15 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kw - S V TÜTE Bi e dS —'-q_î; h ir Ha £ -I Mülâkatlar | Tp I ' Talih Hazretlerile... Aman bu talih hazretlerile konuşmak ne güç iş. Kendisini koydunsa bul. Evvelki gün ona köprü üstünde rastgeldim. Fa- kat yanına yaklaşıyordum, bir sıçradı, gitti, bir adamın başına küçük bir kuş halinde kondu. Koştum. Fakat orada da durmadı, uç- ta, gitti, bir kadımın omuzlarına sürterek geçti, gidip bir piyango — - baylinin damına kondu. Hemen gidip onu orada buldum, yalvar- dbm, yakardım, bir mülâkat al- dim ve dün kendisile konuştum. | — Hasan Bey, dedi, seneler var ki ben seni de bir gün ziya- yet etmek istiyordum. — Ah.. Nerede 0 — günler!.. Dedim, henüz bir iltifatına nail olamadım. Sen zaten herkesin başına konmazsın ki. — Vaktim yok, Hasan Bey, vaktim yok. Dünyanın milyar- larca adamını birden memnun et- mek kabil mi? — Hakkın var, talih hazret- leri... Fakat sen insanların başı- na rasgele mi konarsın? Yoksa, beni tanıdığın gibi, hepsini de isimlerile ayrı ayrı tanır mısın ? — Yeni doğan — çocuktan &6lüm döşeğindeki insana varın- cıya kadar dünyada kim varsa hepsini ayrı ayrı tanırım Hasan Bey. Başlarına da rasgele kon- mam., OÖnun bir hesabı vardır. — Nedir o hesap? — İşte onu söyliyemem. Be- sim için uyku denen şey yoktur. Gözümü kırpmam. Geceleri dünya yüzünde aileleri, kumarhaneleri dolaşırım. Gündüzleri caddelerde gezerim. Birinin başına kondum mu, o, hiç farkında olmaz. Fakat birdenbire içinde bir ferahlık dayar, gözleri parlar, daha kuv- vetle çalışır ve en istediği şey Be ise ona muvaffak olur. Tay- yare piyangosu çekilirken ben bep salonda dururum. — Aman şu biletime bak allahaşkıua... Beş on papel de bize çıkacak mı ? — Yodol1. Söyliyemem, Hasan Bey... Ama benden hiç ümidini kesme' — Başüstüne. Peki... Şu mil- letlerin talihi hakkında bir şey demez misin ? — Görünüşe aldanma, Hasan Bey. Neler olacak, görürsün. Zengin milletler, zengin adamlar züğürtliyecekler, Fakirlerin yüzü gülecek. Bugün şunun kasasında duran milyon, yarın ötekinin eebine girebilir. — Fakat yine bizim cebimize hirşey girmezse yanarım. — Sana ümidini kesme, de- dim. O kadar söylerim. — Bizi yaşatan da ümitl! — Sağol. Talih hazretleri gözden kay- boldu. Eger bir gün başıma ko- narsa size haber veririm. Haber vermiye de hacet yok, siz beni etomobillerde görür, işi anlar- sanız. HASAN BEY Ij © ânlz — Ah, Hasan Bey... Bak beni kömür çarplı, yatıyorum. — Ben de şimdi gidip yatacağım. Çünki demin beni de kömürcü çarptı. —— ——— Bayram Tebriki! Hasan Bey, bu Şeker bayra- mında, dostlarını tebrike çıkmış- tı. En nihayet çok sevdiği bir dostunun kapısını — çaldı. Onu kederle karşıladılar. Ev sahibi, kaynanasından bahsederek Ha- san Beye dedi ki: — Bizim kayinvalide, hasta. Sabahtanberi binbir kapının mandalını çalıp, arkadaşlarının bayramını tebrik eden Hasan Bey, dalgındı. Yanlışlıkla her kapıda söylediği sözü tekrarladı: — Allah —emsali kesiresile | müşerref eylesin, ahbapl.. Serserinin Yemini Hasan Bey bir serseriye de- di ki: — Külhani, sen geçen gün bir saat çalmışsın. — Vallahi çalmadım, Hasan Bey. — Haydi oradan yalan yere yemin etme, saat altınmış. — Vallahi çalmadım Hasan Bey, billâhi saat altın değildi! Çin Türküsü Ezilir zavailı Çin, Hiç kimse sormaz: Devletler hazırlanır, Japona yardım için. * Bu işte yoktur şaka Ey Japon yapma caka Donanması geliyor: Tetikte Amerika. * Bir ses gelir Pekinden: “ Çekil ey Japon, Çinden! “ Belânı aramazsan, “ Çık bu işin içinden.,, Niçin? Ha. OLAN OLDU!.. Başladı bora, tipi: Etraf seçilmez oldu! Kar tıpkı duvar gibir Yollar gecilmez oldu!., * Fenadır giyişimiz, Berbat oldu işimiz! Donuyor hep dişimis Sular içilmez oldu!.. * Kış sarıldı yakama, Meteliğim yok amma! Züğürtlükten arkama Hırka biç'lmez oldul.. x Bak şehrin dört yanınat Bembeyar.. Vay canınat«. Kömürcü dükkânına Artık göçülmez oldul.. * Kar bastı; hey babam heyı Titriyor efendi, bey! Yarabbi!.. Bu nasıl şey: Hava açılmaz oldu!. . * Bak şu berbat havayat Hep kar dolmuş ovayal Kuşlar sinmiş yuvaya: Artık uçulmaz oldu!l.. * Dünyalar oldu zından, Kuşlar ölür acından! Tipinin kırbacından Biran kaçılmaz oldu l.. y Ceplerde yok metelik, Lâstik beş 'yerden delik » Ön beş gündür üstelik Hava açılmaz oldu İ.. L * HASAN BEYİN TAVSİYESİ — Beyefendi evde yok, Ha- san Bey! — Pekâlâ... Kendisine söyle: Evde yokken, bir daha yüksek sesle şarkı söylemesin | ! n — Pazar Ola Hasan Bey KÖMÜR ÇARPMASI Erbabına Sor Henüz veda ettiğimiz rama- zanda bir gün, Hasan Bey oruç keyfile sokaklarda dolaşıyordu. O sırada tanıdığı eski bektaşi- lerden bir adama rastgeldi. Aç- lğın tesirile gözü kararan Hasan Bey: — Aman, Hazret! — dedi, ezan okundu mu7.. Muhatabı rend meşrebane bir eda ile cevap verdi: — Vallahi, kulağıma — öyle birşey çalındı amma, sen yine bir kere erbabına sor !.. mur Kömür Hasan Bey yolda bir dostuna rasgeldi : — Seni görünce gözüm gön- lüm, açıldı, ahbap ! Muhatabı, nezaketle, muka- | bele etti: — Allah ömürler versin |.. Bunun üzerine Hasan Bey lâpa lâpa yağan karlara bakarak mırıldandı : na olmiyacak |.. | rinin etinî — Biraz da kömür verse fe- | Kar Türküsü Bu kış pek erken geldi, “ Amanın! ,, derken geldi, Mübarek, sonbaharda Dondurma yerken geldi. 4 Her tarafta kar, kar, kar Damlardan buzlar sarkar Kömürcü çubuğunu Ve yüreğimi yakar. * Ortalık hep bembeyaz Esiyor yine ayaz, Donmadan elin, Hasan! Al kalemi, durma yaz. Ha. Sohbet Çin - Japon Muharebesi Şu Çinlilerle Japonlara aklım ermedi gitti, vesselâm! Zaten kü- çüktenberi ben sokakta bir Çinli, yahut Japon gördüm mü, şaşar kalırdım. Ne tohaf insanlar ... Bi- ze hiç benzemiyorlar: Tavla zerı gibi ufacık gözler, sıkılmış yum- ruk gibi elmacık kemikleri, erikş ve yassı burunlar... Amma hoüşüe ma giderlerdi doğrusu. Şimdi biribirlerine bu kadar yakın milletler kavgaya tutuşmu — lar. Ben bu muharebeden t birşey anlamıyorum. Gün olu- yor ki gazeteler : — “Japonlar Pekine girdi.,, diyorlar, ertesi gün: “Daha muharebe başla madı,, — diyorlar, Şangoy — mu, Şangay mı işgal edildi diyorlar edilmedi — diyorlar, Velhısıı Çinlilerin saçları gibi uzun, © ka- dar da karışık, içinden çıkılmaz bir mesele, Zaten bu Çinlilerin herşeyi esrar. Birkere hep esrarkeş. Alı-- yı bırakalım. Alfabelerinde yüz- lerce, binlerce de harf varmış. Yazıları kalabalık, kendileri ka- labalık bir millet. Hele Japon denilen o şeytan çekiçlerine hiç aklım ermez. O ufacık boylardan, ufacık başlar- dan ne umarsın? Ama işte, kazın ayağı — öyle — değill — Herifler çalışmışlar, çabalaşmışlar, büyük bir devlet — olmuşlar, dünyaya meydan okuyorlar. Fakat Çinli dadaşları — okadar hırpalamıya ne hakları var? Buna da aklım ermez. Bu kıvılcım oralardan AÂvru- paya sıçramaz da — alev saçağı sarmazsa iyi. İnşallah yakında bu yangın bastırılır. Buhran üstüne buhran olmaz. Çünki bu züğürtlüğün üstüne bir de umu- mi kavga koparsa felâkettir. İ sanlar yamyamlar gibi biribirle- yiyerek — doymıya kalkmasalar bari. Hasan Beş ÂAltı Patlak! Son yağan karlar Hasan Be- yin oturduğu mahalleyi, beyaz bir duvar gibi, kapamıştı. Öğle vakti nasılsa yüzünü gösteren güneş, bu karları eritmiş, ortalığı bir ça- mur deryasına kalbetmişti. Hasan Bey bu kişta, kıyamet- te sokağa çıkmak mecburiyetinde kalmıştı. Yolda korkak bir arkar daşına rast geldi: — Yanıma yaklaşma, silâhk geziyorum! Arkadaşı gözlerini açtı: — Aman, yapma.. Nerede ba- kayım? _ Anadolu köylerinden birinde tabancaya ( Altı patlak ) denildi- gını bilen Hasan Bey, bunun üze- rine, potinlerinin bin bir yerim den pa*tlamış olan — tabanlarımı gösterdi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: