25 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

25 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S-kife 9 € Binbir CErTEKD Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri GO Wakleden: İrfan Hazer v ğ — Muhbhakkak! — O halde? — Evet o halde.. — Bence yapılacak şey ge- miyi Yamyam adalarından bi- rine, sokmak ve oraya yolcu- larla çıkmaktır. — Tehlikeli şey! — Böyle deme reis! Zaten, akıntı bizi ©o canibe mütevsaciben sürüklemekteydi. Kaptan istesin veya istemesin gideceğimiz yer oralarıydı. Hindli biraz — düşündükten sonra: — Reis -dedi- eğer gemi, bu sığ adaların içinden kurtu- lur ve sahili selâmete çıkarsa bil ki fırtımadan da kurtulacak ve sahili selâmete kendisini ata- caktır. Yok eğer bir yere çar- par ve orada karaya oturursa talümize küseceğiz. Ya balık: lara yem olmak, ya da yamyam ların dişlerinde kebap olmak Alamızın yazisı ise çare nel. Amma, Tanrıdan ümidi kesmi- yelim! Alah necatların ye ve mutlak menbaıdır. Fakiri dinlerken içime bir fe- rahlık geliyordu. Bu adam, İsa ve Musa Peygamber gibi dalâ- lette kalaaları aydınlığa sevket- mek için yaratılmış birisi idi. Keşke adalara — çarpmadan yolumuze devam etseydik! Hind- linin söylediği gibi adalardan kurtuluş, fırtmadan da kurtulu- şumuz olacak ve Ümmelimubam- -Od © an bayram yapacaktı. bu böyle husul bul- dualarımıza, bü: tlı / Mmünacat ve tezarrularımıza miz, ilk rastlad- W '-ı: adalarından bi rine olanca kuvvetile çarptı. Bu sademede başı yarılanın, kolu çıkânın ve en acıklısı beş ihti- yar yö'cunun rahmeti rahmana kavuşmaları hepimizi dilhun etti. Biz de yaralanmıştık. Ben zaten başımdan — mustariptim. Buna inzimam eden ikinci ya- ram dizimdendi. Yürüyecek hal- de değildim. Vücudüm hur- dühaşti. Ancak büyük felâketler Iııı.ıııı- dadır ki insan küçük felâketle- rini unutabiliyor. Biz de öyle olduk. Elbiselerimizle beraber denizin içine girdik. Evvelâ kü- çuk çocuklardan başlayıp ka- dınları ve ağır yaralıları azgın dalgaların arasından kurtararak karaya taşıdı! şer yerine dönmüştü. Oğlunu kaybeden anaların, karısını kay- beden kocaların göz yaşı ve figanı insanda akıl bırakmı- yordu. İki sart sonra sahilde büyük hir ateş yakmış ve hepimiz Onun başına geçmiştik. Kapta- nın yirmi beş yıldanberi kar- deşi, ağabeyisi hatta anası gibi olan gemisinin derya yüzünden ve gözden bir daha avdet et- memek üzere nihân olması ona çok azap vermişti. Durmaksr zın ağlıyor, dövünüyordu. in ikazile, beraberi- mize aldığımız beş şehidi dini merasmle gömdük. Başında ya- #ini şerifler okuduk. Deniz, el'an kudurmasında devam ediyordu. Hatta bu kudurma gittikçe daha çoğalmış, bütün adayı baştan başa su kaplamak tehlikesi gös- termişti. Ben şahsen uyumak isliyor- dum. Belki yamyamlar da biraz sonra görüneceklerdi. Ama ne çıkar, beş gün beş gece gözünü kapamıyan bir adamın halini » Denzin üstü mah- döşününüz! Beni yamyamlar yise bile, uyuduktan sonra afiyetle yeseydiler!.. Doğrusu bu fikrimi arkadaş- lara açıkca söyledim. Onlar, kikalar içinde bulunma- mıza rağmen benim fikrime gür lüştüler; — Peki Seyyid Sendebadi! Sırasile nöbet tutmak şartile hepimiz birkaç saat kestirelim. Dediler. Olduğum yere çöküvermişim. Kendimden ne kadar geçtim bilemiyorum. Gözlerimi açtığım zaman kadınların saçlarını baş- İarını yolduklarını, ateşin önün- deki cemaatın çil yavrusu gibi dağıldıklarını dehşetle gördüm. Buna sebep neyd:?. Arkama bakmamla beraber geriye doğru Jâstik gibi çıv« mam bir oldu. Karşımda, bin- lerce siyah derili ve uzun boylu —adamların — ellerindeki kargılarla hora teptiklerini, diş- lerini — biribirine — vurduklarımı, ve etrahımızı ağır ağır çevir- diklerini hayretle gördüm. De- mek bunlar, reisin ( yamyam ) dediği insanlardı. Ortalarında, hepsinden daha uzun boylu ve başında tüyler ve çıngıraklar dolu biri bulunuyordu. Bu her halde reisleri ola- caktı. Gözlerimle hemen (Fılnı)l aradım. Lâkin o, meydanda yoktu. Ah, keşki ben de uyu: mamış olsaydım, onu arkasın- ibetseydim! Acaba Hintli hakikaten kaçmış mıydı? Bunu zannetmiyordum. Çün- kü nereye kaçabilirdi? Her yer derya ile kuşatılmıştı. Bu esna- da arkamdan şöyle bir ses duydum: — Bu tarafa yanaş! yüzüko- yuün yere yat! Bizim tarafa gel! Yüzünü görmedim amma, bu sesin sahibini tanımakta müş- külât çekmedim. Ses (Fakir) dön geliyordu. Derhal dediğini yaptım. Yü- Yazan: Piyer Dominik aü l Şümemlieisi, Alman Başvekili Hitler, Habs- burgların yerini almıştır; bun- dan böyle Habsburglar gibi hareket edecek, onların politi- kasını tekrar ele alacaktır. Al- manya Avusturyayı ilhak etti, deniliyor; üçüncü Rayhın mer- kezi cenuba doğru kaymıştır da denilebilir. Birkaç hafta önce Göring “Viyana, — müstakbel üçüncü Rayhın merkezidir, de- mişti. Göringin hakkı var. Bun- “dan böyle Almanyanin merkezi Viyana olacak ve imparatorlu- ğun umumi politikası derhal yeni bir mahiyet alacaktır. Şimdiden, Hitlerin, Göri Berline ve Says-lrkuartı da yanaya yerleştirerek kend sinin Münihte oturacağı rivayet edi- liyor. Açık söyliyerim. Tuna üzerinde yerleşecektir. Bu e:nup zükoyun yere yatarak geriye | Almanı, Cenubi —Almanyada doii'zılızı.twîl?yî;ı:ınn haykırışları Yürleestektü. EaSE YA balkaa l doti etalükib üdü” — Bunlara Anşlus Cenubi AAlıınyılıııı, inzimam eden karg. şakırtıları, Avusterya. Yo VST y AŞ revanşıdır. ziller ve isimlerini bilmediğim birçok muski aletleri kulakla: zımin zarını deliyordu. Nihayet Hindlinin yanına kadar süzün- düm. O da, yerde uzanmış ya- tıyordu. Beni yavaşça dürttü: — Gördün mü; dedi. Başımla: — Evet; cevabını verdim. — Ne yapacağız? — Bilmem ki Seydi! Zaten vapurda iken, siz. bu olacak şeyleri bana önceden söylemiş- tiniz. Şimdi de söyleyiniz! Bu zavallı felâketzedeleri ikinci bir felâketin içinde harap etmiş bu'unmıyalım! Ölecek miyiz, söyleyiniz Seydi! — Burada böyle bir keşfi benden beklemeyiniz. - (Fakir) ler, keşfi istikbali, huzur içinde ve kendilerini dünya — gavailin- den uzaklaştırdıktan sonra ya- pabilirler. Ben ise bu hal için- de ne yapabilirim? * Sonu var- Dr.Behçet Uz Çocuk hastalıkları mütehassısı Hastalarını 11,30 dan bire kar dar Beyler sokağında Ahenk matbaası yanında kabul eder. Muayenehane telefonu 3990 Ev stelefonu 2261 Pomeranyalı Bismark bu va: ziyetten memnun olur muydu, bilmiyorum. Bismarkı Viyanada tahayyül etmek güçtür. İkinci Frederik için de keza. Bununla beraber ikinci Fre- deriğin ha'efleri Mari-Terezin hikümet merkezindedirler ve Mari-Terezin seleflerinin ve ha- leflerinin — politikasına devam edeceklerdir. Hitler Mussoliniye gönderdiği mektupta “Fransa tarafında sa- rih bir hudut çizdim...,, derken kendisini aldatmıyan bir insi- yaka itaat etmektedir. İlerisi için Alzası hatıra getirmediğini söylüyor değilim, Yalnız şimdi- lik bize arkasını çevirdiğini söylüyorum. Hudutlardan bah- sederken “İtalya tarafından da bir hudut çiziyorum; bu Brem nerdir...., dediği zaman, bura- da da Almanyayı muhtemel bir reaksiyondan koruyor, kendi- sine zaman kazandırıyordur. Ne istiyor? Nereye gidiyor? Viyanada olduğu için artık Vi- yıııh gibi düşünüyor ve pek iyi malüm olan Habsburgların politikasını ele alıyor. Evelce Habsburglar — nasil Bohemyayı ele geçirmişlerse, şimdi Çekoslovakyayı ele ge- çirmek; — İşte ilk hedef. Tarih bunu iştiyor. Beyaz Dağ harbi tarihtedir, fakat ayni zamanda Almanya Tuna üze- rinde yerleşiyor Viyanaya yerleşenler hep Habs- burgların politikasını takip eder Viyana parlâmente öinası istikbaldedir. Macaristanı ele geçirmek: Çünkü — Macaristan istilâ ve ittifakların tabil olarak üzerine aktığı k bir ovadır. Macarlar gene allığımız uğ- rüna ölelim,, diye bağıracaklar- dir. Bu sefer da Hitler için ölmeğe yemin edeceklerdir. Tekrar etmeğe hacet var mı? Gözlerimizin önünde eski Avus- türya- Macaristan yeniden teşek- kül etmektedir. Fakat bu sefer ebedi bir Viyana etrafında Al- manya ile birleşmiş bir Avus- turya-Macaristan. Bu Prusya sisteminin, Frederik sisteminin sonudur. 1871 Almanyası, Tö- tonya şövalyelerinin veya Galya kıt'asında cerman istilâlarının yeni- bir dirilişiydi. 1938 Ak- manyası yeni bir mihver üze- rine — kurulmuştur: -Hamburg- Viyana. Bu yeni Alman impa- ratorluğu cenubu şarkiye doğru götürmektedir, gitgide de gö türecektir. Zaman kazanmak istiyen M. Bekin de bu maceradan pek canı sıkılmamış olduğu söyle- niyor, bunu Polonya için bir emniyet telâkki ediyor: Belki baksız değildir. Çekoslovakya, Yugoslavyanın Slovenleri, Ro- manyalılar endişededizler; hak- ları da var. Fransa eğer teh- hdide uğrarsa, bu sırf, Viyana etrafındaki eski Avusturya:Ma- caristan Iııpırıtoıhını sükünet içinde yeniden tesis için. Kuv- vetinin kırılması icap ettiği takdirde olacaktır. İtalya da, ancak ayni sebeplerden bir teh- dide uğrıyabilir. Hâdisenin komik tarafı şura- dadır ki, Habsburglar impara- torluğunu yıkıık için harbet- miş olan İtalya, şimdi Habı- burglar imparatorluğunun yeni- den dirildiğine şahit olmakta- dır. - Yani İtalyanın 1915 .18 harbinden temin ettiği faydalar tebahhur etmek üzeredir. Buna karşı kimse birşey yapamaz. Gerçi muazzam Alman çığı ce- nuba doğru kayışında Polonya ve İtalya blokları arasından ka- yabilir. Fakat bu çığ Milânolu ile — Venedikliye dokunmasa, Trante ve Triyesteye de hatta ilişmese bile, llılyı, gene de Anşlusun kendisine — getirdiği bu müthiş komşu tarafından daima tehdit edilmekten hali kalmıyacaktır. Mart 25 Holıvudun Esrarı Marlen tarafından yırtıldı —a « n Holivudda bulunduğum son | bağrışan gayri meşru - çiftler, günlerin birinde, Marlene şöyle | hatta, gazetelerin akisler sütu- söylemiştim: — Herkesin sahte olduğunu bildiği bu ahlâk sofuluğunun, bu mürailiğin aleni sirayet se- bebini bir türlü anlıyamıyorum. Burada bir nevi barem usulü var. Bir kadınla ayni gece zar- fında üç tango oynamak, ertesi gün çıkan gazetelerde akisler yapıyor. Ayni kadınla iki kere öğle yemeği yemek bir rezalet sayılıyor. Cumartesi ve pazar günleri plâja yapılacak — iki günlük bir seyahat, meçburi evlenmeyi icap ettiriyor. Her biriniz zengin, meşhur ve dün- yanın yarı Allahı sayıldığınız halde, her sabah efkârı umumi- yenin kontrol — makinesinden geçiyorsunuz. Halbuki bu ba: remi, kumen metodist râhibe- ler ve taşranın yaşlı — kızları kuruyorlarsa da, ayni şeyi neş- riyat memurlarlarının da yaptı- ğginı biliyorsunuz. Niçin neşe- nizin ve hürriyetiniz'n bir. kıs» mıni bu zülme feda ediyorsu- nuz. Karol Lombardla Klark Gablin, Robert Taylorla Bar- bara Stanvikin ve Vilyam Pa- velle Jan Harlovün - seviştiğini herkes biliyor. Nil nehrihinin en adi fellâhı, Ganj sarayının en ehemmiyet- siz bir kızı onların - geviçtikle. rini biliyor, rikkate geliyor, uy- gun saadetleri için dua ediyor. Herkes seviniyar, herkes onla- riın sevişmelerini doğru bulu- yor. Onlar, sevişme armonisi- nin birer misalidirler. — Yalnız Holivut hoşnutluk göstermiyor. Buradaki gayri kanuni birlik- ler, onların aşklarını kabul et- memekle — beraber, — aşklarına karşı müsamaha bile göstermi- yor. Madam Lonbardın mösyö K. Gablin, evinde dört saat kaldığı ispat edildiği tak- dirde, derhal, ikisi de, cemi- yetten hariç bırakılır ve umu: mun tahkirine uğrar. Eğer bir polis Robert Tay- loru Miss Stanvikin — kapısını açarken yakalıyacak olursa, ak- şam üstü onu sorguya çeker, bir hırsız veya mal ve namus düşmanı imiş gibi onu tevkif eder. Stanvikin ona verdiği anahtar, maymuncuk veya sah- te anahtar addolunur. Hüzün verici peygamberlik *Eğer peygamberlik kudre- tine sahip olsaydım, gizli bağ- lantılarından, rezilâne âdetle. rinden kurtulamıyacakları bir gece vakti, bilinmez bir felâke- tin Holivutta hayatı durdurma- sını, bu memleketin sakinlerini kötürüm etmesini, şu anda ar zu ederdim., Kendisine bu sözleri söyledi- gim Fransız senaristi Jak Teri, eğer sözlerimi hatırlarsa, beni fenaya yoradaktır. Sinemâ şehrini harab eden felâketi, feyezanı duymuşsunuz- dur. Yani; tam gece yarısı, bir saat içinde yolların geçilmez hale geldiğini, nakliyatın dur- duğunu, evlerin darmadağınık olduğunu, Santâ Manika ve Beverley Hayisin sokaklarında sel halindeki çamurlu — suların gürültüler çıkardığını — öğren. mişsinizdir. Derhal, — tahlisiyeler, — itfaiye memurları, polisler - sandallar ve motörlü kayıklarla, artistle- sin villâlarımı aradılar. Dolu olması- lâzımgelen bu villâlardan bazıları boştu. Ve, bu felâket gecesinde, villâların cephelerine tutulan projektörs ler, pencerelerde, korkudan lâyık görülür. istikbali kocanın, — bir nunu yazanların büyük sevin- cıı:kelbe;î olan umulmadık ve ve lenilmiyen çiftler meyda- na çıkardı. e S " Efkârı umumiyenin — Klark Gobel. ile Harol Lonbardın birleşmelerini kabul ederek na- sıl boyun eğmek mecburiye- tinde kaldığını geçen gün an- latmıştım. Bu felâket başka bir tesir doğurdu: Ölüm — tehlikesinde bulunan bir artist, gayri meşru Gşıkı tarafından kurtarıldı. Bar- bara Stanvikin evi yıkılmış ve sular altında kalmıştı. Onun için ağlamılmağâ başlanılmıştı bile. Fakat bu evin sahibesini, mütebessim bir halde, Robert Taylorun evinde buldular. Müutaassıp kanun Sinni rüşde — varmıyan — bir kızın yanına yanaşan ve ke- male ermiş birini baştan çıka- rân, yahud fena yola sevk eden bir kimse, kalebend cezasına Hem de gayet basit ve sarih bir şekilde. Genç — kızın şikâyeti kâfidir. Kadın Holivatta acaip bir rol oyaar, Ora erkeklerine nazaran, eğer bir kadın haftada üç yüz do- lardan fazla kazanabilirse alâka uyandırır. Çünkü böyle bir ka- zancı temin edebildikten sonra — temin — edilmiş yıldıı mevküne geçer. İ Kendini ik için do — lap çevirmeğe n (öıııu. Fakat üç yüz zanan — bir _hiıı K kelidir. ide - köşan bir kimseyi fâş edebilir, oda. sında ehemmiyetli yıhlılır, onu :ııdıılı ev luıııığı mecbur eder. Ve, bir adamı hatta, onu para cezasına mah- küm etlirir. Bu gaddarane mü- cadele, bu bitmez tükenmez çekişme bütün münasebetleri, — yeni başlıyan bütün arkadaşları 'ihlâl ediyor. * Kimse kalbindekini söylemi ve kendini kaptırmağa edemez. İş pişirmek ınıı'l- kadının bir şantaj ve rezalet — mütehassısı olup olmadığı bi- — linmez. Kira ile tutulan bir kardeşin — veya — bir fotogrâfçının perde arka- sından çıkıp çıkmıyacağı tayin edilemez. Bir genç kız “hoşuma ııü- yorsun, bir delikanlı “hoşuma — gidiyorsun, demeği düşünür. Fakat ikisi de düşündüklerini söylemeğe cesaret edemez. Ağızları, alışkanlıkla şu söz leri telâffuz eder: — Bay, ne kadar hıuyoo- d sunuz? — Bayan, üçyüz dolardan fazla kazanabiliyor musunuz? — — Sonu var — Jimnastik bayramı 19 Mayısta Alsancak stadında jimnastik bayramı yapılacaktır. — Lııııdıkı Kız ve Erkek liselerile — ortaokullarındaki talebeyi, jim- nastik bayramına iyi hazırlamak için beden terbiyesi öğretmen- leri faaliyete geçmişlerdir. Ta- — lebe, tatil günlerinde de beden terbiyesi dersleri göreceklerdir. — Su tarifesi Su tarifesini — tesbite —Mİ komisyon önümüzdeki Puırtııî günü Vilâyet Naha müdürü &* Muhiddinin reisliğinde *t nacak, yeni su tarifesini edecektir. Şimdiki halde komiserliği vazifesi Vilâyet Nafa müdürü B. M: hiddin tarafından görülm

Bu sayıdan diğer sayfalar: