1 Ağustos 1932 Tarihli Kadro Dergisi Sayfa 28

1 Ağustos 1932 tarihli Kadro Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

miz hâdise, köhne Osmanlı imparatorluğunu bir ihtiyar ejder gibi ikiye böldü. Ejderin baş tarafı bütün heybet ve haşmetiyle tarihe göçtü, alt tarafı ise, ikiye bölündükten sonra gene canlı kalan bazı uzviyetlerin yarım, eksik ve rüşeymi hayatiyetiyle bir müddet daha yaşamakta devam etti. Biz bunun adına «istiklül- siz ve yarı müstemleke Türkiye» diyoruz. Kendine mahsus bir şuuru olmıyan, kendine mahsus bir içtimat bünyeden mahrum kalan, eski kültürü gibi bütün sınaf va iktisadi nizamı müstehase- leleşen böyle bir clmiyette hiç şüpbesiz ki, ne güzel-san'atların, ne edebiyatın, ne de her hangi bir ilim şubesinin inkişafına im- kân olabilirdi. Gerçi bu ezilmiş ve donmus mıntakadan Namık Kemal gibi, Hü- mit gibi, Fikret gibi bazı büyük ve münzevi tayfların geçip git- tiklerini göreceğiz. Fakat, bunlar - hele son ikisi - arkalarında hiç bir iz bırakmadan yürüyeceklerdir. Çünkü, onları Fuzuliye, Bakiye, yani ananeye bağlıyan zincirin halkaları çoktan çözül- müştü. Ve gelecekteki bu günkü nizamı, ruhları sezmemişti. Onun için Hâmit de, Fikret de Türkün son edebi hayatında birer kaza, birer lesadüftür. AÂrasıra münekkitlerimiz ve edebiyat tarihcilerimiz, Sinasi'den başlayıp bu günün şair ve muharrirlerine kadar dayanan bir ede- bi yanileşme ve gelişme hareketinden bahsederler. Ne garip- tir ki, edebiyat sahasında memnuniyetle müşahede ettiğimiz bu yenileşme hareketi içtimat hayatımızda nefretimizi celbeden Bozmopolit ve alafrangalık cereyaniyle bir anda başlamış ve o buna, bu ona müvazi olarak yürümüştür. Zaten başka türlü ol masına da imkân yoktu. Çünkü bizim tanzimata göre maişette yenileşmemizin illet ve karakteristlikleri ne ise, edebiyatta yeni- laşmemizin illet ve karakteristlikteri de odur. Türk cemiyeti, istiklâlsiz ve tâbi bir cemiyet haline girerken Türk dahası da passifleşiyor ve kendisine hâkim olan kudretin âdi bir mukallidi derekesine düşüyordu. «Edebiyatı Cedide» nâmı verilen bir devrede, bu passifliğin gü- lünç ve acıklı bir şekil aldığını görüyoruz. «Edebiyatı Cedide» tam bir müstemleke edebiyatıdır. O vakit Muallim Naci mektebi- ne mensup olanların «Edebiyatı Cedide»cilere «Döcadenis» lüaka- DÜU

Bu sayıdan diğer sayfalar: