8 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

OF is BT ' 2 Sayf; ©. YARTRT —F—ı— ee siar B SON ea Ve POSTA Hergün - Yeni Mıî!EMâdafaa -Tahsisatı A Yazan: Muhittn Birşen —- üvazene veya buhran vergileri üzerinde küçük kazançlar için bir tadil temenni eder ve biraz da ümit- lere düşerken, hükümetin de bir lâhza bu mesele üzerinde durup sonradan vaz geçmiş olduğuna ve buna mukabil Milli Müdafaa için 35 milyonluk yeni bir tah- sisat verilmesi kararlaştırıldığına dair hâ berler geldi. Dünyanın bugünkü vaziye- tine göre, bu tahsisat karşısında akan su- lar durur. hükmedildiği zaman tereddüde dahi lü- zum yoktur. Verilmelidir. Bilhassa veri- len tahsisat, ordunun motörleştirilmesi için olunca daha büyük bir ehemmiyet kesbeder. Ordumuzu Mmotörleştirmek lâ- zımdır, elzemdir, farzdır. Ben, bu sütun- larda küçük kazançların vergi yükünü azaltmak için ileri sürdüğüm fikirlerin, bu tahsisatın verilmesi zaruretile tezat teşkil edeceğine kani olmamakla beraber, Milli Müdafaa zaruretleri karşısında böy- le bir içtihada da boyun eğerim. Esasen bu meseleden ayrıca bahsede- ceğimi için burada ordunun motörleştiril- | mesi meselesine geçeceğim, * Ordunun motörleştirilmesi bir zaruret olduğunu kabul ettikten Ssonra, bunun kabil olduğu kadar seri ve geniş ve esaslı bir ölçüde yapılması meselesi ayrıca bir bahis olur. Benim kanaatimce, bizim büt- çeden her sene ayiracağımız tahsisatlar, ordumuzun hakkiyle motörleşmesine kâ- f değildir. Bugünkü ölçüler, bir ordu- nun motörleşmesi demek, bir memleke- tin motörleşmesi demektir. Dünkü harp- lerde ordu demek millet demekti. Yarın- ki harplerde ise bu hakikat büsbütün büyük nisbetler alacaktır. Şu halde bir taraftan ordunun doğrudan doğruya mo- törleştirilmesini temin edecek bu tarzda tahsisatlar verirken, bir taraftan da mem leketin motörleştirilmesini kolaylaştıra- cak tedbirler almalıyız. Bir kere daha bu | sütunlarda bahsettiğim bir meseleyi, bu- gün, bu vesile ile tekrarlamak ve bu mü- him işi bir kere daha hatıra getirmek is- tedim. Memleketin motörleştirilmesi için, bir kaç noktanın çok ehemmiveti vardır: Evvelâ, memlekete fazla mikdarda mo- tör girmesini temin için mötöre ve ara- baya karşı konulmuş olan gümrüklerin azaltılması lâzımdır. Saniyen, otomobil, kamyon ve motosik Jetlerde araba ağırlaştıkça, yani sağlam | yapılı ve yüksek kudretli araba oldukça “gümrükler bunları himave etmeli, yani daha az gümrük almalıdır. Halbuki ha- len bunün aksi caridir. Salisen, benzin ucuzlamalı, meselâ Or- — ta Âvrupadaki benzin fiatları derecesine — inmelidir. Rabian, memlekete fazla şoför yetiş - mek için şoförlerin kazanç sahalarını ge- nişletecek tedbirler alınmalıdır. * Bugün Türkiyede iki bin küsuür liraya satılan bir Ford, Ametikada 650 da- Jara satılır. Türkiyede bunu ucuzlatmak lâzımdır. Otomobil gümrüğü ucuzladıkça — Mmemlekete çok otomobil girer ve çok şo- för yetişir. Unutmıyalım kı iyi bir şoför on senede ancak yetişir. İvi şoför olmak demek, sade arabayı kazasız götürmek değil, bir arabayı uzun müddet tamirsiz kullanmak demektir. Buzün İstanbulda pek çok şoöför vardır ki başka bir iş bu- lüp ta kaçmanın çaresini arar. Niçin, benzin pahalı, araba pahali, müşteri az, iş yok, geçinmek imkânsızdır! İyi insan- lar, iyi şoförler, şoför olduklarına lânet ediyorlar ve kaçmak için çare arayorlar. Büyük arabalar daha az gümrükle, oyun cak gibi hiç bir işe yaramıvan küçük a- rabalar daha fazla gümrükte girecek olur sâa, bilhassa bu siyaset kamyonlara tat- bik edilirse memlekete hir yandan güzel ve harp zamanında işe yarar arabalar gi-, rer ve bir yandan da bugün elde bulunan : çürük şeyler birer birer ayıklanarak Ü- zun yol ve büyük hareket için elverişli , vasıtalar çoğalır. Ucuzluk, müşteriyi ve kazancı arttırdıkça bir yandan şoför ye- tişir ve bunlar da iyi şoforler olurlar. İşte, memleketi motörleştirmek için yar dımcı bir sistemin ana hatları! Bu, iktısa den de faydalı olan bir iştir: fakat, Milli Müdafaa bakımından mesvlenin ehemmi- yeti geniş ve hattâ hudutsuzdur. Çünkü, memlekette mevcut motör küvveti de, ioı- kuvvetı de harp zamamnda urdu Bunu vermek icap ettiğine| Dünyada herkes hayatının bazı devirlerinde işsiz kalabi- lir, bundan dolayı mutlaka kendisini mes'ul tutamayız. Fa- kat işsiz kalma devri uzadığı takdirde kabahatin kendisin- de olduğu muhakkaktır, dedir. İş insanın ayağına gelmez. İnsan işin peşinden koşar. Bu- lamadığı zaman bizzat icat eder. Maharet insanın hazır bir işi yürütmesinde değil, hiç yoktan yeni bir iş icat etmesin- | SOZ AF?ASIIN.A ) - İngilterenin on bir Yaşındaki Veliahtı Kaç para sarfediyor? Bir kaç ay evvel oyuncaklarile meş- gul olan ufak bir yavrucakken, birden- bire dünyanın en tanınmış simaların - dan biri olan İngiltere Kralının kızı Küçük Prenses Elizabet artık oyun - caklarına veda etmek üzeredir, Majeste 6 ımcı Jorjun yakınları, ve- Haht olan bu kızcağızın senelik harçlı- ği miktarının ne olduğunu gazetecile - ire söylemişlerdir. Prenses henüz 11 ya- şında olduğu halde harçlığı için ayrı - 'lan tahsisat senede 600000 franktır. Prenses sinni rüşte vasıl olduğu zaman bu miktar bir milyon beşyüz bin :Eran- ga kadar çıkacaktır. Greta Garbo hapis mi edilecek ? a Los Ancelostan bildirildiğine göre, mahalli gazeteler her gün —müheyyiç serlevhalarla Greta Garbonun tevkifi ihtimalinden bahsetmektedirler, Meşhur artistin tevkif edilmesini isteyen şahıs Berlinli meşhur avukat David Chiatter'dir. Bu avukat bir ala- cak davasında Greta Garbonün hâkim huzuruna gelerek ikrarda bulunmasını istemektedir. nundur. Bütün bu mülâhazalardan sonra, Milli Müdafaa makinemizin bu siyasete öna- vak olmasını temenni etmek, doğru de- ğil midir? Muhittin Birgen ' jrum. ( HER GÜN BİR FIKAA | Elbiseyi göremiyorum Muharrir Selâmi İzzet bir gün bir baloda tanıdığı genç bir bayana Tast- lamıştı. Genç bayan çok süslü bir el- bise giymişti. Süslü elbisesinin met- hedilmesini istiyordu. Selâmi İzzeti de görünce : — Nasıl, dedi, elbisem süslü olma- mış mi? Selâmi elbiseye baktı, kollar yoktu. |Ense bele kadar açıktı. Etekte fazla fazla süsler vardı. — Süsleri görüyorum bayan, dedi, çok güzel; fakat elbiseyi göremiyo- İlk şemsiye Kullanan adam Taşlanmıştı Bugün herkes şemsiyenin ne oldu- 'Bunu bilir. Fakat bizi ıslanmaktan ko- ruyan bu âletin ne zaman icat edilmiş olduğunu kimse bilmez. Bunu bize Pa- ri Suvar gazetesi anlatıyor: 1750 senesinde İngiliz seyyahların- dan Jonas Hannay Londraya geldik - ten sonra yağmurda şemsiye kullan - mış, herkes hayret etmiş ve çocuklar da adamcağızı taşlamışlardı. Adamca - ğız şemsiyesini on beş gün kullanabil- miş ve nihayet kafasını gözünü yardır- mamak için şemsiye kullanmaktan Viyanada Cüceler için Yapılan köy Viyanada Prater'de minyatür ha - linde ufak bir köy yapılmaktadır. Bu köyde 50 tane cüce barındırılacaktır, Resimde görüldüğü gibi bu köyün ev- leri bebek evlerinden daha büyük de- gildir. Meşhur bir eğlence yeri olan Pra- teri hükümet bu suretle daha ziyade şenlendirmiştir. Cüceler de birer ev bark sahibi ol dukları için fevkalâde —memnundur - lar. İkizler ve üçüzlerden mürekkep bir aile İngilterede Jorkchire'de bir tüccarın karısı üç senede ve Üüç batında dokuz çocuk dünyaya getirmiş, bu dokuz yav- runun dokuzu da kızmış. İşin garibi, bu çocukları doğuran ananın üçüz hem- şirelerden biri ve babanın da ikiz bira- derlerden biri olması imiş. Bu aileye ikizler . ve üçüzler, diyor- larmış, Gazetelerde çıkan ilk tefrika , Tefrikaların karileri çoklur. Bir çok insanlar bu tefrikaları takipten çok zevk alırlar. Tefrika ilk defa gazetele- re 1719 yılında İngilterede London Post gazetesinde başlamıştır ve ilk tefrika tam bir sene sürmüştür. İlk tef rikanın ne olduğunu merak ediyorsa - nız onu da söyliyelim: Robenson Cru- SO€, Şemsiye bundan 35 yıl sonra tam 1785 yılında tekrar kullanılmağa baş- landı. vazgeçmişti. — — Binasnaleyh muhitinde «seyis>» ine benzer. Bu hikâye şudur: İSTER İNAN Matbuat kanununun hükmüne göre bir gâzete zabita - dan müsaade almadıkça intihar hâdiselerini vazamaz, ya - zarsa mahküm olur. Bu mahkümiyetin temyizi de yoktur. akisler uyandıran mühim bir vak'ada bir adam intihar etti mi, gazete bu adamın intihar etmeden öbür dünvaya gittiğini anlatmıya calışır, dilinde evirip çevirir. Diriler arasından eksilişinin sebebini an - latmıya uğraşır ve bu itibarla meşhur bır hikâyenin Atına düşkün bir adam varmış. Bir gün at hastalanmış: İSTER İNAN 1STER İNANMA! İSTER İ divan durmuş. Efendi kızmış: yı kurtarmış.» Efendiye pek dakunacak bir akibete uğramış. Kim fena bir haber getirirse vay haline. Seyis huzuruna çıkıp el pençe — Ne o, ne oldü?» — Efendim bizim ata bir hal oldu, demiş, ne yiyor, ne içixor.' ne kımıldanıyor, ne nefes alıyor. «— Öldü desene be adam, demiş. — Efendim, ben demiyorum, siz diyorsunuz, deyip yaka- > NANMA! “adası, şehri ve körfezidir. Sözün Kısası İIsmarlama ağlıyan kız E. Talu r lorans Piper adında yirmi yaştli” da bir kız, haftada 400 dolar ÜS — retle büyük bir sinema kumpanyası tâ” rafından hizmete alınmış. Bu kızın vazifesi, çevrilen filmlerde lüzum hâsıl oldukça ağlamaktan ibaret” miş, ve Bayan Piper böyle ısmarlama ağ f“ lamalarda fevkalâde maharet göstermi imiş! Gülmekten yana nasibı biraz kıt 013“— beşeriyetin, göz yaşına âşinalığı ezeli OH — makla beraber, bu iş için, velev para mü* — kabilinde olsa dahi, gönüllü bulunacağrr — nı tahmin etmezdim. Gerçi Mısırda, bir 4 evden cenaze çıkacağı zaman, ailenin Mâ — temine daha geniş bir manzara verm için, para ile «ağlayıcı» lar tutuldugunu' işittim. Fakat bunlar, daha ziyade, feryat y ııı' Ve figan eden, kuru kuruya yanıp yakir — lan kimseler olsa gerektir. Zira mutegs'— - sir görünmek kolay ise de, gözlerden ise tenildiği zaman yaş fışkırtmak, mesele- taklidi yapmakla iktifa ederler. Göz yaşı kalpten kopar, içten kaynafı — göz pınarlarından gayri ihtiyari sızıp dö* — külür, samimi ve mükaddes bir şeydil- H Esasen, böyle olması, ağlayan insan hüf” — met ve merhamet gibi iki yüksek dUY’ güyuü şüphesiz ki tahrik edemez. Hakiki elem ve teessürün ifadesi OW” ağlamayı bir ticaret metaı yapabilen A* merikalı küçük bayan bu bakımdan bif — «aferin!» ister. Hakka ki marifeti mas rifettir: «Haydi, şuraya otur da, iki bü” çuk dakika ağlayıver!» emrini telâkki ©“ der etmez, hıçkırıkları salıveren Floran$ Piper'i hayatın güç demlerinde, yürek — parçalayan hâdiseler karşısında görmek — isterdim. Acaba, o zaman dökeceği göz — yaşlarile, şimdiki 1smarlama ağlayışlar! arasında ne fark bulacağım? Herşeyil sahtesi gibi, ağlamanın da sahtesinde, İll“ sanda nefret uyandıran bir bayağılık O1" malı.. Ve bu bayağılığa tenezzül eden kims€- nin, artık hiç bir duygusuna inanılmiyâ” cağı için, ömrünün sonuna kadar bedi baht olacağına ve nihayet günün birinde gerçekten ağlayacağına, fakat o zamall h da iş işten geçmiş olacağına kani bulu” B E a Biliyor musunuz ? 1 — Yeniçeri teşkilâtı Osmanlı hu 'l dutları dahilinde kaç yı! yaşamıştır? 2 — Groenland adasının genişliği k'ç kilometre murabbaıdır? 3 — Goncourt edebiyat mükâfatı hî“' ğ' gi yılda tesis edilmiştir? (Cevapları Yarm) etî dir. Bunu en riyakâr dalkavuklar blile-' â beceremez, burunlarını çekerek ağlama — ıq'l.ı i “ı- ! l * ,î;x “Dünkü Suüllerin Cevapları: 1 — Hayitide ada, sgehir ve körfez iâî mini ayni zamanda taşıyan yer Jacm 2 — Flaubert tanınmış romancılarındandır. 1821 de meşhur eserleridir. - 3 — Büyük Türk hükümdarı Cenfı " öldükten sonra yerine oğlu Oktay H’n £| hükümdar olmuştur. : soygunculuk vak'ası olmuştur. Bu Vb&; ? 9, 12, 13 yaşlarında üç — kızın marifetleri Fransada Meaun'da çok - tuhaf ğ anın failleri üç tane kızdır ve en; — , yüğü 13, en küçüğü de dokuüz yaşmdr dır. Parı Suvar gazetesinin yazdık'â — rına nazaran vak'a şöyle mmuşiur'# Nrsy - Sur - Marne'de bundan ay evvel bir ev soyulmuş ve 400 f7â7 ile bazı kıymetli eşyalar caıîınmıîıtı zaman bu hırsızlığın kimler tarafın”” Pi yapıldığı anlaşılamamıştı. Son güPIekr İ zarfında Madam Carre isminde bif üâ din evinde baygın olarak bulunm” v dolapları karıştırılarak 50 fı'angmlnw' hndığı görülmüştür. Yapılan t YÖ ilk vak'a ile bu vak'a arasında bi nasebetin mevcut olduğunu gos ; miş, neticede bu üç kız yakal A ve suçlarını itiraf etmişlerdir. — ı, Fransiz I'*-’*””'F _—“ İ Rou! 'g doğmuştur. Madame Bovary, Salambo c 'İ'

Bu sayıdan diğer sayfalar: