17 Nisan 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

17 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

u 17 Nivm Cumhariyet '• Stresa karariarından bütün dünya memnun! Ingilîz ve Fransızlardan sonra Almanlar da «Netice Almanya için bir zaferdir» diyorlar Londra 16 Royter ajannnın Stıesa muhabiri diyor ki: «Stresa konfer?nsuun neticeleri yalnu ona iştirak eden devlet adamla • nnı değil, fakat bütün dünyayı mem • nun etnuştir. ttalya ve tngilterenin Lokarno pren»ip'erine ssdık kalmaları Pariste bü yiik memnuniyet akisleri uyandırmı* • br. Fransız matbuatı, tngütere ve ttal • yanın bu »adakatlerini mes'ud bir netice, ve bunu Ren mıntaka*mın gayriaskerî şekilde kalması için bir temi • nat olarak telâkki etmektedir. Berlin matbuatma göre Stresa konferrnsının neticesi Alroanya için bir zaferdir. Tebliğin besinci kısrnı, Al man sflâhlanmasmm resmen tanınmasıdır. Bu matbuat, Lokarno prensip • Ierinin tngiltere tarafmdan tsrvic e • dilmcsini, «suBıun devamı arzuscıun asikâr bir tezahürü» ola»»k tefsir et • mektedir. Versyc maabedesindeki askerî hükamlerin Almanya tarafından çiğnenmesinden sonra knvvetli hiçbir tedbir ahnmaması Nevyork matbuatı tara fmdan endişe ile karsılanmaktadır. Roma gazeteleri, Stresa konferansınm neticelerini Avrnpa sulhu için atılmı» bir adim telâkki etmektedir. ttalya matbuahna göre, «maksad birliği» kelimeleri, üç devletin barbe mâni olmak iradelerine tercüman olm~ktadır. TELGRAF MABERLERİ i Avrupa yolundan notlar MARSİLYADAN Bir kadın siması rsıulusal Kadın Birliğinin saym başkanı Madam Korbet Eşbinin evvelisi gün Perapalasta gazetecilere vrdiği çayda bulundum. Dünyanın birçok bucaklarından, kadınlara medem ve siyasal, tabiî haklarını ta*ıi olarak e n ö ı ı c e iade eder bir memleket olduğumuz için, buraya koşup gelen muhtelif ırktan ve muhtelif diller konuşan, fakat ayni idealin etrafmda birleşen birçok bayanlarla aşinahk ettim. Bunlann içerisinde, güttükleri davanm ehemmiyet ve azametini kavramıyan, o davanm kazanılmasına inancla ve güvende çalışmıyanı yoktur. Hepsi de, kadının, bütün haklannı elde edip te, erkekle her suretle müsavi olduğu gün, dünya yüzünde, insaniyetin lehine büyük bir değişiklik olacağma kanidir. Ve hepsi de, o günü tecelli ettirmek uğrunda, hiç şüphesiz ki samimiyetle, canla başla çalışmaktadırlar. Bu azimkâr kızkardeşlerimizin, heyecanlı sözlerine kulak verdim. Ve yılmadan müdafaa edilen haklı davaların, behemehal kazamlacağmı, kendi tecrübelerimle bildiğinı için, feminizm davasının da yakında, her tarafta kazanılmış bir dava olacağına inanc getirdim . Kendilerile hasbıhal ettiğim delegeler arasmda, bilhassa muhterem bir sima nazan dikkatimi celbetti: Romanyalı Prenses Kantaküzen, mevkiinin ve yaşının vekarını, karşısındakine en derin bir saygı duygusu telkin eden asil tavırları; seçkin ve olgun sözlere inhisar eden beyanı, ve bütün bu meziyetleri süslieyen necib bir tevazu ile teyid ve takviye eden bir kadındır. Romanyamn en asil, en zengin bir hanedanına mensubdur. Ha yattan, her türlü nasibini almıştır. Mevki, şeref, itibar.. Hiçbiri, Prenses Kantaküzene yabancı değildir. Kır saçlannın, gümüş bir eklille çerçevelediği muhterem çehresinde, temiz ve asude bir ömrün müsterih izleri belli oluyor. lşte bu kadın, o dolgun ömrün hatıratile, huzur içerisinde yaşamaktansa, kendi hemcinslerinin davasmı müdafaa için, şöhretinin bütün ağırhğile ortaya atılmış, çalışıyor. Kadmlann, hâlâ bazı ülkelerde tanınmak istenilmiyen haklarından bahsederken, Prensesin gözlerinde birdenbire parlıyan heyecan kıvılcımlarını tarif edemem. Bütün bir ömrün umdesini ifade eden bu bakışlarda şahsî ne bir emel, ne de bir ihtiras vardı.. Yalnız ve yalnız, bütün haklarına kavuşacak olan kadınhğın da iştirakile yeryüzünde devamh bir sulhun teessüsü arzusunu okudum. Ercümend Ekrem TALU 1 r Mo. silya bir defa Fransaya, fakat iki defa Afrikaya borelu! Yazan ı Ismail Habıb S*viik NİSE ^ [HEM NALINA MIHINA Ingiliz mantığı üyük Harbde. tngilizlerle Fransızlar Çanakkalede iki acı mağlubiyete uğradılar. Donanmalan Boğazı zorlamak istedi; mağlub oldu. Ordulan Boğazı zaptetmek is tedi; mağlub oldu. tngilizler, bu mağlubiyeti hiçbir zaman hazmedemediler ve onun acısmı bir türlü unutamadılar. Bü • yük Harbe gelinciye kadar hem müstahkem, hem de ecnebi harb gemilerine karşı sulhda da harbde de kapalı olan Boğazları, Lozao andlaşması yapılırken, tngiltere, hem harb gemilerine açtırttı, hem de tahkimatim, topunu, torpilini kal dırttı. Lozan andlasmasının Boğazları gayriaskerî hale sokan faslı, lngiltere bakımından muzaffer Çanakkale müdafaasının intikamı ve ayni zamanda istikbal için bir ihti yat tedbiridtr. Donanmalannın ö • nünde hiçbir mania bulunmasına tahammül edemiyen ve ellerinden gelse dretnotlarmı Avrupa, Asya ve Afrika kıt'alarınm ta ortasına kadar sokmak istiyen tngilizler, istiyorlar ki Boğazlar daima açık olsun. Ama kendileri Akdenizin garb kapısında Septe Boğazını Cebelitarıkın kalelerile sımsıkı kapalı tutu • yorlarmıs; onun zararı yok! tngiltere Akdenizin garb kapısını tahkim eder de, şark kapısını açık bulundurmak ister. Çünkü birisi kendi elindedir, öteki değildir. Şimdi Almanya gibi Avusturya, Macaristan ve Bulgaristanın silâhlanmasına da razı olmak istiyen lngiltere, kendi akhnca, Boğazların bugünkü vaziyetini değiştirmemenin de çaresini bulmus. Stresa konfe ransında, Almanyanın silâhlanma sına müsaade etmeğe fakat Ren kıyılarındaki gajrriaskerî mıatakalarda tahkimat yapmasına müsaade etmemeğe karar vermi?ler ya, Bulgaristanın silâhlanmasına da razı olacaklar, fakat Türkiyenin Boğazlarda tahkimat yapmasına rıza göstern.iyeceklermi?. Bu mantığa bayılmamak kabil değil! Bu iki meselenin birbirile alâkası ne? Almanyaya, silâhlan fakat Rende gayriaskerî mıntakaya dokunma, diyorlar.Buratfa müsa ade de,yasakta Almanyayadır. Scara, Bulgaristana da, silâhlan diye cekler ama arkasından da Türki • yeye dönüp, fakat sen Boğazlrrı tahkim etme diye emir buyuracak lar. Burada ise müsaade Bulgaristana, yasak Türkîyeyedir. Jşte tngizl dostlarımızın mantığı... Almanyaya Rccı boyunda yap ması menedilen sey, buralardan Fransaya karsı yapılacak bir ta arruz için bir kaide ve mesned vücude getirememesi içindir. Yani Fransayı müdafaa için Almanyayı taarruz istinadgâhlarından, başka bir tabirle, üssülharekelerindcn mahrum ediyorlar. Çanakkalede iş tam'men tersinedir. Boğazlann tahı'iimab, ucf tedafüidir. Boğaz istihkâmlan Ren boyunda yapılacak tahkimat gibi, başka bir memlekete taarruz için, istinadgâh ve üssülhareke olaroaz. Çünkü önü drnizdir. Boğaz istihkâmlan anc^k denizden gelecek taarruzlara karşı memle • keti muhafaza eder. tngiliz noktai naz~rı taarruzî birşeyi, tedafüî birşeyle bir tutmak demektir. Bu da tngiliz dostlarımızın ikinci bir mantığı! {£23= Günden güne doğru ters oku nan bir tarih gibi Marsilyayı gelirken önce trenle sırtından, sonra ayrılırken de vapurla yüzünden gördüm. Yumuşak ve yayvan sandığım bu şehrin sırtı da yüzü de, yer yer, yalçın kayalı tepelerin keskin çizgilerile, sert, çatık kaşlı ve dargındı. Vapur bolluğundan havayı buğulandıran duman tabakalan şehrin öfkesini artırmış gibi. Yalnız Marsilyanm doğu tarafında Akdenizi göğüsliyerek dolanan yedi sekiz kilometroluk korniş; sert çizgili şehrin çehresi altında beyaz bir gülüş gibi gerilip durmaktadır! Son bir asır içinde, Fransız şehirlerini, büyüyüş noktasından, bir pist üzerinde yarışa çıkarılmış gibi hayallendirsek en çevik koşanın Marsilya olduğu görülürdü. Baştan en gerilerdeyken, birden bire hızlanarak, birçok şehirleri geçe geçe, en son, uzun zamanlardır Fransanın Paristen sonra ikincisi olan Liyonu da geride bırakıp, bütün vilâyet şehirlerinin birinciliğini kazandı. On dokuzuncu asır başında yüzbinlikti. Şimdi milyonluktur. Onun bir asırda on defa büyümesi: Bu, Cezayirin ahnışile Süveyşin açılışındanmış. O alınışla Afrika imparatorluğuna kapı ve o açılışla uzak müstemleke vapurlarına uğrak oldu. Marsilya bir defa Fransaya, fakat iki defa Afrikaya borelu! Marsilyanm nekadar bahtı açık olduğu şundan da bellidir: Nesillerdenberi yedisinden yetmişine bütün Fransızı coşturan bir buçuk asırhk Marseyez bu şehrin adiie anıhr. Ruhlan volkanlaştıran Büyük thtilâlden üç yıl sonra, genc bir Fransız zabiti, bu diri eözlü ve diri sesli marşı «Ren ordusunun harb türküsü» adını vererek bir lâv gibi yaratmıştı. Sözün yiğitliğile sesin şahlanışmdan yuğrulan bu türküyü Marsilyalılardan bir grup ilk defa Paris sokaklannda söylediği için o marşa Marseyez dendi: Yaratan başkası ama parsayı toplıyan Marsilyadır! Marseyez dışardan geldi, bedaveya; fakat Tartaren içerden çıktı, pahalıya: Alfons Dode (Aîphonse Daudet) Akdeniz Fransasından olduğu için bu şehrin hemşerisi sayıhr. Marsilyanm güneşi mubalâğah, tepeleri mubalâğalı ve Marsilyalı da biraz mubala ğacıdır. Pireyi deve yapmaz ama hiç olmazsa malak yapar! Lâfta kalan bu zararsız mübalâğacılık Dodenin kalemile, san'atin göğsü üstünde, Tartaren adh bir tip biçimine girerek birdenbire canlanıp ta, her dile çevrildiği için onu bütün yeryüzü tanıyıverince dünya Marsilyalıya gülmeğe baş ladı ve hâlâ gülüyor. San'at bu, Marsilya artık Tartarenle ikizdir! Dode, ihtiyarhğında, bir iş için, oğlu Leonla beraber, Marsilyaya gelirken o romandan dolayı hemşerilerinin kendisine bir fenalık yapmasından telâşa düşerek çekingen davranınca o vakit bir delikanh olan yanındaki Leon Dode cKork JiyiffliıııınıııiKiıımmmıı Roma konferansı Bulgaristanda Alâkadar devletlere Hariciye Nazın M. Batadavetiyeler gönderiliyor lof istifa nu etti? Roma 16 (A.A.) Renter rauhabirinden: 20 mayısta Romada toplanacak olan Avusturya istikl&li konferan sına aid resmî davetiyeler, ttalya hükumeti tarafmdan, tngiltere, Fransa, Almanya ve aabık Avua turya Macaristan İraparatorluğu • nu istihlâf eden bütün rfevletlere bugünlerde gönderilmek üzeredir. Sofya 16 Kabine azası ara • smdaki anla;amamazlık, yakuıda bir buhran çıkmak ihtimalini gösteriyoe. Dün aksam, Hariciye Na • zin M. Batalofun istifa etmiş olduğu sayi idi. Basvekil bu şayiayi tekzib etmişse de, M. Batalofun fil • hakika istifa evledifci ve istifasını da geri almadığı anlaşılıyor. Fransız hava naztn da Romaya gidiyor Paris 16 (A.A.) Siyasî mehafilde söylendiğine göre Fransa Hava Bakanı General Denain, Stresada ileri sürülen Fransız ttalyan hava misakı hakkındaki müzakerede bulunmak üz«re Romaya gitmek tedir. General Denain ayni zamanda 20 mayısta toplanacak olan Tuna konferaasının hava misaklaruıa aid1 yapılacak müzakere islerile de mesgul olacaktır. Yunan divanıharblerinde yapılan muhakemeler Atina 16 (Hususî) Siyasî fırka liderlerini muhakeme edecek oIan divaniharbin riyasetine tayin edilen Umumî Donanma Kumandanı Visamiral Sakellariu önceden tevkif olunup ta bilâhare serbest bırakılan bütün siyasilerin tevkifini eraretmi'tir. Atina 16 (Hususî) Venizelos, Plastra» ve Giriddeki asi kuvvet lerm kumandanlığıni yapan Ça • nakakisin gıyaben yapılacak mu hakemelerinin diğer muhakemeler* den aycılarak ayın otuzunda ya • pılması kararlastınlmıstır. Tersanede teskil edilen divani harbin riyasetine deniz erkâniharbiye reîsi tkonomu tayi nedilmiştir. Bu divana gönderilen suçlular 234 asi zabit ve küçük zabittir. Bunlardan ancak 126 sı mevkuf bulun maktadır. Diğerleri Venizelosla Napoliye kaçhklanndan muhakeme • leri giyabî olacaktM*. General Papulasla (Cumhuriyeti Kocuma) dernekleri erkânmı mu • hakeme etmekte bulunan divani harb birçok *ahid dkılemistir. Bu • gün de faalivetine devam edecektir. Birinci ordu kumandanlığı bura da yeniden bir divaniharb teskilini emretmistir. Şimdiye kadar diğer divaniharblere gönderilmiyen bü • tün sivil ve asker suçlular buraya gönderileceklerdir. Fırka Grupunda Ankara 16 (Telefonla) Fırka Gtupu bugiin toplandı. Maarifte tayinieı Ankara 16 (Telefonla) Yük • »ek Tedrisat Müdürü Macid Hay darpaşa lisesi cografya hocalığına tayin edilmif ve bu aksam yeni vazifesine hareket etmiştir. Kültür Bakanlığı teftis heyeti reisi Cevad Yüksek Tedrisat Mü • dürlüğünü vekâleten idare edecektk\ ma baba, pazılarımm güclülüğfi seni esirgemeğe yetişir» demiş. Bereket o kadar şakrak Marsiyalı bu kadar kaba bir işi akhndan bile geçirmiyor. San'atin güldürdüğü, gülünc de olsa, sevilendir, sovülen değil! Marsilyanm en işlek yerinde, şahdamar gibi uzanan, en iyi mağazaları ve yapılan iki tarafına sıralamış Canebiere adh bir cadde var. Yukardan tatlı bir meyille inerek eski limanda bitiyor. Marsilyalının gözü iki aynalı bir adese olacak, büyülten tarafile kendine, küçülten tarafile başkasına bakar; bu cadde için şu darbımesel söy lenmektedir: «Eğer Parisin bir Kanbieri olaydı küçük bir Marsilya olurdu!» Dodenin kabahati ne: Tartaren elbet böyle bir şehirden çıkacaktı! Nise gidiyoruz. Marsilyadan Italyan hududuna kadar «Lâciverd kıyı» manasına Kot Dazür denmesi meğer buralann güzelliğini öğüş değilmiş. Konulan şiirli ad şirin yarısım bile söylemiyor. Denizin minevişli canfesliği için o ad iyi, fakat şehirleri kasabalarla ekleyip kasabalan köylerle lehimliyerek, bahçelerle yapıları kucaklaştıra kucaklaştıra, üç yüz şu kadar kilo metroluk kıyıyı tek bir beldeye çeviren karanın binbir renkle işlenmiş bir ipekli gibi; kıvrım kıvrım, dalga dalga; şurada denizi itip orada dcnize itilerek, çiçek kokuları ve ışık cümbüşleri içinde uzayıp gidişi... Cennet ahirette olduğu için dünyada bunun adı bulunamaz! Hele bu kıyının doğu tarafları.. Arkadaki Alplar kışı, öndeki deniz yazı, palmiye ve hurma gibi hiç solmıyan ağaclar da güzü yasak etmiş; kıyıya kalan bahardır. Bir menşurdan görülür gibi iri ve görülmez billurlardan süzülmüş gibi yumuşak bir güneş. Yıhn en soğuğile en sıcağı arasmda ancak on beş derece var. Yağmurlu günlerin sayısı da altmış» geçmivor. Gök aydmlık, hava ılık. Kot Da zür... Akdeniz kıyısına uzanmış aygm baygm ve apaçık bir göğüs gibi! Ismail Habib ŞEVÜK Bu yeızının ikinci kısmı i Nisten Monlekarloya Yannki nüshamızda Muhasebe U. Müdür Vekili Ankara 16 (Hususî) Münhal Maliye Bakanlığı Muhasebe Umum Müdürlüğü vekâletine Dahiliye Vekâ leti Muhasebe müdürü Edib tayin edilmistir. Rus artistleri ilk konseri bugiin veriyorlar Ankara 16 (Telefonla) Rns ar tisîleri bu akşam Halkevinde yalniz roüzisyenlerle Musiki Muallim mektebi talebesinin bulunacağı bir toplantıda umumî bir prova yapacaklardır. Misafir artistler ilk konserierin! yarin aksam Halkevinde vereceklerdir. Konser programinda Kozanoğlu gîbi bir takım türkçe balk sarkıîari da vardır. Kredi Fonsiye keşidesi Kahire 16 (A.A.) Yüzde 3 faizli Muır Kredi Fonsiye tahvflâtmin 15 nisan tarihli kesidesinde aşağıki nu • maralar kazanmislardir: 1886 tarihlilerden 66677 numaraya 100,000 frank, 1903 tarihlilerden 558243 numaraya 100,000 frank, 1911 tarihlilerden 327164 numaraya 50,000 frank. Şark U. Müfettişliği Ankara 16 (Telefonla) Dahiliye Müstesan Vehibin Şark vilâyetleri U mum Müfettişliğine tayini muhtemel dir. Trakya Umum Müfettişliği Baş müşavirliğine de Vilâyetler tdaresi U mum Müdürü Sabrinin tayin edileceği kuvvetle «Syleniyor. Orduda yapılacak tasfiye Atina 16 (Hususî) Orduda yapılacak tasfiye 5 mayısa kadar bitirilecektir. Memurlara aîd bütün tesekkül lerin lâğvi hakkındaki istîsnaî ka nun nesredilmek üzeredir. ı Osmanlıcadan türkçeye karşılıklar kılavuzu: 2 2 1 öz türkçe köklerden gelen sozlerin kaTşlsına (T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bun'ann her biri hakkinda »irasile uzmanlarlmlzln (mütehassls) yazılarlnl gazetelere vereceğiz. 2 Yeni konan karşllıklarln iyi aylrd edilmesi için, gereğine göre, fransızcalarl yazllmıs ayrlca örnekler de konulmuştur. 3 Kökü türkçe olan kelimelerin bugünkü islenmiş ve kullanllan sekilleri alinmiftlr. Asil ak olan hak, aslı Ogüm olan hüküm, türkçe «çek> kokünden gelen şekil gibi. idlâl etmek = Yoldan çıkarmak, azdırmak Ornek: 1 Henüz büluğa ermemiş bir genci idlâl etmek, cürümdür Henüz erginliğe varmamış bir genci yoldan çtkar . mak, suçtur. 2 Bir takım müfsidlerin idlâl etmesi uzerine kıyam edenler = Bir takım bozutçularm azdırması uzerine ayaklananlar. Idman == tdman (T. Kö.) İdcak = An, anlama (Bak: Derk) tdrak etmek = Anlamak (Bak: Derketmek, feh • mclmek) îfa etmek = Yapmak, yerine getirmek Örnek: 1 Uhdesine terettüp eden vazifeyi ifa etmek, na tnuslu bir adamın borcudur = Üstüne düşen ödevi yerine ge. tirmek namuslu bir adamın borcudur. t Bana karşı yapmağı deruhde ettiğlniz iyiliği ifa etme . âiniz = Bana karşı yapmağı ustünüze aldığıntz iyiliği yap • \ I madmtz. İfade = Diyem, anlahm Ornek: 1 Polis uç maznunun Ifadesini aldı = Polis üç sanıtın diyemini aldu 2 İfadenizden anlaşıldığına göre = Anlatımımzdan anlaşudığına göre. tfade etmek = Demek, anlatmak Örnek: 1 Bu, şunu ifade eder = Bu, şu demektir, 2 İfade etmek istediğiniz hakikati çoktan tiliyorum = Anlatmak istediğiniz gerçeği çoktan biliyorum. tfakat (Şifa, âfiyet) bulmak = Eyi olmak Örnek: Müpteîâ olduğu daı devanâpezirden ifakatyab oîa. madı = Uğradığı onulmaz hastaliktan iyi olamadt. İltiyam bulmak = Onulmak Örnek: Harbde aldığı ceriha iltiyam buldu = Savaşta aldığı yara onuldu. tfate etmek = Kaçırmak, geçirmek, kaybetmek tffet = Temizlik, sililik Örnek :Bir insanın iffeti en kıymetli varhğıdır Bir insanın temizliği (silüiği) en değerli varhğıdır. tfham etmek = Anlatmak (Bak: Fehm) Örnek: Bana ifham etmek istediğiniz mütaleanın faideii nedir? = Bana anlatmak istediğiniz oyun faydası nedlr? İflâh olmak = Kurtulmak, onmak Örnek: 1 Ebeveyninin lunetine uğrıyanlar iflâh olmaz = Ana baba ilend alanlar onmaz. 2 Bu perişanlıktan bir türlü iflâh olamadı =s Bu darma. dağınlıktan bir türlü kurtulamadu tflâs = Batkı Örnek: İflâs namuslu bir insan için ölümden beterdir = Batkı namuslu bir adam için ölümden daha fenadtr. tflâs etmek = Batmak Örnek: Borçlarının kesreti karşısında iflâs etmekten ba?ka çare bulamadı =s Borçlarının çokluğu karşısında batmak' tan baska çare bulamadı. tfna etmek = Tüketmek, yok etmek Örnek: 1 Bütün vannı kumarda ifna etti = Bütün varını kumarda tüketti. % Kendi mevcudiyetini bile ifna edercesine çalıştı Kendi varlığını bile yok edercesine çalışU. tfrağ etmek = Çevirmek Ornek: Bu evi yeni bir şekle ifrağ etmek için hczvrlanan projeyi beğendim Bu evi yeni bir şekle çevirmek için ha zırlanan tasarı beğendim. Ifrat = Aşın (Bak: Fart) tfraz etmek = Salmak (Terim) tfraz etmek = Ayırraak, bölmek Örnek: 1 Bu toprağı dört şerik arasında Ifraz ederek her kısmına bir bina yaptıracaklar = Bu toprağı dört ortak ara . sında bölerek her kısmına bir yapı yapUracaklar. 2 Bunlar arasından ifraz edeceğiniz bir tanesi = Bunlar arasından ayıracağınız bir tanesi. tfsad etmek (Nifak anlamına) = Ara bozmak Bak: Fesad) tfsad etmek (Fitne anlamma) = Bozutmak (Bak: Feiad). tfşaat = Gizaçı (Bak: Faş) tfşa etmek = Dile vermek (Bak: Faşetmek) tftihar etmek = Kıvanmak (Bak: Fahr) îftira = Karaç (Bak: Bühtan) tftirak = Aynlmak (Bak: Firak) İftiras = Yırtıcılık Örnek: Onda bir kaplan iftirası var = Onda bir kaplan yvrtıcılığı var. Müfteris = Yırtıcı Örnek: Kan kokusu almıs mütteris bir kaplan gibi üzerive atudı = Kan kokusu almıs yvrtvcı bir kaplan gibi uzerine aUldı. tftitah = Başlama, başlantı Örnek: Büyük Millet Meclisinln bu senekl mesaistnin iftt. tahmda = Kamutayın bu yılki çalısmalarının baslantisında. Nutku iftitahî = Açım söylevi Örnek: Tiırk Düi Kurultayında irad ettiğiniz nutku iftita hî r= Türk Düi Kurultayında yaptığınız açım söylevi. tğdab etmek (Iğzab etmek) = Kızdırmak Örnek: Kimseyi iğzab etmemek lâztmdır = Kimseyi fctsdırmamahdtr. îğbiırar = Gücen, gücenme Örnek: Bana karşı duyduğunuz iğbirann sebebi nedir? = Bana karşı duyduğunuz gücenin (gücenmenin) sebebi nedirt Muğber = Gücenik Örnek: Yalnız sana değil, bütün insanlara muğberim 7a?nız sana değil, bütün insanlara güceniğim. Muğber olmak = Gücenmek Ornek: Muğber olmanızt hiç istemediğim halde iğbirarmızı eelbettiğime üzülüyorutn = Gücenmenizi hiç istemediğtm hal. de stzi gücendirdiğime üzülüyorum. tğfal etmek = Aldatmak, kandırmak, ayartmak Örnek: 1 Türlü yalanlarla insanları iğfal edenleri affet mek mümkün değildir r= Türlü yalanlarla intanları aldatanların suçunu baŞtslamak olamaz. 2 Bir genc kızı evleneceğim diyerek iğfal etmek bir cürümdür = Bir ganc kvcı evleneceğim diye kandırmak bir suçtur. 3 Blzim hizmetçtyi iğfaTle kaçırdılar =: Bizim hizmetçiyî ayartarak kaçtrduar. tğlâk etmek = Çapraştırmak Örnek: Mütaleanızı birçok lüzumsuz teferruatla iğlAk et mek muvafık değildir = Oyunuzu birçok gereksU ayrmtüarla çapraştırmak uyqun değildir. Muğlâk = Caprasık Ornek: Bir surü muğlak ifadeler arasmda ne demek iste . diğinizi anhyamadın Bir sürü caprasık anlatımlar arasında ne demek istediğinizi anltyamadım. İğmazı ayn Gözyumu Örnek: Cürümlerinde suuniyet sahibi olmtyanlan iğmazt

Bu sayıdan diğer sayfalar: