20 Eylül 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

20 Eylül 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 10 AKŞAM 20 Eylül 1934 Yazan: SULEYMAN KÂNI Süleyman paşa tezkereyi alınca “Doğrusu ya memnun olmadım! ,, dedi SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ — Tercume, iktibas. haki mahıızdar meselesinde oynadığı rol ile, ond: kelâ karşısındaki vaziyetile, mec- Jislerde irat eylediği sözler ve fi kirlerle Süleyman paşa Abdül pit mazarında tehlikeli bir şahsi- yet olarak görünüyordu. Onun yeni Osmanlılar cemiyetine mün- tes'p olması, münevverlerle ve ta- Jebei ulüm ile sıkı münasebeti, ilim ve irfan sahasında neşriyat ve te- sisatı, nazırı bulunduğu harbiye t lebesi üstündeki nüfuz ve tesi kası bulunması bu ehemmiyeti'ar- arıyordu. istanbulda tutulmaması. saltan mat makamı için mutlaka. hayızlı | olacaktı Evvelâ Arabistan, Irak, Hicaz kıtalarının nüfusunu tahrire, ista- tistiklerini tenzime memuriyetle uzağa atılmak istenildi. Buna ne Süleyman paşa razı oldu, ne vü- keli. Sadrazam Mütercim Rüştü pa- şa bu iradei seniyenin. hükmi infazda mazeretini arzetti, Abdül. hamit te askerlikle doğrudan doğ- ruya alâkası olmıyan bu i leyman paşa tarafından görülme- sinde ısrar edemedi; Fakat dimaği vehim ve vesvese ile yoğurulmuş olan Abdülhamidin — nazarında Mithat paşa tarafgirliğile ve her siyasi meselede Faal rol oynnmak- la müttehim bulunan Süleyman pa: toplama işle- rinde gördüğü alâkasından sonra İstanbulda tutmıyacağı tabii idi, Süleyman paşa: 1293 zilhiccesi. nin onuncu günü Ahmet Muhtar paşa yerine müşürlükle Bosna ve Hersek © kumandanlığına tayin edildi. O gün muayededen evvel Dolmabahçe sarayında mabeyin müşürü damat Mahmut Celâled- din paşanın odasına çağır! dif paşa da burada hazır idi, Mahmut paşa öperek Süleyman paşanın elire bir tezkere sundu. Bu müşürlük iradesi idi. Süleyman paşa da ayağa kalkarak tezkereyi aldı; öpüp başına getirmek gibi e riayet — etmiyereke oturduğu minderin yanına bıraktı. Bu teveihin bir tebitten başka bir şey olmadığını hiscetmişti Mahmut Celâleddin paşa Süley- man paşanın besaşet yerine yü. zünde hasıl olan abuseti farketti. — Galiba müşiriyet rütbesinden memnun olmadınız! İtabile serzenişte bulundu, Sü: leyman paşa ihtiyatsızlıkla: — Doğrusu ya! Memnun olma dım! Cevabile mukabele etti, Mi in bir aldatma yemi ine atıldığını hissetmemesi matlup olan Süleyman paşanın sa- yen hiç alışılmamış böyle serke- #ane bir cevap verebileceği hiç hatıra gelemezdi. Mahmut Celâ- leddin paşa da abus bir çehre il — Niçin memnun olmadınız? Diye sordu. ileyman paşa — Feriklik azil ve nasıptan masundur; ben rü bemden memnun idim, Feriklerin vazifeleri mahduttur; külliyatı umura müdahale ve intisap yol. ları onlara kapalıdır. Ben o rütbe- de kaldıkça mağşuş işlere karış- mam ve karıştırılmam, Lâkin mü- şürlük. rütbesi beni de işler büyüklerinde bulunduracak de mektir, Meşrebim ve halim batılı tervice, akik onun ve bunun mizacına hizmete ağyir ve tevile, müsait değildir. Beş, altı ay sonra şüphesiz. mağzup ve menküp ola- cağım;. şimdiki feriklik muhasse satından da mahrum kalacağım; halbuki bu benim maişetimin mi ferit medarıdır. Servet ve akar sa- hibi olmadığımdan sonra sürünü- üm, Bu mukaddeme beni sürün- 'dürmek için hazırlanmıştır. Evve- lâ bundan dolayı memnun deği: lim. Bir de bir senedenberi Her- sek ciheti kumandanlığı birçok kumandanlar tarafından teşviş edildi, Ben şimdi onların yaptıklarını tanzime memur ediliyorum. Böyle ağır bir yükün hammallığını el bette gönül istemez. Bundan do- layı da memnun değilim, (Bosna ve Hersek Derviş, Ab. met Hamdi, Rauf, Mahmut, Ah. met Muhtar paşalar kumandaları- na tevdi edilmişti. Ahmet Muhtar Paşa: — Eldeki askerle Karadağ aley- bine ilânı harp değil, Nikşige er. zak ithalini bile deruhte edemem. Refakatimdeki askeri tebdil eder- seniz çalışılır; illâ beni affediniz! Diye istifa eylemişti.) Mahmut Celâleddin paşa — De- mek, ki Karadağa gitmiyeceksi- niz? Süleyman paşa — Askerim. İra- 'de ve ihtiyarım elimde değildir. Vaktile bu hakkımızı devlete terk ve feda etmişizdir. Sıfatı askeriye emrolundn yere, bahusus harp yer- lerine gitmekten istinkâf ve imti- maa müsait değildir. Onun için el- bette gideceğim. Meramım bu be ve memuriyet tevcihinden hoş- ut olmadığımı ve memnunen git miyeceğimi anlatmaktır. Mahmut Celâleddin paşa — Ma- zuliyet ve menkübiyet sizin gibi zevat için değildir. Devlet ve mi let sizden her vakit. istifadeye muhtaçtır. Karadağlılar da si himmet ve gayretinize karşı in- #allah dayanamazlar, O cihetçe mahalli malümatınız dahi var imi Bu tatlı sözlere karşı Süleyman paşa da ortık mülâyemet gösterdi. Fakat züğürtlüğünden bahis ile müşiriyet. tevcihinde verilen bin liraya yakın teşrifat harcını eda- dan âciz olduğunu söyliyerek affi için padişaha arzolunmasını rica eni, Mahmut Celâleddin paşa — Böy. le bir affin emsali yöktur. Bir sar- raftan, falandan istikraz ile tedi- ye edersiniz. Süleyman paşa — Maaşımdan başka varidatım yok. Şimdiye ka- dar hiç bir sarraf ile muamele pey- da etmedim, Edemem de! (Tev- cih tezkeresini alarak) ben mü: Tiyet rütbesinden zaten hoşnut de- ilim. İşte alınız ve benden bir şey istemeyiniz! Mahmut Celâleddin paşa — B: kalım! Bir çaresini bulur, efendi- Tetrika No. 357 mize arz ile affıniz için rica ede- rizl Süleyman paşa merciiyet has bile tezkeryi Redif paşaya vere- rek odadan çıktı. Evine gitti, Teşrifat aidatı affolundu. Sü- leyman paşa bir tezkere ile teşek- kür ederek müşürlük menşurunun Harbiye mektebinde “ ökunmasını rica etti, İ Bu merişurler müşürlerin konak: larında okunmak mutat idi, Fakat Süleyman paşanın Yenibahçe sem- #indeki harap hanesi böyle tanta- nalı bir alayı kabule hiç te mü- sait değildi. Harbiye mektebinde menşurün istikbalinde ve kıraatinde parlak aslkeri merasim yapıldı. Süleyman paşa menşuru mektebin taht k pısı önünde karşıladı, Alıp öptü hazır bulunanlar, bando önde o duğu halde mektebin resimhane- sine çıktılar, Üç yüzden fazla si- lâhlı talebe selâm vaziyetinde du- Türken menşur okundu, dun e: di. Muzıka: (Ey gazileri) sına başladı. Şerbetler Süleyman paşa talebeyi mekte- bin camiine toplattı, orada ken- dilerine müessir bir veda nutku irat eyledi. Talebeden biri Süleyman nın mutluna mukabele etmel di ise de paşa bırakmadı. Basiret gazetesi menşur kıraati merasimini anlatırken bu şakirdin. bu nutkunu da yazdı. Bunda Sü- leyman paşa tarafından Harbiye talebesinin (kalplerine ötedenberi ilka edilen sadakat ve hakkaniyet bislerinden) bahsedilmesi | paşa aleyhindeki düşünceleri teyit ey- liyecek seylerdendi. Süleyman paşanın bu mazhari- | yeti büyüklerden kimse dan alkışlanmadı. Bunun taltif eseri olmaktan zi- yade karu gazap alâmeti oldu- Zu herkesçe hissolunuyordu. Yal nız kıraat resminde hazır bulunan köse Raif efendi: — Mithat paşa hazretleri tara- fından bilvekâle geldim! demişti. (Arkası var) ——— Radyo 20 Eylül perşembe İstanbul > 18,30 plâk neşriyatı, 19,20 ajans haberleri, 19,30 Türk musiki yiyatış (Kemal Niyazi Azmi beyler ve Hayriye, Müzeyyen hanımlar), 21 Se. Tim Simi bey. tarafından © konferne, 21,30 keman konseri: (stanbul kon gervatıvar. mallimlerinden Ali Sezai bey ve stüdyo orkestrası Varşova (1345 m 20 Yilmaz dan meklen şarkılar, 20,20 muhreki bar birler, 20,30 plâk, 20,45 muhtelif baz hisler, 20,50 spor, 21 hafif orcestra kan: seri, 23. yeklâmli konser 23,15 dan ikisi, 24,05 dansın devamı Bülereş (568,5 m.) — 13-15 gündüz heştiyatı, İ8 popüler Romen musikisi, 19 habeiler, 19,20 orkestra, 20,30 pâk ile Richard Vagnerin fe perdelik (Tan Bhaeürer). opera Viyana (507 m.) — 20,10 haberler, 20.30 Helzer tadyo orkestrası, 21.50. sadyonunun 10 uncu. yilşenlik- münasabetile kanser, 23 Sehrananel kii, 23,30 İyaherler, 23,50 komse- rin devamı, 24,20 dana murikisi | 21 Eylül cuma İstanbul 5 18,30 plâk neşriyatı, 19,20) ajans haberler, 19,30 Türk musiki maş. riyatı:. (Ekrem, Ruşen, Cevdet beyler ve Vecihe, Nedime, Nazar Feridun ha nımlar, Öyrik efendi), 21,20 ağam ve borsa haberleri, 21,30 radyo orkentrası farafından hafif musiki, hava- rafın. Tetrika No, 15 Artık ihtiyar sayılabilecek bir adamın kendisine nisbetle çok genç ve güzel bir metresi olursa ve ayni zamanda o adamın tıpkı kendi gençliğine benzer bir kü- gük oğlu bulunurşa genç kadın ile delikanlının bu memnu ihtira- sa kendilerini kaptırmaları âdeta mukadder bir felâkettir. Aşk dai- ma memnu ihtiraslarla gıdalanır. Aşkı zorlukla ve korkulu saatlerle ihata etmek kadar alev- lendirecek bir hal tasavvur edile mez, Yetişmiş bir oğulları olduğu halde pek genç bir kadın ile ev- lenen. yaşlı adamların başına ge- len talisizlik — bundandır. yaşlıca kadınların da, ayni dal üzerinde açmış bir gonca gibi, genç kızları olur ki. eller, açıl ınış. gülü koparmakla ise bu goncayı koparmağa doğru uzanır, Evet, hiç şüphe yoktur. Leylâ babamdan korkuyordu. ihtimalli kopmak üzere bulunan, pek gev- semiş olan eski rabıtaları annem kasti bir ihtiyatsızlıkla bizi ko- casına haber verdiği dakikadan itibaren feci bir darbeye maruz kalmıştı. O zamana kadar kadınlar tara- fından pek şımartılan, bütün ha- Yatı uzun bir aşk destanından iba- ret bulunan bu adam için ihti- gmalki bu haber ta kalbine inmiş müthiş bir darbe idi. Aşkta hiç bir zaman mağlübiyet ne oldu- ğunu tanımamış bir adam için bu'ne fena bir izzeti nefis yarası teşkil ederdi? O vakit anlama- miştm amma şimdi anlıyorum ki bu haber ona ihtiyarlığın ilk Hiç şüphesiz, acıların en müthişi 'de budur. ihtimalli o tarihte artık Leylâyi sevmiyordu, Çünkü dostlarımdan bazılarının, ezeümle - Lütfinin yaptıkları dedikodulardan bili- yordum ki babam şimdi küçük dükkünc kızlara merak sardırmış- 8. Onun için, Leylâ ile münasebe- ti onun hissi hayatının tozlu ha- zinci eyrakında artık tabit bir mevki işgal etmiş demekti, Leylâ ile münasebeti, öyle görünüyor ki, artık hatıralarını bile unuttuğu bir sürü kalp maceraları arasında en ciddisi, en mefisi idi. Babam, şimdi çocukluğumdan hatırımda kalmış adam değildi. Gene kalmak için elinden gelen gnyreli sarfettiği halde senelerin izleri kendilerini gösteriyorlardı. Babam bunları kâmilen silmeğe muvaffak olamıyordu. Şimdi gü- nün beş altı saatini Serkil Dor. yanda geçiriyordu. Öğleden son- raları hep orada demekti, Ak- samları Darilbedayide bir oyun varsa babam onu kaçırmazdı. Dostlar arasında tertip edilmiş eğlence ölemlerinin en canlı, ne- şeli ve İüzumlu davetlisi babam- dı, Eski tanıdığı hanımları hâlâ. sık sık ziyaret eder, yeni küçük kızları da ihmal etmezdi. Aşkta hâlk talihli olduğu te- min ediliyordu, Buna inanılabilir. di. Çünkü hayatında bir çok gü- zel kadınlarla yaşamış bir erkek, kendisine sağlam müşteriler temi etmiş meşhur bir ticarethane gibi, daima güzel kadın bulur. Babamın, seneliğinde, güzelliği dillerde gezerdi. HAlâ zindeliği- ni muhafaza etmiş bir adamdı, Kaçıp giden gençliğe iki elile, bü- tün hursile, sarılmıştı. Geç evlen- diği, anasının babasının ısrarına Bazı acısını. tattırmış olacaktı, İLK KADIN Yazan: Muallâ Hâmit dayanamamış olduğu için, öyle Zannediyorum ki, zavallı annem kendisini olsa olsa ancak ilk haf. talarda biraz alâkadar etmiştir. Tam bir çocuk doğurmağa kâfi gelecek zaman kadar... Eğer an- nem, aile namusuna toz kondura- bilecek bir kadın olsa idi, aldıği izzeti nefis yarası altında her şey yapabilecek olan bu adam kim bilir me müthiş intikamılara kal. kardı. Leylâ, şüphesiz ki, bunu biliyordu. Bu kadar çok korkusu da belki bundan ileri geliyordu. Babam herkese ve bilhassa zev- kü safa arkadaşlarına karşı ga- yet nazik ve dost davranırdı. Fa- kat büyük bir nezaket nikabı ak tında, hakikatte gayet hotkâmdı. O kadar münhasıran kendini dü- şünürdü ki onun lügatinde «baş- kaları» kelimesinin hiç bir ma- nası olmamak lâzım gelirdi. Ba- bam nazarlarında «başkaları» is- ter kadın, ister erkek olsunlar, is- #çr kendi ailesinden, ister yabancı olsunlar, yalnız kendisine verebil- dikleri zevk nisbetinde ehemmi- yeti haiz idiler, Bu başkaları can sıkıcı. bir hal aldılar mı, yahut babamin kendilerinden beklediği Tolü ifa edemez kale geldiler mi, babam derhal onları hayatından silip çıkarırdı. Vay ona mukave- met etmek istiyeceklerin haline, vay babamın canını sıkacak, arzu- larına mümanaat edeceklerin ha- line! İstanbulun kibar hayatı baba- mn.sanki yüksek bir vazife ver. mişti: Kibar bir adam, yüksek bir gapkın rolünü temsil etmek! Ner- de bir eğlence tertibatı, bir iane toplama teşkilâtı varsa babam mutlaka içindeydi. Bunlarda hep kendini göstermek, mevküni mu hafaza etmek emeli hâkim olur. dn. abam hakkında pek iftihar edilecek şeyler söylemediğimi bi- liyorum. Bahusus ona karşı hare- ketimden dolayı bir vicdan azabi duymak lâzım gelirken, buna ehemmiyet vermeyip bir de aley- hinde bulunmağa kalkmak pek fena görülmek lâzım gelir, Ne ya- payım? Beni annem'ele verdiği halde ona karşı da içimde hiç bir kin yok, Onun temiz hayatına dair hürmetkâr bulundum: Baba- mın verdiği sukutu hayali kimse. ye karşı belli etmiyerek vakur ve ciddi çehretile âlem içine karış- ması beni kendisine daima mef- tun etti. Anneme karşı kin duy. mam kabil değil, Çehresi gözleri- min önünde pek tatlı ve yumuşak bir mana ile durmuyor. Annem, kadınlığını unutacak kadar sofu idi. Kendisini Allaha vermişti. Fakat her halde öyle bir kadının. oğlu olduğuma memnunum, “Bu. nanla iftihar edebilirim. Şimdi çok ihtiyarladı. Kendisini daha derin bir muhabbetle seviyorum. Ona karşı işimde necip hislerden, sonsuz şefkatlerden başka | bir sey yok. Ayni şeyi babam hakkında da söylemek elimden gelmiyeceğini büyük bir samimiyetle itiraf ede- rin. Babamın tamamen zahiri ve harici olan hayatı, o müthiş hot- kâmliğı benim daima sinirlerime dokunmuştur. Her halde burada vazifem vakayii olduğu gibi; bütün © hakiki çıplaklıklarile hikâye et- mek, üzerlerine hiç bir örtü çek- yemektir (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: