23 Nisan 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 22

23 Nisan 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TARİHTE GiZLi KALMIŞ BÜYÜK BiR AŞKIN On beşinci asrm ortaları. İ- talyada Kondotiyeri denilen bir avuç asker ortalığa dehşet saçı- yordu. Gittikleri yerleri tâlân ettikleri için, İngiltereden, Fransa ayaletlerinden, Alman- yave Bohemya şehirlerinden macera seven eski askerler İ- talyaya gelerek Kondotiyeri şaflarma katılıyorlardı, Sonra İtalyanın kırmızı şarabı, iri si- yah gözlü esmer kadınları bu macera düşkünlerinin gözleri - ne bam başka yeni bir âlem a- çıyordu. Kan döktükleri yoktu. Kumandanları şövalye Sir| Jhon Havkvool bu âdi çetecilik- ten memnun değildi. Üstüne kı- lıç resmi çekilmiş kan rengi| bayrakları sallıyarak, tâlâna git | mek asil kanma ağır geliyordu. Onları bu zelil mevkiden kur - tarmak, mert, civanmert, tam mânasile asker ruhlu insanların başma geçmek istiyordu. Fakat zillete metelik vermi - yen zevk ve sefahat düşkünü | arkadaşları onunla alay ediyor- lardı. Bir gün şen yahut züppe mâ- nasına gelen Allegre isminde bir Gaskonyalıyı Sir Robert ile münakaşaya memur ettiler. Allegre kumandanı kandır - mağa çalıştı: — Zevk var, eğlence var, ka- dın var, şarap var, para Var, bundan iyi askerlik olur mu? Fakat Sir Robert başını sâl - Tadı; — İnsanm başından kılmem heyecanı eksildi mi, askerliğin tadı kalır mı? Ananesine sadık, askerlik ş6- relini her şeyden üstün şövalye bu münakaşadan mağlüp çıkın- ca, ayağa kalktı ; — Öyle ise ben sizlerden ay- rılıyorum, dedi, Gidip Floran - salılara hizmet edeceğim. Miz- rağımın keskin çeliğini kahra - manlık yollarında oşıldataca - ğın. Bu karardan diğer kumandan lar haberdar oldular : — Seni bırakırız, fakat bir gün karşılaşırsak, bize kılıç kul- lanmıyacağına yemin et, dedi - ler, Sir Robert yola çıktı. Bölük- te şeref ve kahramanlık yolunu, tâlâna, şaraba ve kadına tercih edenler de peşine düştüler. Bun- ların içinde züppe diye tanınan Aillegre bile vardı. O da atma dizgini takarak İngiliz şövalye sinin peşine düşmüştü:, — Artık burasının tadı kal - madı, Sen nereye gidersen, ben de oraya! Diyordu. Bir sabah Sir Robert ve dos- tu Alleğre'in dolu dizgin girdik- leri Floransa, böyle bir şehirdi. Iki şövalye şehrin yeni âlem - lerine daldılar. Fakat Allegre çamaşır de- irir gibi günde bir kaç kadın değiştiriyor; Sir Robert nasıl o- lup ta insan kalbinin böyle de- gişivereceğine şaşıyordu. Çap - kın arkadaşını bir türlü zaptet- mek kabil olamıyordu. Hem son ra on beşinci asırda damarla - rında ateş tutuşan delikanlıla- ra da bu, çok görülecek bir şey değildi. Bir kaç hafta sonra Sir Ro- bert'i Floransa Cümhuriyeti or- duya aldı. Genç şövalye az zamanda| kendini büyük kumandanlara sevdirmişti. Şehir o vakitler komşuları ile iyi geçiniyordu. Bir gün ikisiskol kola Floran sa sokaklarında dolaşırlarken bir kuyumcu dükkânı önünde durdular. Birdenbire Allagre göz kamaştırıcı elmasları seyre dalan Sir Robert'in böğrüne bir yumruk indirdi: — “Allah aşkma Robert şu kadına bak! dedi. Birdenbire başmı çeviren Sir Robert'in keskin gözleri hayat- ta tahayyül edemiyeceği ka - dar güzel bir kadınla karşılaş - mıştı, Rüzgürdan düşen peçe - sinin saklıyamadığı pembe ren- gile, sim siyah iri gözlerile bu kadın emsalsiz güzellikte bir şeydi. İnsana bu masum yüzile solmadan bir saat evvel açan çiçekleri hatırlatıyordu. Sir Robert sanki dua ediyor- muş gibi fısıldandı — Allahım, bu kadına sahip olmak ne büyük bahtiyarlık! Kız bu sözleri işitti ve gü - lümsedi. Tam bu esnada Allagre onu selâmlamak için şapkasmı çı - karacağı sırada kız uzaklaşıver- mişti, İlki şövalye biribirine bir müddet baka kaldılar. Kız artık adımlarını sıklaş - tırmış sonra Okoşmağa baş- lamıştı. Biraz sonrada yük- sek bir binanın kapısından gire- rek gözden kayboldu İki asker ne yapacaklarını şaşırarak, kızın çıkmasın! bek »- lemek için sokağın ortasına Oo - turdular. Uzun ve üzücü saatler geçti, Nihayet kız, yanında uzun boy İu bir delikanlı ile ayni kapıdan dışarı çıktı. Arkalarından se - yisler, atları getirdiler. İkisi de bir sıçrayışta atlarına zıplıya - rak olanca süratle oradan uzak- laştılar, Seyislerden birinden güç hal ile şu malümatı alabildiler. Bu güzel kız; Roccadura Lordu - nun kızı Giuliva; yanındaki genç te onun kardeşi idi. Roccadura düşmanlarını di - ri diri yakan zâlim derebeyle- rinden biriydi. İki delikanlı bir rüya gör - müş gibiydiler. Bilhassa kızın içlerinden hangisine gülerek il- tifat ettiğini kestiremediklerine de üzülüyorlardı, Haftalar geçti. Haftalarca iki sinin de ağzından Giuliva'nın ismi düşmedi. Fakat Floransa- nin sokaklarını sabahtan akşa- ma kadar gezdikleri halde bir daha kıza rast gelmediler. Geceleri uykusunu kaybeden Sir Robert yatağında kıvrana - rak: “— Ne temiz yüzlü; ne gi- zel, ne mühteşem kadın,, diye sayıklardı. Allegre de ilâve ediyordu: “Hem de çok zengin!, Bir gün Sir Robert Floransa cümhuriyetinden askerlerini top layarak Ghibelline lortlarına hü cum emrini aldı. Verilen emir onları bir daha baş kaldıramı - yacak şekilde yola getirmekti. Hücumu doğrudan doğruya Roccadura lorduna karşı yap - mak hususunda kendisine sa - rih bir emir verilip verilemedi- ğini kimse kestiremez. Fakat ta rih bize ilk hücumun Roccadura şatosuna yapıldığını göstermek tedir, Robert bu ilk teşebbüsünde muvaffakiyetsizliğe uğrama - mak için son derece dikkatli hareket etmeğe mecburdu. Na- sıl bir tabiye kullanarak bu isi başaracağımı düşüne düşüne âde | ta kafası işlemez bir hale gel - mişti, Tam bu sırada Allegre ellerini vurarak şen bir tavırla içeriye girdi: — “Buldum; bir harp hilesi buldum,, Allegre'e Oinanmak lâzrm- gelse Roccadura şatosunu bir şarkı ile zaptetmek mümkün ©- lacaktı, Böylece bir ufak fincan dolduracak kadar kan dökme - den yine Kondotiyeriler bir mu vaffakiyet kazanacaklardı. Plân gâyet basitti: Allegre, Giuliv ya yeni bir serenad yazacak bu- nu onun penceresi önünde oku- yarak kızın odasına çıkmağa mu vaffak olacak ve bu suretle şa- tonun köprüsünü indirerek ka- pıyı Kondetiyelere açacaktı. Bu fikri Robert ol hayali buldu. Ayni zamanda sev diği kıza karşı böyle bir harp hilesi kullanılmasını da yiğitli- ğine yediremiyordu. Uzun uzun düşündü. Şatoya cepheden hü - cum etmek pek beyhude bir şey di. Muvaffakiyetsizlik yüzde i, Çetin kaya mânasına ge- en Roccadura şatosunu zaptet- mek o kadar güç bir işti ki, ne olursa olsun Allegre'in plânını bir kere tecrübe etmek Jâzım | te | manmış, Giuliva'nın odasına bi geldi. Tayin edilen günde Sir Ro - bert bölüğünü bir kaç kola ayır- dı. Bunları şehrin ayrı ayrı ka- pılârından kimse tarafından $e- zilmeksizin dışarıya yolladı. Ghibelline lortlarının bir çok ha fiyeleri olduğunu Sir Robert pek âlâ biliyordu. Güneş battı- ğı zaman ayrı ayrı kollarla şe- hirden dışarıya çıkan askerler bir yerde buluşarak a . ya doğru yola çıktılar, Çıktıkları bir dağın tepes yaklaşırken, Roccaduranın muk teşem gölgesi karşıda belirdi. Artık boy ölçüşmek zamanı ge- liyordu. Sir Robert sordu: — O güzelim sesinle bir şey ler yapacağını umuyor musun? — “ Hay hay? O tebessüm benim içindi.,, Bunun üzerine askerlerini tek kol nizamına koyarak hepsini de ayrı ayrı çalıların arkasına sakladı. Şatoda hiç aydınlık yok tu. Beraberlerinde getirdikleri Floransalı gözcü bile şatonun taksimatını avucunun içi kadar iyi bildiği halde Giuliva'nın hangi kısımda oturduğunu onla ra söyliyemedi. Ay çıktıktan sonra niha vet... Şimale bakan pencerelerin bi rinde bir ısık belirdi. “ İşte Giuliva'nin o « din 1, dedi, Bunun üzerine mızrağmı bir İki arkadaş genç kızı gördüler, iÇYÜZİ iÇYÜZÜ. tarafa dayayan Allegre yerden mandolinini kaparak “İşte o ışık, beni şöhrete ve servete götürecek ışık!,, Dedi ve yerinden fırladı. Ortalıkta kimseler olmadığt- nı iyice anlıyan Allegre man- dolininin telleri üzerinde par - maklarını dolaştır Aradan çok zaman geçr den,üstteki pencere yavaş ya - vaş yukarı sürüldü. Tatlı bir kız sesi serenadcıdan kim oldu- ğuru sordu: Sir Robert durduğu yerden kalbini verdiği kızın. Allegre'e yatak çarşaflarından bir ip ya- parak uzattığını görünce sank başına bir yıldırım inmiş gibi sendeledi. Gözleri birdenbire yaşardı. İşte Allegre ipe tır. le çıkmıştı, Pencerede duran ve peri masallarındaki kızları an- liva ince tül elbisesi- » dayanılacak şey de- ğa başladı. 23.4.9835 Eğer canımı kur - tarmak istiyorsan Giuli « kı söylersin yı sa diri diri yakr- rından aşağı dö- külen uzun ları dizlerine ka iniyordu. Bu ne harikülüde azara karşısında Alleg- yan Gas- Aradan uzun bir saat geçti. nde Sir Robert ya satmış demek oluyordu, Aradan izti « raplı dakikalar geçti. Askerler sabırsızlanmağa başladılar. Ni- hayet, kulenin üstünden Racca- dura askerlerinden birinin gür sesi duyuldu: w Lordumuz Roccadura; « Kondotiyeri'lerden birinin ya » kılacağını size söylememi em - Cevap alamayınca yine tek- rarladı — “Duymadınız mı? Yakı - yoruz,, diye bağırdı. Sir Robert'in kısık sesi duyul- du: — Evet, duydum. Bu kısa cevabı ancak Alleg- re, Roccadura lordu ve kızı dil. ber Giuliva anlıyabilmişlerdi. Harp hilesini kullanmağa yel tenen Gaskonyalı nihayet ya - kayı ele vermiş, üstelik silâh arkadaşı Sir Robert'i de kepa- ze etmişti, Asıl harp hilesini Roccadura Jordunun kızı kullan- mış ve muvaffak olmuştu, Al. legre'e verilen ceza şundan iba- retti: Eğer her akşam Giuliva için yeni aşk türküleri yazmağa mu vaffak olursa hayatı ona bağış - lanacaktı. Yoksa diri diri yaka- caklardı." Allegre'e vetilen a cezayı pencereden şa di bekliyen Sir Robert'e söy mesine müsaade ettiler. Genç şövalye şu cevabı verdi: — “Kaşki senin yerinde ben olsaydım; fakat ne sesim güzel, ne de şarkı yazabilecek iktida - rım var.,, Hakikaten ikisinin de vazi- yetleri elimdi. Fakat Allegre'in vazilesi daha hoşa gidecek bir işti. Nihayet beş sene çile doldur- duktan sonra Allegre bi ü Roccadura lordunun gö yaptı, kızını Sir Robert'e verme- si için söz aldı, İki taraf ara“ sında bir sulhtan sonra düğün yapıldı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: