15 Mart 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

15 Mart 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a e SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KANİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrika No. 106 .—i Manastırda Şemsi paşanın öldürülmesi Osman paşaya verilen vazife Muhiddin efendi bir iki saat istira- hallen sonra tekrar ata binerek ve geceleyin yol alarak sabaha karşı Se- lâniğe avdet eder. O bu kadar süratle davranmakta isabet etmişti, Çünkü Selâniğe geldik- ten iki, üç saat sonra Nâzim bey va- kasında maznun Sıfatile çağrılıp tev- kif olundu. Eğer arandığı saatta Selânikte bu- Tunmamış olsaydı firari addedilerek gösterilenler gibi carihin o olmadığı- nı söylediler. Bunun üzerine tahliye edildi. Şemsi paşanın itlâti (1) - bu mese- le hakkında albay 'Tunçay diyor ki: (Şemsi paşanın vurulması her şeyi halletmiş olduğu hakkındaki kanaa- tiniz çak doğrudur. Hakikaten Atıf bey cemiyetin takib ettiği gayeye en katl hizmeti ifa eyle- miştir, Hayatta kalmış olsaydı Şemsi paşanın cemiyeti dağıtması çok muh- temeldi, Onun Manastıra memur edil- mesinden telâş eden yalnız Manastır değildi. Selânik heyeti merkeziyesi ve merkezi umumi de telâşa düşmüşlerdi. Selânik heyeti merkeziyesi hemen Şemsi paşanın vurulmasına karar ver- miş, keyfiyeti fedayi bölüğüne yaz- mış, hattâ fedayi bölüğü heyetinden birini celbederek kati talimat vermiş- ti. Bu işi de Yakub Cemil bey deruh- de etmişti. Fedayiler Şemsi paşanın Selâniğe geleceği işae olunan günü ve gecesi sabaha kadar istasyonda beklemişler gelmeyince istirahat için çekilmişlerdi. Şemsi paşa işne ettirdiğinin hilâfı- na Selâniğe gece değil, gündüz geldi. Rahmi paşa kendisini araba ile istas- yondan alarak müşüriyet dairesine götürdü. Şemsi paşanın gündüzün üzerine fedayi geleceği anlaşılması , bölüğü heyeti Yakub Cemili aramağa koyulmuşlardı. Fakat o bütün geceyi uykusuz geçirdiği için bir paviyona girmiş, uyumuş Kalmıştı. Nihayet buldular ve istasyon yolu- nu tuttular, Yakub Cemil Manastıra hareket ederken Şemsi paşayı vura- caktı. Fakat fedayiler istasyon par- maklıkları yanma geldikleri vakit tren düdüğünü çalarak hareket etti. Yetişmiş olsalardı Yakub Cemil hattâ vagona binilecek tahtaya basarak vagon içinde Şemsi paşaya ateş ede- cekti. Fakat olamadı. Bu vazife Ma- nastırda Atıfa kaldı. Şemsi paşa aleyhinde Manastırca yapılan tertibden tabit haberdar ola- mıyan Ohri heyeti merkeziyesi de Oh- ride kasabanın medhalindeki iki ta- raflı evlerde seksen kişilik bir pusu tertib eylemişti. Ancak şurası muhakkak görünür ki Şemsi paşa sağ kalsaydı ne yapıp yapacak, belli başlı erkânını elde ede- ceği cemiyeti ve teşkilâtını perişan edecek, meşrutiyet İrikılâbını kimbi- lir ne kadar zaman için tehire muvaf- fak olacaktı! Albay Süleyman Fehmi Tunçay Şemsi paşanın itlâfından sonra Oş- öm paşanın e gl ciheti fevkalâ- kumandanlı tayini keyfiyeti hakkında şu malümatı veriyor: Birinci ferik Tatar.Osman paşa Üs- kübde üçüncü ofüu redif fırkaları ve Kosova mın! si kuthandanı idi, Rumi 1924 sehiösi 'flaziranı iptida- larında teftiş için maiyetinde erkânı- harbiye binbaşısr Hall? Recai ve erkâ- nıharbiye kolağd&f Emin (dördüncü kolordu kumandanlığından mütekald general) beyler olduğu halde Koçana- ya Kg sırada mabeyini başkâtibliğin- den (Köprülüde çihzar edilmiş olan bir treni mahsusa binerek İstanbula gelmeniz - iradel Seniye muktezasın- dandır) mealinde şifreli bir telgrafna- me aldı. Osman paşa telgraf vererek Üsküb- den eşyasını celbetti, Bildirilen trene binerek İstanbula hareket etti, Yukarıda yazdığımız gibi kendisin- den Rumeli ahvali hakkında mabe- yinde istizahlarda bulunuldu. Abdül- hamid Osman paşadan kendisine kar- şı sadakat sözünü de aldıktan sonra onu müşürlüğe terfi ve teftişi askeri komisyonuna yüksek bir maaşla me- mur etti. Erkânıharb Halil Recal ve Emin beyler Üskübdeki memuriyetlerine gitmek üzere harekete hazırlanıyor- lardı, Hareketlerinden bir gün evvel otelde Osman paşadan kendisini gör- meden gitmemeleri haberini aldılar. İkisi de paşanın Üsküdarda Şemsipa- şadaki evine gittiler. Osman paşa kendilerine: — Yarın birlikte Manastıra gidece- giz. dedi, Sebebini sordular: — Manastırda Şemşi paşayı vur- muşlar; oraya beni gönderiyorlar. ce- vanı aldılar, — Efendim, mesele hallolunmuşi Bu memuriyeti beyhude kabul etmiş- siniz gibi geliyor bizel Erkânıharbiyesinin itiraz şeklinde- ki bu ifadesi üzerine Osman paşa şu sözleri söyledi: * — Yahu! Utandım da onun için ka- bul ettim. Ethem paşaya - Teselya or- dusu kumandanı - teklif etmişler. (Hastayım) diyerek kabul etmemiş; müşür Şakir paşaya - mütarekede harbiye nazırı; eski Kosova valisi - teklif etmişler; o da bir bahane bul- muş. Sonra zatı şahane başkâtibe; — Git bir defa Osman paşayada teklif et! Bakalım kabul edecek mi? Demiş. Ben bu iki müşürün öyle ta- allül ettiklerini öğrenince utandım. (Ben askerim. Nereye emrolunursa giderim) cevabını verdim. Bu sözüm padişahın pek ziyade mahzuziyetini mucib olmuş. Yarın huzura gireceğim. Mabeyinden doğruca Sirkeciye gide- ceğim, Selâniğe birlikte hareket ede- ceğiz. Osman paşa söylediği gibi ertesi gü- nü mabeyine gider; başkâtibin odası- na uğrar; başkâtib huzura gireceğini söyler; fakat paşanın göğsünde imti- yaz madalyesi olmadığını görerek: — İmtiyaz madalyeniz yok mu? Diye sorar. Osman paşa: — Var; fakat eşyam içindedir. Cevabını verir. Tahsin paşa — İmtiyaz madalyesiz huzura gir- meniz olamaz! Diyerek bir imtiyaz madalyesi bul- durur ve Osman paşanın göğsüne ta- kar. Huzura girmek üzere birlikte yü- rürler, Uzun bir koridordan geçtikten sonra Tahsin paşa karşıya gelen bir | kapıyı açar, Osman paşayı içeriye s0- | karak kendisi yandaki odaya girer. Osman paşa odaya girince karşısın- da kimseyi göremez. Duraklar. Meğer Abdülhamid açılan kapının yan tara- | fında bulunuyormuş. Osman paşa arkadan hünkârın: — Buyurun Osman paşa! Dediğini duyar, başını çevirerek Abdülhamidi görür, Selâm resmini ifa eder, Abdülhamid Osman paşayı karşısına oturtur. — Osman paşa! Siz çok hizmet et- tiniz, yoruldunuz, istirahate muhtacdı- nız, Sizi bunun için getirtmiştik. Fa» | kat işte bu işler çıktı. Bir de talimat- | name yapmışlar, Sizin buna ihtiyacı- nız yoktur. Siz eski bir askersiniz. Oraya gider; o zabitana nasihat eder- siniz. Ben bilirim; bu işleri Hidiv ya- pıyor. Malüm ya! Hilâfet meselesii der ve talimatnameyi vererek Osman paşaya çıkifağa müsaade eder, Osman paşa huzurdan çıkıp doğru- ca Sirkeci istasyonuna gitti, Halil Re- eai ve Emin beylerle birlikte Selâniğe hareket etti, Selâniğe varınca (Kolombo) oteline indi. Osman paşanın bu Kolombo otelin- de ikameti Manastır alay müftüsü Ha- cı Mustafa efendinin cemiyet tara- | fından vurdurulmasına tesadjif eder. 'Talar Osman paşa Koçanadan İstan- bula geldikten sonra bir gün mabe- yinde iken Manastırdan gelmiş olan miralay Hacı Nazmi bey ile alay müf- 15 Mart 978 Salı İstanbul — Öğle neşriyatı: 12; Türk musikisi, 1250: Havadis, Plâkla Türk musikisi, pilk neşriyatı, 14: SON, 17: İnkilâb tarihi niversitedan naklen Mahmud Esad Borkurt, 1030: Şişli Halkevi göste rit kolu tarafından bir temsti, 1915: Konferans; Beyoğlu Halkevi namına mu- barrir İhsan Arif Gökpmar: (Gazeteçi- Uk), 1955: Borsa haberleri, 20: Klâsik Türk musikisi; Nuri Halli ve arkadaşları tarafından 2030: Hava raporu, 2033: Ömer Rıza tarafından arabca söylev, 20,45: Vedin Rıza ve arkadaşları tarafın- dan Türk ransikisi ve halk şarkıları, (Snat ayarı), 211 Tahsin Karakuş ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk sarkıları, 2150: ORKESTRA: kovski: Marş solnel, 2 - Manfı yeln, 3 - Buzke: Örö denuman, 4 - Giln- Vals fantezi, 5 - Tosti: Parted, 2245: Ajans haberleri, 23: Plâkla sololar, opo- ra ve operet parçaları, 2820: Soh haber- ler ve ertesi günün programı, 23,30: SON. Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Muh- telif pâk neşriyatı, 1250: Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları, 13,15: Dahili ve harici haberler. Akşam neşriyatı: 18,30: Karışık klâsik pliklar, 19,15: Türk musikisi ve halk şar- kıları (Hikmet Rıza ve arkadaşları), 20: Saat ayarı ve arapça neşriyat, 20)! Pllkla dans musikisi, 21: Sıhhi konuşma: Doktor Vefik Vassaf, 2115: Stüdyo sa- lon orkestrası: 1 - A. Pennati Malvezzi: Flor d'Andalosla, 2 - Franz Sadek: Benim Güzel Viyanam, 3 - V. Monti: Ozardaş, 4 - Chopin: Nocturne, 5 - Ludwig Slede: Ewiger Frühling, 6 - Mozart: Menuet, 23: Ajans haberleri, 22,15; Yarınki program, Berlin 2010 da hafif orkestra muzika- sı — Hamburg 2010 da çeşitli muzika — Kolenya 20/5 de Viyana muzikası — Kön'giberg 20,10 da dans muzikası — Münih 20,10 da askeri muzika — Siras- bure 2030 da .salon muzikası — Rad. Toulouse 20 de dans ve opsret havala- rı — National 2025 de hafıf muzika — Roma 20,30 da. orkestra muzlkası — Hi versum 2040 da orkestra konseri —, Prag 20,15 de çeşitli muzika — Peşte 2030'da konser, gala gecesi, Sant 21 de Deutsehl, 8. 21 de radyo orkestrası — Berlin 21 de orkestra konseri — Frankf, 3i do piyano: ve orkesira — Kolonya 3140 da dans havaları — Saarbrüeken 21 de radyo orkestrası — Rad. Toulouse 214 de eğlenceli muzika — Natlonal 2150 de hafif orkestra muzikası — Mi- lâno 2130 da salon muzikası — Florans 2130 da askeri muzikn — Vi 21 de piyano ve orkestra - Beromünster 21,15 de Senfonik kanser, Saat 22 de Roma ve ondan naklen Deutsch: 8, Hamburg, Königsberg, Münih ve Saar- brücken 22 de «Kavalleriya Rustikana» operası — Berlin 22 de dans muzikan — Kolonyadan niklen Breslav 22 de dans eğlencesine devam — Frankfurt 22 de konser. — Lyon P. T. T. 2230 da orkestra konseri — Paris P. T. T. 2250 da «Mösyö Böker» operet — Landm 2230 da rad- yo orkestrası — Orta İngiütere 2210 da salon muzikası — rik konser - Varşova 22 de salon muzikası, 2245 de dans havaları. Saat de Viyana 2320 de salon muzlkası — Ro- ma ve Alman istasyonları operaya dövam — Hamburgdan naklen Breslar, Berlin, Prankf, 2345 de dans muzikası — Lelpalg 23,35 de piyano kon- seri — Kolonya 23 de dans eğlencelerine devam — Paris P.'T. 'T. 23 de operete de- vam — Rad. Toulouse 23,15 de orkestra konseri ve Lehar havaları — National 2340 da radyo orkestra — Londra 2320 de hafif orkestra muzikası — Orta İngiltere 23,20 de dans muzikası — Flo- rans 73 de dans muzikası — Lüksemburg 23 de «Baron Vadruy» opereti — HU versum 2310 da orkestra konseri —.|- Sotlens 23 de radyo orkestrası — Prag 23,15 de dans rörüsü — Peşte 23 de çi- gan-muzikası, Sait 24 den itibaren Alman İstasyonları o Hamburgdan ve Kolonyadan naklen dans havaların de- vam — Frankf. ve Stuttgart lden 36 kadar gece konseri — Rad. Paris 24.15 de salon muzikası — Rad. Toulouse 2415 de çeşitli muzika — Londra 2425 de dans murikası — Milhno 2415 de dans muzi- kası — Lüksemburg le kadar operet devam — Hüversum 24,10 da konser — Peyte 24 de askeri muzika. 16 Mart 938 Çarşamba İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla 1240: E halk (Saat ayar), 2115: Fal Baz Heyeti: ve ta rafından, 3140: ORKESTRA: 1. Bah: Hamlet, uvertör, 2 - Morens: Btravusfe- dem, 3 - inof: Noktürn, 4 - İki arkadaş gene bir ağızdan ve tek bir kelime İle cevab verdiler: — Evet, — Bunu isbat edebilir misiniz? — Vicdanımızdan başka şahidimiz' yok, devletiim! Öteki yelkenci ilâve etti: Dört şahidimiz daha var.. - Kimdir onlar? — Kulâklarımız. — Kulaklarınız mı? O halde duy- duklarınızı çabuk söyleyin bana! «Dört şahidimiz daha var!; diyen yelkenci anlatmağa başladı: — O gece batıdan doğuya doğru yayılan bir sis vardı. Hüsrev rels arka kasarada yemek yiyordu. Ya- nında kim vardı, bilmiyoruz. Biz dı- şarıda nöbet bekliyorduk. Hüsrev rei- sin sert ve yüksek konuşmaları ku- lağımıza kadar erişiyordu. — Ne diyordu, Hüsrev? — «Sinan gibi bir serseriye kadırga değil, küçük bir çektiri bile emniyet edilemez!» diyordu. — Sonra?... — Karşısındaki de Hüsrev reisi körüklüyordu. «Hakkınız var. Ben sizin yerinizde olsam, onu derhal do- nanmadan uzaklaştırmanın çaresini arardım!» diyerek Sinanın aleyhin- de atıp tutuyordu. — Bu atıp tutanın kim olduğunu anlıyamadın mı? — Hayır, paşam! Bu ses bize çok yabancı gelmişti. Belki öteki kadır- galardan gelen bir reisin sesiydi. — Sonra neye karar verdiler? — Ben - arkadaşını göstererek - Ahmedi çağırdım: «Dinle bak, Sinan için bir tuzak hazırlanıyor!» dedim. Kapıya biraz daha yaklaştık, kulağı- mızı verdik. Onu Filipin kucağına düşürmeyi düşündüklerini öğrendik. Ondan ötesini herkes biliyor. Zaval- h Sinan o gece Filipe esir düştü. Arkadaşı söze karıştı: — Ertesi gün Hüsrev reis bu hale herkesten fazla acınıyordu. Hattâ Mahmud relsle birlikte ağlaştıklarını gördüğümüz zaman, kulağımıza ina- namıyacak kadar hayrete düşmüş- tük. — Demek Hüsrev reis, Sinanın ar- kasından göz yaşı dökerek teessür gösterdi, öyle mi? — Evet. Hattâ (Arşipele gidelim, Sinanı bize vermezlerse Venediği to- pa tutalım!) demeğe de başlamıştı. Bunları duyduğumuz zaman, iki ar- kadaş, kulaklarımıza da inanmaz olmuştuk, — Hakkınız'var! Haydi gidin şim- di işinize... Fakat, sakın bunları kim- seye açmayın! Görüyorsunuz Kİ, insan kulağı bazan sahibini aldata- biliyor! Bu sözleri bir başkasının ağzından duyarsam, kafanızı koparı- rim. or Yelkenciler yavaşça çekilip gittiler, Kılıç Ali paşa bu sözleri duyunca hayretten hayrete düşmüştü. Deniz- lerde büyük bir şöbret salan Hüsrev reisi, kaptan paşa ne temiz yürekli bir erkek olarak tanımıştı. O güne kadar Hüsrev reis aleyhinde bir söz bile işilmemişti. o Hüsrevin Sinana yaptığı bu oyun, kıskançlığın doğur- duğu < bir ihanetten başka ne ola- bilirdi? Kiliç Ali paşa bü hiyaneti Hüş- revden ummuyordu. Fakat, kulağın- da yelkencilerin sözleri çınlıyordu hâlâ... Şimdi, Kılıç Ali paşada ku- laklarına inanamıyordu. Şüphe ve tereddüd içinde bir müd- det enginlere bakarak düşündü. Yağmur iyice dinmişti. Güverte- de dolaşan denizciler, ambâr etrafın- da biriken suları süpürüyorlardı. Ka- dırgafın ber köşesinde bir faaliyet başlamıştı. Dalgalar şe bocalıyan adam. İki gemi borda bordaya gelmişti. Sabah oluyordu. Kılıç Ali paşa, yüksek sesle Hüsrev reise sordu: — Doğan döndü mü? — Hayır, devletlim! Ön safta gi- KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender F. Sertelli mmm Tefrika No. 169 “İnsanı bazan kulakları da aldatabilir. Her işitilen söze inanılmaz 1, Kılıç Ali paşa bu hükmü vermişti den gemiler arasında bulamadım onu... — Arkada kalmasın sakın? — Zannetmem. O, gözcü olarak önden gidiyordu. — Öyleyse Veneyronun peşindeği gitmiştir... — Kendisine iki kere - uzaklaşın” ması için - işaret verdim, Beni di lemedi. — Oda Sinan gibi serkeşlik ek meğe başladı galiba... Kılıç Ali paşa, Hüsrevi denemeğ için, Doğanın aleyhinde atıp tutman ğa başlamıştı. Hüsrev bunun farkında değildi. — Doğan zaten kendi bildiğinde şaşmaz, - devletlim! Bütün 'kulak ardına atar... Tıpkı Sinan — Oda kafasının dikliği yüzüm den esir düşmüş olmalı, — Ona ne şüphe var, paşamil Kendisine Kefalonya limanında te& başına kalmamasını ısrarla söyleğ” ğim halde beni dinlemedi. «Ben d& nanmanın fedaisiyim!> dedi. Ki çük bir çektirmeye binerek limands demirledi. Ve nihayet başına bu f# lâketler geldi. Kılıç Ali paşanın güzel “bir huyü son hükmünü vermezdi, Şimdi, yek kencilerin sözlerile Hüsrev reisin â8* lattıkları birbirini tutmuyordu. bir ihtimal ile Sinanın bu işe ke” diliğinden atılmış olması da edilebilirdi. Fakat, çok âşikâr olan bir hakikat vardı ki, Kılıç Ali pa bu hakikati gözile de görüyordü Hüsrevin kıskançlığı. Kaptan paş deniz üstünde geçen kısa konuşmi Gemiler bordadan ayrıldılar. AX ni istikamette ilerleyip duruyor” dı. * (Paşa gemisi) nin prova direği” deki yelkenleri o düzeltmeğe biri bağırıyordu: — Uzaktan gelen adamı görmü yor musunuz? Denizciler koşuştular, Etrafa bakındılar. — Gördük. gördük... Uuzun VE tahta parçasına sarılmış bir adi dalgaların arasında (bocalayıp d&” Tüyor, Kılıç Ali paşa, Mahmud reisle K nuşuyordu. Levendlerin feryadı duyuldu. Kılıç Ali paşa arka kasaranın ne çıktı: — İşte bir adam... 3 Ve gür sesile dümenciye haykırdi — Çabuk.. oraya doğru dümen Kİ (Paşa gemisi) deniz üstünde b calıyan adamın yarına doğru mıştı. , Tahta parçasına sarılmış olan Bö” mı, herkes Doğanın gemisinden dü” müş biri sanıyordu. Kılıç Ali paşa: — Bir dalgıç insin dehize,, ve Dİ men ip atın. kurtarın çu adami Diyerek, hızlı hızlı kadırganın bi” şına doğru yürüdü. Denizde çabalıyan adam: — Beni kurtarmayın! Bırakın b ni, öleyim... Diye bağırıyordu. Bu, bir Venedikliydi. Ve gilindö de yabancı olduğu çarçabuk anlaş mışta, ili Suyun içine gömülmüştü. Yi başı görünüyordu. Ve tahta nı sımsıkı yakalamıştı, Kılıç Ali paşa: — Tuhaf şeyl dedi - bu adam 5” den kurtulmak istemiyor? Haydi, © Güverteye çıkardılar, i İşte bir kıyamet! İşte bir sevin$i Güvertede bağrışmalar — 'Ta kendisi, Veneyro... — Azılı korsan nihayet ayağile ©” mize düştül (Arkası var) #

Bu sayıdan diğer sayfalar: