1 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

1 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a ME A a İl amni Icra mütehassısının tedkikleri İcra işlerinin hızlı gitmemesine sebep olan kayıdlar kaldırılacak Mütehassıs Ankara ve İzmirde tedkiklerini bitirdi, yakında İstanbula gelecek İzmir (Akşam) — İcra ve iflâs ka- | nununda yapılâcak tadilât için bu kanunun tatbikatı hakkında tedkik- ler yapmak üzere Adliye vekâletince İsviçreden getirilen profesör Dr. Ley- man Ankaradan buraya gelmiş, ted- kiklerine başlamıştır. İzmir icra dai- resinde icra ve iflâs muameleleri üze- rinde meşgul olan profesör, Türkiye icra teşkilâtını ve memurlarımızı mü- kemmel bulmuş, Türkiye ve İsviçre icra işleri üzerinde mukayeseler de yapmıştır. Bu mukayeseden şu neti- celer çikmıştır: İsviçrede iera memurları halk tara- fından seçilir, ekseriya bilgisiz kimse- ler seçildiği için halkın işleri kolay görülmez, Türkiyede icra memurları- nın ekserisi yüksek mektep mezunu- dur. Kanun! bilgileri yüksektir, İsviçrede küçük bir kantonda (150) iflâs muamelesi bulunduğu halde İz- mir gibi büyük bir ticaret şehrinde yalnız 17 iflâs muamelesi vardır. Pro- cak, burada bir hafta kalarak ire bula gidecek, ordaki tedkiklerine üç hafta devam edecektir. Dr. Leymanın yalnizicra işlerin- de değil, vakıf işlerinde de ihtisası vardır, Kendisi 1929 senesinde Evkaf işlerimiz hakkında tetkikler yapmak Üzere Ankaraya davet edilmişti Profesörün beyanatı Berâberinde kizı bulunduğu halde ikamet ettiği otelde beni kabul eden profesör, muhtelif tetkikleri ve ihti- sasları hakkında şu İzahatı vermiş- tir: — Dokuz sene evvel ziyaret ettiğim Ankara ile şimdi gördüğüm Ankara arasında hayret edilecek farklar var. Ankara, iftihar edebileceğiniz bir hü- kümet merkezi olmuştur. Az senelere sığdırılan büyük yenilikler ancak hay- ret ve takdirle karşılanabilir. 1929 se- nesinde nasıl bir enerji ve hızla yürü- düğünüzü görmüştüm. Fakat bu hı- gın bu kadar az zamanda bu derece parlak netice vereceğini ummamiş- tım. Gördüklerimden yalnız sevinç değil, övünç de duydum. Çünkü dat- ma ve her yerde Türklerin müstesna kabiliyetlerinden bahseder ve buna Nakleden: (Vâ — Nü) Vahid bey, bir baş işaretile, onu ken- di masasına davet etti ve bir bardak viski ikram ederek sordu: —E, azizim, Atiye hanımın tedavi- sine ne zaman başlıyacaksınız? — Ne'zaman arzu ederseniz... Daha doğrusu ne zaman kendileri arzu eder- se... Aliye, lâkayd bir eda ile; — Ne olacak sanki? Ehemmiyetli bir rahatsızlık değil esasen... Vahid bey ısrar etti: — Ben de biliyorum... Ehmemiyetli değil.. Fakat yarım saat bile ıztırab eden bu baş ağrısı mademki munta- sam bir kürle geçermiş, niçin tedavi etmemeli? Kadın, kendine yalvartmaktan zevk duyuyordu. Böyle nazlanmasile, Va- hid üzerindeki hâkimiyetini arttırdı- Banı da anlıyordu. Nihayet razı oldu ve mubavere, başka bir vadiye döküle- rek, neşeli neşeli devam etti, *.* Ayni saatte, trenin içinde, Cahid, meyus ve dalgın bir halde, Atıfet'in ee ii TUZAK Aşk ve macera romanı candan inanırdım. Bugünkü Anakra, İ bu kanaatime yeni bir iman aşıladı. | İcra ve iflâs işleri üzerindeki ted- kiklerime gelince, Ankara icar daire- leri, kanunun çerçevesi dahilinde ken- dilerine verilen vazifeleri tamamen yapıyor ve iyi işliyor. İcra işlerinin hızlı gitmemesi ve herkesi memnun etmemesi icra dairelerinin işleme tar- anda veya kusurunda değil, kanunun bazı kayıdlarından ve bilhassa tatbik ve usulde mevcud bir takım vuzuh- suzluklardan ileri gelmektedir. Buda yeni yapılacak tadilât, tashihatla iza- le edilince şikâyete mahal kalmya- cak, herkesi memnun eden bir kanu- Dunuz olacaktır. En ziyade hangi noktalarda ıslahat yapılması lâzım geleceğini yalnız An- karada yaptığım etüdler tesbite kâfi gelemiyeceğinden İzmir ve İstanbul- da da tedkikler yapmağa karar ver- dim, Bilhassa İstanbul icrasının faa- lyet sahasının çok daha geniş oldu- gunu öğrendim. Onun için İstanbulda ki, üç hafta kalacağım, Ondan sonra yapılması icab eden tadilât ve tashi- hati bir rapor halinde hükümete ar- zedeceğim. Şimdiden kati bir şey söy- Biyecek vaziyet ve mevkide değilim. Ödemeden kaçanlar Ödeme kabiliyetleri olduğu halde borçlarından kaçanlar ve borçlarını vermek istedikleri halde hüsnü niyet- lerine rağmen maddi imkânlardan mahrum bulunanlar hakkında pro- fesör demiştir ki: > Kanununuz alacaklı kadar borç- Tuyu da düşünmektedir. Fena niyetle hareket ettiği sabit olan, muvazaa yapan, alacaklının zararma dolam- baçlı yollara sapan suiniyet sahibi borçlular için de icra ve iflâs kanun- larınızda sarih maddeler mevcuddur. Böyleleri yalnız borçlarını ödemeğe sevkedilmekle kalmazlar, üstelik ceza- ya da çarptırılırlar. İcra işlerinde ve ödeme hususlarında hapis ile tazyik usulüne taraftar değilim, Böyle bir hareket orta çağ zihniyetidir. Yalnız bir nokta var ki, bunu hapisle tazyik gibi telâkki etmemek lâzımdır. Bu nokta, borçlunun mecbur olduğu'mal beyanında yalan söylemesi keyfiyeti- dir, Mal beyanında hakikati söylemi- yen veya saklıyan borçlu hapis edilir, Bu, onu borcunu ödemek için tazyik değil, yalan söylediğinin cezası ve ha- Kikati meydana çıkarma vasıtasıdır. Haciz vakalarında ekseriya el ko- nulmak istenilen mallara başkasının sahib çıkmakta ve bunun da ekseriya alacaklının aleyhine netice vermekte olduğunu öğrendim. Bu nokta, icra- Tefrika: Ne. kendisini teselli eden sözlerini dinli- yordu. Genç kadın delikanlıya kuvvet ve cesaret vererek diyordu ki: — Sevgilinize sık sık mektup yazın. Hayatınızın bütün tafsilâtından ona bahsedin, Genç kızlar, kahramanlık- lara karşı derin bir zâaf duyarlar. İm- kânı yok, sizl unutamaz! Hem böyle güzel bir aşk, hemencecik rüya haline gelemez... Üzülmeyin, metin olun. —I— Bir kaç gün sonra, Atiye, heyecân- la bir misafir bekliyordu, Genç kadın gözlerini saatten ayırmaksızın miril- dandı: — Neye hâlâ gelmedi? Nihayet sokak kapısı hizmetçi kız: — Beklediğiniz misafir hanım gel- dil - diye haber verdi. Gelen, Vahid beylerin hizmetçisi Peyman'dı, Odaya girerken hiç te şaş- kın ve çekingen bir hali yoktu. Bilâ- kis, ev sahibesinin arkadaşı gibi, ser- best serbest yürüdü. Atiye'nin elin! sıktı ve iki kadın öpüştüler. Vahid beyin metresi sordu; çalındı ve Hava hucumla- rından korunma Londrada büyük manevralar yapıldı Londra 31 (A.A) — Dün ukşam Londrada Padington mâhallesinde üç saat tayyare hücumlarına karşi mü- dafaa talimleri yapılmıştır. Üç yüzden fazla gönüllü, tam bir karanlık içinde birçok evlerde sun'i olarak çıkarılmış olan yangınları söndürmeğe yardım etmişlerdir. Bu esnada sıhhiye arabaları, «Har- dal-gaz: farzedilen bir hava içinde ya- ralıları ve ölüleri kaldırmışlardır. Fransada mali müzakereler Paris 31 (A.A.) — Selâhiyettar mar hafil, mebusan meclisindeki mali mü- zakerşlerin, B. Blumun madeni sanayi grevi meseleleri ile meşgul olmasına binaen, pazardan evvel başlıyamıya- cağını tahmin etmektedir. Bir katil ölü olarak yakalandı Trabzon mektupları Trahzonda büyük hastanenin temel atma resmi yapıldı Trabzonda tütüncülük ilerliyor, tütün istihsali bir misli arttı Trabzon hastanesinin temelatma resminde bulunanlar Malatya (Akşam) — Malatyanın Trabzon (Akşam) — Şehrimizde Aşuğışehir köyünden Hassik bir katil suçundan dolayı mahküm olmuştu. Mahküm Elazig hapishanesine gönde- rilirken kaçmağa ve saklanmağa mu- yaffak olmuştur. Fakat jandarmalar gizlendiği yeri üğrenmişler ve kendisi- ni teslim olmağa davet etmişlerdir. Katil silâhla mukabele ettiğinden Jandarmada ateş etmiş ve suçlu ölü olarak yakalanmıştır. em mn tabbikini geciktiren âmillerden biridir. Bu gibi vaziyetlerde malın kendisine aidiyetini iddia edenin, bu- nu mahkemede ispat edinciye kadar alacaklıya teminat göstermesi şarttır. İcra kanununuzda bir kayıd vardır. Gerek bu gibiler ve gerekse başka $6- killerde ve sulniyetle hareket edenler belki uzun sürecek muhakemenin ka- barık yekün tutacak masraflarını öde- dlkten sonra ayrıca da alacaklıya ma- nev! tazminat olarak borcun yüzde on nisbetinde bri de tazminat vermeğe | mecburdur, Sizin kanununuzda olan | bu çok iyi kayıd bizde, İsviçrede yok- tur, Bu cihetten Türk icra ve iflâs ka- nunu, kaynağı olan İsviçre icra ve 1£- lâs kanunundan daha üstündür. Bu- nu da size açıkça ve samimiyetle söy- Hiyebilirim, İsviçreye döndüğüm 2a- man, böyle bir mâddenin bizim ka- nunlarımızda da yer alması için çalı- şacağım İcra tahsilâtının bilhassa nakil va- sıtaları mahdud olan köylerde ve sü- ratle yapılmaması gecikmede âmil o)- masına Teğmen seyyar icra tahsildar- ları jhdasının faydalı olacağını zan- etmiyorum. Evvel emirde devlet büt- çesine çok pahalıya mal olur. Sonra da tehlikeli bir iştir, İcra tebligatının mübaşirler yerine posta İle yapılması en pratik usuldür, İsviçrede 40 sene- denberi böyle yapılmaktadır. Memle- ketinizde de bu usulden çok ameli neticeler elde edilebilir. — Neye böyle geç kaldın? Peyman omuzlarını siikti. — Pek garibsin vallahi!,. Emir ku- Yu olduğumu unutuyor musun? — Pek âlâ. Şimdi orasını bırak... Bir havadis var mı?.. — Evet. Bizim âşıklar mektuplaşı- yorlar. Hattâ ben Feriha'nın mektu- bunu elimle postaya attım, Fakat açıp okumağa cesaret edemedim. — Hacet yok... Neler yazacaklarını tahmin kolay: «Seni seviyorum, seni düşünüyorum!» dan ibarettir. — Sevişmek güzel şey! — Evet ama, onlarınki uzun sürmi- yecek. — Yanık! Bazan ruhumda aşka karşı hasret duyuyorum. Geçmiş gün- lerimizi hatırlıyorum... AÂşıklarımız vardı, paramız yoktu... — Sus, deli kız... Böyle şeyleri ko- nuşmağa ağzını alıştırma... Bugünkü arzularımızı yerine getirelim! — Arzumuz zengin olmak. — O da o kadar güç bir şey değil, — Senin için güç olmıyabilir, Atiye — Servet, Insanın uyurken ayağına — Kiminle uyurken? — Aklınca düşünüp seçtiğin bir adamla! — Ne yazık benim intihablarım das ima fenâdır. yapılacak olan 250 yataklı büyük has- tanenin temeli bütün şehir halkının huzurunda ve devlet memurlarının iştirakile atılmıştır. Doğu illerinin en modem ve mu- azzam bir sağlık müessesesi olacak olan bu hastanenin temelatma mera- siminde vali, belediye reisi ve memle- ket hastanesi başhekimi tarafından hastanenin kıymet ve ehemmiyetini tebarüz ettiren birer nutuk söylen- miştir. Hastanenin temeline vali ve umum müfettişlik başmüşaviri targ- fından harç konulduktan sonra kur- banlar kesilmiştir. Trabzonda tütüncülük Tütün Trabzonun siraat mahsulleri arasında mühim bir mevki işgal edi- yor, Bu bölgede nefis tütünler yetiş- mektedir, Trabzon tütünleri bugün Mısır, Çekoslovakya ve Polonya piya- salarında fevkalâde rağbet kazan- maktadır. : 'Tahum ve nevlleri ıslah edilen 'Prab- zon tütünlerine karşı hariçten alıcı- Jarın ve rağbetin artması yüzünden- dir ki bu bölgede tütün ziraati yıldan yıla tezayüd etmektedir. Teknik elemanlarının çifçilere yap- tığı telkin ve irşad dolayısile kalitele- Tİ ve yaprak kumaşları yüksek evsaf- ta yetiştirilen tütünlerin fiatleri de seneden seneye yükselip inkişaf et- mektedir. Geçen yıl ve bundan beş yıl önceki Pulathane tütünlerinin kilosu elli kuruşa satılırken; bu yıl ayni nevi ve cinsleri islah edilen tütünlerin ki- losu «90u kuruşla «100» Kuruş arasın- da satılmaktadır. Fiatlerin bu mesud tezayüdü karşısında istihsalâtın da ayni hızla-arttığı görülmektedir. 1932 yılında 115681 kilo tütün İstihsal eden Trabzonun bu seneki istihsalâtı 281,921 kiloyu bulmuştur. Ayni yılda «889,054 kilo tütün istihsal eden Trabzonun Pulathane kazasının bu seneki istih- salâtı 2,230,744 kiloyu bulmuştur ki — Herhalde şimdi paraya ihtiyacın var. — Hem de nasıl... Ah iKi bin Uram olsa... — Ne yapardın? — Sevdiğim biri var.. O dükkân açacak, ben de kasada oturacağım! — Öyleyse o koysun parayı... — 'Tiril mı tıpl.. Beş parasi yok... 'Benlim elime bakıyor... Ah, iki bin 1- ram olsun diye ne yapmam! — Herkes böyle söyler, fakat teşeb- büse girişmez. — Ben girişirim. - Pek âlâ... Ben sana bin lira vaa- döliyorum. İstediğim bir iş var, Ya- par mısın? — Haydi, ver paflayı! — Yooo.. 'Telâş etmet... dostun kim? — Senden ne gizliyeyim? Bir evde doğduk, büyüdük sayılır... Birlikte ke- riştırmadığımız halt kalmadı... Talih sana yardım etti; yükseldin. Hep zen- ginlere çattın, Daha doğrusu hissiya- tına mağlüb olmadın, Bense gönlümü - şuna buna kaptırmak yüzünden bir türlü sivrilemedim. — Haydi söyle... Kiminle sevişiyor- sun? Şimdiki âşıkın kim? — Nene lâzım, -, Yahu niçin söylemiyorsun? Se- nin saçmalarına alıştım... — Eeristiyan da... Şimdiki İ | Trabzon ve Pulathane havalisinde ye- güne güçlük ve müşkülât tütün depo- larının eksikliğidir. Buraya gelen alıcılar aldıkları tütünleri depo etmek için bir hayli zorluk çekmektedirler, Yerli ve yabancı; tütün almıya gelen bir çok şirketler bu müşkülütla karşi- laştıkları gibi İnhisarlar idaresi ayni müşkülâtla karşılaştığı içindir ki Pu- lathanede yapılmıya başlanan yeni ve modem idarehane yanında 600 bin kilo tütünü içine alacak büyük- Tükte muazzam bir deponun da inşa- sına başlanmıştır, Tütüncülük saha» sındaki mesud terakki ve inkişaflara rağmen bu bölge toprak ve tütünleri- nin sık sık tahlillerini yapmak imkân- larını bulabilmek için Trabzonda bir lâboratuvarın tesisine ihtiyaç olduğu bura halkının önemli dilekleri arasın- da bulunmaktadır. Sağlamlar - Sakatlar “Türkiyede kaç vatandaşın sağlam, kaçının sakal olduğunu merak ettiniz mi? On binden fazla nüfuslu yerlerde oturanların yekünu, 2 milyon 734.732 dir. Bunlardan 1 milyon 431.536 sı er- kek, 1.303.196 sı kadındır. Erkeklerden 1.404.741 i sağlam, 26.795 i sakattır. Kadınlarda ise sağlam mikleri 1.285.724; sakat 17.472 dir. Nüfusu 10.000 den az olan yerlerde, bilhassa Köylerde, sakat nisbeti, 56- hirlerden fazladır: On binden az nü- (fuslu yer? lerde 6.449.524 erkek, 6'806.354 kadındır. Erkeklerde sakat 160.022; kadınlarda 111.388 dir, Nüfusu on bin- den fazla olan yerlerde sağlam yüzde 98,4; sakat yüzde 16 dır, nüfusu on binden az olan yerlerde ise, sağlam olan 96; sakatlar yüzde ikidir. Birde bütün Türkiye nüfusuna ba- kımız; 16.157.450 vatandaştan 315.677 si sakattır. Bu miktarın 186.817 si er- kek, 128,860 1 kadındır. 100 erkekten 2.4 ünde; 100 kadından 2.6 sında gö- rTünür sakatlıklar vardır. Yok canım... Kim, kim? — İvan. A... Vahid beyin yarış atlarını yetiştiren şu Rus mu? — Afedersin... Öyle küçültme. Neredeyse seyis diyeceksin... O, kosko- caman bir antrenör yahu... Türkçesi yarım yırtık ama, güzel adam... Deh. şet, dehşet... Tam erkek... Evlenece- diz! — Paranı çekiyor, değil mi? — Üstüme düşüp istemiyor... Ben veriyorum... O da kabul ediyor, birik- tiriyor, Niyetimiz, söyledim ya, dük- 'kân açmak! Evlendikten sonra el ka- pısında çalışmak istemiyoruz. Fakat bu gidişle, ihtiyacımız olan parayı an- cak yüz senede toplıyabileceğiz. — Demek bunun için para “sahi bi olmak istiyorsun? — Öyle, Sen de vandettin çok şü- kür! — Dur ama... Şartım var. — Her teklifini kabul ediyorum. — Pek âlâ... Bu İvan'la sevişmen de işime geldi... Fena değil.. Herif, dalavereye yarıyacak elnstendir sen- nederim... — Para için her şeyi yapar, — Mükemmel. Ne güzel bir çift i teşkil edeceksiniz... - Nazar değmesin... — Size yaptıracağım bir iş var, Ni (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: