankarı sadderi, Kahraman zade han. Tel 2094-2095 ( Haydan gelip huya giden milyonlar (Baş tarafı 8 inci sahifede) midesi ciğerlerinin arasına gir mişti. Fransanın tanınmış cerrah- larının yaptığı ameliyat ile mide- sini yerine getirdiler, fakata yü- zündeki yaraların izini silmek olmadı. Birçok milyo- l akıllarını başlarından çi- | karmış olan güzel Jenny artık yü- | züne bakılamaz bir hale gelmişti. Artık sahneye çıkmasına kalk ği Bunun üzerine Kız kardeşi Rooy ona cesaret vermek, onu teselli etmek için bir teklifte bulundu. in sol tarafını ya- ralıyayım, böylece biribirimize benzer, gene beraber sahneye çi- 'karız...» dedi di Jenny, yanın en kibar, en güzel kadını gibi yaşadıktan sonra, bütün ser imkân kaybetmiş bir halde İngilterede köyün birinde münzevi yı Ve haydan gelip huya yonlarının hülyasile geçiniyor. 30 Ağustos perşembe İstanbul : 18,30 plik neşriyatı, 19.20 ajans haberleri, 19,30 Türk mmurki meş siyatız (Kemal Niyazi, Azmi beyler ve Hayriye, Müzeyyen hanımlar), 2İ Se lim Sine bey tarafından konferans, 21,30 Nurullah Şevket bey (iaganni) ve stüdyo orkestrası, Varşova (1345 mi) — 21,10 Sale burgtan natlen Tascaninin idaresinde senlonik konmer. 23,15 dans musi Bükreş (304,5 m.) — 19 haberler, 19,05 dans musikisi, 21 senfonik kon ser (Salzbugtan paklen), Budapeşte (530.5 m.) — 20.50 ha Hiçe bir bakın, 21,10 Salzburelam nakil, 23,10 haberler, 23.30 çiğan munükini, 2410 dans, musikisi Viyana (507 m.) — 20,10 saat öya- in, haberler ve saire, 20,30. sktünlite, 21445 hafta icmali, 22,15 Salzburgtan naklen filârmenik konser, 23,30 Holzer idaresinde radyo orkestram, haberler, 23,50 konser, 24445 ece könseri (Kuz arter), 31 Ağustos cuma İstanbul : 18,30 Pk neşriyat, 19,20 ajans haberleri, 19,30 Türk musiki me sah: (Ekrem, Ruşen, Cevdet beyl ve Vecihe, Nazan Feridan, Nedime hanımlar, Öyrik tefendi). 21,20. ajans 1.30 radyo orkes rası tarafindan halil miki, Varşova (1345 m.) — 21,12 po piler senfonik orkesira konseri, 21.50 haberler. 22.12 popüler konseni, 23.15 dans rms Büllreş (364.5 m) — 19,05 karak orkestra konseri, 20 üniversite, 20,15 radyo orkestrası 21. (Carmen) operas Colâk ile) Prağ (470 m.) — 20,35 Kaplıcalar den nakil, 21,20 plâk, 2145 plâk, 21.50 plak, 22 Felemenk musikisi, 23 haberler, 23,15 plâk, 23,45 musça ha bezler, Budapeşte (550,5 m.) — ZI opera orkestrasının konseri, 22,15 haberler, 22,35 şilan musiki, 23,20 oda mu sikisi, 24,30 Nogromdy caz takımı, m) — ZI (Bir kile İsimli temsil, 22,45 3.30 haberler, 23,50 ce konseri (küariet). Posa Tilia ecnebi me 8800, altı aylığı 1000, m aylığı 1000 kuruştur. ares tebdll için yirmi bop kuruşluk pul göndermek Yürımdır. Özmaziyelevvel: 18 — Razıhızır 117 £ lak Güneş Oğe İlini Alam Yak Esi 1038 S7 BAL AR e Va BAE 578 1S 1NSZ A7 a İlarohmne; Babi eivari , Acımusluk. SE, LER Her akşam bir hikâye Eski şarkı ——>—ğ—ğ—ğ—ğ—ğğş— Tam kırk ye iri yari, ge- niş omuzlu yakışıklı bir adamdı. Saçları bembeyaz olmuştu. Gözle- hüznü çökmüştü. Artık o şimdi bir aile babasıdır. Sabahleyin evinden çıkar, işi başına gider. lendikten sonra küçücük pürüzlü bir aşk meselesi bile görülmemişti. Onu, artık en güzel hışırdıyan etek, en tatlı bakan göz, yürürken €n manalı kıvrılan vücut arkasın- dan sürükliyemezdi. Aşka ve bu- na benziyen bütün hislere kalbi- nin kapısını sıkı sıkı kapamış, süt gülerini adamakıllı kilitlemi Bir akşam dört beş aile bir yer- de toplanmışlardı. Ortada güzel bir gramofonda yeni plâklar çalı- Diyordu, Oturdukları yer denize uzanan geniş bir tarastı. Elektriği söndürdüler. önlerine ay ısiğile benek benek yanan engin bir de- niz yayılıyordu. Fakat ne çalınan güzel plâklar, De geniş taras, ne benek benek ışıl. dıyan deniz Macide tatlı bir şey- ler hatırlatmıyordu, Herkes deni- 7e ve musikiye dalmıştı. Birden- bire ev sahibi hanım: — Size eski bir plâk çalacağım!, dedi. Eski plâk mofonun içinde dönmeğe başlad «Bir gün, sevdiğin bir şarkının.» «Son mısraı gibi.» «İncecik dudaklarının arasında bitmek» <Erimek istiyorum!» İşte bu sırada bir fevkalâdelik oldu. Bir harika oldu. O zamana kadar durgun bir su kadar sakin görünen Macit birdenbire ayı kalktı. Gramofona doğru koştu, ve gramofonun iğnesile plâğı fe- na halde çizerek şarkıyı susturdu. Herkes hayretler içinde ona ba- kıyordu, Birdenbire aklı başına geldi — Alfedersiniz.. dedi. Birden- bire bir buhran geldi. Ve karısını orada bırakarak di- şarıya fırladı. Şapkasını alm lüzum görmeden kendisini sokağa attı. Tek bir şarkı senelerdenberi küllenmiş olan ateşi bir anda sil- kelemişti, Şimdi küller dökülmüş, ateş tamamile meydana çıkmıştı. Tek bir şarkı onun hayatında ka- sırgalar koparmıştı. Deniz kenarına indi. Kulakla: Diyarıbekir halkevi çok iyi bir iş yapmış, Diyarıbekirde ipekli- lerden yapılan kumaşlardan mü- rekkep çok güzel bir sergi tertip eylemiştir. Sergi, büyük bir mu. vaffakiyet kazanmıştır. Bu sergi, son zamanlarda Diya- ribekirde yapılan ipeklilerin, 1s- tanbulda ve Bursada yapılan ipek- rında mütemadiyen ayni şarkının” anısraları çınlıyordu... «Bir gün, sevdiğin bir şarkının.»" «Son mısrat gibi.» «incecik dudaklarının arasinda bitmek «Erimek istiyorum!» Bu şarkı onu miknatıs gibi se- nelerin arkasına çekiyordu. 12 se- ne eskiye dönmüştü. O zaman bu şarkının hayatında ne derin bir manası vardı. Tamam 12 sene evvel. Her ge- ce elektriği söndürürlerdi.. Ve genç adam divanın üzerine uzan- dığı zaman yanına evvelâ hafif bir lâvanta kokusu yaklaşırdı.” Sonra sıcaklığı uzaktan hissedilen iki kadın dudağı kulaklarının di- binde bir son nefes kadar hafif sesle fısıldar «Bir gün, sevdiğin bir şarkının.» «Son mısraı gibi.» «İncecik dudaklarının arasında bitmek» «Erimek istiyorum!» mi Sonra bu geceler birdenbire ke- silmişti, Karanlıkta genç adamın kulakları, o sicak dudakları ve son nefes gibi söylenen hafif şar- kıyı boş yere aramış durmuştu. Çok bekledi. Saçları bembeyaz oldu. Fakat kulakları bir daha o iki ince dudağın sıcaklığını bula- madı... Evlendi. Eski şarkıyı unutmak için çok çalıştı. Ve unuttum zan- nediyordu. Lâkin birdenbire ka- ranlıkt kadın sesile söyle nen o eski şarkı onu altüst etmişti. er ş Evden Macidi çok aradılar. Haftalardanberi ortada yoktu. Bir gün bir haber aldılar. Macit deniz kenarında ük bir otelde oturuyordu. Derhal oraya gittiler. Yukarı katta deniz gören bir oda kutmuşi, Kapının önüne geldikleri man içeride bir gürültü oldu. Bir iskemle devrildi. Kapıyı lar. Ses yoktu. Açtılar, diler, Macit yere dü; Gelenler içinde bir doktor da vardı. Muayene etti: ğ — Şimdi vefat etmiş!. dedi.. Otel odasında köşede bir gra- mofon vardı. İçinde bir plâk dö- nüyordu: «Bir «Son mısra gibi «Dudaklarının arasında bilmek» <Erimek istiyorum.» Bir Yıldız vurdu in sevdiğin bir şarkının» Diyarıbekir Halkevi ipekli sergisi lilerden gerek renk ve gerek do- | kuş itibarile hemen hemen farksız. olduğunu meydana | çıkarmıştır. Bu hal, Diyarıbekirde ipekçiliği geniş bir istikbal sahibi olduğunu. gösterir. Yukarıda koyduğumuz. Diyarbekir / halkevinde ipekli sergisinden bir köşe; | seriyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: