8 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

8 Mayıs 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

--- .ryenr SUN POSTA * Son Posta » man tefrikası * 16 , bu hançeri he- iye ederim, Siz de, bütün İspanyol dil - berlerinin aşkına na il olursunuz. — Çok teşekkür ederim, Madmazel... Fakat ben İspanya - ya, İspanyol dilber- 1 siyah ve par lak gözlerinin hatırı dçin geçmiyeceğim. Amma, genç - © sıniz. - Ne çıkar?.. Oi şi, — memnuniyetk başka gençlere ter kedebilirim, — Şu halde size, söylemiyorsunuz?.. — Cesaret edemiyorum, Madmazel. — İstediğiniz şey, ©o kadar mühim mi?.. — Belki.. belki, değil.. hiç şüphes'z... in olunuz ki, çok merak ettim. l rim, söyleyiniz. — Hayır Madmazel. şimdi kalsın. zamanında söylerim. — Oo; mümkün değil... O zamana kadar sabredemem. Bunu mutlaka şirm- diden öğrenmek isterim... Hadi; söy - leyiniz. — Bir şartla, artınız?.. im şeyi, bir küstahlık te- lâkki etmiyeceğinize söz veriniz. — Söz veriyorum. 'Tarif, durduğu yerde hafifce sallan- Gözleri, durgun denizin üzerinde, las Okyanusıma doğru süzülüp gi - üzerinde dolaş Florindanın işitebile — Madmazel!. Eğer İspanya toprak- larına en evvel ben ayak basmıya mü- vaffak olursam.. sizden yalnız ü kâfat isterim... O da, parmakları: Ucuna, bir an dudaklarımı dokundur - mMmak. Florindanın bütün vücudü sarsıldı. Gözleri, bir an Tarif'in yandan görü - nen çehresine muallâk kaldı gürbüz ve dimdik vücudu üzerinde ba şı, hafifce ileri doğru uzanmıştı. O - hun, mehtabın altın nurlarile yaldızla- nan koyu tunç rengi çehresinde derin bir masumiyet vardı. Florinda, gözlerini ağır ağır semaya kaldırdı. Bülün vakar ve haşmetile pa: 1 ayın yüzüne baktı. Ay, sanki gü- lümsiyen bir kâhin siması halini a! - mıişti. Ve sanki, onun ruhuna: — Bak!.. Bütün İspanyanın mukad - deratına hâkim olan Vizigot kralının iğ- renç küslahlığı ile; damarlar: ya kanı dolaşan şu çöl delikanlı inasum tavrını kıyas et. Diye fısıldaraşıltı... Filorindanın eli, titveye titreye Tarifin eli üzerine kay - mışti. Avucu, balkonun merinerine da- yanmış olan bu ilik tünç el, sanki ora- apışmış gibi, bir an bile kıpırdama- 1 Florinda, tekrar başını Tarif'e çevirmişti. Heyecandan titriyen, ve Lit- rerken hafifleşen biy sesle: — Tarifl.. İstediğin mükâfatı sana peşinen veriyorum. Demişti..: Fakat o asil çöl delikanlı- sı, kısılan dişlerinin arasından ıslık gi- bi çıkan bir sesle: — Teşekkür ederim, florinda!, Lâ - kin; tamamile hak etmeden, 9 mükâ - fatınızı alamam. Diye cevab vermişti. * (TARİF) in MÜKÂFATI Aradan, yirmi gün kadar geçmişti. Zifiri karanlık bir gece idi. Septe li- manının müntehasındaki kayalıklar a- rasında, sessiz sedasız bir kaynaşma de. ordu.. Üç büyük kayı rini müteâkıb denize süzülüyordu. Kürekcilerin kuvvetli pazuları müte- Endülüs Sövalyesi SAKA Abdurrahman Tır.(!n.l Yayı Terif birdenbire İspanyol toprağına ayak atmış “Arkadaşlar! Şahit olun en evvel ben ayak bastım,, demiş ve Florinda'nın vadettiği mükâfatı haketmişti  R madiyen işliyor; kayıklar, İspanya sahi. 'ne doğru sür'atle ilerliyordu. Ortalık ağarmadan, bu üç kayık sa- hile yanaşmıştı... İlk kayığın ucu, sa- hilin kumsalına sürünür sürünmez, ka. yığın başında duran (Tarif), birdenbi- re karaya atlamış: — Arkadaşlar!.. Şahid olun. İspanya toprağına, en evvel ben ayak bastım, Diye bağırmıştı. Kâyıklar, gene sessizce karaya bo - şalmıştı. Üç yüz' silâhlı Berberi karaya sıçramış... yalçın kayaların dibindeki kumsalda, saf bağlamıştı. Şu anda, koca İspanyaya karşı mey- dan okuyan bu uçyüz (1) kişilik Ber- beri kuvvetinin kumandanı; (Tarif) idi. Bu cesur ve pervasız kumandan derhal işe girişmişti. Her şeyden evvel, on beş kişilik bir müfreze göndermiş; yerlilerden bir kaç kişi yakalatarak gelirtmişti. Yakalanan bu adamlar, Berberiler tarafından yahut edilerek alıp götürüleceklerini kendilerinin öldürüleceklerini esir an geçirdikten sonra, derhal koyuvermişti. Hiç şüphesiz ki, bu kadar küçük bir kuvvet, koca bir İspanyayı istilâ ede - -|mezdi. Ve Tarifin şimdi buraya gelişi |de bu iş için 'değildi. Fakat onun bu tehlikeli vazifeyi alması, daha mühim bir maksada istinat etmekte id. Tarif, ;bu Maksadı gizlemek için; o yakalanan spanyollara kendilerinin Berberi kor- Sanı olduklarını söylemiş; bu — surelle yakın bir istikbaldeki i: fikirlerini gizlemiş.. ondan sonra da sahilde mü- kemmel bir keşif yaparak, bir müddet sonra gelecek olan Berberi ordsunun |karaya çıkacağı yerleri mükemmelen |tesbit etmişti. Bu zeki çöl kahramanı, işi bunu da bırakmamıştı. Maiyetindeki &. lerden küçük bir müfrezi muhafazasına memur ettikten sonra; |Mmütebaki küvvetle, o civarda bulunan bir kasabanın üzerine şiddelli bir bas- kın yapmıştı. Bu baskında, halkın malına ve cam- na kat'iyen ilişilmemişti. Sadece krahn Memurları esir, ve hükümete ai$ mallar yağma edilmişti. Bu iş de hitirildikten sonra, gemilere binilmiş; genc Sebte sahillerine geçilmişti. * Tarifin bu büyük muv; avdet edişi; Kont Cülyanos ile Mütte- fiklerini son derecede memnun etmiş- ti. .O gece; Tarifin şerefine, Kont Cül- yanos tarafından gene mMühteşem — bir ziyafet verilmişti. Madmazel Florinda, çılgın bir sevi içinde idi. Yemekten sonra, gene bal - kona çıktıkları zaman Tarifin ellerine sarılarak: ffakiyetle — Bilsen, ne mes'udum; Tarif... Se- nin bu muyaffakiyetin, istikbal için bana bir çok ümitler ve hülyalar verdi. Sana olan borcumu, memnuniyetle ö « demeye hazırım... Al. öp... Demiş.. yarısına kadar altın örme eldivenli elini Tarife vermişti. (Arkasnı var) (©) Bazı tarihler (500) diyorlar, |kulübe görünüyordu. “ Son Posta , nın büyük deniz romanı : 27 Papanın Büyük ve eski bir tarih devrinin en mühim harpleri« ne sahne olan bu li- man insana, — çölde terkedilmiş bir ço- cuk hissini veriyor - du. Bu sahillerdeki bunca mamur bel « deler arasında bu güzel limanın met - Tük ve gayri meş - kün bir halde bıra - kılmasına şaşmamak —& kabil miydi? : Venedik hükü . meti acaba buraya neden el atmıyor « du? Ş Ş Kimden korku * yorlardı? Ya İspanyollar., Cezayir sahille « rinde Halkulyad ka. lesine kadar el uza- tan bu müstev burasını neden ih - Mal etmişlerdi? Gerçi Amirel Alvaronun buraya fır- tınadan kaçarak sık sık uğradığı ma - lümdu. Zaten bu liman ancak ara sıra Alvaronun ve onun gemicilerinin yü- zünü görebiliyordu. Salih Reis, Barbarosa: — Sakın burası da (ıssız ada) gibi u- ğursuz bir yer olmasın? Demişti. Halbuki bu kadar şirin bir körfezin insanı kendine çeken cazibe - leri karşısında, uğursuzluk mefhumu hiç bir denizcinin kafasında yer tuta - mazdı. Barbaros karaya ayak basar basmaz, iki Venedikli balıkcı ile karşılaşmıştı. Bu adamlar ilk insanlar gibi yarı çıp- lak bir halde yaşıyorlardı.. kıyafet . leri, bakışları, çekingenlikleri o kadar iptidai, o derece vahşi idi ki., Barbaros bu adamların yanına doğru yürüyordu. Sahilden biraz geride, Kartacalılar - dan kalma iki harabenin arasında bir Bu kulübede de bir hareket sezen ge- miciler; — Burası zanneti yer değil.. Diyerek, bir kısmı da kulübeye doğru yürüyordu. Bu iki yarı çıplak Venedikliyi çağıran Türk korsanları: Herifler bizden kaçıyorlar. Onları ada tavşanı gibi yakalayıp sahile geti- relim. Dediler.. koştular.. yakaladılar, kol- larından çekerek sahile getirdiler. Venediklilerden biri yere yatarak ya ğa başladı: — Bizi öldürecek misiniz? Eğer öl- dürecekseniz, sizden bir dileğimiz var.. Şu kulübedeki kadına olsun dokunma- yın! Çünkü onun hiç bir suçu yoktur. »Yıllardanberi burada gözyaşı dökerek ağlıyor. Ona merhamet ediniz!... imiz kadar boş bir Barbaros bu sözleri dinlerken hay- retten hayrete düşüyordu. Dayanama. dı., sordu: — Siz buraya nereden geldiniz? — Venedikten.. — Ne zamandanberi buradasınız? — Beş yıldan beri... - Ne işiniz var burada? Yenedikli çıplaklar içlerini çekerek sözlerine devam ettiler: — Biz burada ölüme mahküm olarak yaşıyoruz. Fakat, şürada oturan cağız papanın gazabına — uğramışı Bir günahı yoklur. Ve hâlâ da günah . sızdır.. eğer kötü bir kadın olsaydı, beş yıl içinde burada bizi de baştan çıka - rabilirdi. — Kimdir bu kadın?.. — Papanın gözdesi.. Barbaros güldü: — Papa, kadınlardan uzak yaşayan bir adamdır. Onun gözdesi olur mu hiç?.. - Bu, bir sırdır.. size fazla bir şey söyleyemeyiz. Belki kendisinden öğre- nirsiniz bu sırrtıt., Barbaros: — Haydi, yürü bakalım, dedi, bu kadını göster bize.! Ve adamların cesaretini kırmamak için ilâve etti: — Sakın korkmayın bizden... Kılı - nıza bile dokunacak değiliz! Çıplaklar önden koşmağa başladılar. Barbaros merak ve helecan içinde, bu kadının kim olduğunu öğrenmek is- tiyordu. Beş yıldır bu harabeler içinde gözyaşı döken bu kadın kimdi? Buraya neden sürülmüştü? Ve bu çıplak adamlar idama mah - küm edildikleri halde bu ıssız liman- dan neden kaçmıyorlardı? Barbarosun kafasında kıvrılan bu istilhamlar, dakikalar geçtikçe derin - leşiyor ve muammalaşıyordu. ... Papanın gözdesile karşı karşıya.. Harabelerin arasından geçtiler.. İki çıplak Venedikli, kapısı belirsiz bir kulübenin önürde durdu. Bunlardan uzun sakallısı seslendi: — Prenses... Barbaros ve arkadaşları birbirlerine bakıştılar. — Burada bir prensesin ne işi var?i. Barbaros, kırk yıllık deniz yolculük- larında nelere rastlamamış, neler gör- memişti Fakat, muammaya benzeyen garip bir sahneye ilk defa tesadüf ediyordu, Dünyada hangi muamma sonuna ka- dar bir istifham halinde kalmıştı? El - bette bu da çözülecek ve kulübenin eş- Yar perdesi çabuk yırtılacaktı. Barbarosz kulübenin methalinde du- ruyordu. Venediklilerden biri içeriye girdi.. — Prenses.. limanımıza Türkler gel- miş. Görmek, seninle konuşmak isti - yorlar! Diye mırıldandı. Şimdi bu loş kulübenin birdenbire göze çarpan manzarasını kaydedelim: İki yıkık duvarın arasına kurulan bu küçük odacıkta yere eski bir kilim par- çası serilmiş.. duvarda bir kaç gömlek, entari gibi kadına ait eskimiş, rengi; biçimi kaybolmuş elbiseler.. ağzı kırık bir testi.. su içecek bir tas.. yemek yi- hayretle -|yecek madeni bir tabak. Ve yerde uzanmış yatan genç bir ka- dın... Kralların zindanlarındaki mahküm - lar da ancak bu şerait altında ömürle- rini geçirirlerdi. Genç kadın boynunu bir şal parça - sile örtmüştü.. uzun boylu, zayif yapılı, soluk benizli bu kadının yaşı yirmi beş- ten fazla değildi. Barbaros genç kadını hürmetle se - lâmladı: — Bizden çekinme! dedi. Biz geçici yolcularız.. buraya gecelemek, dinlen- | Plâkla sololar, opera ve operet PafT $ Mek için uğradık. Bizdan hiç bir görecek değilsin! Ancak seni kim olduğunu anlamak elbette mızdır, Manastıra kapanmış Ti gibi, neden burada güneşten ve dünyf dan uzak olarak yaşıyorsun? Bize v nun sebebini söylemez misin? Genç kadın, bir Türk denizçisiti kendi dilile bu kadar düzgün konuşti ğünu görünce, hayretle Bırbu' yüzüne baktı: 4 — İki yıl önce bir kere benim 1"'5 mı soran İspanyol amiralı Alvarof sonra, ilk defa bir insan yüzü dahâ rüyorum. ÂAdım Jüzettadır.. eski ill": ratorluk hanedanına mensubum.. Bi şumdan geçenleri dinlemeden geçip d" Menizi tavsiye ederim. Benim hş'jlx baştanbaşa ıztırap ve göz yaşlarlle ıld ) &i & bir kitaba benzer. Bu kitabı açmayı (Arkan vafi bugünkü Program 8 - Mayıs - 937 - Cumartesi İSTANBUL Öğle neşriyatı: « 1230: Plâkla Türk musikisi. 1230 HATF dis. 13.05: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: “ 1830: Plâkla dan$ musikisi, 19.30: KAĞI köy Halkevi namına konferans (Dış -l" Diş doktoru Bedri Gürsoy, 20: Fasıl ı;,. yeti 2030: Ömer Rıza tarafından v Böylev. 2045: Fasıl saz heyeti, saat u-;",. 16: Orkestra. 22.15: Ajafıs ve borsa hâl çe H. 2230; Plâkla sololar, opera ve operet P BUKREŞ bandi 15.35; Eğlenceli neşriyat, 17: Azkerl Talv 1925:; Balılayka orkestra. 20: u.ıni’ örkestrası. 21.30: Haberler. 2145: Orİ 2245: Haberler. BUDAPEŞTE viyt 18: Çigan orkestrası. 19.15: Plâk netiİğa 2110: Üç perdelik komedi. 2220: Haf 2240: Budapeşte konser oörkestrası. 24 band havaları. VİYANA 18: Plâk neşriyatı. 17.20: Roro, 18: ':,;' peşteden nakil. 1935: Halk şarkılari. “©ler Operet. 2240: Muhtelif havalar. 2320 havaları. 23.55: Haberler, 4: Dans hâ' YARŞOVA 17.18: Orkestra. 10.20: Dans plli 30: Dans musikisi. 2150: Viyolon MA 2225: Çigan musikis. 23: YARINKİ PROGRAM 9 - Mayıs - 937 - Pazar İSTANBUL Ökle neşriyatı; 12.30; Plâyla Türk Mmuüsikisi. 1260 dis. 13; Beyoğlu Halkevi Gösterit KOlU tından bir temsil. Akşam neşriyatı: u 13.30: Plükla dans musiklel. 19.23 rana: Ordu Saylavı Selim Sırrı TAf€ cuk “Terbiyesi). 19.50: Konferana: | Çipar arafil, & W . ça ak feratdi hakkında Bay Ahmet Halit, dan. 20: Müseyyen ve arkadaşları dan Türk müsikisi ve halk şarkılari- Di Bay Ömer Rıza mıwf»f’ 2045: Muzaffer ve arli Türk musikisi ve halk şarkıları, W 2i: Orkestra. 2120: Fransız Tiyatfül” vgif naklen Şehir Bandosu tarafından © r İser. 22.15: Ajans ve borsa haberi NU glark

Bu sayıdan diğer sayfalar: