March 16, 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

March 16, 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çocuk Kesen Adam Bir sabah “ Afacan ,ın kapısı bizli bizli — vurüld Rüyasında kendi yaptığı bir tayyare ile aya çıkmıya — çalışan bizim küçük kahraman birdenbire uyandı: — Kimor. — Aç.. benim! Bu, Afacanın yegâne arkadaşı * Cingöz , dü. Yatağından fır- ladı. Dostunu ki etti. İki ahbap — görüşmiye — başladılar; Afacan sordu: — Hayır olal.. Böyle den niye geldin? Yoksa habermi var? — Budalal, Cabuk esvabını giyi Vakit geçmeden yola koyulalım. Sana bugün mükemmel bir kes- tane ziyafeti çekeceğim! — Nerede? — Onun orasını ben bilirim. Haydi, çabuk düş önümel.. Çingözle, Afacan o yaz, tanbuldan Bostancıya taşınmışlar- dı. Cingöze babası, Taşdelen su- yunun çıktığı ( Alemdağ ) mda geniş kestane ormanları olduğunu ve buraya gidenlerin bu meyva- dan bolbol yediklerini söylemişti. erken- bir Anne — Oğlum! Neye arka- daşınla dövüştün. Bak üstün, | !.mqın yırtılmış. Şimdi sana yeni |biresvap almıya mecbur olacağım! Afacanla oraya gidip | Sözü uzatımıyalım;> iki —çocuk on dakika sonra yola koyuldu- lar. Afacan, bütün — dünyayı gezmiş bir çocuk olduğundan Böyle kısa yollar ona vız gelirdi. İkisi de yürümekten yana mü- ikemmel birer sporcu olduklarından Âlemdağına dört saatte vardılar. Cingöz yolda fikrini Afacana açmıştı. Doğrusu bedava ziyafet kaçırılmaz bir fırsattı. Ormanın koya “ Alacan , bir köpeği vardır cak bir şey bulamayıp, esnemiye başlamışt in gayet yarai K | muhakkak yapardı. (Ta. | yunun aktığı yere doğru yürüdüler. nefti gölgelerle süslenmiş | Afacan görsen, annesi almıya mecbur Ya yeni ark adaşımı bir çocuk derinlikle! girdikleri zaman büyük ve olgun kestanelerle dol- muş ağaçları gördüler. Cingöz cebinden iki torba çıkardı. Mey- vaları doldurmiya başladılar. Bir saat sonra, hem karınları doy- muş, hem de birer torba kestane sahibi olmuştular. Tamam dönecekleri zaman, Afacan: — Hayır, dedi, biraz ötede Taşdelen suyu var. Gidip mutla- ka içmeliyiz! Cingöz itiraz etti; — Ülmezi. Sonra ” yolmkumu şaşınrız. Hem akşam olmıya az vakit kaldı. Evimize gidelim. Afacan inat ediyordu: — Yolumuzu şaşırmayız. Çün- ki: Ben gelirken ge miz yok- lara takıl çaşları attım. - Onlara bakarak yolumuzu buluruz! Afacan aklına birşey koydu mu en) su- Topraktan fışkıran su billür gibi berrak, buz gibi soğuktu. Biraz sonra başlarına gelecek felâ- keti bilmiyerek Kana kana içtiler. (Bu kork unç hikâyenin senu gelecek çarşamba günü) Ansızın gözüne bir çubuk İlişti. * Ne olursa olsun şunu önle doldurup içerim.. , dedi. “AFACAN, KİMDİR? Çocuklar!.. Bir akşam, sizin seve seve okuduğunuz — “Pazar Ola Hasan Beyin Oğlu,, sayfa- sım yazarken, kapı — vuruldu. Hergün matbaaya gelen kariler- den birisini zannedip, seslendik : — Giriniz! Kapı açıldı. Bir de ne göre- lim: Kısa boylu, kocaman başın- da kasket, cingöz | bir çocuk! Şapkasını çıkarıp selâm verdi. Fıldır filir dönen gözlerine baka- rak, sorduk: avcu — ceketi, | NE DİYOR? Şeytan gibi bakarım, Düz duvara çıkarım! Ben her şeyden çakarım: “ Afacan , konmuş adıml.: * İlşika. mide immanlak Dağlar, çöller, ormanlar: tun bir zamanlar Dünyayı adım adıml.. a Kim görse benden yılar, Cesur bir yüreğim var: Ben, bu yaşıma kadar, Hiçbir şeyden korkmadım! * Konuşmam kaba, saba, Ey çocuklar!,. Merhabal Sizleri, her Çarşamba, Güldürmektir maksadıml.. AFACAN Afacanın Bilmecesi Geçen gün “Afacan,, 1 ablası yanına çağırıp ona bir bilmece sormuş. Bizim cingöz bunu bir dakikada halletmiş. Şimdi “Afacan, bu bilmeceyi size soruyor: Bu cümleleri başka başka şekillerde okuyup halledi- niz, kura çekmiyecegiz, her kim keşfedip — (Son Posta: Afacan ) adresine gönderirse muhak bir hediye alacaktır. Müddeti 2 mart cumartesi gününe kadardır. Afacanım 30 mart nüshasın- da da isimlerinizi okuyacaksınız. İşte bilmece : Ben babamın kızıyım ! Babam benim oğlum oldu! Ben babamın annesiyim! A Çubuk — tüt peğin keyfi geldi. — Ne isliyorsunuz?. Çocuk yanımıza yaklaşıp vap verdi: Sizinle ce- ai Rgörüşmek istiyo- rumi.. Bize kim gelirse, derdini din- lemek âdetimizdir. Bir iskemle gösterdik. Büyük bir adam gibi azametle kurulup, söze başladı: — Efendim! Hergün gazete- nizde benden bahsediyorsunuz. Uzun zamandan beri, benim yaptığım işlere dair, resimli bi kâyeler yazdınız. Ben de gelip, kendimi size tanıtmak istedim : Ben, Pazarola Hasan Beyin oğ- luyum. İsmim “ Afacan ,, dır! Bu süzü işitir işitmez hepimiz yerimizden fırladık: — Vay! O akıllı, meşhur “Afacan,, sen misin? Diye iltifat ettik. Bunun üzerine “Afacan,, bize, l Fuhaf Sözleri Yalan Olur! Bir gün “Afacan,, ın evlerine gayet bir çirkin misafir gelm kendi elile pişirdiği ötürüp, ikramda bu- luandu. Misafir yanina, ça- “Afacan, kahveyi onu fınıp: İhtiyar — Ayıp değil mi; bu | yaşta yalan söylenir mi? Afacan — Peki, senin yaşına | geldiğim zaman yalan söyleriml.. — — e e Kuzu Ak - sakallı büyük — babası “ Afacan,, 1 dizlerine oturtmuş masal anlatıyordu: “Evel zaman içinde, gayet yaramaz — Siz sunuz ? gramer okuüyor. mü- Diye sordu. Afacan hemen cevap verdi: — Elbet! — Peki, söyle bakalım ( ben gezmiye gitmiştim ) dersem ne P olur! bir kuzu | varmiş.“Kuzunun annesi, hergün | ona : — Yavrum eğer sürüden ay- rılıp kaçarsan seni kurtlar kapar! Diye nasihat edermiş. Fakat yaramaz kuzu bu nasihatlere hiç kulak vermezmiş. Bir gün, çoban onları geniş kırlara çıkardığı zaman, kuzu usulca kaçıp, dağ- lara gitmiş, İşte tamam ©o zaman bir kurt kuzuyu kapıp, par- çalamış. Güzelce — karamı yarmüş |.. Afacan gözlerini açmış, dik- katle masalı dinliyordu. -Büyük babası: — İşte evlâdiım, dedi, eğer kuzu sürüden ayrılmamış olsaydı, onu kurt yemiyecekti ! Afacan bu sözleri duyar duy- maz bir kahkaha attı. Büyük babasına şu cevabı verdi: — O zaman da kuzuyu biz ansızın tütün — genzine Köpek birdenbire aksırdı. Çu- buk yere düşlü kırıldı. ne için matbaaya geldiğini anı maya başladı: — Siz benim İstanbulda yap- | tığım ufak tefek işleri yazıyorsu- nuz. Halbuki ben bütün dünyayı dolaşmış bir çocuğum. Biriktir- diğim paralarla, tek başıma gez- | mediğim yer kalmadı: Fırtınalı, korkunç — denizler aştım.. -Ara- bistan çöllerinde günlerce “susuz kaldım. Hindistan ormanlarında aslanlarla, kaplanlarla pençeleş- tim.. Afrikadaki yamyam vahşi- lerin eline düştüm, az daha beni kebap yapıp yiyeceklerdi! Velhasili, efendim, başımdan çok meraklı, çok korkulu şeyler eçti.. Bütün gördüklerimi bir eftere yazdım. Bunları — her- gün “Son Posta, ya koyun da, Bütün — çocuklar. - okuyup — şaşa- sonlar |.. “Pazar Ola Hasan — Beyin do- | Afacan atıldı; — Mazii nakli! Misafir bu — doğru memnun olmuştu. Bir sual sordu: — Aferinl.. Ya, lim) dersem, ne olur! Cingöz çocuk, misafirin pek çirkin olan yüzüne bakıp, bu cavaba daha (ben güze- | sefer de şu cevabı verdi: — Yalan olur! Hesap Dersi “Afacan,, bir akşam eve ge- lince : — Annel Ben bir mektebe gitmem! Dedi. Annesi sordu: — Neden, oğlum?... Afacan şöyle şikâyete başladı: — Geçen gün hocamız, he- sap dersinde, üç, altı daha do- kuz eder demişti. Bugün de daha bu dört, beş daha dokuz eder diyor. | Hangisine inanalım bilmem ki?... Bunu gören “ Afacan , bu hay- lâz köpeğin sırtina okkalı bir tekme indirdi. Oğlu,, cebinden koskocaman bir defter çıkarip bize verdi. Biz de her günkü onun resimli sayfasını “Afacan,, ismile çıkartıp, | başından geçen şeyleri, yazaca- ğimızi vadettik. şte, bugün “Afacanın devri- âlem seyahati,, ne başlıyoruz. İstanbuldan Hareket Benim ismim “Afacan,, dır ! İş Bankasının yaptığı kumba- a evvel keşfetmiş- çok sevdiğim için, babam bana bir teneke kutu dolusu almıştı. Bisküviler bitince bu teneke kutuyu, Yahudiye gö- türüp, her tarafını lehimlettim. Üstünden bir delik açtım. Âlâ bir kumbara oldu. Artık günde- liklerimi İleblebiye, kabakçekir- değine, şekere harcetmeyip, bu- rada para biriktirmiye başladım. (Üst tarah gelecek çarşamba günü)

Bu sayıdan diğer sayfalar: