10 Mart 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

10 Mart 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- PCPTFLOEP TEKML Edebiyat yapmak Yazan : FİLE Z b * Resim yapmak, heykel yapmak gi- bi birde (edebiyat) yapmak tabirinin sık sık kullanıldığını işidiriz. Bu ta- bire ne çok sinirlenenlerden biri de benim, Ne demek bu edebiyat yap - Mmak?, Edebiyat yazı sanatının adına derler, Makale yazarken — edebiyat yapmak, mektup yazarken edebiyat yapmak, hendese ve ilim kitaplarına varıncaya kadar kullanılın bu - tabir ve adeta bir ıstılah haline bile gir - miş olan meselâ (edebiyatı askeriye) terkibi daha bir çok misalleri bana çok acayip ve şayanı nefret görünü- yor. Meselü size birisi bir adres veri- yor. (Vaniköyünün ferah feza kıyı- larında, koyu mefti koruluklarının sâüyebanında bir külbei dinlişin, Fazi- letile meşhur mekamı cennet İsmail ağanın beş numaralı evi.). İşte adres edebiyatı. Ve meselâ tarih okuyorsunuz. (ye. mekten henliz kalkmış olduğu halde dişlerini kürdanla karışdırmakta o - lan Napolyon koyu İlacivert gözle - rindeki istiğrak lah...» İşte tarih edebiyatı. Bu tıp kitabı okuyorsu - nuz. «Bir emayıâğmânın bir incir çe- kirdeği doldurmuyacak kadar küçü- cük bir habbecikle tıkanması hil - kâtin ne garip cilvesidir ki beşeri e- siri firaş ediyor ve apandisit denen bu kör olası kör barsağı sünnet et - medikçe ifakatyap etmiyore, Edebi- yatı tıbbiye, Askeri bir eser okuyorsunuz. «Nam | Tusuna yaklaşlıkça üsabileşen mermi | kilometrelerce uzakta bulunan düş - manm âmâkı kalbini ilâh..» Edebi- yatı askeriye, Bunlar yetişmiyormuş gibi şimdi bir de «gazetecilik edebiyatı» çıktı Yavaş yavaş havadisler birer kis . vei edebiyeye bürünerek reportaj İs- mini alıyor ve ekseriya şöyle facla- larla karşılaşıyoruz.» *Balıkpazarının o dağdağalı hayı huyu içinde kana susamış canavar sebular gibi ince, gül endam kızın üzerine saldırıyor, etrafta kaçışma- çerken, «Yok tabimtia bir inilti bi - le«, Nihayet bir polis düdüğü ve ada. letin demirden eli... ilah.. 'Tek kelime ile edebiyat etehiyattır. Üst tarafı lâfüguzâf ve bir araba mas- | karalık. o—c<cu A — Şehirlerimizin imarı veEvkafın çalışması, Şehirlerimizin umranında evkafın da büyük bir ro: oynıyacağını yaz « * mıştık. Evkaf idaresi bu hususta & - saslı faaliyet ve hazırlıklara giriş - miş ve bu maksatla bir proje hazır - lanmıştır. Bu projeye göre bazı yer- | lerde evkaf umum müdürlüğü tara - fından (büyük apartıman), (gazino),* (sebze ve meyva hali), hamama), gi- bi umumun hizmetine yarar bina -| ların inşasına hemen başlanılacaktır. | Diğer taraftan memleketimizin bü -| tün her trafındaki tarihi kıymeti haiz binaların tamiri için de yeni bütçeye büyük bir tahsisat konmuştur. AF — 10 Mart 1ra8 Beş senede: 1,59500,000,000 İsterlin sar- fedilerek İngilterenin deniz Hava - Kara kuvvetleri yep- yeni bir hale getirilecek!.. | On seneden faz- la süren faaliyet |neticesinde Sin « İgapur'da — yapılan üssübahriye — dair tafsilât verilirken İngilterenin ala » bildiğine silâhlan- |ma işine yeniden mnasıl bir hararetle sarıldığı görülü « yordu. Londra'da ge « çen gün neşredi - len «Beyaz kitap» İngilterenin mil . M müdafaa yolun- da şimdiye kadar neler — yaptığını, ne kadar para sarf ettiğini — gösteren mühim *ve en ye « ni bir vesikadır. «Son Telgrafp rşimdiye kadar İn- gilterenin silâh - |lanmak — yolunda inı—ler yaptığını İn« giliz gazetelerin » den alarak müm « kün olduğu kadar etraflı bir surette okuyucularıma bildirmiştir. — Geçen 'çarşamba günü neşredilen beyaz ki- İAkRAAn SRLERİER SEKKERİRL ZL lâhların azaltılması etrafında cere - yan eden konuşmalardan sonra şim- di her tarafta alabildiğine silâhlan « ma yarışına devam edilirken İngil. iterenin ortaya milyonlarca lira koya- İrak yeni baştan kuvvetlenmiye ka » rar verdiği görülüyor. 1988 - 39 da milli müdafaa için sarfedilen para şudur. 343.250.000. İngiliz rası, Fakat bundan başka tayyare hü cumlarına karşı lâzım gelen tedbir leri almak üzere tahsis edilmiş o In 8.500.000 İngiliz lirası da başka dir. Geçen sene hükümet parlâmetn todan lâzimgelen selâhiyeti almış - in bu sene zarfında 90 Hiralık dahili bir is - tikraz yapılacaktır. Fakat bundan daha ilerisi var: Önümüzdeki 1839 se- nesi için yapılan programı tatbik i- çin 278,250,000 İngiliz Hirasına varan bir para sarfedilecektir. Keza b sene için tayyare taarruzlarına karşı a - hnan tedbirlere sarfedilmek üzere | cektir. — Benden ne istiyorsun?,, Utanimıyor musun? , Niçin geldin?... Ömer, biraz durdu, Sakin ve mutedil gözlerimin içine baktı, Kelimeleri tane tane sö) Bu kadar telâşı manasız buluy iyerek: yorüm, Siniclen- miye lüzum yok. Biraz konuşalım , Gideceğim... De- di, — Hayır, senin sesini işitmek değil, yüzünü bile görmek istemiyorum... — Bunu izaha lüzum var mı?., — Bence bu nefret sebebsiz, Zaten, bu nefreti i- zale etmek için setinle konuşmakta izale mi?... Bunun imkânı yok! ü söyler söylemez, bet bile beklemeden kendi kendine yürüdü, merdivenleri çıktı. Arkasından beni de sürükledi. kendi başına nereye gitsin, yatak odama mı?... Hın . zır âdeta evin sahibi gibi. İstediğini zayıf yaziyetimden, elindeki kuvvetli öyle istifade ediyor ki., Fakat, bütün bunlardan mu- rat ne?, Bir kendi başına kalmış mimbakirenin adını büsbütün kötüye mi çıkartmak?. Misafirlerimi — aldığım odaya Müthiş hiddetliyim, Her hareketimde bir yığın ha- karet var. Bu, bem içimden gelyör, hem de bu kadar hakarete dayanamasın da gitsin diyoı şündüğüm şey: Zorla, bin entrika ile, en zayıf nok- talarımı eline dolayarak İçeriye girmesi. Buna artık: ısrar ediyorum, —Pekliü 5.250.000 İngiliz lirası tahsis edile . | İngilterenin alabildiğine silâhlan -| İma yoluna girdiğini son senelerde gözteren ilk Beyaz kitap 934 den son- Pa HYöt da neşredimişti. U zaman neşredilen resmi vesikalar da İn - gilterenin milli müdafaa için lüzum gördüğü program izah — ediliyordu.| Şimdi şu son neşredilen 938 - (Beyaz! kitabı) ise geçen seneler program - larında hiç bir değişiklik olmadığını teyid etmekle beraber ilk tahminler hilâfına olarak programların tatbi - kinde bazı cihetlerin yerine getiri - lemediğini de gösterilmektedir. «Son |Telgraf» evvelce vesile düştükçe İn- giliz matbuatından alarak yazmışdı ki İngilterenin büyük bir meselesi de gönüllü ve ücretli asker almak dola - yısile vakit vakit eksiklik görünme- sidir. x Beyaz kitaptaki rakkamlara göre, gönüllülerin mikdarı aşmakta aske- ve giren çoğalmaktadır. Donanma İhizmetine girenler 2 sene evvelkine İnisbetle 10 bin kişi arttığı gibi ordu (hizmetine girenler de 3.600 kişi faz- ladır. İngilterenin yeni programları- 'na göre arttırmak istediği kara, de- Demekten başka söylenecek yok. Fakat bundan sonra, ne yapacak, ne yapmak istiyor?. Şimdilik sedi- 'nim — yürümemi Bırakayım — da yapıyor. Benim — Un silâhlardan dünüz, artık gidil rin üzerine bağdaş kurmuş oturuyor, yalnız söyle - mek, maziden itibaren bir sürü hikâye anlatmak is - tiyor. Ben de her sözünü kesiyorum. Boyuna tersli- — Rica ederim, Susunuz. Siz! dinlemek istemedi- ğimi kaç defa söyledim, İşte geldiniz, evimi de gör. niz... Ben ne söylesem nafile., hiç aklırmıyor. Vur - dum duymaz. Sırıtıyor ve dik dik yüzüme bakıyor. Arada bir: onu da aldım. diyor, hale yayık rum. En çok dü- vücudu, giyinişi, Maşallah çok değişmişsin... yecekse anlatmıya devam e« yayık: — Maşallah... Deyişine öyle sinirleniyorum ki... Zaten, suralı, hareketleri, her şeyi de sinir, Ar - lanmaz bayağı, sulu bir tip haline gelmiş: Hani, bazı Diğer devletlerinde reka bet edeceği muhakkaktır! niz ve hava kuvetlerine dair malü. Mat veren İngiliz matbuatı bu Uğur- da bir çök para sarfedilmesi — için Mzım gelen fedakârlığı çok yerin- de bulmaktadır. Yalrız şimdiye ka - dar elde edilmiş olan neticelere dair fikirler ayrılıyor lâkin herkes sarfe- Gilmekte olan bu gayret ve faaliyeti €lzem görmektedir. İngilizleri meşgul eden mühim bir cihet tayyareciliktir. Hava kuvvetle- rini arttırmıya uğraşıyorlar. İngiliz matbuatında arasır İngilterenin hava kuvvetlerine dair yazı yazılırken ba- zi endişeler gösterilmektedir. Mese - lâ bu gefer de Dayli Telgraph gaze- tesi ortaya bir sual atmakta ve Al- manyanın hava kuvvetlerini arttır - Mması için uğraşması karşısında İn - gilterenin nasıl yetişebileceğini sör- maktadır. Almanya harb — halinde imiş gibi, bir programla hava kuv - vetlerini arttırırken İngilterenin tay. yare sanayi sulh zamanında olduğu- na göre çalışmaktadır. İşte bu ga- zete, bunu doğru bulmamakta, Al - manya'ya yetişmek lâzım olduğunu söylemektedir. İngiliz donanmasının yeniden 500 bin ton miktarında harb gemisi ile kuüvvetlenmesi yeni program iktiza- sındandır. İngilterenin girmiş olduğu silâh - Va vabında Wironk fedakârhkla- ra lüzum görülmektedir, Fakat me - selâ 500 bin ton yekünuna varan de- niz inşaatmı başarmak için İngiliz - ler kendilerinden istenen parayı ç- karmaksızın vermiye hazır oldukları görülüyar. İngiltere geçen 1937 yılında artık ison derece silâhlanmak için ilk adı- 'ma atmış bulnuyordu. Hazırlanan bü: yük programın başlangıcı 937 oldu Nihayeti de 941 senesine varacaktır Bu zaman zarfında İngilterenin mil- li müdafaasından kara, deniz ve ha. va kuvvetlerine sarfedeceği paranın iyekünu 1,500,000,000 İngiliz lirası tu- tacaktır. Demek ki geçen sene bir- denbire ortaya konan ve 6 zaman berkesi şaşırtan tahsisat 0 kadarla kalmıyarak seneler geçtikçe İngil - terenin milli müdafaa için para art İmış olacak, mosraf daha çoğlacaktır. Bu süretle 1941 de İngilterenin hava deniz ve “ara kuvetleri yepyeni bi halde meydana çıkmış olacaktır. Yahudi satıcılar vardır. Ya ellerindeki bir malı çı- karmak, yahut kelepir buldukları bir malı kapatmak için binbir şaklabanlık yapar, bütün söylenenlere hiç aldımaz da kendi bildiklerini okur ve boyuna &ı - rıtırlar! Bu da, tıpkı onlar gibi. Hiç bir hareketi tın- mıayor, sadece mahir bir matrabaz edasile çıkarına bakıyor. Kendisine: — Niçin böyle yaptın?. Kapıyı zorlamakta ve â. lemi ayaklandırmakta ne menfaatin vardı?. Dedim, Ona da gayet müsterih; — Seni görmekten, böyle oturup konuşmaktan daha iyi ne menfsat olur?, Covabını verdi. Ve muhaveremiz devam etti: — Amm, bir genç kızın bütün mukadderatı ve istikbalile oynadınız. Beni kimsesiz beyi de kim, demezler mi? —:Daha mükemel ya... Fena mı?.. Hiç kimsesiz yle bileceklerine, bir ağabeyin olduğunu olatağını öğrenmeleri senin lehinedir., Bir ut telinin dilinden... Ben kopmuş bir ut teliyim. Mız « rabımın şiddetine tahammül ede - İmiyerek çatladım. Şimdi bir sarmı- sak demetine bağlanmış, mutfağıfı bir köşesinde asılı duruyorum. Âs - hm bir kursaktır. Yıpranıncıya ka- dar sedef işlemeli bir utun göğsün- de gerilmiş, uzun zaman öttüm. Be- ni içnalı tırnaklı, tombul, beyaz, yu- İmuşak elli bir kızcağız her gün çar- mıha gerilmiş İsa gibi akort ederek kulaklarımı çeker idi. Bu kızın iki örgülü siyah saçları ve şehvetten kıv- rılmış dudakları vardı. Sesi, insan- ların sinirlerinde yangın yapan, iç- lerini tutuşturan kıvılcımlarla dolu i- di. Onun için derlerdi ki : «Bülbüle ötmesini öğreten bu hasbadır.» Bül- bülün ustası imiş, şakramasını bülbül londan öğrenmiş kim bilir? belki de İdoğrudur. Ut çaldığı, şarkı söylediği için me- İmeleri görülecek kadar beyaz gerda- nanı gösteren açık yakalı fistanlar giydiği için ona mahallede «oynak karı» diyorlar. Halbuki başında oymalı bir ye » meni, elinde ya bir yün örgü ile veya minesinin — çoraplarını yamamakla vaktini geçiriyor. Allahın - bildiğini kuldan ne saklıyayım, Ben bir kötü- üğünü görmedim bu güne — kadar. Yalnız halasının bir oğlu var. Liseye tidiyor. Ut çalarken bazan sataşıyor yna, Ötesini berisini karıştırıyor. O Ja çocuk olduğu için onu adam hesa- yına koyup ses çıkarmıyor. Belki de yoşlanıyor kim bilir?. O bir şey değil. Lâkin teyzrsinin bir kocası var ki (ona enişte diyor) yun bakışlarını ben pek beğenmem. Bir iki defa şöyle el atmak, sal - hbrmak istedi. Kızcağızın fena halde ilkindiğini, ve eniştesini ittiğini göz- erimle gördüm. Ona «<Emine kızs diyötlar. — Asıl sdı Hacetdir. Büyük annesi ona E - Tâne demiş. Adı Emine kız kalmış. Yalnız bak Emine kızın bir — tek çusuru var, onu söyliyeyim. Beyaz, ombul, kırmızı kınalı parmaklarını sarartacak kadar sigara içer, Güya şözleri rahatsızmış da doktor sigaraya izin vermişmiş.. zaten sigara içtiğini :vde annesinden ve büyük annesile eniştesinden başka bilen yoktur E - niştesi ona kendi elile sararak getir- diği sigaraları gizlice verir: — Emihe kız! der. Al sana bir kaç günlük nevale getirdim yine. Emine kız gözlerini süzer minnet- tarlıkla gülümser ve evdekiler şüp- selenmesinler diye eniştesinin yanın- la fazla durmadan dolgun kalçala- rını dalgalandıra dalgalandıra yürü- erek odadan çıkar gider, ve mut - “akta tellendirir onları. Bir aksam hiç ımutmam, yine teyzesinin genç koca- 1 ona bir avuç sigara getirdi. Bir anesini kendi elile ağzına koydu ve şaktı çakmağı. — Bak dedi ne güzel tütün, ,Emine sigarayı içti. «Ey başım dö- Yazan : FİLE nüyas>» diye başını eniştesinin omu « zuna koydu. Kâfir herif sigaranın i- çine uyuşturucu bir şey koymuş ola« 'tak. Zavallı Emine kız kendinden geçti, ve o da kalm dudaklarını E « mine kızın dudaklarına yapıştırdı. Bir de bunu gördüm. Bu zamanda bu yaştaki bir kız l« İçin bu iki defacık çok bir şey sayıle |maz sonra ne yapsın kabahat onda mı İya? Şüöyle böyle amma Emine kızın gö- rücüleri de eksik olmaz ha! «O öynak karıyı oğluma alamama diyen kaynanalar yine görücü sıfa « tile gelirler, hattâ bunların içinden bir kaç tanesini tanıyorum ki kaş « ları rastıklı ve saçları kınalıdır. E- mine kızın dostu olmuşlardır. O - gullarına almak için geldikleri hal- de nedena& kendileri abayı yakmış İolacaklar ki kızcağızı geljrken, gider» |ken öperler, yanaklarını tükürük için |de bırakırlar. Hele bir tanesi vardır ki sık sık ge- lir ve Emine kızı adam akıllı sıkış. tarır. Emine kız da bundan haşlanmış olacak ki «hanife» teyzciğim diye et irafında pervane olur. Bunun için de oğullarına kendine peş- keş çekiyorsdiye adına yine«oynak ka rır diyorlar. Bunun oynaklık nere- sinde, komşu delikanlıları Emine kı- zın eteğinin ucunu bile görmemişli (di. Yalnız ut çalarken şarkı söyler - ken ve gevrek gevrek kahkaha atar- ken sesini duymuşlardır o, kadar, Kimsenin günahına girmek iste - mem amma Hanife teyzeden ben de şüphe etmiye başladım. Zira yapılan dedikodulara göre Emine kız Hanife teyzelere gittiği zaman soyunur, dö- künür ve Hanife teyze ile beraber di- kiş dikerlermiş de, Hanife tevzenin oğlu da Emine kızı anahtar deliğin- den öyle açık saçık halile seyreder- miş. Bunlar dedikodu. Dedikodülara inanmak caiz olaa dünyada hiç na- iuuslü kizmse kalmaz. Udumun sedef işlemeli göğsünde müuslakta ateş basmış yanaklarını yı- bağ oldum olalı o kadar sık göremi. yorum. Eniştesinin kokulu sigarala- rını gelip mutfakta içecek de pem - beleşen yüzünü göreceğim, enişte - sinin sigaraları onu sarhaş etmiye baş ladı. Mangalın üstüne kapanıyor, & atlerce öyle kalıyor. Sonra — kalkıp muslukt ateş basmış yanaklarını yı- kıyor ve yüzünü kurulamadan ba - şını pencereden çıkarıp hava alıyor. Şu baline bakarak anlıyorum ki bu sigaralar yüzünden Emine kızın hali lumandır. FİLE Arazi tahriri he:tarafta Mayısta bitecek!.. Memleketimizin her tarafında 2 sene evvelbaşlanmış olan arazi tah- riri faaliyeti, önümüzdeki mayıs ayı sonunda tamamen bilmiş olacaktır. Şimdiye kadar bütün memlekette 35 milyandan fazla cüzütamdan mühim bir kısmı bitirilmiştir, Herif gayet pişkin, Ne söylesem, ne kadar sürat etsem, bir saniye evvel çıkıp gitmesi için ne yapsam, boş. Hiç oralarda değil hemen, her sözüme bir cevap bulup veriyor.. » — Fakat dururken akşam ezanında insanın bir #Ağabeyisi yerden biter gibi çıkıp gelir mi?.. Buna, bherkes güler, kim bilir ne der?., — Hiç kimse bir şey demez, O senin evhamın!, Hem, «ağabeyim kaç gün evvelin geliyor,. gelecek.. yolda...» diye bir den herkese ilân etmek mecburiye- tinde değilsin ya? madım ki, gören! — Amma ben kapıda seni kardeş gibi karşıla« ler, ne zahmetle kapıyı açtığımı ve seni içeri aldığımı sezmişlerdir... Zannetmem ki, bu oradakilerin gözünden kaçmış olsun!, Gayet gayri ta- bil, soğuk, câli bir kabul oldu... — Aldırma... surları tâtnamlarız... » Zararı yok... icap ederse, bu ku- — İcabedersesi falan yok, sen hemen buradan çıkıp gitmelisin, Bu sözü söyl mı yere vurüyolr bilenler, bu ağa- — İlâcam... Dedi. — İlâem.. anlandın mı? Ben, seni istemiyorum., sen fena bir adamsın!.. derken, şiddetle bağırıyor, ayakları. r, gözlerimle ona parçalıyacak gibi bakıyordum.Fakat,o,bu hareketi:n karşısında ne yapsa iyi? Hiç bir şey söylemedi. Minderin üzerine iyice yerleşti. Sakosunun cebinden bir şişe çıkardı, Uzun uzun güldü. Şişeye baktı. Tekrar güldü Sonra, bana döndü, şişeyi gösterdi:

Bu sayıdan diğer sayfalar: