17 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

17 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Temsil edenler: Halide - Şariye Galip Karı — Ne duruyorsun, Tur- han devam etsene; Koca Peki — karıcığım.. Amma bir saniye müsaade et., Sahifeyi kaçırdım.. Hah.. İşte (Okuyarak) Perihan beyaz podü- süet iskarpinli mini mini ayakla- rını bir çift güvercin konuyormuş gibi yavaşca kübik desenli yas- tığın üstüne koydu. Kanapenin üstünde doğruldu bütün vücudu Grperir gibiydi... Dudakları için için bir sinirlilikle kımıldadı.. Hiç sesi çıkmıyordu... Fakat nefes alış tarzından anlaşılmıştı ki kal- bi çarpıyordu. Gözleri şeffaf bir parlaklık içinde mutadından zi- ııde açılmıştı.. Yanakları nefis ir şafak kızıllığı içinde pembe mbe olmuştu... Narin parmak- rını sinirli sinirli ipek kıvircık saçları üstünde gezdirdi... Karı — Turban darılma am- ma.. Sen bu parçayı sade tasvire boğmuşsun. Koca — Tabii yavrum... Oku- cu romanımın kahramanını mu- yyelesinde vuzuhla görebilmeli- dir.. (Perihan çok kremıştı, aınma kendini güç tutuyordu..) demek çok adi, hatta burada müphem bir şey olurdu.. Romancı bir Yak'ayı bütün teferruatile tasvir ettiği gibi bir baleti ruhiyeyi de n an'anatile tahlil ve ifade edebilmelidir. Karı — Evet amma cicim... Sen Aanlamadın... Demindenberi dikkat ediyorum, göster baka, © sahifeyi..!. Hah, bak 22 ıaü: okudun.. Halâ Burhanla Periha- nın dargınlıklarının sebebine geç- medin.. Koca — E biraz sabret yav- rum.. Dur bakalım onu da anlı- yacağız.. Sen - çala — kalem Karı — sade Perihanmmn — tasvirile meş- Yok bilmem | — olmuşsun.. udakları kadife — vişne imiş.. Yanaklarında şefak renkleri var- mış,. Boyuna Perihanın güzelli- ğginden bahsetmişsin.. Vak'aya, muhavereye hiç yer ayırmamışsın. Koca — Çılgın... Yokşa Pe- rihanı kıskanıyormusun? Karı — Hımm.. Kıskanmak mi? Okadar çocuk değilim.. Fa- kat zannettiğin kadar da safdil değilim.. Koca — Anlamadım.. Karı — Vay roma-esı bey demek ki anlayamadınız. .) halde müsaade buyurun da ben size anlatayım... Evvelâ biliyorum ki sen romanlarının mevzuunu ha- yattan alırsın.. Öyle değil mi? Koca — Evet.. Ekseriya.. Karı — Hah... Bu okuduğun Kefaretin mevzuunu da olduğu ibi hayattan almış yazmışsın.. em bu sefer başkalarının haya- tından değil kendi hayatından. Koca — Ne...? delisin Leylâ... ' HABİ FISKOSLARI Karı — Sen de pek akıllısın? Sanki ben üç aydanberi bu ro- manı yazınak bahanesile neler yaplığını görmüyor. muyum? Ro- manının kahramanı Perihan Ha- mimefendinin kim olduğunu bil- miyor muyum zannediyorsun.. Koca — Allah aşkına Leylâ, yin& manasız kıskançlıklara baş- ma.. Karı — Hayır, başlamıyaca- gim., Bilâkis bitireceğim.. Bir kadının sabrı bu derece sulüsti- mal edilmez., Artık illallah,, Kaç senedir yazdığın her roman yaşa- nan bir maceranın batırası, ölen bir sevginin tarihi oluyor.. Senin- le evlendiğim dört senedenberi altı roman yazdın.. Altısında da beni aldattım.. Koca — Leylâ.. Rica ederim.. Karı — Ben sana rica ede- rim sus. Çok müuztaribim.. İzte- rabıma olsun hürmet et.. Şimdi- ve kadar sana ağzımı açıp bir şey söyledim mi? !fayır değil mi? Her defasında “Kocam san'at adamıdır, muharrirdir.. Çalışma- sma hürmet edeyim, heyecanına mani olmayım, diye kendi ken- dime teselli verirdim.. Her defa- sında yeni bir romana başlama- dan evvel günlerce, baftalarca eve uğramaz, seyahate çıkarsın.. Maceradan maceraya koşarsım.. Ne o.. Güya etüt yapıyor, mev- zu anıyormuşsun... Neme İâzım, hayatın yuvandan eşinden ayrı olduktan sonra... — Nihayet bu devre biter... Bir maceranın s0- nu gelir.. Evine dönersin.. Bura- da, benim yanımda — çalışmağa başlarsın.. Fakat hayatın yine benden ayrıdır.. Bu sefer de ro- manındaki — eşhasla — yaşamağa başlarsın.. Günlerce odana kapa- nır, kimselerle konuşmaz.. yeme- ğe bile inmezsin.. Yine burada senin civarında yapyalnız yaşa- rım.. Bu da hayat mı? Senelerce için için biriktirdiğim bütün ıstı- rapları bugün haykırmazsam ar- tık tahammül edemiyeceğim, ç- dıracağım yeter artık Turhan.. Ben senin —bu romanlarından artık nefret ediyorum.. Bizi biri- birimizden Aayıran bu hatıra yı- gınları içinde deli olacağım.. Ye- ter.. Yeter.. Yeter.. ( Ağlımağa başlar ) Koca — Leylâ. — Kendine gel.. Çocukluğu bırak.. Seni ta- mnıyamıyorm.. Karı — ( Ağlarken) — tabil tanımazsın.. Çünki artık tanınmı- yacak hale geldim.. Ben senin hayatında bir arkadaş değil, ya- zı makinesi, kopye makinesi Lı- bilinden işine yarıyan bir ale- tim.. Evde yalıız yemek saatle- rini, uyku saatlerini tanzim eden, müsveddelerini — temize çeken bir makineyim.. Bari hiç olmaz- sa benden — uzak, benden gizli yaşadığın hayatın bir aynası olan bu sahifeleri bana okuma... Bu suretle her defasında hayatının bütün teferruatına kadar vâkıf olmayım.. — Günahtır.. Yeter artık.. Koca — Amaa yarabbi se- nin bu isyanını duyan seni hiç tahsil görmemiş, — hayat nedir, san'at nedir bilmiyen iptidai bir. kadın sanır... Leylâcığım, yazık değil mi bu gözyaşlarına... Aman yarabhbi... Fle söyliyece- ğimi bilemiyorum.. Beynim alt- üst oldu.. Şaşırdım kaldım. nim gibi muhayyel eşhasa verebilen, onların her türlü duy- güularını, düşüncelerini ifade ede- bilen — bir adam — bu mânâsız gözyaşları — karşısında — ebkem kalıyor.. Hadi.. Hadi karıcığım.. Biraz ciddi olalım.. İtiraf et ki kendi — kendine karşı gülünç oluyorsun.. Biraz muhakeme et- sen anlarsın.. — Bir defa şurası muhakkak ki benim bütün eser- | lerimi ilham eden bir tek ka- din var.. O da sensin.. — Senin zengin şefkatin.. Senin eşsiz in- celiğindir.. ( Sevgi ) yi, — ( Göl- gen ) i (Dudakların sırrı ) m, ( Kefareti.. ) hepsini... — hepsini... senin ilhamınla, senin sayende yazdım.... Karı — Yalan.. —Bütün bu kelimeler — birer süslü yalan.. Bütün bu hislerin sesine verdi- ep yalan.. pKğcı — Namkör.. Karı — Namkör — sensin... Artık taştım — Türhan.. — Artık kendi kendimi aldatmağa lüzum görmiyeceğim.. — Herşeyi — söyli- yeceğim.. ( Kefaret ) buştan aşağı Fe- riha Hanımefendi ile geçirdiğin aşk — macerasının - bayağı — bir fotoğrafıdır. Koca — Şimdi de iftira mı? Feriha Hanım bizim aile dostu- muz,.. En samimi — ahçabımız.. Arasıra şuraya gelir.. Monoton hayatımızı değiştirir. Güler yü- zü ile evimizi şenlendirir.. De- mek şimdi onu parmağına do- ladın.. Tetssüf ederim. Karı — Evet aile dostumuz, en samimi ahpabımız.. İşte o aile dostları.. samimi lar.. Aileyi, ocıî' yıkan güler yüzlü canavarlardır. Altı aydır yuvamın — harimine — yılan ibi yavaşcacık — sokulan bu karı gözümün önünde öyle bir ko- medi oynuyormuş ki nihayet bu- | gün bir facia oldu... ( Kefaret )- ten bi okuduğun parçalar bana herşeyi anlattı. — Bütün şüpbelerim bugün bakikat oldu.. Ya., Demek ki böyle ( taklitler- le ) “ karıcığım bütün eserlerimi Eîn bü samimiyet ahengi... hep | | ken benim yap- | Yazan: |. Galip AYRILMA KARARI “ 5--- — &KEÇC— RADYOİGİN — sen ilham ettin.. Senin şefkatin senin muhabbetin.. , ha ?!.. Bir kadının bütün sevgisini, şefkati- ni ancak hayvanlığının doyması- na alet eden bir koca ile daha ziyade yaşıyamam... —Demek ki vücudun benim, rubun başkası- nın.... Öyle mi? istemiyorum... Benim için ya hep, ya hiç.. Koca — Feriha ile münase- betin olduğunu nereden çıkardın?. Karı — İspatmı istiyorsun.. Pekalâ.. İşte sana bir mek- tup parçası okuyum da herşeyi anla.. Geçen hafta Habibe Ha- nm mıdır, Habibe molla mıdır o sansar karı.. Feriha Hanıme- fendiden getirdiği mektubu aşa- ğıda taşlıkta pabuçlarım çıkarır- îen düşürmüş.. — Hani buraya geldiği zaman sen yazı yazıyor- dun (Ne haber Habibe Hanım ) dedin de,. (Bir haber yok efen- dim daha doğrusu mühim bir- şey söyliyeceklim amma unuttum, akıl başta değil ki )diye şaşkın şaşkın cevaplar verdi.. İşte onun mânâsını sonradan ben anladım.. O defolduktan — sonra hizmetçi kız mektubu bana verdi.. (Mektubu göğsünden çıkarıp | okuyarak ) Canım Turhan.. “ İşi- tiyor musunm işitiyor musun aile dostumuz — sana canım Turhan diye hitap ediyor. ( Okuyarak ).. “Kefaret zannederim ki bir şaheser olacak.. Mâdem ki mevzuunu bizim geçen yaz beraberce yaşadığı- mız tatlı rüyadan — almışsın... | Fakat cici san'atkâr dikkat et.. Ferihaya can verir- eşkâlimi — tasvirde mübalâga etme.. Sonra herşey meydana çıkar.. — Kendim için değil... Senin için korkarım.. Çünki kıymetli hizmetçiniz Ley- lâ Hanımdan yemediğin papara kalmaz.. , ( Bağırarak ) anladın mı şimdi cici san'atkâr.. — İşte kefaretin sırrı da meydana çık- tı.. Her salon kokotu gibi biz ev kadınlarına hizmetçi diyen bu karıdan işlediği cinayetin kefa- retini nasıl istiyeceğim görecek- sin.. Hem yakında.. Merak elme, Pek yakında.. ( Kapı zili.. ) Koca — Kapı çalınıyor.. Leylâ — Evet.. ( Kapı zili ) Koca — Şetarete söylemeli.. Kim gelirse gelsin.. — Yokum.. ( Kapı vurulur ) giriniz.. Hizmetçi — Efendim Habibe molla gelmiş... Buyursun mu ? Koca — Hayır.. Hayır.. Karı — Evet.. Evet.. buyursun.. Gelsin bakalım.. Bel- ki Feriha Hanımdan bir muhab- betname daha getirmiştir canım.. Koca — Leylâcığım.. Mah- Kefaretteki - Şaziye voldum.. Beni affet.. ( Ağlar ) Karı — Hayır. — Mahvolan sen değil. Benim.. —Benim bü- tün saadetim, bütün hayatım.. Habibe Hanım — Boncur çocuklar.. (Süküt ) boncur di- yorum ayol... A.. O ne 0.: Her biriniz bir köşeye — çekilmiş.. Uyuyor musunuz kuzum.. Leylâ Hanım kızım.. Ne 07. Kocanın nesi var?. Yazı masasının üstüne kapanmış başını ellerinin — arasına almış., Somurtmuş oturuyor.. Yoksam? Aranızdan kara kedi mi geçti? ( Süküt ) size söylüyorum — ayol.. Leylâ Hanım kızım.. Senin göz- lerin kapkırmızı.. A.. -Ağlamışsı- niz. A.. Ayol — çocuklar. - Bu ölümlü dünyada paylaşamadığır nız nedir?. Ne oluyorsunuz?, Neniz var?. Söylesenizel!... Karı — Turhan... Belki Ha- bibe Hanımın sana söyliyecek- leri vardır.. Ben çekileyim de birez görüşün olmaz mı? Koca — Hayır... Gitme... Leylâ.. Gitme.. — Senin yanında konuşalım da herşey meydana çıksın.. Yanlışlık anlaşılsın. — Hayır.. Hayır.. Ev- velâ ikiniz başbaşa verin de yanlışlığı halledin daha iyi olur.. Habibe — Kızım.. Nen var.. Bu nedir ayol.. Bu nasıl misafir ağırlama.. Karı — Biraz — sonra.. Biraz sonra gelir.. Sizi lâyık olduğ nuz gibi ağırlarım Habibe nim,. gl(ıpıyı vurarak çıkar ) Habibe «— “Ayol: — Turhaz Bey.. Söylesenize.. Meraktan çatlk yacağım, sizin aranızda birşeyler Koca — ( Kısık ses ) bura- gel Habibe — ( Kısık ses) — ne var Turhan Bey.. Koca — Sen ne yaptın be- ceriksiz kadın.. Beni mahvettin.. Geçen hafta Feriha Hanımdan getirdiğin — mektup nerede ? Hani ? Habibe — Hımm... Sana doğrusunu — söyleyim mi Turhan Bey, ben o mektubu buraya ge- lirken galiba sokakta bir yerde kaybetmişim.. — Buraya ge!diğim zaman — ötemi berimi aradım.. bulamayınca sire de birşey söy- lemedim.. Ay.. Ne olmuş? Am- latsan za.. ya çıktı.. Gördün mü yaptığın işi.. Habibe ü... Hay

Bu sayıdan diğer sayfalar: