5 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

5 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA TEMMUZ 1914 , Umumi Harp Nasıl Patladı ? Nakledenı H. R. —Kızım Doktorı Semi Ekreme — Harbin Başlangıcında Yapılan Mera- —l05— Yazan: Emil Ludvig simin En Muhteşemi Rusyada Oldu Ciddi saratlı bir adam kür- süye fırlar, halbuki yeni bir ha- tibe söz verilmemiştir. Bu adam “Karl Lieb Kınecht,, tir. Babası ayni kürsü başında içten gelen bir hitap ile feveran eden mün- gevi peygamberler gibi birçok seneler nasıl derin bir aşk ve ateşle çalışmışsa oğlu da öylece kalkar. Almış milyon nüfusa tek ba- gına karşı koyar... Reis kır saka- hını karıştırarak yekâne tedbir olmak üzere bu tehlikeli adama BÖz vermez: — Bütün fırkalar — mutabık- tır, denir. Beş Mmilyarı o da kabul eder.. Müteakip tahsisat talebinde, az sonra, altı ve daha #onra oltuz iki muhalif çıkacaktır. * Kayser ve Betman Holveg Allahın ve tarihin — huzurunda Almanyayı taarruza ve hücuma uğramış bir millet olarak müda- faaya yemin ederlerken, Fransa Meclisi Vükelâ reisi Vıwani de Mecliste, dört yüz meb'us muva- cehesinde, — Recisicümhurun — şu © beyannamesini okur: — — “Fransa kaba ve muteam- mit bir taarruza uğradı. Top- raklarımıza ilânı harp edilmek- Bizin tecavüiz olundu. Açılan bu barpte hak Fransa ile beraber dir; o hak ki onun ezeli kudreti Mmaneviyesini ne akvam, ne efrat cezasız çiğniyemezler ilâh ilâh...., Mecliste bir adam herkesten giyade alınır. Etraftan yükselen alkışlar kendisini soğuk ve lâkayt bırakır ; teessürü çok derindir. Bu, bir Rustur. Bu adam: — Bu harp benim harbimdir diyen adamdır. Bu adam Rusya- nın Paris sefiri İsvoleskidir. O bugün için: “— Hayatımın en güzel günü,, demiştir. İspanya sefirine: —“"Burada dört senelik sefare- tim beni maksadıma isale kifayet gtti,, demiştir. * Fakat böyle saatler layık ol- duğu saltanat ve debdebe ila ancak — Rusyada tesit — oluna- bilir. Nitekim ondan iki gün ev- vel ayni saatte muşaşa arabalar sıra sıra Neva nehri Üzerinden geçmişler, kış sarayının büyük kapilarından girmişlerdir. Memle- ketin en güzide kibarlarından beş bin kişi büyük bir bayram alayında — bulunuyormuş gibi Senjorj — galerilerini doldur- muştu; — fakat herkes — süküt ediyordu. Kadınlar pırlantalarla müzeyyen serapa saray tuvaletleri ile gözleri alıyorlardı. Saray er- kânı salonun ortasında bulunan mihraba sessiz sadasız yürüdü. Güzel Çariçe orada idi, dudak- ları titriyordu, gözleri önüne müteveccih, fakat başı rürane ve pek dikti. Çar da bir rvemz halindeydi. Papazlar uzun uzadıya taganni ettiler. Çar sşakitane dua etti. Müteakıben ihtiyar kin upkı — Berlinde mağ- Goremi- ve Pariste Ölümün şiddetini bir parça daha arttırmak için yer altında, köstebek gibi lâğım kazan insanlar olduğu — gibi — bir okudu: O da: —-“Tarruza uğradık!,, diyordu; o da Alihı şahit tutuyordu. Mü- teakiben Çar kalkındı ve elini Mukaddes kitabın üstüne koya- yarak yavaş yaş söyledi; — Hassa ordusunun burada mevcut olan zabitleri! sizin şah- sınızda bütün orduları selâmlar ve takdis ederim, vatan toprağı üzerinde tek bir düşman bulun- dukça sulh aktetmiyeceğim, ale- nen yemin ederimi,, Bu Romanofun ceddi de yüz sene evvel harfiyen bu kıymetli sözleri söylemişti. Çar müteaki- ben Fransa sefirini denğu. eder, beyanname Dışardan, sokaktan alkış sadaları yükselir. Çar balkona çıkar. Nehirin iki sahiline yüz bin- lerce kişi toplanmıştır, ellerinde sancaklar, Çarın resmini ve mu- kaddes tasvirler tutarlar. bu anda çar ilâhi bir tesir ya- par ve bu yüzbinlerce halk diz çöker. Hakikatte bu adam dünya- nın son imparatorudur, bu sayı- sız halk bin sene evvelki mena- kıbi tenzir eder gibi huzurunda topraklara yatıp secdeye varır. Bütün bu mehip, namütenahi be- şer kütlesinin fevkinde o seyret- mektedir. — Lütfüilâhi — kendisini milyonlarca halkın ervahına da vücutlerine de sahip nasp etmiş gibidir. (Aııı..ı vıv) İngılız Ve Fransız Polisleri Nasıl Yetiştiriliyor İngilterede Üç ;Ry Husust Ders | Görmiyen Zabıta Memuru Olamaz İngiliz polisi, dünyanın en vazifeşinas bir memuru olarak tanınmıştır. ve İngilizler, öteden- beri polisleri ile iftihar edegek- mişlerdir. Bu uygunluğun sebebi İngiliz polisini yetiştirmek - için İngilizlerin gösterdikleri hususl dikkat ve itinada aramak |âzım- dır. Ekseriya başka memleket- lerde olduğu gibi orada da polis kaydolunan kimseye hemen polis İngiliz polis mektebinde, bir dörtgyol ağzında alınacak vaziyete dalr ders verilirken elbisesi giydirilmez. Sivil, resmi; polis mesleğine intisap eden bir adam, beheme- hal üç ay meslek dersi görmiye mecburdur. Bu derslerden iyi bir derece almadan bilfil polis- lik vazifesini yapmasına imkân yoktur. Bu mektepte çalışanlar, ayrı- ca, sınıflarda gördükleri dersleri, polis memurları ile birlikte bulu- nleYn Bu Sütunda Hergun Muharriri: Ragıp Şevki GELMİYEN, GELMİ- YECEK SEVGİLİ İhsan Emin, gazeteden çıkına yorgun argın eve geldi ve kendini | bir koltuğa attı. Dışarda pis bir hava vardı. Pencerelere dolan kar kümesi odayı dondurüyor — eşya iskelet gibi büzülüyordu. Kalkmak ve mangali yakmak istedi. Vücudu gerindi ve kafası ona karşı geldi: “Hayır, kalkmıyacaksın.. Şünürsen için ısmacaktır,, dedi. Ve genç adam düşündü: Bu ha- f birer | | nekadar Dü- yat hep böyle mi geçecekti. Sa- | başlıyan sokak girene bah karanlığında sürtmeleri, gece şehre kadar devam ediyordu. İhsan Emin son aylarda arlık bütün manevi kuvvetlerini, sinir- lerinin inceliğini) ve muhayyilesi- nin genişliğini kaybettiğini anlı- yordu. Hergün birkaç sında koşmak, ve saman kâğıtlara hep ayni cüm- eümlelerle haber arka- sonra kalın lelerle — kılişelenmiş havadis yazmak... İçinde gülmek ile ağlamak arasında bir sırıtma Dü- şüncelerinin saman kâğıda geçmiş cümlelerini aradı, bulamadı. “ Zavallı çocuk! ,, diye öfke ile söylendi, ayağa kalktı. Sokak- lar bu gece her kış gecesinden daha kasvetli, kaldırımlarda küçük taş adacıkları parlıyordu. Sokak fenerlerinin, köşelere kadar uza- vardı. nan sarı ışıklarında nekadar acı bir hakikat vardı. Sanki bu ya- şayış hep böyle gidecek, böyle devam edecek! Bu sokaklar nasıl her karanlık geceden biraz hep olsun kararırlarsa, sen de akşam bu eve gireceksin, soğuk odana sokulacaksın, yanında sana sıcak bir çorba verecek ne bir | annen, mangalını yakacak ne bir | dul kızkardeşin, ve gün geçtikçe şakaklarma yayılan çizgili yüzünü okşıyacak bir sevgilin olacaktır!,, diyordu. İhsan Emin bhiddetle döndü ve masasındaki bir mecmuanın yapraklarını yırtar gibi açtı. —— — narak tatbik eder, ameli tecrübe | görürler. Fransızlar da son za- manda sivil polis olmak - şartla- rında tadilât yapmışlardır. Bir adam, Fransız sivil polisi olabi-- mek için behemehal iki icap ediyor. Son zamanda veri- len bu karara karşı bir takım itirazlar yükselmiştir. Bu itirazı yapanlar, resmi polisin emirle hareket ettiğini, bu yüzden ek- seriya teşebbüs kabiliyetini kay- beylediğini söylemek suretile bu son kararın yerinde olmadığına işaret ediyorlar. her | sene | resmi polis vazifesinde çalışmak | | | | en ulaşılmaz bir yol göste | balıklar içinde | binbir çeşit kadın görüyordu. ÂAh bu tesadüfler!.. Biz insan- lar okadar gülünç mahlüklarız ki, hemcinsimize bu gülünçlük- lerile bazan da ağlarız. Ne yazık yeniden yaralıyacak ye parçalıyacak tesa- düfler bazan — güler, ıstırapları hep karşımıza dikilmiş Çok sevilen eski bir sevgiliyi az görmek okadar çok karşımıza çıkâr. İhsan nan resme Kafası ve sinirleri ona bir doğurdu: | adam bir daha resme baktı. Genç bir kadın, lerle — sevgilisine ordu Emin gözlerine dikkatle sapla- bakıyordu. yepyeni AYU genç süzgün göz- bakıyor, ona aşk sunu İhsan —Emin ayni mecmuayı — karyolası Fakat içi gibi savurdu. yumşa kadın gerindi. * Seninde böyle bir sevgilin olmıyacak mı?,, Diyen - içindeki ona- sanki riyors Yaran du. çöktüğünü Omuzlarının — yavaş ve kafasının bir. çivi gibi omuzlarına girdiğini diyordu. Ah Sevmek ve sevilmek,. zanne- bir — sevgili Sıcak sark gecelerinin — efsanevi — kokularile sevginin en tatlı şarabını içmek.. Ve akit- mak.. B gölcüklerde, bu çiçek gibi aşkın namütenahilik yadum ' yudum' kâlbe ahar rüzgârlarile titreşen bir çiçek olmal ve lerine dalmak... Dişarda yağmur durmuştu. Sokaktaki şırıltılar, kuru bir gü- rültü ile odaya kadar sokulu- yordu. Ve gece, istıraplara, kara bir perde gibi vücudunu yaydı. Hayat mu ? hep böyle geçmiyor İhsan Emin düşündü: Hergün sokakları geziyordu. Kesif kala- bin bir renkte, Fakat her kadın onun haya- line uymuyor, her genç kız, onun gelmiyen, gelmiyecek sevgilisine benzemiyordu. Genç adam, filvaki bu sevgi- liyi birkaç yerde görmüştü. Fakat yazık ki bu sevgilinin sırtında yüzlerce liralık kürk, parmakla- rında ağır yüzükler ve ruhunda da gurürün en büyüğü vardı. İhsan Emin yatağmıma uzanır- ken tuhaf bir şey buldu : bir insanların zevktir. öz Hayal en tatlı Kuruntu — züğürt malıdır. Hayatı. bu kuruntu ile bir çamur gibi şekil- den şekle ve renkten renge sok- mak okadar kolaydır ki... Genç adam, başını yastığa koydu ve kurdu : hayal — ve ( Arkası var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: