8 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

8 Nisan 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— İttihad ve Terakkide on sexze On üçüncü kısım No. 21 MÜTAREKE GÜNLERİNDE İTTİKAD VE TERAKKİ Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen — Teceddüt fırkasının programını tatbik edecek kuvvetimiz yoktu Bu hatırayı kaydedişimin sebebi şu: | onun camia kuvveti, hareket birliği de,|mişti ki bu sür'at herkesi sersem et - : «Teceddüd» kelimesinin siyasi|o günkü şartlarla ancak, bu şekilde te- miş gibiydi. Milli unsur bu hayret ve bir fikir ve bir programın ifadesi ola'|min edilebilirdi. Biz, bunun yerine, | sersemlikten yeni uyanıyor, gayri mil- 'fl zihinlerde doğduğu günün erte -|demokratik bir sevk ve idare makinesi ||i unsur, düşman uşakları ve halk titde doktorun cebinden Mustafa Ke- |getirmek istedik ve gerek programın, |düşmanları da, henüz korku ve te - Mal Paşanın bir fotoğrafını çıkararak | gerek dahili nizamnamenin buna aid|reddüd içinde bulunüyorlardı.; Bir ta* ha onun meziyetlerini sayıp dökme: |maddelerini bu ruhu kuvvetlendirecek |yaflarında saray, öbür taraflarında İn- Üe başlaması, alelâde bir tesadüf değil-?şekilde takviye etmeğe çalıştık. giliz donanması bulunduğunu pekâlâ i. Tarihin, kör zannedilen yürüyü -| Bundan sonra, meşrutiyetin bir|bildikleri halde, İttihat ve Terakkiden içinde, sebeb ve hâdise alâkaları -|türlü yerleşmiyen - temellerini mem -|de yılmış oldukları için, bir türlü ce -| Bin birbirlerile sıkı bağlılığını göste -|leket içine daha sağlam oturtmak üze- | şaretle baş kaldırıp harekete geçemi - ten yeni bir delildir. Yaşamak şuuri -İre programa bir takım ahkâm koyduk. | yorlardı. Bekledikleri şeyler vardı. — | hareket eden münevver bir Tüörk, |İntihabların bir dereceli olarak yapıl-| — İstedikleri ve diledikleri - şeyler de Ürklüğün yenileşmesi inkı-|ması, parlâmento hukukunun takvi -| şunlardı; vücuda getirmesi fikrile meşgul|yesi ve akalliyetlere karşı daha libe - Olduğu sırada, bu inki İral bir siyaset tutulması gibi noktalar- M adamı pek güzel da, uzun görüşlü bir siyasetin plânı de- KILIKSIZ KEMANCI Yazan: Salâhattin Enis ve bir Mütarekenin imzalanması İstanbulun işgali İzzet paşa hükümetinin düşürülme- En büyük fâcia ve matemlerin çev-| itile kakıla yürüdü. Nihayet Beyoğluna 'Otoğrafını cebinde gezdiriyordu! Dok ru giden bir program vücuda geldi. Programı tetbik etmek için kuüvvetimiz yoktu. Börüyor muydu? Bilmiyorum. Fotoğ -| Tafını cebinde gezdirdiği insanın, kısa fir müddet sonra memleket hayatın - oynıyacağı rolü doktorun, daha © zaman bildiğini söylemek, fazla bir tahmin olabilir. Fakat, onu hi İtatbik edebilmek ise büyük bir hü Muhakkaktı, İçtimal ve siyasi hâdise- lerde ise hissetmek, bilmekten daha üvvetlidir. Bizim kafalarımızda o sırada mev - €ud olan bütün teceddüd fikirlerini ve Program olarak bizce geniş bir teced- düdün bütün hududlarını aşarak Tür- kiyeyi, pek kısa bir zaman içinde, büs-| Hakkı paşa devrinde İttihat ve Terak” tün yeni bir âleme çıkaran Büyük ki, ne bizzat kendisi muhalefete geç- Teceddüdcü, mütareke günlerinde,İmiş;'ne de kendi içinden böyle bir Yegâne kurtuluş ümidi olarak, zihin -| zümrenin çıkmasına ve yarınki muh- da gelebilmişti. Enver paşd - günlük hâdiselerin ilham ve telkin- | gi tor, bunu, o zaman bu kadar vüzuh ile |leri içinde Avrupa radikalizmine doğ- İnerdi. Memleket, bu tarzda bir siyasi | rejime hazırlanmış değildi. Böyle bir rejim içinde kendi rolünü tabii bir su- retle oynamıya ne kütle hazırlanmaş, |hakkında artık bir karar vermek mü- ne de kütleyi peşine takarak sürükle - yip gölürecek siyasi bir zümre vücu- İsmail İttihat ve Terakki başlarının ortadan kaldırılması. Kongrenin açılması, İttihat ve Te- rakkinin mağlübiyeti kabul ederek ric'ata karar verdiğini — gösteren ilk Ancak, bu programı yapmak kolay, (alâmet idi, İkinci alâmeti de, Taninin -|kapanması teşkil ediyordu. Kongre açıldığının ilk günü mü, yoksa ikinci günü müydü, iyi bilmiyo- rum. Mithat Şükrüye Tanin meselesi nasip olacağını söyledim. Memlekete döndüğüm — gündenberi, Tanine her gün bir lâhza uğramış, fakat, bir satır yazı bile yazmamıştım. İbrahim Necmi - Ben tasrih etmedim, amma, okuyu- cularım, elbet, bunun İbruhi_m Necmi İrelediği bir hâle ve hâile içinde yaşı - İyordu, gerçe müreffehti, hal ve vakti yerinde idi; rühu ölmüş bir adam ol - duğuna göre bundan ne çıkacaktı? Hele karısının ölümünden sonra hayat, enun için bomboş kalmıştı. ğ Onun içindir ki Necmi, oturmuk için Bostancı ile Maltepe arasında sahile ya- kın ve fakat her iki-istasyona uzak bir noktadaki şu küçücük köşkü intihap etmişti. Kesif çam ve yemiş ağaçlarının arasına gömülü olan köşkün uzaktan ancak çatısı hayal meyal görünebili - yordu. Geniş dalların kümelendiği bu bahçenin loşluğu, insana adetâ bir mâ- bette bulunduğu hissini veriyordu. O kadar loş bir behçe ki günün en aydın- lık saatlerinde bile arada akşam saatle- İrinin alaca karanlığı hissolunur. Koca köşkün sekenesini, sadece ken- 'Tünelle çıkmaktan vazgeçerek bir oto- mobile atladı, — Doğru Taksimel... dedi. Gazetelerde son zamanlarda Beyoğ- lunda muhtelif birahanelerde İstanbu- lun en yüksek musiki üstatları tarafın- dan konserler verildiğini okumuş, on- ları dinlemek merakına kapılmıştı, Birahanenin kapısından içeri çekin- gen adımlarla girerek lâletta bir ma- saya oturdu. Fasıl başlamıştı. Kendi servisinde çalışan garson, pejmürde olan bu yeni müşteri! mel bir nazarla seyrederek dırış etmedi, Fakat onun işare yanına sokuldu. Necmi, çok yavaş sesle, adetâ kaba- hatini söyleyen acemi bir çocuk te - reddüdile içeceği içkiyi ısmarladı. Ge- len şişenin muhteviyatını bardağa bo- -| şaltarak bir hamlede içti. İkinci şişeyi Dih lduğ l lardır - Oldisi, erkek hizmetçisi, aşçısı ve bahı rde bu suretle canlanıyordu, temlel vazifelerini yapmıya hazırlan -! ÜB SAD FDD O zaman bizce tasavvur edilen «te- beni sürükleyip götürüyordu. Hem masına imkân vermişti. İttihat ve Te-| vanıydı. Köşkün belli başlı farikası sessizlik ve sükün idi. O derecede ki| ısmarlarken garson onu ikazen: — Fakat dedi.. burada içki çok paha- teddüd» programına gelince, — bizler, |rakki; kendi tarihinin en bü sürüklüyor, hem de bana, kendisi de hdır. bir kaç fikir arkadaşı, bunu, kangre -|sı olarak, Enver paşanın peşine takık 2in müzakereleri arasında, hem kabil| mış ve kendi mukadderatını onun mu- Olduğu kadar geniş tutmıya çalışıyor, |kadderatına sımsıkı bağlamıştı. Giriş- hem de bundan bir şey ümid etmiyor- tiği yeni büyük oyuna bütün sermaye- duk, Yukarda söylediğim gibi, henüz'sini koymuş, geriye iki kuruşluk bir Müşterek bir çalışma tecrübesi yap -'ihtiyat bile ayırmamıştı, Mamış ve bir kısmı, birbirlerini, an -|devri yıkılırken onun da bütün kuv * tak resmi siyaset münasebetleri ara -| veti çöküyor ve meydan İttihat ve Te Sinda tanımış insanların, ©o günlerin (İrakkinin yapmak istediği şeylerin e - fevkalâde şartları içinde siyasi bir ha- saslarına muhalif olanların ellerine ka- teket, yapabilmelerine ne imkân var-|lıyordu. dı, ne de, bu imkânı arayıp bulmak| — Bütün bu sebeblerden dolayı, Te « için lâzım gelen zaman, onlara verile-|ceddüd fırkasının, İttihat ve Terakki- tekti. Bunu çok iyi bilmekle beruber,İnin yerine geçebilmesi için çalışıldığı Enver paşa yı şikâyet edip duruyordu. Bunun it karar vermek zamanı artık gelmiş! (Arkası var) u günkü Program | $ Nisan 937 : Perşembe İSTANBUL Ökle neşriyatı: vağis, 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı, yazacak bir şey bulamadığından dola- .|Bu yaşa geldiği halde açlık ve sıkıntı GreresarLerasesancene S YASEEENArErSer ee beneEaEEnEErREReeE. RADYO 0: Plâkla Türk musikisi, 12.50: Ha - © dakikada yapacak başka bir sey gö- günlerde, bu işi hem yapıyor, hem de| Akşam neşriyatı: ne hizmetçi, ne aşçı, ne bahçıyan bir- birlerile hızlı konuşamıyorlardı; sesler konuşmaktan fazla fısıltı halinde idi, nedir çekmiyen Necmi, çocukluğundan beri bütün ömrünü musikiye bağlamış- t. Her çeşit musiki aletlerini bilmekle beraber bilhassa keman, elinde her de-| fasında bir mucize halini alırdı. Karı- smın ölümünü müteakip bütün merak ve aşkını kemana verdi; yalnız onunla | iH konuştu, yalniız onunla söyleşti, ve ömrünü kesif ağaç dallarının Joşlandır- dığı ve insana bir mabette bulunulu - yormuş hissi verdiği ünde geçirdi. Bir çok besteler yaptı; fakat bunları O zaman Neecminin kaşları çatıldı: — İçeceğim içkinin hesabını sen de- ğil, ben ö Üçüncü şişeden sonra Necminin keyfi masada olturan kadın, karısı ziyordu; tıpkı bir elmanın yarısı gi © vakit Necmi, bu müşahedenin ver ği teessür içinde şakaklarının zonkla- dığını duydu. İçinde bir şeyler yapmak inı hissetti. Cebinden çıkardığı glgara paketinin kabını kopardı. Ârka- sına bir kaç satır Ve onu saz hey- etinde keman çalan san'atkâra gönder- di. On dakika için £ an - çalmasına müsaade istiyordu, usu! v n Öt aĞi adiklik, |gayir olmakla beraber müra: samimiyet ve onun vaz ve hali san'at- kârın rikkatini mucip olarak müvala- kat etti. Necmi yerinden kalktı. Karışık san- daiyeler içinden geçerek saz heyetinin yere geldi. Keman çalan münhasıran kendisi için, kendi içinin sızılarını musiki şekline sokarak gene kendisi dinlemek için yaptı. Şöhret düş künü olması şöyle dursun bizzat şöh- retten nefret ediyordu. Tanınmak!.. Bu neye ve niçin?.. Son senelerde kendisini pek kapıp koyuvermiş, içki iptilâsını arttırmıştı. nn ölümünden sonra hay 18,80: Plâkla dans musikisi, 19,80: Av ha- tıraları: Bait Salâhaddin Cihan oğlu tara « fından, 20: Badi ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarltıları, 20.30: Ömer Rıza tarafından arabça söylev, 2048: Safiye ve arkadaşları tarafından Türk muşikisi ve halk şarkıları: Saât ayarı, 21,15: Orkestra, 22,15: Ajans ve borsâ haberleri, 2230; Plâkla sololar; opera ve öperet parçaları. BUKREŞ 16; Orkestra. 17,40: Müsahabe. 18.10: Ba- dön orkostrası. 19,15: Senfoni konser. 21,15: Plâk neşriyafı. 2145: Haberler. Nasreddin Hocanın kar helvasında ol- duğu gibi, beğenmiyorduk. Teker, te- ker, her birimiz, böyle mühim zaman- larda baş rol öymyabilecek insanlar - dan değildik. Hepimiz bir araya geldi- ğimiz zaman da, henüz birbirlerine sür tünmemiş, aralarında açıklık ve boş - İlok bulunan — insanlardık. - Bizim hiç bir şey yapmamıza imkân yoktu. BUDAPEŞTE Aramızda kuvvetli şahıslar yoktu n 17,30; Plâk neşriyatı. 184A5; Salon orkes- Her teşekkülde olduğu gibi siyaset- | şrası, 18,465; Salon oörkestrası. 20; Tiyatro. te de, program ve nizamname, cansız | 21.20; Haberler. i;î. bl:'ıımum havalar. 28; şeylerdir. Bunlara can vermek ancak | #*keri bando, 24 eç PRAG ııuhııluın ellerindedir. Ekseriyetle, bu Temediğimiz için çalışmakta devam et- tik Teceddüt Fırkasının programı Maalesef, Teceddüd. fırkası namını alan İttihat ve Terakkinin o sırada Ptogramında yapmış olduğumuz tadi- t bugün elde bulunmuyor. Hafıza -! tdan söyliyebileceklerim de şunlardan rettir: İttihat ve Terakki, son programının Maddelerine rağmen, siyast bir feo - dallik şeklinde idare ediliyordu. Zaten Si alâka uyandırmıştı. müşterilerin gözleri, şimdi bu p ihtimam göstermeği abes buluyor, ğ ğ Filhakika işlerine bakan bir arkadaşı, ge hali aüstülle YA Gerari he ğ zi gülüşmeler duyduysa da duy ; başları emlâkinin aylıklarını a- amı her a baylem emliklin aylikları » ga gelak. Makmdl, - kemaninı gülen son günlerde o, bunları s:ıvinağa bileışum için değil, anlıyan insan için çal- H eei Ülme maktı. Dra d e koyayor — CD Yay kirişler üzerinde bir kaç kereler di € dolaştı. Sonra peşrevden sı 'e ge- Bili z nasıl oldu; ilk defa o ak- çerken nağmeler kemal haddini buldu. eli SAA öniz İK ati İ GÜL A 10.25; Müzik salon kuartet, şahıslar da, siyasi tesir kudretleri en | kestrası. 2015; Brnodan na' İziyade yükselmiş bulunan bir takım **" VİYANA 80,10; Salon or ı 22 15; Sonat- Nöbetçi Eczaneler şam ruhunda bir sıkıntı duydu. Köşkü- Bu gece nöbetçi olan eezahaneler şun- dardır: K İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: — (Ziya Nuri), Beyamtta: (Belkis), Fenerde: (Emllyadi), Şehremi- hinde: (Hamdi), Karagümrükte: (Suat), Sumatyada: (Rıdvan), Şehzadebaşında: || lışıp vakit kazanmak imkânı bulundu- :şı&_ımî "ı'“ Beşir), Iınlr[ı:n:ı—ı İğu bir sırada, biz det bir iş görebilir - . . İ" ipümeda: (l | Fakat, Osmanlı İmparatorluğunun wı)ı'ılfım. (mü, Balorköyün. ıbülün muhddeı!ılı hh!l mevıîu ol' :duğu bif sırada b'îz._ sadece bir hiçten Mi l dümü, Tekümdi: geet |i C 'e bir tey değildikl Kurtuluşta: (Necdet), Yenişehirde: (Pa- »« Bu sıralarda, henüz mütareke Tunakyan), Bostanbaşında: (İllmat), Be- | aktedilmemiş, henüz kongre yeni açıl- #itaşta: (AN Rıza). , İmış, İttihat ve Terakki merkezi umu - (İskelebağı), — Sarıyerde: lıniıi ric'at kararını yeni vermiş, mem- D (ww-— (Şinasi), Heybe- | leket efkârı hayret ve tereddüd içinde e - a idi. Mağlübiyet, o kadar sür'atli gel - müsbet kuvvetimiz olamazdı. eihetindekiler: caddesinde: (Kanzuk), Galata- ve Üsküdarda: İinsanlar içinden çıkarlar. Bizim ara -| mızda eksik olan bu idi. Ve bunun i- ler. 19,10; Muhtelif h çin derhal işe yarıyabilecek niç bir. F*0i Haberler. 22,30: Dans musikisi. 17.90; Şarkılar. 17 lar, 2010; Tiyatro. VARSOVA Belki' Y17,18; Bonatlar. 10,25; Plâk neşriyatı. 19; C E | daha sakin bir zamanda, elimizde, ça- , Tiyatro. 19,45; Mubtelif havalar. 20.15; Ftâr- monlik konsor. 22,40; Dans Kavaları. Yarınki Program $ Nisatı 987: Perşembe İSTANRUL Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk Mutlkisi. 12,50: Hova- dis, 1305 Muhtelif Plâk nesriyotı. Akşam neşriyatı: 18.40; Plâkla dans mu: müsababeleri. Bşref Şetik giki heyeti. 20,80; Ömer R rapça söyler. 20,45 darı tarafından Türk mmu laxı, Sazt âyarı 21,15; Osker | ve borsa — hal 22,30; PU İpera ve öpezet parçalırı Şarkılar. 19; Haber- nün havası, kendisine kâfi gelmemeğe başladı. Uzun aylardanberi giymed elbisesini ilk defa o akşam sırtına geçir- di. Uşağı evin antresinde efendisini toz Ve ölüsüz olan bu elbise ile gö - rünce hemen fırçalamak için davran - dıysa da müsaade etmedi. Yavaş bir te- bessümle: — Gene tozlanacak değil mi?.. dedi. Aynaya bakmak lüzumunu duymadı- ği için traşının uzamış olduğunun far- kında değildi, Bastonuna dayanarak Köprüye çık emekleyen bir |çocuk gibi adetâ Eesini — şaşırdı. den — kulak uğulduyordu. den Tünele gidene kadar taşra- n gelmiş bir köylü çocuğu gibi Bir an geldi ki koca salona, yalnız Nec- minin kemanile orada bulunanların hınçkırıkları hâkim oldu. Parmakları çılgın gibi teller üzerinde işliyor ve göz- lerinden katre katre yaş bilâfasıla ya- naklarından dökülüyordu. Onun nağ- melerinde Davut peygamberin lâhuti sesinden haberler vardı. Konserin tava- nı kurulduğu gündenberi ilk defa bu- kadar yüksek ve mü nâğmelere |mihrak oluyordu. Faslın san'atkâr ke- anisi, İstanbulun en tanınmış si! larından olduğu halde bizzat onun hay- İreti son derecesini bulmuştu.Konsere bir bulut gibi sessiz ve sedasız giren ve fakat kemanını eline al kasırgalar yaralan bu adam kimdi, ne- veden çıkmışlı? (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: