SON POSTA TEMMUZ 1914 —İÜ5ğ— U mumi Harp Nasıl Patladı ? Nakleden: H. R. — Kızım Doktorı SŞemi Ekremea — süye fırlar, halbuki yeni bir ha- tibe söz verilmemiştir. Bu adam “Karl Lieb Kınecht,, tir. Babası ayni kürsü başında içten gelen bir hitap ile feveran eden mün- zevi peygamberler gibi birçok seneler nasıl derin bir aşk ve ateşle çalışmışsa oğlu da öylece kalkar. Almış milyon nüfusa tek ba- şına karşı koyar... Reis kır saka- lniı karıştırarak yekâne tedbir olmak üzere bu tehlikeli adama BÖz vermez: — Bütün fırkalar — mutabık- tır, denir. Beş imilyarı o da kabul eder.. Müteakip tahsisat — talebinde, az sonra, altı ve daha — göonra otuz iki muhalif çıkacaktır. Ciddi suratlı bir adam kür- | * Kayser ve Betman Holveg Allahın ve tarihin — huzurunda Almanyayı taarruza ve hücuma uğramış bir millet olarak müda- faaya yemin ederlerken, Fransa Meclisi Vükelâ reisi Vıvıani de — Mecliste, dört yüz meb'us muva- B — cehesınde, Reisicümhurun — şu y nmamesini okur: 5 — “Fransa kaba ve muteam- fmit bır taarruza uğradı. Top- C gaklarımıza ilânı harp edilmek- — gizin tecavüz olundu. Açılan bu — barpte hak Fransa ile beraber - dir; o hak ki onun ezeli kudreti — ganeviyesini ne akvam, ne efrat cezasız çiğniyemezler ilâh ilâh...,, e Mecliste bir adam herkesten - | giyade alınır. Etraftan yükselen | alkışlar kendisini soğuk ve lâkayt — birakır; teessürü çok derindir. , — Bu harp benim harbimdir — diyen adamdır, Bu adam Rusya- nın Paris sefiri İsvoleskidir. O — bugün için: “— Hayatımın en güzel günü,, — demiştir. İspanya sefirine: — —-"Burada dört senelik sefare- tim beni maksadıma isale kifayet etti,, demiştir. * Fakat böyle saatler layık ol- ş duğu saltanat ve debdebe ile — ancak Rusyada tesit oluna- — bilir. Nitekim ondan iki gün ev- — vel ayni saatte muşaşa arabalar — gıra sıra Neva nehri üzerinden — geçmişler, kış sarayının büyük P kapilarından girmişlerdir. Memle- ıf ketin en güzide kibarlarından beş — bin kişi büyük bir bayram — alayında — bulunuyormuş — gibi — Benjorj — galerilerini — doldur- muüştu; — fakat —herkes — süküt ediyordu. Kadınlar pırlantalarla — müzeyyen serapa saray tuvaletleri “ İle gözleri alıyorlardı. Saray er- kânı salonun ortasında bulunan mihraba sessiz sadasız yürüdü. — Güzel Çariçe orada idi, dudak- ları titriyordu, gözleri önüne — müteveccih, fakat başı — mağ Ogurane ve pek dikti. Çar — bir remz halindeydi. Papazlar uzun uzadıya taganni ettiler. Çar - gakitane dua etti, Müteakıben ihtiyar Goremi- kin tıplkı Berlinde ve Pariste I " 5'a özük .. e— - P İk d — A da A Gi ll gö ” x — Bu, bir Rustur. Bu adam: ı' Ölümün şiddetini bir parça daha arttırmak için yer altında, köstebek gibi lâğım kazan insanlar olduğu gibi bir — beyanname okudu: O da: —-“Tarruza uğradık!l,, diyordu; o da Alihı şahit tutuyordu. Mü- teakiben Çar kalkındı ve elini Mukaddes kitabın üstüne koya- yarak yavaş yaş söyledi; Hassa Ordusunun burada mevcut olan zabitleri! sizin şah- ve takdis ederim, vatan toprağı üzerinde tek bir düşman bulun- dukça sulh aktetmiyeceğim, ale- nen yemin ederimi,, Bu Romanofun ceddi de yüz sene evvel harfiyen bu kıymetli sözleri söylemişti. Çar müteaki- ben Fransa sefirini derağuş eder. İngiliz Ve Fransız Polisleri Nasıl Yetiştiriliyor Yazan: Emil Luduig Harbin Başlangıcında Yapılan Mera- simin En Muhteşemı Rusyada Oldu Dışardan, sokaktan alkış sadaları yükselir. Çar balkona çıkar. Nehirin iki sahiline yüz bin- lerce kişi toplanmıştır, ellerinde sancaklar, n resmini ve mu- kaddes tasvirler tutarlar. bu anda çar ilâhi bir tesir ya- par ve bu yüzbinlerce halk diz çöker. Hakikatte bu adam dünya- nın son imparatorudur, bu sayı- sınızda bütün orduları selâmlar | ** halk bin sene evvelki mena- kıbi tenzir eder gibi huzurunda topraklara yatıp secdeye varır. Bütün bu mehip, namütenahi be- şer kütlesinin fevkinde o seyret- mektedir. — Lütfüilâhi kendisini milyonlarca halkın ervahına da vücutlerine de sahip nasp etmiş | gibidir. (Arkası var) İngilterede Üç Ay Hususi Ders Gormıyen Zabıta Memuru Olamaz " İngiliz polis mektebinde, bir dörtyol ağzında alınacak vaziyete dair ders verilirken İngiliz polisi, dünyanın en vazifeşinas bir memuru olarak tanınmıştır. ve İngilizler, öteden- beri polisleri ile iftihar edegel- mişlerdir. Bu uygunluğun sebebi İngiliz polisini yetiştirmek için İngilizlerin gösterdikleri husus! dikkat ve itinada aramak lâzım- | dır. Ekseriya başka memleket- | lerde olduğu gibi orada da polis kaydolunan kimseye hemen polis aa elbisesi giydirilmez. Sivil, resmi; polis mesleğine intisap eden bir adam, beheme- hal üç ay meslek dersi görmiye mecburdur. Bu derslerden iyi bir derece almadan bilfiil polis- lik vazifesini yapmasına imkân yoktur. Bu mektepte çalışanlar, ayrı- ca, sınıflarda gördükleri dersleri, polis memurları ile birlikte bulu- - HİKÂYE ser Büizim ĞĞi Bu Sütunda Hergün Muharriri: Ragıp Şevki —— GELMİYEN, GELMİ- YECEK SEVGİLİ İhsan Emin, gazeteden çıkına yorgun argın eve geldi ve kendini bir koltuğa attı. Dışarda pis bir hava vardı. Pencerelere dolan kar kümesi odayı donduruyor eşya birer iskelet gibi büzülüyordu. Kalkmak ve mangali yakmak istedi. Vücudu gerindi ve kafası ona karşı geldi : “Hayır, kalkmıyacaksın.. Dü- şünürsen için ısımacaktır,, dedi. Ve genç adam düşündü: Bu ha- yat hep böyle mi geçecekti. Sa- bah karanlığında başlıyan sokak sürtmeleri, gece şehre — girene kadar devam ediyordu. İhsan Emin son aylarda artık bütün manevi kuvvetlerini, sinir- lerinin inceliğini ve muhayyilesi- nin genişliğini kaybettiğini anlı- yordu. Hergün birkaç haber arka- sında koşmak, ve sonra kalın saman kâğıtlara hep ayni cüm- lelerle kılişelenmiş — cümlelerle havadis yazmak... İçinde gülmek ile ağlamak | arasında bir sırıtma vardı. Dü- şüncelerinin saman kâğıda geçmiş cümlelerini aradı, bulamadı. “ Zavallı çocuk ! ,, diye öfke ile söylendi, ayağa kalktı. Sokak- lar bu gece her kış gecesinden daha kasvetli, kaldırımlarda küçük taş adacıkları parlıyordu. Sokak fenerlerinin, köşelere kadar uza- nan sarı ışıklarında nekadar acı bir hakikat vardı. Sanki bu ya- şayış hep böyle gidecek, hep böyle devam edecek! Bu sokaklar nasıl her karanlık geceden biraz olsun kararırlarsa, sen de akşam bu eve gireceksin, soğuk odana sokulacaksın, yanında sana her | sıcak bir çorba verecek ne bir annen, mangalını yakacak ne bir dul kızkardeşin, ve gün geçtikçe şakaklarına yayılan çizgili yüzünü okşıyacak bir sevgilin olacaktırl,, diyordu. İhsan Emin hiddetle ve masasındaki bir mecmuanın yapraklarını yırtar gibi açtı. —a — narak tatbik eder, ameli tecrübe görürler. Fransızlar da son za- manda sivil polis olmak şartla- rında tadilât yapmışlardır. Bir adam, Fransız sivil polisi olabil- mek için behemehal iki sene resmi polis vazifesinde çalışmak icap ediyor. Son zamanda veri- len bu karara karşı bir takım itirazlar yükselmiştir. Bu itirazı yapanlar, resmi polisin emirle hareket ettiğini, bu yüzden ek- seriya teşebbüs kabiliyetini kay- beylediğini söylemek suretile bu son kararın yerinde olmadığına işaret ediyorlar. döndü | B UA İLani 4-| a "i A S L e e DU el ı L - [ ğ ÂAh bu tesadüfleri.. Biz insan- lar okadar gülünç mahlüklarız ki, hemcinsimize bu gülünçlük- lerile bazan güler, ağlarız.. bazan da Ne yazık ıstırapları yeniden yaralıyacak ye parçalıyacak tesa- düfler hep karşımıza dikilmiş hulunuyor.. Çok sevilen eski bir sevgiliyi nekadar az görmek istersek, okadar çok karşımıza çıkâr. İhsan Emin gözlerine sapla- nan resme dikkatle bakıyordu. Kafası ve sinirleri ona yepyeni bir arzü — doğurdu: Ve genç adam bir daha resme baktı. Genç bir kadın, süzgün göz- lerle — sevgilisine bakıyor, aşk sunuyordu. Ona hidldetle üzerlmna İhsan —Emin ayni mecmuayı — karyolası savurdu. Fakat içi yumşak bir kadın gibi böyle bir sevgilin olmıyacak mı?,, gerindi. “ Seninde * Diyen içindeki ses, ona sanki en ulaşılmaz bir yol gösteriyor- du. Omuzlarının yavaş yavaş çöktüğünü ve kafasının bir çivi gibi omuzlarına girdiğini diyordu. ÂAh bir Sevmek ve sevilmek.. Sıcak sark efsanevi kokularile zZzanne- sevgili — bulmak... gecelerinin sevginin en tatlı şarabını içmek... Ve yudum yüdüm kalbe akit- mak,. Bahar rüzgârlarile titreşen gölcüklerde, bir çiçek olmak ve bu çiçek gibi aşkın namiitenahilik lerine dalmak... Dişarda yağmur — durmuştu. Sokaktaki şırıltılar, kuru bir gi- rültü ile odaya kadar sokulu- yordu. Ve gece, istıraplara, kara bir perde gibi vücudunu yaydı. Hayat hep böyle geçmiyor mü ? İhsan Emin düşündü: Hergün sokakları geziyordu. Kesif kala- balıklar içinde bin bir renkte, binbir çeşit kadın görüyordu. Fakat her kadın onun haya- line uymuyor, her genç kız, onun gelmiyen, gelmiyecek sevgilisine benzemiyordu,. Genç adam, filvaki bu sevgi- liyi birkaç yerde görmüştü. Fakat yazık ki bu sevgilinin sırtında yüzlerce liralık- kürk, parmakla- rında ağır yüzükler ve ruhunda da guruürün en büyüğü vardı. İhsan Emin yatağına uzaniır- ken tuhaf bir şey buldu : Hayal en tatlı bir - zevktir. Kuruntu —züğürt insanların öz malıdır. Hayatı bu hayal ve kuruntu ile bir çamur gibi şekil- den şekle ve renkten renge soök- mak okadar kolaydır ki... Genç adam, başını yastığa koydu ve kurdu : V( Arkası var )