29 Ekim 1929 Tarihli Hayat Dergisi Sayfa 27

29 Ekim 1929 tarihli Hayat Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir fenalık yapmıyacağım !.. — Sen kimsin? görünüşe bakılırsa herhalde “ervahı ha- ise,, densin. — Söz aramızda, filhakika ben şeytanım... — O halde sende öteki şeytanların yanına git. Ben doğdum o doğalı | vaftizliyim. Sizlerle hiç bir alış verişim yok... Spirka böyle | söyliyerek tekrar haç çıkardı ve yürüdü; fakat şeytan peşini brakmadı, dedi ki: — Ben de şehre gideceğim.. yoldaş oluruz... canımız sıkıl- maz.. — Bana nel Yol kimsenin malı olsun diye yapılmamış ... sende gel, Yalnız sana ruhu- mu satacağımı zannediyorsan yanılıyorsun, birader. Köylü ile şeytan yanyana yürüyorlardı. İkisinin de canı sıkılıyordu. Yavaş yavaş ko- nuşmağ başladılar. Köylü: — Çok soğuk... Dedi. -Se- nin kürkün var, ne iyi. Hal- buki benim elbisem delik deşik... Şeytan da kendi halinden şikâyet etti: — Nerede ise soğuktan benim de kuyruğum donacak! Spirka güldü: — Sahi, dedi, ardına ta- kılan şu kuyruğun sana ne faydası var?.. Boynuzların da öyle... — Ee, ne yaparsın, bizde serbest mahlüklar değiliz!., — Eğer sizin de kuyrukla- rınız kesilir, boynuzlarınız kırı- ir, kıllarınız karkılırsa, belki insan yerine geçebilirsiniz!.. Fakat, sakın yolumuzu Şşaşır- mış olmıyalım? Şimdiye kadar lâmbaların çoktan yanması icap ederdi; halbuki görünürde bir ışık bile yek... Bir aralık, Spirka hayatın- dan şikâyete başladı. Kıtlıktan, hâkimden, aç çocukları ile hasta karısından bahsetti... “Bütün ümidim bu üççamda... Yarın pazarda satacağım, pa- rası ile eve erzak alacağım, dedi. Spirka kendi derdile şeytanı o kadar müteessir et- mişti ki, şeytan ona fenalık yapmaktan utandı. Şeytan: — Bak köylül Dedi. Ben istese idim seni yoldan çıka- rırdım. Bir hırsız yaparak ha- Pishaneye tıkardım. Yahut in- san kanı akıttırarak bir katil yapabilirdim. Fakat, doğrusu sana çok acıdım; çünkü siz köylüler, cehennemde bile lâ- yık olduğunuz takdiri göremi- yorsunuz; sizlerin yalnız bu dünyada bir kıymetiniz var.. — Orası malüm! Doğrul Fakat ya senin bana faydan ne?.. Sen, *vvelâ beni zengin yap, kara giw.'mü ak et... on- dan sonra bana bunları söy- lemeğe hakkın olsun! — Peki, o halde fikrimi açıkça söyliyeyim: Sen yolunu şaşırmışsın; şehre gidecek yer- de dönüp köye gidiyorsun... Spirka küfürü bastı: — Seni gidi İblis senil Demek bana gene bir oyun oynadın ha?,. Sende hiç vicdan — Dur, küfür etme... gü- — Seni gidi mel'un senil. Şeytanın sözü doğru idi. Fakat Sprkanın kaybedecek bir dakikası bile yoktu; onun içn bildiği küfürlerin hepsi ile şeytana küfür edinceye ka- “dar durmadan yürüdü. — İblisin oğlu iblis, insan seninle beraber olünca Allahını bile unutur. Şimdi, bu geç va- it ben ne yapacağım? — Haydi, defol|.. Şeytana bir daha küfür et- tikten sonra oradan uzaklaştı. Lâkin şeytan koşarak arkasın- dan yetişti ve: HAYAT, ZI. — İster misin, dedi, gözü- nü yumup açıncaya kadar seni şehre götüreyim? Haydi; bin sırtıma bakayım! pirka durdu, şeytanın yü- züne dikdik baktı. — Sahi, Senin aklın ba- şında mı? Benim gibi dinine kavi bir ortodoks, hiç senin gibi habis bir ruhun sırtına binermi? Bu karlı sahrada donmak, benim için, böyle bir günah işlemekten bin kere evlâdır... — Doğru, hakkın var. Se- nin gibi mutaassıp bir hıristi- yan için, i biliyorum. Yalnız, rica ederim, evvelâ şu küfürlerine bir niha- yet ver... Beni dinle, sen şey- tanın sırtında değilde, hâki- min arabasında daha mükem. mel, çanlı çıngıraklı, çıft bey- girli, mükellef bir arabaya bi- neceksin... — Yok canım! Hay ağzına . ahududu olsunl.. Demek çift beygirli araba bile yapabili- yormuşsun, sahimi? — Ta ne zennettin, eğer öyle olmasaydı bana şeytan derler miydi hiç? Şimdi, söyle bakayım, razı mısın? pirka ( ensesini © kaşıdı. Ömründe, bir defa olsun, çın- gıraklı, çift beygirli bir araba- ya binmemişti. — Peki razıyım, niçin bin- miyeyim? Fakat nasıl olur bu? Ben kendim böyle yırtık pırtık elbiseler içinde; ayağım çırıklı iken çanlı çıngıraklı, çift bey” >girli bir arabaya nasıl binerim? t Hiç yakışık olur mu — Çift Beygirli araba yap- tıktan sonra, “ seni oz Tüccar mı, asılzade mi, yoksa her hangi bir amir olarakmı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: