11 Kasım 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

11 Kasım 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 İkinciteşrin 1937 CUMHURİYET Hâdiseler arasmda Filistin hâdiseleri yeniden şiddetlendi İngilizler, kat'î kararlar vermek üzere askerî mah kemeler kuruyorlar. Fransız Fasındaki vak'alar da Filistinle alâkadarmış Londra 10 (Hususî) Filistinde vaziyet gittikçe karışmaktadır. Bugün Kudiiste biri Yahudi, diğeri Arab olmak üzere iki kişi daha öldürülmüştür. İngiliz Fevkalâde komiserliği üç za bitten mürekkeb askerî mahkemeler kurmağa karar vermiştir. Ayın 18 inde faaliyete başlıyacak olan askerî mahkemelerin kararlan başkumandanlık tarafından tasdik edilir edilmez infaz edilecek, temyiz olunamıyacaktır. Dün gece Kudüste bütün telefon hatları tekrar kesilmiştir. dirmişlerdir. Âli komiser, bu müracaatlerin Fransa hükumetine bildirileceğini söylemiştir. Gene küf üre dair eçen gün, bütün münakaşalarda, nezaket ve nezahetten evvel hakikat aranması doğru olacağını yazmıştım. Beni o satırları yazmaya sevkeden şey, bir muharrjr arkadaşm küfür aleyhinde, yerine göre pek haklı düşünceleriydi. Bu meslektaş, ikinci bir yazısında şöyle diyor: «Bir kimsenin bir kabahatini bildirmek, bir yalanını meydana çıkarmak istiyorsunuz ve bunu, umumun menfaati için faydalı buluyorsunuz; nazikâne bir hareket ol maz diye sussanız doğru olmaz ama nezaketten aynlmanıza hiçbir sebeb yoktur. Hiçbir müddeiumumî maznundan «eşşoğlu eşek, kârata...» diye bahsetmez. Ben küfürden bahsederken bunu kasdetmiştim, yoksa herhangi bir kavgada haklı taraf aranmasın demedim.» Ben de yazdıklanma biraz daha sarahat vereyim: Her kavganm bir mevzuu, bir de şekli vardır. Şeklin çirkinliği, yani küfür, şüphesiz kolayca mazur görülecek birşey değildir; fakat şekil çirkindir diye altmda kalan hakikate de göz yumulamaz. Bizim münakaşalarımızda ise bitaraflar, umumiyetle, haklı tarafı aramaktan kaçmışlar, daima bir şekil meselesi üstünde kalmışlardır. Ben mevzuun şekle feda edilmesi an'anesi aleyhine yazdım; küfürün meşruiyetini ve güzelliğini müdafaa etmedim. Müddeiumumî misaline gelince, bu kıyas da pek yanhştır. Bir müddeiumumî adlî bir icra mekanizmasını çeviren ve herhangi bir vatandastan daha evvel kanunu tatbik ettirmek salâhiyet ve kuvvetine sahib adamdır; onun maznunla uzunboylu ve çirkin bir münakaşaya girmek zaruretinde kalması hiç varid olmaz: Kanunun meselâ yirmi yedinci maddesinin, altıncı fıkrasınm sarih delâletile ceza ister; fakat elinde bu kuvvet ve bu salâhiyet olmıyan bir vatandas, mahkemelerde sürüncemede kahnasından endise ettiği bir hakkın istihsali yolunda gösterebileceği bir asabiyetle şekle aid haddi asabilir. Böyle serbest bir münakaşanın şahidleri, ortaya yalnız bir nezaket meselesi atarak şeklin müdafaasile kalmamalıdırlar. Mevzuun hakikati, şeklin nezaketinden çok daha üstün bir kıymettir. Münakasada bitaraf olanlar, yalnız ayıbm ve çirkinliğin değil, saçmanın ve haksızhğın da peşinde gitmeğe mecburdurlar, ki işte bunu yapmıyorlar. Her münakaşanın ardından: «Ayıbdır, çirkindir!» mırıltılan yükseliyor ve arada bermutad hakikat kaynıyarak, mesele kapanıp gidiyor. Ayıbdır, çirkindir, belki; fakat yanlış mıdır, doğru mudur, bir kere de onu soran yok mu? Ne çıtkınldım, ne nazik insanlarız! Nezakete bütün vanmızı, yoğumuğu, bu arada başkalanmn hakkmı da feda edip çıkıyoruz. Her fırsatta ve sokaklanmızm her köşebaşında küfür eden biz değilmisiz gibi. İşin dosdoğrusunu arar mısınız? Ben doğdum doğalı, bütün tarihte ve bütün dünyada küfürsüz bir politika mücadelesi, küfürsüz bir intihab kavgası, küfürsüz bir ihtilâl mahkemesi görmedim. Buna rağmen küfrün müdafaasını yapmak aklımdan geçmiyor ama bir İngiliz muharririnin şu sözünü hatırlamaktan kendimi alamıyorum: «Erkek küfür eder, kadın ağlar.» Günün derdlerinden Okuma alâkasızlığı Yazan: A. TEKIN Memlekete aid herhangi bir derdi görüp üstüne basmakta, şüphe yok ki, kuvvetli bir sezişimiz vardır. Fakat o kadar. Sanki bütün maksadımız yalnız bir şi kâyet mevzuu bulmak ve ortaya atmak tan ibarettir. Biraz da o hastalığm sebebleri ve hatta tedavi çareleri üzerinde dursak.. Hayır; nedense fikir adamlarımıza bile çenelerini yormak, kafalarını zor lamaktan daha kolay geliyor. Bir gün bakıyorsunuz, filân muharrir; «halkta kitab almağa, okumağa heves yoktur. Kalem ve fikir erbabı, bu yüz den hayatlannı zorlukla kazanmakta dır» diye sızlanıyor. Ertesi gün bakıyorsunuz, bir başkası; «ortada telif veya tercüme edilmiş hiçbir iyi eser yok ki, halktan daha fazla rağ bet dilenmeğe yüzümüz olsun» diye hayıflanıyor. Peki, fakat niçin okumuyoruz? Filhakika okumuyor muyuz? Okunmağa değer kilablanmız hakikaten yok mudur? Okuyorsak, bu alâkayı uyandırmak için ne yapmalıyız? Kimsenin buna temas ettiği yok.. Sonra, bana öyle geliyor ki, okuma hususundaki alâkasızlığımızın derecesini bizler, daha ziyade kendi kitablarımızın sürümile ölçmek istiyoruz. Halbuki bu, doğru bir kriteryum değildir, memleke timizde yabancı lisan öğrenmeğe olan ihtiyaç ve inhimak, haklı olarak, pek fazladır. Okur yazarlarımızın bir kısmı, tahsillerini ya ecnebi mekteblerde veya ecnebi memleketlerde yapmışlardır. Bunların okuduğu da, ekseriyet üzere, ecnebi teliflerdir. Binaenaleyh alehtlâk okumuyoruz demek doğru olamaz. Daha sonra; içtimaî, iktısadî bazı müessiratın, mevcud alâkaya rağmen, bu alâkayı tatmine vakit ve imkân bırakma diğını da kabul etmek lâzımdır. Bir kere; geçim oldukça zorlaşmıştır. Hayat pahalılığı el'an berdevamdır. Aylığından, kazancmdan ertesi aya borç devretmekten kitab almağı düşünebilen ler pek azdır. 2 Paramızın iştira kuvveti eskisine nazaran düşüktür. Belki bugün daha fazla kitab basılıyor, daha fazla satılıyor. Fakat bunlann hasılatı, basıp satanlan eskisi kadar da doyuramıyor ve şikâyetlerin bir çoğu da bu yüzden oluyor. 3 Ihtiyaçlarımız binnisbe artmıjtır. Eskiden kitaba verilen paranın büyük bir kısmını bugün başka ihtiyaçlar alıp gö türmektedir. Şüphe yok ki, ihtiyaç, kuvvetli bir kazanç âmilidir. Onun tezayüdü ve tenevvüü nisbetinde, kazanç miktarı da, im kânı da artırmak lâzımdır. Fakat bu, haydi denince elde edilecek imkânlardan değildir. Ara yerde bir muvazene hasıl olması ve bunun için de az çok vakit geç mesi lâzımdır. 4 Zamanımızda hemen hiçbirşeyde istikrar kalmamıştır. Herkes yarından endişelidir ve bu ıstırab hemen her yerde aynen mahsustur. Ihtimal, bu umumî psikozdan en az müteessir olan gene bizim memleketimizdir. Fakat iktısadî, siyasî, herhangi bir hâdisenin, bugünkü istihbar vasıtalarile, memleketimizde de akisler uyandırması ve bu hava içinde sinir leri gerilen bir adamın, kitab almağa gücü yetse bile, okumağa heves duymaması az çok tabiî görülmelidir. 5 Eskiden hiç ülfetimiz olmıyan bir çok yeni faaliyet sahalanna atılmış bu lunuyoruz. Yer yer bankalar, fabrikalar, şirketler tesis ediyoruz. Tcrsaneler ku ruyor, vapurlar ve şimendiferler işletiyoruz. Bütün bu sahalarda tutunabilmek için, eskisinden hem daha seri, hem daha dıkkatli çahşmak ve bilhassa çok çalış mak mecburiyetindeyiz. Bütün gününü böyle uğ'aşarak, didinerek geçirmekten okumağa değil, ancak nefesini almağa imkân bulabilenlere ne mutlu! Bununla beraber, ha!k;mızda okuma alâkası vardır, iddias.nda da değiliz. Bilâkis bu alâkanın, yukanda gösterdi ğimiz zarurî sebeblerden daha başka ve daha kuvvetli âmillerin tesiri altmda gittikçe azaldığmı kaydetmek mecburiyetindeyiz. Yeni sosyete hayatımızm icabları ve son senelerin icadları, ihtiraları; bu âmillerin en başında gelir. Gece toplantıları, dans âlemleri, briç ve poker partileri, sinemalar ve saire; kitab okumağa hasre debileceğimiz bir iki saati de alıp götürmektedir. Bilhassa, sinemaların bugünkü inkişafı, yalnız bizde değil, Avrupada dahi, kısnr.en okuma aleyhinde teceîli etmiş, hatta tiyatroyu, operayı bile ikinci, üçüncü plâna atmıştır. Geçenlerde bir arkadaşa, Rus muharrirlerinden birinin eserini tavsiye etmiş tim. Aldığım cevab «ne hacet. Sinemada gördük a..» olmuştu. Belki garib görünür. Fakat ben gene ddia ve ısrar edeceğim: kitaba olan rağbet ve ihtiyacı az çok düşüren faktör îeıden biri de, bence, gjndelik gazete [ lerdir. Halk; umumiyet itibarile sansasyon meraklısıdır. Herşeyde ve her şeyden evvel aradığı harekettir, heyecandır. Mecbur olmadıkça, ciddî bir eserle zihnini yormak istemez. Sinirlerini kamçılayan kısa bir hikâye, meraklı bir tefrika, ha kikî bir vak'a, gürültülü bir münakaşa onu daha fazla cezbeder. Bunlan da, ya abone olarak veya kahvelere devam ederek muntazaman takib ettiği herhangi bir gazetede mebzulen bulur. Okuma hevesini baltalıyan başka bir âmil de, pek çoklarımızda yer eden ve gittikçe kökleşen bir zihniyettir. Filiya tın da, hâdisatın da maatteessüf teyid eder gibi göründüğü bu kanaate göre ister edebî, ister fikrî ve hatta meslekî sahada olsun iktisab edilecek bilgi hamulesinin sürümü olmıyan, çünkü karın doyurmı yan bir kültür metaından farkı yoktur. Okuyanlann bir kısmı da, bence bunun için okumamaktadırlar. Birçok işlerimiz bunun içindir ki ihtısassız, bilgisiz ellerdedir, ve gene bunun içindir ki bilgi sahibi, ihtısas ehli kimseîer yetişememektedir. Bütün bu güçlüklere rağmen kitab aşkını uyandıramaz mıyız, onu en ön safta gclen bir ihtiyaç olarak halkımıza duyuramaz ve aşılıyamaz mıyız? Evet. Fakat teslim etmek lâzımdır ki bu herşeyden evvel bir terbiye mesele sidir. Tohumu henüz küçük yaşta ve tahsil çağında iken atılmak ve bilhassa sürekli bir takayyüd ve murakabe altmda beslenip büyütülmek lâzımdır. Halbuki terbiye sistemimize girmiyen, girmişse de tatbikı görülmiyen birşey varsa o da budur. Daha fenası; kendi kendine yetiş miş ve gene kendinden aldığı kuvvetle yeşermeğe başlamış hevesleri bile koru yamıyoruz. Mekteblerimizdeki, hatta Üniversitemizdeki tedris usulleri meydan dadır. Menşeini burada söylemeğe lüzum görmediğim bu usul ile okuma istidad ve iştiyaklarını adeta zorla körletiyoruz desek caizdir. Ne hacet.. Işte Türkiyede felsefe tahsilini bitirerek Avrupaya giden bir arkadaşm acı müşahedesi. Arkadaşım «bizde, diyor, hoca, takrirlerini aynen isterdi, burada ise talebenin dershaneden ziyade mektebin kitabhanesine devam edip et memesile alâkadar oluyor.» • Bu müşahede ve mukayese de gösterîyor ki, çocuklarımıza yalnız okuma hevesini aşılamak ve aşmın tuttuğunu görmek, kâfi değildir. Onlara ayni zamanda bol bol kitab da yetiştirmek lâzımdır. Kitab.. Fakat bu kitablar neredc? İlmî mevzuda olanlan, bu yazımda, bir tarafa bırakıyorum. Esasen yukarıda işaret ettiğim şikâyetler, daha ziyade hikâye, roman.. gibi edebî çerçeveye dahil olan ve daha geniş bir kütleye hitab eden eserlere taalluk ediyor. Bu neviden olanlan toplarsak, belki hatırı sayılır bir yekun elde ederiz. Fakat acaba içlerinde, san'at bakımından, kaç tanesi aradığımız evsafı haizdir? Bu ciheti aramağa koyulmıyalım.. Çünkü böyleleri hiç denilecek kadar azd:r.. Bütün geri kalanlar ise, baştan aşağı, bakımsız yetişen ağdçlar gibi cansız, renksiz ve bodurdur. Niçin mi? Çünkü bunları yazanlar da okumakta başkalarından geri kalm.yorlar.. Zaten çoğu, yabancı lisan bilrnediği için, isteseler de okuyamıyorlar. Üstelik gezmiyorlar, görmüyorlar.. Hayatları nekadar yeknasak ise görgüleri de, bilgileri de o kadar mahdud kalıyor. Yarattıklan eserler, müşahededen ziyade muhayyele mahsulü ve bizzarure hep ayni şeyin tekra rından ibaret oluyor. Mevzu, dikkat edersek yalnız ve daima (aşk) tır. Hiç birinde yeni yeni cereyanlarm akislerini göremezsiniz. Sosyal mevzulara, kültürel davalara, orijinl fikirlere rasthyamazsınız. Halcikatte değişen birşey yoktur Ankara: 8 sonteşrin Celâl Bayar yeni kurduğu hükume tin proğrammı alkışlar arasmda okudu; 364 reyle yani Kamutay mevcudunün ittifakile itimada mazhar oldu. Bu verilmiş 364 reyden bir tanesi selefi yani eski kabinede şefi bulunmuş olan ça lışma arkadaşı Malatya meb'usu İsmet İnönünün reyidir. Celâl Bayarı yeni vazifesinden dola yı ilk olarak candan tebrik eden veT)inaenaleyh herkesten evvel itimadını bildiren İsmet İnönü olmuştur. Celâl Bayar, Kamutayda sözlerini bitirmeden evvel «inkılâbm bidayetin denberi zaman zaman refakatinde ça lışmış ve fakat asıl maksad için fasıla sız arkadaşlık etmek şerefini taşıdığı selefi Malatya meb'usu İsmet înönünü hürmet ve muhabbetle anmayı zevkli bir vazife addeylediğini» çok asil bir ifade ile söylemiştir. Avrupa meclislerinde her kabine değişmesi bir galib ve bir mağlub tarafm vücudünü icab ettirir. Türk Kamutayının hususiyeti ve şerefi ise içinde galib ve mağlubun, sağ ve solun bulunma masıdır. Tarihin en büyük fırtmaları arasında, Büyük Sefin etrafında husule gelmiş olan Türk vicdan ve şuur birliğinin mümessili bulunan Kamutay, Büyük Şefin etrafında, temel vazifesini gören ana fikrin. Kemalizmin içinde o birliği milletin itimadına lâyık bir surette devam ettirtmektir. İsmet înönü ile Celâl Bayarın, birbirine halef ve selef olmuş bu iki arkadaşın karşılıklı sevişmeleri, üzerinde durulmaça ve düşünülmeğe değer bir şeydir. «İnkılâbm ilk günündenberi asıl maksad için fasılasız arkadaşlık etmiş olan> bu iki devlet adamı yalnız fikir lerini birleştirmemişler, kalblerini de birleştirmişlerdir: Hem düşünüşlerini, hem sevgilerini birleştirmişlerdir. İnkılâba ve onun eşsiz Şefi Atatürke hiz T mette fikir ve kalblerini birleştirmiş lerdir. Büyük eserlerin ameleleri birbirlerini ve birbirlerinin muvaffakiyetle rini kıskanamazlar. Yalnız kendi şahsî muvaffakiyetlerini düşünen ve istiyenler inkılâbm ve vatamn muvaffakiye tini başaramazlar. Kabine şefinin de§iş. mesinden ve İsmet tnönü ile Celâl Bayarm asil söz ve jestlerinden çıkan mana şudur: AtatürkO kâfi derecede sevebilmenin, «her şey inkılâb içindir, onun Büyük Şefi içindir> diyebilmenin tek şartı hizmet almışların birbirlerini samimî bir surette sevebilmeleridir. İnkılâb hiz metinde ve Atatürk emrinde çalışacak arm muvaffak olabilmelerinin tek şartı fikirleri gibi kalblerini de birleştirme eridir. Kabine değişmesinden çıkan. nurlu netice, «mes'ud surprise» bundan barettir. Kamutayda mağlub ve galib kimseîer yoktur. Kamutayda vatamn, milletin, inkılâbm ve bunlarm eşsiz Şefi Atatürkün hizmetinde fikirlerini ve kalblerini birleştirmiş arkadaşlar vardır. Vatan hizmetinde her hangi bir arkadaşın muvaffakiyetini kendi şahsî muvaffakiyetine tercih eden asil ruhlu, asil emelli Türkler vardır. Celâl Bayara itimadda birleşmiş mebuslar, Celâl Bayara itimadda birleşmiş Atatürk çocuklan: Vatan çocukları Ceâl Bayarla fikirlerini ve kalblerini birleştirmiş Türklerdir. I Konsolosun katili idam edildi Beyrut 10 (A.A.) Amerikan general konsolosu M. Marriner'in katili idam edilmiştir. Fastaki karışıklıklarda eli varmış ecnebi Paris 10 (Hususî) Rabat'tan bildirildiğine göre, ahiren Fransız Fasında zuhur eden kanşıklıkların ecnebi propaBeş Yahudinin cenaze merasimi gandası neticesi olduğu anlaşılmıştır. Bu Kudüs 10 (A.A.) Yahudiler, tet hâdiselerin Filistin hâdiselerile alâkadar hiş hareketinin son beş kurbanını mera olduğuna dair birçok vesaik elde edil simle gömmüjlerdir. Hiçbir hâdise olma miştir. Pariste toplanan konferans mıştır. Lâzkiyenin tehdidi Paris 10 (A.A.) Şimalî Afrika Beyrut 10 (Hususî) Cezireden işlerinin tanzimi için toplanan konferanspnra Lâzkiye Alevileri ve Rumlan da sın dün öğleden sonraki celsesini müteaÂli komiserliğe bir heyet göndererek kıb Delbos, General Vogues ve Tunus Fransız mandasının devamını, yoksa baş umumî valisi Guyon ile uzun bir mülâkat ka bir devlet mandasını istiyeceklerini bil yapmıştır. l l t l l i n t l l * l l l M t f t I M I tf I • t > M1 > IM •• • » ı a •• • • Millet Meclisinde Tekaüd maasları Dün birçok* idam maz 150 lira tutanlardan buhbatalan tasdik edildi ran vergisi kesilmiyecek Ankara 10 (Telefonla) Meclis bugün 14 te Refet Canıtez (Bursa) nın başkanlığmda toplandı. Meclis muhasebesi, eşhas borçlan hakkında Meclis hesablarının tetkiki encümeni mazbatası kabul olundu. Şilenin Demircidere köyünden Salim oğlu Ahmed ve Salih oğlu Osmanın, Erzincanın Filbis köyünden Mahmud oğlu Muhiddinin, Kilisin 'Arzap köyünden Mustafa oğlu Hasanın, Uşağın Hamidiye mahallesinden Mustafa oğlu Mehmedin ölüm cezasına çarptınlması hakkındaki Başvekâlet tezkereleri tasdik edildi, Manisa meb'usu Sabri Toprağın Vekâletler müsteşarlan hakkındaki tek lifi de Teşkilâtı Esasiye encümeni maz batası kabul edilerek, görüşülmesine lü zum kalmadığına karar verildi. Meclis önümüzdeki pazartesi günü toplanacaktır. Ankara 10 (Telefonla) Meclis dahilî encümeni bugün iaat 10 da, arzuhal encümeni de Meclis içtimaından sonra toplandı. Ankara 10 (Telefonla) 1930 da çıkan 1683 numaralı tekaüd kanunundan evvel, yani eski tekaüd kanununa göre maaş alan mütekaid, dul ve yetimlerin istihkaklan diğer istihkaklarile birleştiril mek suretile 150 lirayı doldurduğu tak dirde iktısadî buhran vergisine tâbi tutuluyordu. Maliye Vekâleti Divanı Muhasebatla anlaşarak 150 liranın tayininde tekaüd, dul ve yetim maaşlarınm hesaba katılmamasını kararlaştırdı. Fazla tah sil edilmiş olan vergilerin sahiblerine iadesi için alâkadarlara emir verildi. Atatürkle M. Kalenin arasmda telgraflar Ankara 10 (Telefonla) Sovyet ihtilâlinin 20 incj yıldönümü münasebe tile Reisicumhurumuz Atatürkle Sovyetler Birliği îcra Komitesi Reisi M. Kalenin arasmda telgraflar teati edilmiştir. Tahlif edilen meb'uslarımız Istanbul limanına dair programlar Ankara 10 (Telefonla) İstanbul Liman İşletme idaresinin önümüzdeki çalışma yılı programları İktısad Vekâle tince tetkik edilmektedir. Programda İstanbul limanında umumî mağazalar, antrepolar inşası, tahmil ve tahliye iş lerinin kolay ,çabuk ve ucuz yapılması, tarifelerinin indirilmesi imkânlarının en kısa bir zamanda araşjırılması ve ta Ankara 10 (Telefonla) Adliye Ve hakkuk ettirilmesi de vardır. kâleti icra dairelerinin ıslahı için İsviçKonya Vilâyetinde açılan reden bir mütehassıs istemiştir. Bugünlerde malumat bekleniyor. İcranm ıslayollar hı yolunda şimdiye kadar yapılan tet Konva 10 (Hususî muhabirimizden) kiklerin neticesi mütehassısa verile Vali Cemal Bardakçmın riyasetinde cektir. Konyadan giden bir heyet mahallî he Ankara 10 (Telefonla) Kütahya meb'usluğuna intihab edilen Vedid ile Beyazıd meb'usluğuna seçilen sıhhiye müsteşan Hüsameddinin tahlifleri bugün Meclis heyeti umumiyesinde yapıldı. Icranm ıslahı için tnütehassîs geliyor VASFİ PAŞİD SEVİG Sıvas meb'usu yetlerle birleşerek 50 kilometroluk Bozkır Hadım şosesini açmış, bun Antakya 10 (Hususî) Halebdeki dan sonra Cumraya gelerek ikmal edilElehali gazetesinin sahibi Şabanî, hükumiş olan 300 göçmen evinin açılış meramet aleyhinde neşriyatta bulunduğundan siminde bulunmuştur. dolayı tevkif edilmiştir, Halebde bir tevkif PEYAMI SAFA Seyid Rıza ve avenesi hakkmda pazartesi günü karar verilecek Elâziz 10 (Hususî) Seyid Rıza ve avenesi, Ağırcezada müdafaalarını yapmışlardır. Muhakeme, kararın tefhimi için pazartesiye falik edilmiştir. Suriyede feyezan durdu Şam 10 (A.A.) Kalamun hava Londra 10 (Hususî) Bahriye Nezalisinı istilâ eden' sular çek'lmeğe başlamışreti Müsteşan Avam Kamarasmda sotır. Tamir işleri başlamıstır. rulan bir suale cevaben şu beyanatta Bir casusun daha kafası bulunmuştur: kesildi < Kıbrısm üssü bahrî haline getiri Londra 10 (Hususî) Fransız gizli lecesine dair henüz kat'î bir karar yokMoskova 10 (A.A.) Tass Ajanteşkilâtile çahşmakta olduğu söylenen tur. Bahriye Nazırı Sir Samuel Hoare'un sı bıldıriyor: bir Alman casusu bugün Berlinde ka son ziyaretine gelince, bu ziyaret münTass Ajansının salâhiyettar menabi fası balta ile kesilmek suretile idam e hasıran Kıbrıs adasının vaziyetile alâden aldığı malumata göre, Sovyetler Birdilmiştir. kadar olmayıp Akdenizin umumî vaziliğinin İtalyadaki büyük elçisi Stein 8 yetile alâkadar bulunuyordu.> Londrada mahkum olan teşrinisanide Hariciye Nazırı M. CianoAlmanların 9 teşrinievvel yu ziyaret etmiş ve Sovyet hükumetinin casuslar ihtilâli yıldönümü talimatı üzerine M. Ciano'ya, 6 teşri Londra 10 (Hususî) Casusluk su çile muhakeme edilmekte olan İsviçreli nisanide Romada imzalanan îtalyâ Berlin 10 (A.A.) 9 teşrinievvel bir mühendisle bir Fransız askeri on Münih nasyonal sosyalist ihtilâlinin yıl Japonya Almanya protokolunun yal beşer sene hapse mahkum olmuşlardır. dönümü , münasebetile Hitler, General nız Sovyetler aleyhine gayri dostane bir Yunan ve Bulgar Krallarının Lude'ndorfa bir telgraf göndererek nas hareket olmakla kalmayıp ayni zamanda yonal sosyalist hareketine o zamanki iş 2 eylul 1933 te Romada imzalanan Londra ziyaretleri tirakini hürmet ve minnettarlıkla an Sovyet ttalyan dostluk paktının dördünAtina 10 (Hususî) Valide Kra mıştır. cü maddesine mugayir bulunduğunu billiçe Mari'nin bugün Yunan Kralı şere dirmiştir. fine Marbow sarayında bir ziyafet ver Paris 10 (Hususî) Paris borsasmın Kömür depolarına dair proje dıği Londradan gelen telgraflarda bildibugünkü kapanış fiatları şunlardır: Ankara 10 (Telefonla) Kuruçeşme rilmektedir. Londra 147,08, Nevyork 29.38 1/2. kömür depolarımn kaldırılması hakkınLondra 10 (A.A.) Bugün îngil Berlin 1191, Brüksel 500,25, Amsterdam daki şikâyetler üzerine yapılan tetkik teredeki ziyaretlerini bitirmeleri mukarrer 1629,75, Roma 154,70, Lizbon 133,25, Ce ler neticelenmiş, yeniden tesis edilecek Dİan Bulgar Kral ve Kraliçesi Londrada nevre 680,75, kurşun 17,1,3, bakır 43 1/2 kömür mmtakasının yerini gösterir prokı ikametlerini daha bir nıüddet uzatmış 45 1/2, kalay 192,10. altın 140,2, gümüş je tasdik için İktısad Vekâletine gellardır. 19 11/16, çinko 15,18,9. miştir. Kıbrıs üssü bahrî olmıyacak mı? Roma Paktı Rusya, misakm aradaki dostluk muahadesine muhalif olduğunu bildirdi PARfS BORSASI gibi, medenî geçinen asnmızm bazı temaZira bunun için uzun boylu tetkiklere, yülleri veya zaruretleri de, medenî vasıfbirçok eski, yeni kitablar devirmeğe ihti lardan biri olan (mütalea) yı, okuma meyaç vardır. Okuduklarından, gördüklerin lekesini kısmen geriletmiş, kısmen kör den cazib bir hikâye, bir roman mevzuu letmiştir. Fakat nevmid olmamalıyız.. Bir gün çıkarabilmek için muayyen ve hazır bir bılgiye, kuvvetli bir tahlil ve terkib kabi gelecek bugünkü vaziyet durulacaktır. liyetine, sonra da düzgün bir ifadeye Okuma ihtiyacı, gene hayatî bir zaruret ve hepsinden fazla olarak yüksek bir jlarak ilk plânda yer alacaktır. Bilgi; bugünkü gibi değersiz bir meta menzilesan'at heyecanına ihtiyaç vardır. Halbuki bizler, hiç olmazsa bana öy sine düşmüş olmaktan kurtulacak, hatta le geliyor, ne edebî, ne de terbiyevî bir yalnız bir kültür ölçüsü, biı irfan hamugaye ile yazmıyoruz. Maksadımız, yal lesi değil, bir kazanç vasıtası, bir geçinnız biraz para kazanmaktır. Bunu da uğ me lâzîmesi haline girecektir. Herkes bilecektir ki, bilmiyene ekmek raşmadan, yorulmadan kazanmak istiyoruz. Ve tıpkı haricî rekabete karşı yerli yoktur. Ve mesleki ne olıırsa olsun, bemallarımızın sürümünü artırmak için ko hemehal o mesleğin istilzam ettiği bilginulan takyidattan halk zararına istifade lerle mücehhez olmak zorundadır. Binaenaleyh kalem ve fikir erbabımıye kalkışan açıkgöz bezirgânlara benzi za düşen ödev ise gelip çatacak olan yoruz. Eserlerimizi de, bunlann piyasaya sürdüğü çürük mallara benzetiyoruz. Son bu mes'ud devreye şimdiden hazırlan ra da; fikren ucuz geçinmek mevkiinde maktı'r. İyi eserler vererek bir yandan da olan bir kısım halktan başka müşteri bu halkı hazırlamaktır. lamayınca, şikâyet ediyoruz. Hem fazla söze ne hacet.. Kendileri Gerçi muharrirlerimizi de, tuttukları de bilmeli değiller mi ki, malmı beğen yolda büsbütün haksız bulmak elden gel dirmek, ona müşteri bulmakla mükellef T'iyor.. Fakat ne yapalım ki, teknik sa olan evvelemirde ve her yerde daima = lardaki terakkiyatm, bir kısım san'at sa tıcıdır. ::babını işsiz veya kazançsız bırakması A. TEKİN

Bu sayıdan diğer sayfalar: