2 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GT T İ , Tn n — " Kari Mektupları Hukuk Mu, Tıp Mı Takaddüm Eder? Hüsniye Sevim, Zekiye, Müni- be, Fatma, Nuriye, Sabahat Ha- nımlara : “İlmi Hukuk,, mu, yoksa “İl- mi Tıp, mı biribirine takaddüm eder? Suali etrafında yaptığınız bir münakaşada bizi hakem ta- yin — ettiğinizi — bildiriyorsunuz. Sualinizin vüs'ati ve hakemliğin ağır mes'uliyeti bizi ciddi şekilde düşündürdü. “Hak,, mefhumu dünyaya gelen ilk insanla bera- ber doğduğuna göre hukukun tıptan evvel mevcut olduğunu kabul etmek Jlâzımdır. Tecrübi ilimlere müstenit olan “tbb,, 1, beşeriyet uzun tekâmül devrele- rinden gsonra tabiatte —mevcut kanunları tesbit ederek ve on- ları kabili istifade bir şekle so- karak ortaya atmıştır. Bugünkü hukukun ana prensipleri olan birçok kaideler ilk insanda bile | sevki tabit halinde — mevcuttu. Bugün hiçbir ilim, —hukuktan, onun umumi ahkâmından, müs- tağni kalamaz. Bunları söylemek- le “tıbb,, ım ehemmiyet ve eski- liğini inkâr ettiğimize hükmet- meyiniz. Bugün tasavvur edebile- ceğimiz ilk cemiyet hayatı biza- tihi hukuk demektir. İlk cemiyet hayatının teessüsünden sonra tıp iptidat şekilde doğmiıya başla- mıştır. İlk insan sembolü olarak kabul ettiğimiz Âdemle Havva efsanesinde, ayak altına alan yine Havva oîınımış mıdır ? Henüz Bitmiyen Muamele Tekaüt maaşımın Ardahandan İstanbula nakli için eylül ayında Ardahan Maliyesine tahriren mü- racaat etmiştim.- Evrakım oradan buraya ancak üç ay sonra gön- derildi. Şimdi ise aradan geçen zaman altı aya baliğ olmuştur. Elan lâzım gelen muamele ikmal edilmediği için maaşımı alamı- yorum. Mütekait Birinci Mülâzım - HAŞİM ilk hukuk esasını | (Gülhane hastanesi üroloji muallimi Dr. FUAT KÂMİL Avrupa tetkik — seyahatinden avdet etmiştir. Telefon 20902. Adres: Babıalı - Türk Ocaği sırası Süreyya Bey apartımanı. Satılık Asarı Atika Hakiki çini tabaklar, saksonyalar, bilürlar, civa yaldizlı bakırlarla kıy- mettar levhalar ve yazılar martın üçüncü günü Sandal Bedesteninde müzayede surelile satılacaktır. Eşya şimdiden teşhir edilmiştir. Istanbul Asliye Mahkemesi 6 ıncı Hukuk dairesinden: Safiye hanım tarafından İzmirde Pasaport dairesi karşısında kahveci Mehmet Ali Ef, nin nezdinde mukim Hasan oğlu Hü- seyin Ef. aleyhine ikame eylediği boşanma davasına dair olan arzuhal süretinin müddaaleyh mumaileyhin mahal ve ikametgâhının meçhul ol- ması hasebile kendisine tebliğ ifa edilemediği mübaşiri tarafından ve- rilen şerhinden anlaşılmış olmasına binaen arzuhal suretinin ilânen vaki tebligatı üzerine cevap İlâyihası ita etmediği gibi yevmi tahkikat olarak tayin edilmiş olan 28 -2 - 932 pazar saat 10 da tahkikat hâkimi huzuru- na gelmemiş ve vekil dahi gönder- memiş olduğundan hakkında gıyap kararı ittihaz edilerek ve icrayi tah- kikat ta 30-3.932 tarihine müzadif çarşammıba günü saat 10 tayin ve ol- bapta tanzim edilen gıyap kararı mahkeme divanhanesine talik edil- miş olmesına binaen vakti muayyeni mezkürda dahi inüddaaleyh mumai- leyh İstanbul Asliye 6ıncı hukuk daire- sine gelmediği ve vekil göndermedi- ği takdirde gıyabında tahkikata de- vam edileceği tebliğ makamına kaim elmak üzere ilân olunur. , Bir Ticaret: İflâs Tehlikesi Olı;iiyan Kuyumculuk Bir kuyumcu, kendisine getirilen bir mala fiat Bı’çiyor Kapalı çarşının Nuruosmaniye kapısından girdim. Sağa, kuyum- cuların ve mücevhercilerin bu- lunduğu tarafa saptım. İki tara- fında elmas ve altın parıltılarile yanan, elektrikli vitrinler ve ma- gazalar dolu.. Bir an için beni müşteri zannedip dükkânlarının kapısına çıkan kuyumcuülar ve mücevhercilerin davetkâr nazar- ları altında eziliyorum. Cebimde meteliğim yok, vitrinlerdeki kom- prime servetlere Âğzımın suyu akarak hırsızlama bakıyorum, Biraz sonra muhtelif kuyumcu dükkânlarına girip çıkmıya, ku- yumcular ve mücevhercilerle uzun uzun hasbühale başladım. Muha- taplarımın hemen hepsini Erme- niler teşkil ediyor. Her girdiğim |dükkânda hürmetkârane ve riya- kârane istikbal ediliyorum. Ku- yumculuk ve mücevhercilik hak- kında çok şayamı dikkat şeyler öğreniyorum ve teşyi edilmeden çıkıyorum, Kuyumculuğun Çeşitleri Altın, gümüş ve elmasla uğ- raşan ve bu maddeleri mamul bir şekle sokarak, cazip ve nefis mücevherleri vücuda getiren ku- yumculuğun pekçok çeşitleri var: Kalemkârlık, sadekârlık, cilâılık, mıhlayıcılık, yaldızcılık, mazgalayı- cılık, kırıcılık, çarkçılık, sığama- cılık... gibi. Kelemkârlar mamul nişan yüzükleri üzerine sert ka- lemlerile tarih ve isim yazarlar, kupalar ve saire üzerine yazı ve çiçekler yaparlar. Kalemkâr- lar sade bu işle uğraşırlar. Sene- lerdenberi bu işi yapan ihtiyar Ermeni diyordu ki: Nişanlananlar Çoğaldı! — İşler az amma.. Geçinip gidiyoruz. Eskiden Türkler nişan yuzüğü yaptırmazlardı. Son ge- nelerde evlenen her Türk nişan yüzüğü yaptırıyor. Maşallah se- nede dört beş defa nişanlanıp ayrılan genç kızlar ve delikanlılar da var. Bunlar olmasa halimiz harap.. Hele bir delikanlının yü- züğüne şimdiye kadar sekizinci kız ismi yazdım. Yüzük okadar inceldi ki... Yukarıda çeşitlerini saydığı- mız kuyumculardan sadekârlar, münhasıran yüzük yaparlar, cilâ- cılar bunları cilâlarlar, yaldızcılar gümüş kadeh vesaireye — altın yaldızı" yaparlar, — mazgalacılar | yenisini yapmak — şöyle Artık alıcısı pek kalmıyan kıymetli bir mal; Bir — elmas gerdanlık altın yaldız yapılan gümüşleri parlatırlar. Hulâsa küyumculukta tam manasile vardır. 1500 Kuyumcu Var Şehrimizde kuyumculuk işinde çalışan (1500) esnaf vardır. Yüz Türk müstesna bunların hepsi Ermenidir. Bir kuyumeu yanaya- kıla harbi umumiden sonra ku- yumatıluğun öldüğünü şöyle an- | latıyordu: — Esnaf azalmadı amma. Ku- yumculukta iş kalmadı. Millette para mı kalmadı, kuyumcu işle- rinin modası mı geçti? Bilmi- yorum. , Kuyumculukta Da Moda Var Meselâ: Gumuş kadehlerin, zarların, aynalarını, tatlı takımla- rının, tepsilerin, gümüş şamdan- ların, kaşıkların modası - geçti. O, eski saat kordonları, kalın bilezik ve gerdanlıklar —kullanıl- maz oldu. Eh Anadolunun iç taraflarında yine bu işler biraz geçiyor.. Neydi o eski günler.. Evvel zamanda fikara, zengin herkesin evinde mutlâka gümüş takımları, —mücevherleri — vardı, Şimdiki zenginlerin böyle şeye merakı yok.. Bugünkü insanlar dursun babadan, dededen kalma mücev- herleri satıp satıp yiyorlar. Eski Zenginler Ne beyler ne paşalar vardır. Gümüşten altından çınar ağaçla- a G aü l bir taksimi amal LA t Ü p. A $ rımı, hamam taslarımı, semaver- lermi, aynalarmı neler neler yapardık.. Hele bir müşterim vardı ki 150 okka altından bir semaver, 600 okka gümüşten adam boyunda bir şamdan yap- mıştım.. Sonra bir sultanın bah- çesindeki havuza, altından bir ördek —yapmıştım. ÂAmma ne ördek gözlerine süzme zümrüt koymuştum. — Şimdi nerede ©o müşteriler. O Vakıt en çok sa-j raya paşalara iş yapardık.. Mr- sırlı müşterilerimiz de vardı. Se- lânik, İzmir çok mal çekerdi. Yeni Zenginler Dünya mı değişti, ne oldu. Şimdiki — zenginlerin — parası mı yok ? Nedir. Bunların mücevher, altın ve gümüşe karşı rağbetleri yok.. — Mücevhere — verecekleri para ile otomobil alıyorlar, Av- rupa seyahati yapıyorlar. Mü- cevher yerine de Beyoğlu ma- gazalarından yalancı incileri, bon- cukları boyunlarına parmaklarına tokiyorlar. Meselâ eski pantan- tifler, boroşları kullanan yok. “Zenginler alsa alsa tek taşlı yü- “zük filân alıyorlar.. Zaten elmas fiatleride — harpten sonra yarı yarıya düştü. Gümüşün Fiati de öyle.. altın mevkiini muhafaza edebiliyor. Büyük Kuyumcular Eskiden büyük sermayeli ku- yumcular vardı. Avrupaya bile elmas, altın, mücevher gönderir- lerdi. Şimdi 300 - 400 lirayı bu- lan kuyumculuk, esnaflık yapıyor. Eskiden de kuyumcuların adedi bugünkü kadardı.|Fakat hepsinin hali vakti yerinde idi. Meselâ şimdi 50 - 60 bin Hralık bir mü- cevheri satın alacak kabadayı kuyumecu yoktur. Ancak kelepir birşey olursa birkaç kuyumcu bir araya gelerek alabiliyor. Es- naf çok, iş yok, Herkes zorzoru- na geçinebiliyor. : Kuyumcular Hiç İfiâs Etmez İşler bozuk amma kuyumcular hiç bir vakıt iflâs etmezler. Ser- mayeleri nisbetinde iş yaparlar. Veresiye, bono, kredi yoktur. Çünki bizim san'atta aldığı malı ertesi günü satamaz. Bazı Omal senelerce bekler. Eğer bu kredi, faizle alınsa bu hesabın içinden çıkılmaz. Yalnız işi fena giden kuyumcu yavaş yavaş ser- ( Devamı 10 uncu sayfada ) Dünya Garibeleri Atlesini Satılığa Çıkaran Adam Nevyork, (Hususi) — Geçen gün, bazı gazetelerde hayret edilecek bir ilân intişar etmiştir. İlânın muhteviyatı şudur: “İktisadi buhranın bir neticesi olarak ailemle birlikte sefalet içinde kaldık. İki çocuk, bir ka- dın ve bir erkekten mürekkep bir alleyi geçindirme imkânmı göremedim. Zevcemi ve çocuklarımı, mü- nasip —addettiğim — bir fiatla satmak istiyorum. Zevcem 1,80 santim boyunda, ( 95 ) kilo ağır- lğındadır. Güçlü, —kuvvetlidir. Her hangi bir haydudu, bir siü- pürge sopası ile def ve tardede- bilecek kuvvettedir. Kendisi için (40) dolar isti- yorum. Fakat zevcemin dişleri bozuktur, Bir dişçi tarafından (30) dolara tedavi edilmesi için mutabık kaldık. Şimdi (18) dolar borcumuz - vardır. Kadını alacak adamın bu on sekiz doları da dişçiye ödemesi lâzımdır. Fred ve Mayk ismindeki çocuklarım için de yirmi beşer dolar isti- yorum. Yalnız Mayk için (50) dolar da istiyebilirdim. Çünki bu çocuk çok zeki ve sıhhatlıdır. Kendisi için sarfedilecek parayı kısa bir zamanda kazanabilir. , Bu ilânın neşredilmesi umum! bir merak uyandırmış, tahkıkat yapılmış — ve — öğrenilmiştir ki: Bunu yazan adamın Sammer- korn isminde hususi bir polis hafiyesi olduğu ve derin bir sefaletten sonra böyle bir aile satışı yapmıya karar verdiği an- laşılmıştır. Bunun üzerine hiç kimse Sammerkorun karısımı ve çocuklarını almıya talip olmamış, fakat verilen yüzlerce dolar iane ile vaziyeti ıslah edilmiştir. Prağda Bir Hırsız Mektebi Prağ (Hususi) — Çek zabıtası bir hırsızlık ve haydutluk mekte- bi meydana çıkarmıştır. Mektebi idare eden eski bir zabıta me- muruüdur, Çinlilere Servetini Bırakan Bir Alman Roma, 29 ( Hususi ) — Uzun zamandanberi Grad —gölü c- varında — bir köyde — oturan Genrih Basse ismindeki Alman birkaç gün evvel ölmüş ve (1,5) milyon tutan bir kısım servetini Çin milletine terketmiştir. Va- siyetnamesinde şu satırlar görü- müştür. Avrupalılara karşı mücadelede sarfedilmek Üüzere Çin milletine servetimden bir buçuk milyon terkediyorum. Roma, Çin — maslahatgüzarı vasiyetnameden haberdar - edi- miştir. Halepte Gazi Fiz. ne Tezahürat —— Halep ( Hususi ) — Gazi Hı. nin, İrak kıralının Ankarayı ziya- reti münasebetile çekilen filmin burada iraesi heyecanlı tezahüra- ta vesile olmuştur. Filim sinema- da bir hafta müddetle irae edil- miş, bu —münasebetle — sinema salonu her akşam hincahinç del- müş ve halk filmi, her gösterili- şinde heyecanla alkışlamıştır. d, imeti 4 dd (8 var ae L ö ü S l

Bu sayıdan diğer sayfalar: