9 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— —— — ları - *lçiler " Yacağını bildikleri “du M - İ ——— —  Tarihten sayfalar: Üküz gibi bağıran ve otlayan — Yazan: ükümdar: Buhtunnasar Ü. * OR » Rüyasında bir heykel gördü: Bu heykel çok büyük ve muhte- şemdi, başı altından, göğsü ve kolları gümüşten, bacakları demirden yapılmıştı. Fakat ayakları kildendi varlandı ve heykeli yıktı. Bu rüyanın manası acaba 'ne idi? Turan Can ansızın dağdan bir Bİ-lntlan B 2550 yıl evveldi. abilde gene büyük bir faaliyet var- üne kadar Fıratın bulanik suları Dinda ve Mezepotamyanın kızgın gü- veri altında hurmalıklara sığınan şirin kaş / Bün bir çöl kızı gibi sessizdi. Fa- ı:ıî bugün ininde rahatsız edilen bir as- 8ibi homurdanıyordu. h bil'in en meşhur ve en muhteşem Mdarı Buhtunasar emir vermişti: — Ordu hazırlansın! Yahudiler üstüne Sefer Var! n ufünkü bir gün önce Kudüs'ten gelen âtlı şu haberi getirmişti: y. Mısır kraliı Apriyes ile Yahudi hü - *üm“i birleştiler. Babil'in oradaki or - YSuna Asyan ettiler. Hükümdar haykırmıştı: kir Artık bu herifler çok oluyorlar! Bir k Suriye krallarını Kargamış'da pa - m"'a edeli on sene ancak oluyor. Bun - l::m içlerinde en tabansız çıkan Yahudi- oldu. Fakat zayıflıklarını çabuk itiraf Yorlar ve yola geliyorlardı. Bunun i - Mu;uçhnm bağışladım. Dört sene önce kralı gene Suriyelileri kışkırttı ve ;'7“ edenlerin başlarında Yahudiler bu- Uhdu, Bu sefer de onları darmadağın et- tim ve Bene suçlarına aldırmadım. Boyun | şhek Şartile yurdlarında bıraktım. Şim- büttekrşr isyan ediyorlar. Anlıyorum ki ea İsyanların başı bu tabansız dev - tten geliyor. Artık buna bir son ver - ıhağünı Ordu pek çabuk hazırlandı: Fırat atlı 'in garb yakasına geçen yüz bin u hehir boyunca şimale doğru yollan- Bıı'- Sonra garba döndü ve korkunç bir ka- Sa gibi Suriyeye girdi. ; Yahudilere yardım edeceğini, hattâ on- himaye edeceğini söyliyen Mısır Ktalından haber yoktu. Üstelik Suri - Yenin diğer devletleri de Babil kralına Y ve ağır hediyeler göndermişler, reî_h'-"î.ileri yalnız bırakmışlardı. Bu- se- Buhtunasar'ın hiç de insaflı olmi - hdu- için elden geldiği karşı durmıya başladılar. Kudüsü muhasara eden düşman ordusu Oldukca cesaretle harbettiler. Fakat Tak /|Ve garbta zaferden zafere koşa- Pişen, yenilmez bir kuvvet haline Selen Babil ordusu nihayet muzaffer ol- Ve şehre girdi. hüŞİmdi yer yer beyaz direkli saraylar, Ğoiyük Mmabedler ve zengin - çarşılarla m__“ Olan Kudüs bir esir pazarına dön - e Şehirde ne kadar Yahudi varsa © tesbih gibi bağlanıyor; yağma edi- bi ma__lları da sırtlarına yüklenerek Ba- ü : Bötürülüyordu. Yetmiş bin Yahudi © Süne ve esarete giderken güzel Ku - düs Yerle bir oluyor; yahud alevler ve Sumanlar içinde eriyip gidiyordu. VeBoYumnnnda iplerle birbirine bağlı Yahs“'t_larmda torbalar taşıyan binlerce Rünm-h kızgın kumlar üzerinde ve çöl Tn *Şİ altında kavrularak Fırat kıyıla - 'e: Vardı. Geçtikleri yollarda üçer be- söl kurban bırakmışlardı ve Akbabalar, ıaınt'amwrııı-ları bunlara üşüşerek parça- Işlardı, "Bu €saret hayatı. Yahudiler için eşsiz. BAA A ee CA ö ee Ş LA Âç '3 a Hi bir facia oldu. Onların Babilde taş taşımak, yol yap- mak, halkın en âdi hizmetlerini görmek için aç, susuz ve ilâçsız didinmeleri yıl - larca sürdü. Yahudilerin arasında peygamber ol - duklarını söyliyenler, bir çok âlimler, büyük adamlar da vardı. Bunlar hiç dür- madan Babil kralına fena dua ediyor - lardı. ı Gün geçtikce Buhtunasar da onların bu acıklı hallerini hoş görmemiye hattâ pişman olmıya başladı. Böyle bir za - manda bir gece bir rüya gördü: Karşısında kocaman bir heykel vardı. Bu bir insandı. Başı altından yapılmış- tıu Kolları ve göğsü gümüştendi. Karnı ve kasıkları tunçtan, bacakları demir - den, fakat ayaklar kildendi. Bu muhte- şem ve ağır heykelin her tarafı sağlam olduğu halde onun yıkılmasına sebeb o- lan ve dimdik tutacak olan ayakları ni- çin en dayanıksız olan bir şeyden yanı kilden yapılmıştı? Kral bunu düşünmeğe vakit bulama- dı. Çünkü heykelin büyüklük ve ihtişa- mına hayran olmuştu. Fakat işte bu sırada dağdan bir taşın yuvarlanarak geldiği görüldü. Bu taş u- faktı. Buna rağmen heyvkele çarpınca o bayret verici ve büyük eseri yere serdi. Çünkü ayakları çürüktü. Heykel parça parça oldu. Ankazı bü- yük bir yığın halinde bütün dünyayı kapladı ve kral büyük bir korku ile ya- tağından fırladı. Rüyalara çok kıymet verilen, onlardan derin manalar çıkarılan bir devirde böy- le sahiden manalı bir rüya elbet görülüp geçilemezdi. Kral hemen sarayın muab- bir'ini çağırdı ve anlattı. Fakat muabbir hir şey söyliyemedi. Başkaları çağırıldı ve memlekette çağırılmadık muabbir kalmadı. Lâkin onlar da bir mana vere mediler. Bu sırada vezirlerden birinin aklına bir şey geldi ve krala söyledi: Yahudiler arasında Danval adında bi- ri vardır. Böyle şeylerden iyi anlar, bir defa da onu çağıralım. Danyal çağırıldı ve rüya anlatıldı. Yahudi âlimi şu cevabı verdi: — O heykel senin saltanatındır. Al - tından baş sensin. Gümüşten kollar ve göğüs vezirlerin demektir. Karnı ve ka- sıklar senin teb'anı temsil eder. Demir - den bacaklar ise seni zaferden zafere koşturan ordudur.- Fakat heykeli ayak- ta tutmıya yarıyan ayaklar senin tuttu- ğun dindir. Bu din çürüktür ve o hey- kelin yıkılmasına mani olamaz. Dışarı- dan gelecek olan küçük bir hücum o a- yaklara rastlarsa saltanatın yerle bir o- lacaktır. Yaşatmak istiyorsan Yahudi dinini kabul et! Kralın gözleri dehşetle büyüyordu. Bu sözler akla pek uygun sevlerdi. Fa - kat sonu iyi değildi. Ona bu zaferleri ve bu saltanatı veren dini nasıl olur da bı- rakır ve şu esirlerin dinini kabul eder - di. Danyali kovdu. Fakat saltanatının Ş'_ıkglaça_ğı haberi, ©-| eat e Ce dda ea el K Nü SÖON POST. Kadınlarıî kara _Hstesi Bir Fransız gazetesine göre kadınların hoşlanmadıkları on çeşit erkek Tüccarları bilirdiyliz, içlerinden bir tanesi bonosunu vaktü zamanında öde- yemeyince, diğerleri keyfiyeti derhal birbirlerine bildirirler ve sözünde du- ramıyan adamın ismi de kara listeye girer, Bir Fransız gazetesine nazaran ayni kara liste kadınlar arasında da vardır. İstihbarat servisi kadınlar arasınd fev- kalâde isabetle işler. Bir Fransız gazetesi diyor ki: «Kadınların kara tahtasına yazıl - mak istemezseniz söyliyeceğimiz hare- ketlerden tevakki ediniz. Kara listeye dahil olan 10 çeşit insan şunlardır: | — Yanlarında bir Bayanla bara gi- derek, artiste abayı yakanlar. 2 — Sokağa çıkıp da yemek yiyecek bir lokanta bulamıyanlar, ve eğer ka- dın bir lokanta bulursa orasını beğen- miyenler. 3 — Kadınla dansederken terli elle- rile onların ipekli tuvaletlerini islatan lar ve başka bayanların güzelliklerin- den bahsedenler. 4 — Kadınların ellerini fazla sert sı- | kanlar. 5 — Kadın ciddi bir münakaşaya gi- riştiği vakit «Bu mevzu kadınları pek alâkadar etmez, Marlen Ditrih'den ne haber?» diyen erkekler. 6 — Güzel kadının gene kadından hakikt dostu olamıyacağına kani olan- lar. 7 — Güzel ve uzun bir hikâye an - latırken birdenbire susarak «Efendim hikâyenin arkasını maalesef getiremi- yeceğim, meclisimizde kadın var» di- yenler. 8 — Bir çoök kadınların kendisine âşık olduğunu söyliyenler . 9 — Bir kadına sen (ilâhi bir mah- lüksun) dedikten sonra bir hafta son- ra yüzüne bamıyanlar. 10 — Sarhoşlar, kaba adamlar, yani kadınlara âşık olmak kabiliyetinde bu- lunmıyanlar» nu günden güne Meşgül ediyor, delirti- yordu. Bir gün sarayın tarasasından muhte - şem ve büyük Babile bakıyordu. Kayıp- tan bir ses duydu: — Buhtunasar! İşte sana haber veri - liyor. Saltanatın başka ellere geçecek. İnsanlar arasından kovulacaksın! Bir ve kadir olan Allahın kralları bir köle gibi seni kullanabileceğine ve onlara diledi- ği şeyi verip dilediğini vermiyeceğine inanıncıya kadar hayvanlar içinde yaşı- yacaksın!... Kral ürperdi. Çılgın gibi odasına kapandı. — Ben hayvan oluyerum. Öküz olu - yorum ben! Diye söylenmeğe başladı. Bu kadarlar kalmadı. Odasından fır - ladı. Bir öküz gibi dört ayak yürüyerek salonu geçti. Merdivenlerden bahçeye indi ve orada otlamıya başladı. Saray halkı şaşırdı. Vezirler onun yanına koştular. Aklı - ni başına alması için bir çok sözler söy- lediler. Fakat fayda vermedi. Onları boy- nuzluyor; böğürüyordu. Üstü başı kartal tüvüne, tırnakları, yırtıcı kuşların: tırnaklarına benzedi. Bu hal tam yedi ay sürdü ve ancak Yahudi- lerin dinine girdiği ve onların Allahına inandığı zaman iyi oldu. ; Tevratın sayfalarında okunan bu hi - kâye açaba olmuş mu; yokta esir Yayü' » Doğanspor B 2 - 2 berabere kaldı Fenerbahçe Dünkü maçtan Doğanspor dün Taksim sahasında Be- şiktaşa karşı beklenen oyununu oynadı. Maç başlar başlamaz, İzmirliler akına geç tiler. Fakat derhal Beşiktaş müdafaası iarafından durduruldular. Hakkı ve Rıd- van takımlarını sürüklemek için uğraşı- yorlar. Her iki taraf ta cansız ve gelişi ,güzel oynuyorlar. Top sağa, sola fırlatı- lıyor, maç oyundan başka her şeye ben- ziyordu. 12 inci dakikada Doğansporlu Hakkı Hüsnüyü atlattı. Kaleye doğru sokuldu. Topu ortaladı. Faruk uzaklaştırmak için çıkış yaptı. Fakat İzmirli Ali daha çabuk davrandı. Sol köşeden bir şütle Doğan- |sporun birinci golünü attı. Bu gol Beşiktaşı canlandırır gibi oldu. İzmirli Hakkı canla başla çalışıyor. Ta kımını galip getirmek için uğraşıyordu. Fuat Hüsnünün sert oyunundan korktu ğu halde kıvrak bir şekilde müdafaayı ge çiyor. Ve sol açığı besliyordu. Oyun he- men hemen karşılıklı akınlar ve gol ka- ,çırmalarla geçiyordu. 40 ıncı dakikalarda Rıdvan Beşiktaşın beraberlik golünü attı. Bir müddet iki takım gene bocaladılar ,ve devre 1 - 1 berabere bitti. İkinci devreye Beşiktaş değişik bir ta- kımla çıktı. : Hüsnü merkez muavin yerinde sert çı kışlarla kendi takımına- ve Doğanspora tehlikeler yaratıyordu. 12 inci dakikada Doğansporlu Hakkı Hüsnü ile Enverin arasında kaldı. Ve En verin bir kafa darbesile yere yıkıldı. Sa- hadan çıktı. İzmirliler bu anda gayet gü zel bir akın yaptılar. Sol açık topu orta- Jadı. Fuat topu Aliye geçirdi. O da ikin- ci golü attı. On kişi oynayan İzmirliler hâkimiyeti ele almışlardı. Beşiktaş kalesi tehlikeler geçiriyordu. Bu sirada Hakkı tekrar ye- rine geldi. 19 uncü dakikada Beşiktaş soldan bir akın yaptı. Eşref topu kaleye doğru savurdu. Bülend gerilerden kaptı. Ortaya gönderdi ve Halkkı beraberlik go lünü attı. Doğansporlular muhakkak galip gel - mek için uğraşıyorlardı. Fuadın, Hakkı- nın ve Âlinin kaçırdığı bir iki fırsattan sonra Beşiktaş tekrar akına geçti. Fakat Doğansporlular daima topu kapıyorlar ve çok sert oynayan Beşiktaşlıların ara- sından topu ve canlarını beraber kaçır- mak için uğraşıyorlardı. İkinci devrede İzmirliler daha güzel ve Beşiktaşlılar da birinci devredeki gibi fena oynadılar. Oyun bu şekilde bir müddet daha cere yan etti. Nihayet 2 - 2 berabere bitti. Hakem Galatasaraylı Nihat idi. Doğanspor: Mahmut; Fethi, Adnan; Mehmet, Nurullah, İsmail;- Sabri, Fuat, Hakkı, Ali, Reşat. Beşiktaş: Mehmet Ali, Faruk, Hüsnü; Feyzi, Bülend, Fuat, Eşref, Enver, Hak- kı, Rıdvan, Muzaffer şeklinde sahaya çık mışlardı. Kafile reisinin mütalâası Doğansporun baş kaptani Ferit, dünkü dilerin kendilerinden sonraki nesillere esaretin intikamsız kalmadığını anlat - mak suretile armağan etmek istedikleri bir teselli midir? Bu noktayı aydınlata- cak bir vesika henüz bulunamamıştır. Turan Can Oyun karışık ve zevksiz oldu, Beşiktaş mağlüp olmamak için çok sert oynadı. Doğanspor, bugün ile a karşılaşıyor b v ğ İğıği*fş&î&%f bir intıba maç hakkında muharririmize şu sözleri söylemiştir: «Beşiktaş çok sert oynadı. Bizim çocuk«e lara kabil olduğu kadar ağır başlı oyna« malarını tavsiye ettik. Bu yüzden oyun çığırından çıkmadı. Hakem Nihat böyle kırıcı oyuna müsaade etmemeli idi, bazı devrede de hakiki ofsaytları görmedi. En iyi oyuncumuz olan İrfan ve Şeref gelemediler. Yerlerini gençlere bırakmış oldular. Fethi de akşam hastalanmıştı. Ertesi gün gene-oynadı. Maamafih ço « «<uklar oldukça muvaffak oldular. Yarın« ki maçı kazanmak için çok çalışacağız. Fe nerbahçenin oyununu bilmediğimizden daha fazla söyliyemem.» demiştir. Bugünkü maç Bugün Kadıköy sahasında Doğanspor- la Fenerbahçe karşılaşacaklardır. Dün rahat bir oyun oynayan İzmirliler bugün de oldukça güzel bir maç yapabilirler. Ankaradaki maç Ankaragücü - Üçok berabere kaldılar Ankara, 8 (Hususi) — Bugün havanın yağmurlu olmasından az bir kalabalık önünde Üçok, Ankaragücü ile maçını yap tı. Hakem Fenerbahçeli Sait Salâhattin. Saat 13,30 da takımlar sahaya çıktılar, Üçok şu kadro ile görülüyordu: Hilmi « Ali, Ziya - Enver, Adil, Şükrü - Saim, Sait, Mazhar, Basri, Namık. Ankaragücü de şöyle idi: Ateş - Ali Rıza, Enver - Abdüş, Semih, di. Oyuna Ankaragücü başladı. Daha ilk dakikalarda Üçok kalesini saran Anka- rarücü oldukça korkulu — vaziyetler yas« ra.maya başladı. topu yakalayan Güç müdafii Ali Rızanın Üçok kalesine kaptığı bir vuruş ile top, kalecinin iyi kontrol edemeyişi yüzün « den ağlara takıldı. Bu suretle de Ankara« gücü ilk sayısını kâzandı. Bundan sonra İzmirli Saidin örtaladığı topu Mazhar enfes bir kafa ile Ankaragü cü kalesine soktu. Bu göl, Her iki takıma da fazla bir canlılık vardı. ; Yirmi: yedinci — dakikada — İzmir sol Aaçığı Namık, sol içten aldığı de- rin bir pası, üzerine sert çıkış yapan Ali Rızayı atlattı. Yakin bir mesafeden sıkı bir vuruşla takımının ikinici golünü yap- tı. ' Bu gölden sonra oyun kısmen İzmirin hâkimiyeti altında cereyan ederken' An- karşgücü solaçığı Hamdi 35 inci dakika- da İzmir kalesine akarken müdafi Alinin hatalı bir müdahalesi üzerine ceza çizgisi dahilinde yuvarlandı, hakem penaltı ver di. Bu suretle Ankaragücü Şükrünün şü- tü ile beraberlik sayısını yaptı. Birinci devre 2 - 2 berabere bitti. İkinci devre her iki takım da galibiyet için büyük bir enerji ile oynadılar. Fa- kat bu devrede her iki takımın hücum ve mukabil hücumları ile geçli. İki taraf ta |sayı yapamadı. : 5 eşiktaşla hallerde ofsaytlar yarattı. Sonra ikinci . Bilâl - Abdi, Şükrü, Yaşar, İsmail, Ham- 6 ncı dakikada kaleden çok uzakta

Bu sayıdan diğer sayfalar: