28 Ocak 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

28 Ocak 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

t p . €—SONTELERA t İ ©İ JESKİ bir Yozan : F —28 İkincikânun 38 AKŞAMCILAR!| <öoz ekşamcının defterinden| Osman Cemal Kayalılı Vay anam babam vay, rakıya zurna çaldırıyor bu mubarekler.. veya tavadan inmiş sıcacık, nar gi- bi çingene palamutu denilen pala - mut yavruları ve üzerleri hafif kı « zarmış ekmek rengindeki kınalı ya- pıncak üzümile içmenin zevkine ko- lay kolay doyulmaz. Serinden ziyade soğuğu andıran bu havalarda, akşam üstü, bir kaç kafa dengi ahbabı kapalı ve sessizce bir yere toplanıp bu dediğim şeylerle hafiften pırnayı atıştırmıya — başlı- ması akşamcıların en sevdikleri bir âlemdir, Onen için çingenc palamu- tu çıkar çıkmaz İstanbul ve Beyoğ- Iu Balıkpazarındaki, Gedikpaşadaki, Balattaki balıkçılar hep şöyle bağı- rırlar: — Vay ana mbabam vay, rakıya zurna çaldırryor bu mübarekler zur- na! Akşamcılara çifte telli oynattı- rıyor bt kuzular çifte telli! Belli başlı akşamcılardan bir ço- ğunun bu akşam İstanbul Balıkpa- zarındaki bir meyhanenin tavan a- na benziyen üst katına toplan - ması, âdeta orayı rakı, balık, ciğer, soğan, sarımsak, duman, biraz da hâ- fif tertib yüz numara kokulu (edebi bir akademi!) ye çevirmişti. Çünkü bu akşam oraya toplananlarrın ö« nemli bir çokluğunu edebiyat ve şi- ir meraklıları ile edebiyat ve Şiir yapanlar teşkil ediyordu. Sanra bu, çeşid çeşid kokulu akademi 0 gece yalnız edebiyat değil, biraz da fel- sefe ekademisi sayılırdı. Çünkü ora- da o gece yapılacak edebi bahisler ve münakaşalar arasında sırası düş- tükce felsefeden filân da dem vuru- lurdu, Bu daracık, alçak tavanlı, loş, çeşid çeşid kokulu yeri kaplıyan üç buçuk masanın etrafını şunlar çe- virmişlerdi: Hüseyin Deruni, Selman, Bedevi- *zade Suad, Şahab Nüreddin, Serfi- eeli Hakkı, Tesalyalı Şevki, Vakid Çelebi, Turhan ve Turhanın sonra- dan tanışmış olduğu ekzantörik ya- zıcı Sabahattin Selis, sonra onun genç yazıcı ve şair arkadaşlarından Faruk, Zeki Tevfik, Hayrullah Sani, Sapanzade Münif, Etem İffet, Ke- rim Necdet, Hasan Refet, Nejad Rüş- tü, Sıtkı Melâl... Bir de meşhur Said Hikmet! Daha sonra Türhanın henüz tanı- madığı palabıyıklı bir adam ve mü- teknid bir eski öğretmen ile dört beş yaşlı yabancı daba vardı. Gençler arasında akşamdan baş- hyan edebi mübahase hep o günlerin gazete, mecmua ve kitablarında çı- kan edebi yazılar üzerinde oluyor ve herkes her okuduğu yazı hakkında, doğru, eğri, kuvvetli, sudan bir ta- kım fikirler beyan ediyor; gençlerin sözleri bitince orta yaşlılarla yaşlı- lar söze başlıyarak işi döndürüp do- laştırıp kendi yazmış oldukları kıt- alara, rubailere, müurabbalara, mü- hammeslere, tahmislere, teseddis- Tere, tazminlere, mesnevi tarzı man- zümelere, gazellere, şarkılara, kasi- delere ve en sonunda da kötü kötü, pis pis, çirkin çirkin, iİçleri hep en terbiyesizce, edebsizce hattâ rezil- ce hicviyelere getiriyor ve onları bi- rer birer ceblerinden çıkarıp pişmiş kelleler gibi sırıta sırıta ve kendile- rine mahsus ahenk kaideleri, kendi- Polle rerrrniNoc. 44 ——— lerine mahsıs ağdalı tecvidlerle 0- kuyorlardı. Bu adamlar için bu as- rın da, geçe nasrın da, gelecek asrıtı (da hattâ bütün geçmiş ve gelecek a- .sırların da biricik en büyük ve kâbı- 'na ulaşılmaz şalri eşrefti. Amenna, Eşvele, gençler de küçük ve külüs. tür bir şair demiyorlar; onun get - çekten güzci, ustaca, san'atlı şüirle- rini onlar da beğeniyorlar ve o istib- dadın kötülüklerine, aşağılıklarına |karşı yazmış olduğu şeylerin onlar seve seve okuyup zevk duyuyorlar- di; Fakat, bir Yunus Emre, bir Füzu- H, bir Bağdadlı Ruhi, bir Naili, bir Hâmld, bir Fikret dağlar gibi karşı- larında durürken Eşrefi bunların bepsinden yüksek tutanlara bıyık altından gülüşüyorlardı. Zaten onlar biliyorlardı ki her akşam Balıkpaza- İrı ve Sirkeci meyhanelerini dolduran İbu Eşref prestlerin bir kısmı, ah - metli adamcağızı şairliğinden, san- İatkârlığından, haksızlıklara karşı is- yânından - ziyade külürbazlığı, ve İbazı çok âçık saçık kıl'alarından dö- İtoya seviyorlüsde © ükğam “örüdexi gençler kendi aralarındaki edebi, İmübaheselerin birinci perdesini ka- par kapamaz o dediğim tiplerden bi- Ti bermutad lâfı döndürüp - dolaşlı- İrmp kendisinin bir rakibine karşı ye- İni yazmış olduğu bir hicviyeye ge- tirdi: sonra cebinden mahud defte- rini çıkararak okumuya koyuldu: Kabhaktır erddi ol ebleh hiyamarın Katirden farkı yoktur nabekârın Usandık bednevasından, usandık Kerihüstevt hınar ibni htmarın Silinmiş âör yüzünden bak tamamen İşittim t o nüdan şimdi olmuş Uztanmaz üşıkı bir gül izasarın Duyursak şaşmayız çünkim alıştık Rezaletler çıkar elbet te yaarın O servendam nola çekse her akşam Anaaa böl bol mükemmelce timaarın 'Yakışmaz kiç o gül çehre yanında Ne akşam ne sabahlayın ohaarın O bir yüzsüz, kepze maymundur Bu şehrin ve şu çarşuyu paaazarın Ne Hindüçin ne diğer huttalarda Devamı var) İspanya Harbinin sonu (5 incisayfadan devamı riçlen yardım olarak kendisine az- iker gönderilecek mi? Bu ihtimali çok İkuvvetli görenler vardır. Fakat İtal. iyanın bu sene Franko'ya egönüllü, yollamıyacağını söyliyenler Romanın | artık. İspanyadan ziyade Orta Av. Tupaya ehemmiyet vereceğini ileri sürmektedirler. Çünkü Roma - Ber- lin mihverinin faaliyetinde Orta Av- Tupa sahası hemen kâmilen Berlin'in hissesine düşmüş alduğu halde İtal. © mihverin selâmeti namına Almanyanın dediğinden ayrılma - mağa mecbur kalmıştır. Onun için İtalyanın biraz da kendini Bu vazi- yetten kurtararak Orta Avrupa iş- Jerinde Berlin - Roma mihverinde iki taraflı müvazene tesisini düşün- imesini de ihtimalden hariç değildir. —ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Yazan: Moris Löblan Nihayet çıktı, Her halde Klâra ta- rifini unutmuş olacaktı. Raul der - hal bir taksiye atladı ve eve geldi. Bahçede önce hizmetçiye, sonra da Kurvile rastladı.. — Klüra?, — Burada değil.. Râaul bitkin bir halde yığıldı... Nereye gidecek?. Ne yapacak?.. Hiç bir şey yapamamak iztıtabı, kalbin- deki acıyı şiddetlendiriyordu. Düşü- nüyor, aklına müthiş şeyler geliyor- du. Klâra, kendisinin katil olduğu- nu görünce, yaplığı hareketin ve- hametini anlıyarak ya kendini öl- dürmüş, ya gidip teslim olmuş, ya- hut ta ona görünmemek için ebedi- yen kaçınıştı... Raul, Klürayı gece yarısı Sen neh- vi kıyılarında dolaşırken tasavvur e- Nakleden:fa. de canlanıyor, sonra bir vücudun suyun sathını yırtışını duyuyor gibi oluyordu... Bütün gece Raul uyuyamadı... daldığı zamanlar humma verici şey- ler görerek, sıçrıyarak uyanıyordu... Kendi kendine bin bir kabahat bu- Tuyordu. 'Niçin onu önceden çıkar - mıuştı. Bu tedbirsizlik değil miydi?.. Hiç o vaziyette bir kadın yalnız bi- rakılır miydi?.. Nihayet sabaha doğru yorgunluk galib gelerek biraz uyuyabildi. Fa- kat günün ilk ışığı yüzüne vurur vurmaz, Raul yataktan sıçradı ve derhal hizmetçiyi çağırdı: — Klâra geldi mi? — Hayır efendim.. — Yeni bir havadis var mı? Nedim, bir Şeyh Galib, bir Abdülhak | Gören ürker yüzin mahud çomaarın | SİNEMA , (5 Inci sayfadan decam) Konrad Vayd |lefon zilinin vuruşu odamın süküne- |tini altüst etti: — Alla.. Konrad Vayd... Merha- ba... Ben Rişard Oswald.. Burası Pa- Bir film çeviriyorum, bunun baş rolünü siz yapacaksınız... Derhal hareket ediniz... | Bu teklifi derhal kabul ettim, tele- İHonu kapatıp, bavullarımı hazırla - /dım ve ferdası günü Paris'e hareket edecek olan ilk eksprese atladım... * Konrad Vayd, Paris'te büyük bir meraklı kafilesi tarafından karşılan- mış ve yüzlerce buket hediye veril- miştir. Konrad Vayd'ın gelişini ha- ber alan gazete muharrirleri, fotoğ- Tafçılar ve radyo-reporter'leri etra- fını sarmışlar ve ona bir çok sualler İyağdırmışlardır. Buna mukabil se - vimli san'atkâr hiç birini reddetme- miş, herkesin suallerine cevab vere- rek anları memnun elmiş, Rişard Os- wald'la otomobile atlıyarak çevire- ceği film hakkında izahat almak ve hazırlanmak üzere stüdyoya gitmiş- lerdir. Konrad Vayd, şimdi Rişard - Os- |* wald ile mukavele yaparak (Tempâte sur L'Asie) adlı fümi çevirmektedir. Bu filmde kendisine sevimli yıldız- lardan Sessue Hayakawa, ITabib Beng lin, Roger Düşesne, Madeleine Ro- benson, Misiko Tenaka, Lucas Gri- | 'du, Pol Azays ve Serge Grave refukat| edeceklerdir. ü G. Kunter Elisa Londi Holivuddan Niçin ayrılmış ? imek için kaldım.. Orada yaşıyanla- rın hepsi de bunun için kalıyorlar, dersem ban iananınız.. Eğer günün birinde Hollivud'a dönersem paraya ihtiyacım olduğu anlaşılabilir. Eğer bu hayat hoşunuza gidiyorsa orası fevkalâdedir sizin için. | İdenliniz yalhız para kazanmak ve |biraz komedi oynamak olduktan son- Jra mesele yok, Yani işiniz yorucu de- İğildir. Ve size eğlenmek için hayli zaman bırakır, | Fakat Wolivudda e ncan sıkıcı şey İstüdyadan dısarıda hiç bir iş yapa- mayışınızdır. Çünkü dostlarınız rü- hat bırakmaz. Dünyada en çok sev- || şey yazmaktır. Fakat orada |benim için yazı yazmak imkân 161- |madığını gördüm. | İşte Holivuddan ayrılarak bu mev- sim- tiyatroya dönüşümün — sebebi |Nevyork'ta bir kaç hafta içinde Ho- |Hvudda 9 ayda yaptığımdan daha fazla çalıştım.» Elisa Lendi'nin bugüne kadar inti. şur etmiş 4 Yomanı vardır. Şimdi de bir piyes yazmaktadır. e . Küçük sinema Haberleri li bir film çevirmektedir, Baş rolleri Charle Vanel, Tania Fedor, Doliy Da- İvis; Jean Golland yapıyorlar. * Michâle Morgan ve Viviane Ro - lar Hapishanesi» adlı bir reporta- İjından iktibas edilen filmin baş rol- lerini yapacaklardır. — Çağır ban Kurvil gelince Raul sordu: — Ne var? —BHiç... Raul, Kurvilin yakasına atılarak sarstı: — Yalan söylüyorsun, yalan!, Kekeliyorsun! Ne var, söyle. Beni |korkak bir adam mı zannediyorsun?, |Söyle! doğrusunu söyle.. Kurvil cebinden bir gazete çıka- rarak açtı ve Raule uzattı. Raul bir |göz atar atmaz müthiş bir küfür sa- vurdu.. Gazetenin ilk sahifesinde, iri harf- Terle şu satırlar yazılı idi: rı Klâra cinayet mahallinde, başmü- fettiş Jorjöre tarafından tevkif e- dilmiştir. Polis cinayetim Sarı Klâra tarafından yapıldığına kanidir. Ma- amafih bü işde, Sarı Klâranın yeni 'dostu Raul isminde birisinin de par- 'mağı olduğu muhakkak gibidir ve bu Raul denilen adam, Sarı Klârayı Bugünlerde; «Neşesiz sokak» fil- mini çeviren Dita Parlo «Asfalt» ve «Macar Rapsodisi» filmlerinde baş rolleri yapacaktır. «Yapışkahn kadınlar» ismindeki meş İbur vadvilin sinemaya alınmasına 13 şubatta başlanacaktır. * «Afrika faciası» filminin dış sah- neleri Cezair'de çevriliyor . Yves Mirmdu'ı: «Ölüm Perendest» gelecek martta sinemaya alınacak - tır. Baş artistleri Gean-Plerre-Mu - mont, Jocelyne Gael'dir. * «Rels Kadın» filmine iki aya ka- 'dar başlanacaktır, Baş rolleri Heney Garat, Elvyre Popesco yapacaklar « dır. Mısırin kalkınmasımı tasvir edan «Büyük Uyanış» adlı bir film çevril- mektedir. Jean-Pierre-Aumont — ve Victor Franscen Pusu filmini çevirecekler- * Goethe'nin Verter adlı eseri filme alınacaklır. Baş röllerde Annie Ver- ney ve Picere-Richard-Vilm oynıya- caklardır. v * Karol Lambard'ın «Çılgın itiraf» tilmi Pariste gösterilmiye başlanmış- tar, S;kal m;l':roB_ Yuvası mı? İtalya kralının Habeşislan impa- ratoru olarak tanınması meselesi ye- iniden tazelendi. Milletler cemiy nin toplantısı vesilesiyle Avrupanın birçok diplomatları Cenevreye git- miş bulunuyor. Habeşistan mesele- inin arada konuşulmuş olması artık pek tabiidir. Bundan bir iki ay evvel Milletler Cemiyetine dahil hazı kü- Çük devletleri, İtalya ile münasebet- lerini ve Amerika ile ticaret işlerini dMüzeltmek için Habeşistanın İtalyan- lar tarafından alınmasını tasdik et mek üzere - başta Holanda olduğu halde - teşebbüsatta — bulundukları unutulmamıştır. O zaman söyleni - vordu ki bu küçük hükümetler İn- giltere nezdinde teşebbüste buluna- tak Habeşistanın İtalya - tarafından alınması keyfiyetinin tanınması için müracaatta bulunacaklardır. Lâkin daha vakit sant gelmemiş miydi, ney- 'di, çok geçmeden bu haberin asıl - sızlığı ilân edildi. Küçük devletler hakikaten Habe- şistanın İtalya tarafından alınmış ol- duğunu tasdik edeceklerdir. Fakat tasdik keyfiyeti «fiili» mahiyettedir. Yoksa hukuki noktadan - böyle pek İdüşünmemişlerdir. Halbuki İtalyanın istediği hsdik bukukan artık Habe- Ediblerle Konuşmalar FARUK NAFiZ anlatıyor ! Moskovada sakallıların yer altı | — ( 5 iaci sayladan devam ) trenine binmelerini meneden bir e- mıyanların çoğu mesleklorini değiş. / mir çıkmışlır, Uzun zamân bir fazi. |ticir, başka bir vadide daha verimüi let sayılan uzun sakalı Mosköva sıh. (SİTTYA çalışırlardı. Bugün, bilâkis, |hat adamları; halkın Henry Feseourt «Cenub Barı» isim- | mance; Francis Carco'nun «Kadiın- | «İri Pol vuruldu. Eski metresi, Sa- | sıhhati — için tehlikeli bir mikrob yuvası addedi- yorlar. Birimizin derdi Hepimizin derdi Terkos suyunun tazyikı azdırl.. Fatihte oturan — karilerimizden Hüseyin İlhandan aldığımız bir mektubda ezcümle şöyle denil - mektedir: Oturduğum Fatih Cırcır Pener- Ti şokağında 1 wumaralı eve Ter- kos getirmek için belki bir ay kâ- dar uğraştıktan sonra nihayet ge- lip Terkosu açtılar, Fakat yanı - vu almak üzere biriken halk yü- zünden ancak gece saat 12 den sonra vu alabiliyoruz. Bu sebeble evde Terkosumuz açık olduğu hal- de çeşmeden su alanlarla birlikte biz de almak mecburiyetinde ka- hyoruz. Binaenaleyh Terkos İda- resinin günde hiç olmazsa şabah için bir saat, akşam için de bir sa- at, tazyik olunmasını ve bu suret- Te evinde terkosu olanların susuz kalması yüzünden çeşmelere dö- külmesine lüzum — bırakılmaması huşusunda aid olduğu makamların nazarı dikkatini celb ederim » |fak olmuştur. Polis tahkikatla meş- güldür.> | ZOZOr Bu sefer tali, polis başmüfettişine yardım etmişti. İri Pol'ün gönderdi” İği mektub polis müdüriyetine geldi- 3 zaman, Joarjöre orada yoktu. Val- ter rıhtımında, sarışın kızın geldiği saat olduğu için, tarassuda gelmişti Orada, kapıcının feryadlarını diy - muş ve koşmuştu. Jarjöre apartımana yıldırım gibi girmişti. Onu durduran manzara, ,yerde yatan İri Pol'ün cesedi değil- /di. Hayır, gözü, arkası kapıya dönük /olan şu meşhur koltuğa saplanıp kal- mıştı. Raul, Sarı Klârayı bu koltuk- |ta saklamış, o da görmemişti. ÇOrjöre, yine kendisine bir oyun oynanmamasını temin için, tabanca- sın) çekerek, yanındaki adamlara: — Siz durunuz... Diyerek yavaş yavaş ilerledi. Par- — Bilmem efendim. Mösyö Kur - |Meavi gazinodan kaçıran şahıslır. Ra- ( Mağı tetikte idi. Düşmanın ilk hare- * diyor, nehirin kara suları gözlerin- |vile sorunuz. ul izini şimdilik kaybetmeğe muvaf- MM_ ateş edecekti. edebiyatta muvaffak olacakların ço- ğ da muvatfakiyetinden 'şüphe edilenler dile geliyör... rile edebiyatımıza her gün | susuyor Süküt yeni bir şey kaybettirenlerin ve e- İserleri ile edebiyatımızı her gün zi- yana sokanların isimlerini bir nefes- (te sayabilirim! Gitgide kari muhar- rirden, muhatrir kariden uzaklaşı - yor. Bunun sebebini bizde okuyucu kültürünün yazıcı kültürüne faik olmasında aramalıyız. Artistin sah- inesi, günden güne seyircilerin anfi- sinden aşağı düşüyor, ve bu gidişle bir gün okuyanların yazanlara kuş |bakışı baktığını göreceğiz! ger kuvvetli bir san'at hareketi memleket için lâzımsa şimdiden ted- lâka farkının sebeblerini araştırma- San'atkâr, karşısında, asgari dünkü edebiyattan NEVR uzaklaştırmamak — ve Başmüfettişi, yanındaki - polisler hayretle seyrediyorlardı. Jorjöre kol- tukta kimse olmadığını görünce, a - damlarına: — İnsan ve bilhassa'bir polis dedi, her türlü tedbirleri almaş olmalıdır. Ve orada yabancı kimse olmadığı- ma kanaat getirdikten sonra Jorjöre İri Polün üzerine eğilerek muayene etti: — Kâalb el'an çarpıyor.. amma pek büyük bir ümid yok,.. Derhal bir doktar çağırınız. Bitişik evde bir dok-| tor alacak. Ve derhal telefonla, baş mülettiş, polis müdürüne hâdiseyi bildirerek talimat istedi. Jorjöre sonra mahalle komiserine haber verdi ve kapıcıyı sorguya çek- ti. İşte bu Borgu neticesindedir ki Çorjöre, Sarı Klâra ile Raul'ün gel- idiklerini ve cinayeti yaptıklarını an-| lamış oldu. Bu baberi alır almaz, Jorjöre ken- idini kaybetti. Gelen doktora: |hususu daha açık düşünüyar ve mü- | İHabeşistanlmpara: torluğu ve İngiltere Habeşistanın tamamile maglur olmadığı ileri sürülüyor J. — İşistanım İtalyâ hâkimiyeti altına geçe |miş olduğunun tanınmasıdır. | — Bugün Milletler Cemiyetinin Janmasiyle bu bahis tazelenmiş! |italya ile ticaret munhedesi müza- L kerelerine girişmiş olan Amerika hü- ti kümeti geçenlerde bu konuşmayı — ikesti. Çünkü İtalyanlar yeni yapılar — cak ticaret muahedesinin sade İtalya 1 kralı namına değil, Habeşistan impa> İrzatoru namına da aktedilmiş olacar ti sürmüşlerdir. a rikalılar İtalya krallığının Habe- şislen imparatorluğuna da malik ole L duğunu tanımıyorlar, Öyle anlaşılıyor ki İngilizler bü — eti nazarı dikkate almamış de- —| ğillerdir. İtalyanın Haboşistan im - —| |paratorluğunu tasdik etmek istiyen- — |ler çoğaldığı takdirde İngilizler büy- — le bir cereyana mukavemet edecek — değillerdir. Amerika - İtalya tica- ret muahedesi müzakerelerinin neti- celenmesi ve bu suretle Amerika hü- ikümetinin işini kolaylaştırmak için Londraran bu tasdik cihetine yata- — cağı hiç ihtimalden uzak değildir. — Yalnız bugün görülen bir hal varsâ © da İngilterenin bu vaziyet karşır — sında beklemek siyaseti takip etti- ği, cok ihtiyatlı bu'ımdıııudur Topalara yeni kıymetler ilüve etmek — aklima ilk önce gelen tedbirdi. Eski* »ler belki, doğrudan doğruya edebi- İyattan maddi istifade temin etmez lerdi, fakat edebiyat yolu ile hayat- taki mevkilerini elde ederlerdi. Bugün daha materyalist bir ceml- yetin içinde yaşıyoruz, yeniler, bu — e üatm ai İnakaşa ediyor... Yok, memlekett —| san'at hareketinin vücudile ademi mük isavi ise a başka! O zaman şiir yerine saçma, tenkid yerine küfür, roman | İyerine hozeyan dinlemiye katlanma” ! dan başka yapacak bir işimiz yoktut! — En güzel bulduğunuz bir kıt'âr bir beyit veya bir mısra. l — Edebiyatımızda hoşuma gîdel çok mısralar var, bunlardan. hmıd Seyhülislâm Yahyanın! ” Seyd olunmaz bir hüma fikrile öme | Tüm geçti aik — bir almalı ve iki devir arasındaki e- İmısraıdır. — Ayni intihabı bir de kendi yâ” lıyız. Bence bunun sebebi birdir. İzılarınız arasından yapar rmmsınız? — | — Kendi mısralarımdan birini mf — kadar bir istikbal görmek istiyor ve İsoruyorsunuz? Eğer bunların içinde , İbunu göremeyince san'atı İstikba- İgüzelleri varsa, bırakm, başkalari| | line feda ediyor. Mevcud kıymetleri |bulsun! SABRİ ÇAĞLAYAN : | OZİN| Bı dis, nıılo grip, romatizma ııvrılıl, kmlılıl :'. b(îlnn ağrı ım'ıızı derhal l'ıoıor. icabında 3 kaşe alınabilir. — Ah diyordu, geç kaldınız,; Mfğİ çekişiyor... Aman kurtarmağa çali* şınız.. Bu tdalet için, benim ve sizlü | için çok mühim bir bâdisedir... İman doktor gayret.. 'Tam bu esnada içeriye Flaman şarak giriyordu. — Mösyö Jorjöre, Klârayı yakâ * ladım... | — Ne diyorsun?. | — Sarı Klârayı yakıladım. — Nerede?, — Caddeden geçiyordu, hemen # tum. Aşağıda kapıcının odasında.. Jorjöre merdivenleri dörder döf * ider atlıyarak indi. Genç kadınt Yak yukarı itekaka çıkardı. Od içeri iterek İri Polün cesedinin Ö İne götürdü. Genç kadın, haşyetle geri çekiil ” yordu, Jorjöre kaba ellerile K .yı diz çökmeğe mecbur etti ve man'a emretti: (Devam mwar) ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: