17 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

17 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y sansin bulunacak ve bölge şâmpiy .s.335 BB ra G9 Türkiye Futbol Birinciliği, Final Maçları istanbulda Yapılacak Futbol Federasyonu 1934-1935 mevsimi birincilik yi934 - 35 mevsimi Türkiye futbol rinçilik müsabakaların nasıl yapı- Sağı hususunda henüz kat'ileşme - MİŞ bazı noktalar vard. Futbol fe- #râsyonumuz bu müsabâkaların bü- tün müphem noktaları üzerine" kararlarını vererek maçların talimat Programını çıkarmıştır. Bütün bu yaaldmatı olduğu gibi bugün sütun- Tmıza geçiriyoruz: 1934 - 35 mevsimi futbol birincili- bi müsabakaları aşağıdaki esaslar dai- tesinde yapılacaktır: Teknik kısım 1 — Bölge birincileri, ilk devre müsabakalarını gruplarda yapacak ve e birincileri finalde karşılaşacak» er. müsabakalarının talimat ve proğramını çıkardı $ a3) Gruplandırılan bölgelerin isim- Ve grup merkezleri şunlardır: I Grup (Müsabaka yeri: Adana): , Çukurova - Konya -Diyarbe kir bölgeleri birincileri. “e Grup (Müsabaka yeri: Balıke- Bandırma - Balıkesir - Bursa - Ça- akkale - Istanbul bölgeleri birinci- TI. Grup (Müsabaka yeri: Eaki- Kli) > Afyon « Ankara - Eskişehir - Ts bölgeleri birincileri, ey; Grup (Müsa.ıka yeri: Trab- Giresun - Samsun - Trabzon - Zon- tuldak bölgeleri birincileri. V. Grup (Müsabaka yeri: Aydın) : yg Aydın - Denizli - İzmir - Manisa » iğla « Uşak bölgeleri birincileri, b) Grup birincileri arasında final ıkslâr: Istanbulda yapılacak *e Türkiye futbol birincisi taayyün *decektir, 2 — Müsabakalara iştirak edecek bölge birincileri azası behemehal li- Bu Federasyonu tasdik ettirmiş “olacaktır, a 4 k? — a) Grup ve final müsabaka- rma başlanacak günde ve ilk mü Sabakadan evvel bütün müsabıkların a alfabe sırasında — iştirakile İstik- Marşı çalmırken bayrağımız 3€- ğ k ve bunu müteakıp bir ge Sit resmi yapılacaktır. b) Müsabakalarda bir defa — hülk- veyâ filen — mağlüp olan taraf, sonrası için müsabakalara işti- “ik hakicını kaybedecektir. .” Bir maçta her ne sebeple olur. Olsun oyuncu değiştirilmiyecektir. > Hakem kararlarına — mutlak te *tte — itaat etmiyen ve onun ha- tüyetine müdahale eden ve spor ter- spesine muhalif hallerde bulunan mcular, takımlar veya idareciler is ürkiye birinciliği müsabakalarından tayf, edileceği gibi bir seneye kadar tr. cezasile de tecziye olunacak- iğ) Mlayyen vakitte sahada ispatı €tmiyen takımlar höilemen mağ- E addedilecektir. Me Hakemler ve yan hakemleri sa rlaşan iki tarafa mensup ol- Myacal, Şa p ir, ye Maçlarda beraberlik | halinde Çeyrek saatlik haftaymla yarım ik ç*lemdit edilecektir. Yine beraber- üklinde oyun ertesi gün oynana- me) Yarı kalan oyunlar neticesi na- de ç ibara alınmıyacak ve ertesi gün 'Yun baştan oynanacaktır. Ancak tiren” oyunun yarı kalmasını icap Meysek fena bir kast görürlerse dir, geti raporlara dercedecekler - takdirde Federasyon bir veya 4 “AİT mağlüp addedebilir. tayin 7, Müsabakalar o Federasyonca Münzi,e lilecek mümessiller tarafından Rak, idare edilecektir. tenbiş leri tayin ve maç saatlerini Mama Jin etmek, maçların run» |! baksa nezaret eylemek, iter lara girenlerin isimlerini ve tin erasyona bildirmek, saha. manzarasının, timlerin ve emmi Ötray TİR fotoğraflarını aldırıp Fe- | ilân gi göndermek ve mali husus Sünleşiyey lemek mümessilin vazifesi $ Sirdendir. Mike Kafileler birisi idareci, birisi te iş kişi OR üçü idmencı olmak üze- e #den mürekkep olacaktır. Bol pype iştirak edecek hakemi Fut > *YEtİ seçecektir. Suk 1. Adana grupu te Birine Diyarbekir, Konya böl- DÜ Ağa, leri 24/8/935 cumartesi gü 25/5/555 bulunacaklardır. hi 3S Pazar: i — 2 numaralı 7/8 çamda maç. nda 34235 Salı: 1 — 2 galibi Sara Maç, e macı müteakin Huma; ile İİ börüiyye Feyralarını hakem raporlarile |! günlerde yerlerine avdet edecektir. martesi günü Trabzonda bulunacak- birincisi 2 Eylül Pazartesi | dır. günü İstanbulda bulunmak üzere Adanadan hareket edecektir. 11. Aydın grupu Aydın, Denizli, İzmir, Manisa, la, Uşak bölge birincileri ünü Aydında bulunacaklardır. 24/8/935 cumartesi: 1 — 2 nu maral: takımlar arasında maç. 25/B/935 Pazar: 3 — 455 —6 numaralı takımlar arasında maç. 28/8/935 Salı: 1 — 2 galibi 3 —4 | dır. galibi arasında maç, 25/8/935 Pazar: 1 —2;3 4 numaralı takımlar arasmda maç. 27/8/935 Sak: 1 —2 galibid —4 galibi arasında maç. Mağlüp takımlar maçı müteakip günlerde yerlerine, galip takım İs- tanbula hareket edecektir. Final grupu (İstanbul) Grup şampiyonları 2 Eyl pazar- tesi günü İstanbulda bulunacaklar- 3/9/935 Salı: 1 —2;3 — 4 nu- 30/8/935 Perşembe: 1 — 2 — 3—| maralı takımlar arasında maç. 4 galibi $ — 6 galibi rasında maç. 5/9/935 Perşembe: 1 — 2 Galibi Mağlüp takımlar maçı müteakip | $ numaralı takım arasında maç. inlerde yerlerine, Ogrup birincisi Ee tarikile İstanbula hareket ede- cektir, , Ili, Balıkesir grupu Balıkesir, Bandırma, Bursa, Çanak kale, İstanbul bölge bi/ncileri 24/8 935 Cumartesi günü Balıkesirde bu- lunacaklardır. —— | 25/8/935 Pazar: 1 —2;3 —4 numaralr takımlar arasında maç. 27/8/935 Salı: 1 — 2 galibi 5 nu- galibi 3 — 4 galibi arasında maç. 29/8/935 Perşpibe: 1 —2— 5 gâlizi 3 — 4 galibi arasında ma. 30/8/935: Mağlüp takımlar yerine âvdet, grup birincisi İstanbula hare- ket edecektir. IV. Eskişehir grupu Afyon, Ankara, Eskişehir, İsparta bölge birincileri 24/8/935 cumartesi günü Eskişehirde bulunacaklardır. 25/8/935 Pazar: 1 —2;3 —4nu maralı takımlar arasında maç. 27/8/9355 Sah:-1 — 2 galibi 3 —4 galibi arasında maç, Mağlüp takımlar maçı mütcakip (günlerde yerlerine, İstanbula grup birincisi 1 Eylülde hareket edecektir. V. Trabzon grupu Giresun, Samsun, Trabzon, Zon- guldak bölge birincileri 24/8/935 çu ———— Yüzme ve Atletizm ) | Türkiye Birincilikleri İ Türkiye Denizcilik Federasyonun- İdan tebliğ edildiğine göre yüzme ve atlama Türkiye birincilikleri bugün İve yarın Modada yüzme havuzunda | İ yapılacaktır. Müsabakalar saat on | dörtte başlıyacaktır. Müsabakalara İ Ankara, Bandırma, Çukurova, Ko- caeli, İzmir, Istanbul, Samsun, Trab- İson mıntakaları yüzücüleri girecek | İtir, | . Türk Atletizm Federasyonundan atletizm birinçilikleri 29 ve 30 ağus- tos tarihlerinde Istanbulda. yaprla- caktır, Mammalia ii lk 8/9/935 Pazar; 1 —2 — 5 gali bi 3 — 4 galibi arasında maç ve mü- kâfat tevzi, Bisiklet yarışları T.İ. Cİ. İstanbul bölgesi bisik - let heyetinden: 1935 yılı için bisiklet Jisansı almı yan idmancıların İstanbul ve dolayı sile Türkiye iliklerine gire - miyecekleri bisiklet federasyonun - > gelen bildirmeden anlaşılmış - ar Birinciliklere girecek idmancıla- rm tezelden İstanbul bisiklet heye » tine dörder tane fotoğrafla çarşam ba, perşembe ve cuma günleri saat 18 de başvurmaları bildirilir. —— Heybelide deniz yarışı Adaları güzelleştirme kurumu 25 ağustos pazar günü yapılmak üzere Heybeliada plâjında deniz yarışları tertip etmiştir. Bunun için kurüm- ça hazırlanan programda © yüzme, yelken yârışlarile su topu tumuva- $ı vardır. Bundan başka programı denize çuvalla atlama ve ördek ya- rışı gibi eğlenceli oyunlar da ilâve edilmiştir. Bu müsabakalara bütün amatörler iştirak edebileceklerdi r ei : BİLDİRİKLER : İstanbul, 16 A.A. —T.1.C.İ Istanbul bölgesi bisiklet heyetin » den: vi 1935 yılı içinde bisiklet lisansı solmıyan idmancıları İstanbul ve do- layısile Türkiye birinciliklerine gi- remiyecekleri Bisiklet Federasyo - | mundan gelen bildirmeden anlaşıl « mıştır. Birinciliklere girecek idmancıla- rın tez elden İstanbul Bisiklet he- yetine dörder tane fotoğrafla çar - şamba, persembe ve cuma günleri saat 18 de başvurmaları bil i Ağaç gövdelerinden kanapeler Heybeliada rıhtımının betondan pılmas: yarıya kadar ilerlemiştri. ayın sonuna kadar hepsinin bit- mesine çalışılmaktadır. Rıhtım boyu İlme, büyük tur yolunda olduğu gibi, ağaç gövdeleri üzerine güzel ve sağ Jam kânaveler vanılmaktadım. TAN Pm re 7 em KÜLTÜR EDEBİYAT Batı Edebiyatla- rına Bir Bakış — Edouard Rod'dan kıraltarak çevirme— (Evvelki kısmı özü: Batr edebi- yatlarında antik yahut klösik un surlarla, barbar (yahut comüntk) unsurun mücadelesi. Yedinci ve on üçüncü asırlar arasında öne ge çen berber unsurun hırisüyanlıkla beraber edebiyata verdikleri yeni ruh.) On üçüncü asrın sonlarına doğru derebeylik ve din hayatına bağlı müesseğeler ve fikirler, doğurmuş ol- dukları edebi eserlerle birlikte (ulu- sal destanlar, lirik saz şiirleri, ilâhi komedya, allöğorigue şiirler.) sön- meğe yüz tutuyorlar. Albigeois'lara karşı yapılan Haçlı Seferleri cenupta doğan genç medeniyeti ansızın dur- durmuş ve son saz şairlerinin sesi kanlı Toulouse (o mühaerbesinde bo- Zulmuştu. o Artık, Charlemagne'nin seferlerini, derebeylerinin şanlı is- yanlarmı, Cid'in yahut Nibelungtn- İerin kavgalar: — anlatan muazzam tarihi destanlar yerine, alaycı fıkra- lar, hayvanları konuşturan saygısız masallar, yahut uzun didaktik eser- ler yazılmaktadır. Yeni bir medeni yet hareketinin başmdayız. Fakat bu hareket evvelki gibi Avrupa'nm ru- hunu baştanbaşa değiştiren bir dev- rim değil, bir “yenileşme” olacak; muzaffer şimal ırkları çiğnemiş ol- dukları cenup ırklarının medeniyeti- ne döneceklerdir. On dördüncü asır- da antik unsurun dirildiğini ve on beşinci asırda fikir hayatının barbar unsurdan târmâmen sıyrıldığını görü" yoruz. Rönesansın karışık seciyesini mek ve oluşunu takip edebilmek için antigultö mefhumu Üzerinde durma» mız gerekir. Bu mefhum, hiçbir ba- kımdan biribirine benzemiyen iki ır- kı, iki ulusu, iki medeniyeti ve iki di, birleştirmekte, Yunan an- ile lâtin antiguitö'sini bir bütün içinde toplamaktadır. Yunan dehası estetiğe ve felsefeye götüren bir deha idi; lâtin dehası her şeyden 5 , pratik ve ui. Romalı” Yeleleri, bedii zevkleri ve felsefi gö - rüşleri dardı; Roma'lılar.bir san'at ve bir edebiyat yaratmak kaygusuna | ancak Yuoan'lılarr tanıdıktan sonra düştüler; Roma'lılarm yarattıkları san'at ve edebiyat bir irade ve taklit işi olmakla kaldı. Ortazamarlar, Aristote'yu dilinden düşürmemekle beraber, on dördüncü asra kadar yalnız lâtin antiguit€'sini tanımıştı. Petrarca ve Bocaccio bile Yunan'lıların gizli kalmış bahçesine girememişlerdi. On dördüncü âsırdı bu bozuk muvazene yavaş yavaş dü- zelmeğe başlıyordu. Tarihi sebepler Barbar'larla Roma'lıların çocukları olan garplıları Yunan'lılardan arda - kalan Bizans'lılarla buluşturdu. Düş- künlül devrini yaşıyan, fakat Kuri- pide ve Alcibiade'lar ırkının bazı asil rmı saklamış olan Bizans'le lar, Türk'lerden yrlınca, batı şehirle- ri ile olan ticari münasebetlerine si- yasal bir mahiyet vermek İstediler. Kilise ayrılığı bile bu yaklaşma arzu- suna engel olamadı. Devlet adamla rile bilginler ve mütefekkirler de işe karıştılar. Bizans impâratorlarının ba- tıya gönderdiği adamlar kur ve kon- fcranslarile her yerde Yunan'lılara sempati topluyorlardı. Nihayet, Ple- #hon'un arrusile Cosme de Mâdicis bir Eflâtun akademisi açıyor. Bir za- man sonra garplılar Yunan'lıları memleketlerinde görmeğe gidiyorlar, dillerini öğreniyorlar, eserlerini satm alıyorlar, İstanbul'un düşmesi Yunan- laşma hareketini çabulelaştırıyor. Ba- tı, Fatih'ten kaçan Yunan'lılara kol- larını açıyor ve bu kıymetli göçmen- lere karşı duyulan sevgi bir an için lâtinliği küsufa uğratıyor, Artık, is- kolâstiğin son müritlerile birlikte ya- şıyan ve adeta lâtinleşmiş olan Aris- tote yerini Eflâtun'a bırakmıştır. O zamanın münevverleri arasında açılan Eflâtun'cular ve Aristote'cu - lar kavgası basit bir üstünlük dava- $ı sayılamaz, Bu kavga Ortazaman zihniyeti ile Rönesans zihniyeti ara- sındaki mücadelenin en önemli evre- sidir. Aristote'cular: Bütün muhafs- zakârlar, ilâhiyatçılar, ortodokslar ve iskolâstiklerdi. Eflâtun'cular: Bütün yenilik istiyenler, devrimciler, san - âtkârlar ve humaniste'lerdi. Yunan felsefesine ve Eflâtun'a dö- müşün neticesi, oruhları kiliseden uzaklaştırmak olmuş ve pilganisme yavaş yavaş hıristiyanlığın hudutları içine girmeğe başlamıştı. Gerçi Eflâ- tun'cular her şeye x men hıristiyan kaldıklarını iddia ediyorlardı; fakat #ski ve yeni dinleri mukayese eder- lerken (ki bu tehlikeli mukayese devrin en hararetli mevzuu idi) pa- ganisme'i tercih ettikleri seziliyordu. Zaten bu iki dinden hangisi terci edilirse edilsin bütün mütefekkirier paganisme'le hıristiyanlığın kaynaşa- bileceğine kanidiler. Bir kısmı beris- tiyanlığı paganisme'den ve İsa'yı E£ dâtun'dan cıkarıvor. bir kısmı da vğ- SUEL PSiKOLOJi:3 Ordu Ve Pratik Psikoloji İyice hatırlıyamıyorum. Bilmem hangi muharririh o mizah kılıklı bir yazısında okudum. Genel savaştan gok sonra bir gün Almanyada, özel bir toplantıda “Marn,, muvaffakıyet- sişliğinin sebepleri konuşuluyormuş. Herkes, akla hayale gelmedik bir şey ortaya atıyor ve felâketi bununla izah ediyormuş. Nihayet yaşlıca bir kadın ortaya atılmış ve: — Sizlere bugün büyük bir itiraf- ta bulunacağım, demiş. Alman ordu- sunun “Marn, kazanamamasma ben sebep oldum. Herkes şaşırıp kalmış ve kadın sö- süne devam etmiş: w . — Seferherlikte sevdiğim genci hemen “silâh altına çağırmışlardı. Geldi, bâna “Allaha ısmarladık 1,, dedi. Senelerdenberi her noktası üze- rinde düşünülerek muazzam bir harp makinası haline getirilmiş olan Al- man ordusunun, o, şüphesiz hiç de lüzumsuz olmıyan bir vidası idi. Ay- rılığına dayanamadığım bu genci her yere baş vurarak cepheye gitmekten kurtardım. Şehirde kalan ihtiyar bir generalin yanına emir neferi olarak yerleştirdim. Aradan pek az zaman geçti. Her gün biraz daha ilerliyen ordudan, gün geldi, duraklama ha- berleri almağa başladık. “Marn,, meydan muherebesini kaybetmiştik. Eğer cepheye gitmekten alıkoydu üm genç, orduya iltihak etmiş ol- saydı, böyle küçücük bir vidasından mahrum kalan bu muazzam makina- da hiçbir aksaklık olmıyacak ve Pa- ris alınacaktı. Fransız muhartirinin bu hikâyeyi sırf okuyucuların: güldürmek için uydurduğu muhakkak. Fakat, Al man kadınının bu mübalâğalı iddia- sında hiçbir hakikat yok mudur? Şüphe yok ki çağdaş ordu, kulla. nılmasında bilgi ile birlikte bazı ru- hi kabiliyetlerin rolü olan karışık ve girift bir makineye benziyor. Öyle bir makine ki işlemesi, ancak her parçasınm, her vidasnın kendi payı- na düşen işi başarması ve beklenen verimi | gerçeklendirmesi İle müm- kün.. Dünün ordusu, sadece cesaret ve cür'et ordusuydu. Bugünün ordu- su ise,her ferde kabiliyetlerine göre iş ve yer veren ve “bütün” ün kudretini “parça,, ların organik ahengile temin eden teknik bir müessesedir. İşte or- duyu; ancak parçalarının yerinde İş görmesi ile işliyen muazzam bir ma- kinaya benzetmekle (Alman kadını, hiç de gülünç bir iddiada bulunmuş olmuyor, tam tersine, derin bir ha- kikate dokunuyordu. : Bir ingiliz sözü “The right man in the right place” (1) asrın en teknik vasıtalarla donattığı ordu “bütün, ünde gene teknik bir mana kazan- suştır. 1900 ün ilk günlerinde acaip bir uçurtmaya benziyen (1) ille uçak- lar, 1914 ağustosunda tehlikeli bir silâh olmuya başlıyordu. Harbin orta- İarına doğru ber iki tarafta da em düstri bütün kudretile, hava salla rında açılan, bire doldurmağa alı , malzeme günden güne iyi- Saide İlk modellere sağlamlık, hız, yükseğe çıkma, manevra kabili- yeti, v. 8. bakımlarından üstün olan hava kuvvetleri, ber şeye rağmen, istenilen verimi - gerçelendiremiyor, zayiat, bir türlü azalmıyordu. Kaza- lar üzerinde yapılan tetkikler, zayia- tın düşman kurşunu, kötü hava veya malzemenin bozukluğundan ziyade uçmanların hata ve kabiliyetsizliği yü zünden eksilmediğini göster- di. Bu netice, uçman sınıfma ayrı- Janların tâbi tutulageldikleri tıbbi muayenenin kâfi gelmediğini açıkça ispat etmiş oldu ve bedenin genel durumu, kalp, ciğer, sinir, göz, ku- lak, burun v. b. muayenelerinde mu- vatfak olan hamzetlerin âyni zaman- da daha başka miheklere de vurul- ması icap ettiğini anlattı. Acı tecrübelerle bu zarureti duyan memleketler, namzetlerin seçilme- sinde daha titiz davranmak mecbu- riyetinde kaldılar ye tıbbi muayeneyi tamamlıyacak olan ruhi muayenenin şemasını — psikologlardan istediler. Fransada Nepper ve Camüs, İtalya- da Gemelli, İngilterede Anderson, Almanyada E. Stern, Kronfeld, W. Benary v.8., bu sahada çalışarak iyi bir uçman olmanın ne gibi ruhi kabiliyetlere bağlı olduğunu ve nam- zette bulunması gereken bu kabili- yetlerin ne şekilde ölçülebileceğini tesbit ettiler, Derhal söylüyelim ki bu esaslara göre uçman seçilmeğe başlanınca, kazaların sayısı da azal- mağa yüz tuttu. (3). Büyük harp, nakliye, muhabere, v.b, gibi fen kıt'alarma ayrılacaklar rın da ayni mihege vurulması lüzu- munu hissettirdi. Gene bu sahada da psikologlar, her branşta en yüksek verimi gerçelendirecek kabiliyetlerin şemasını yaparak, namzetlerin böyle- ce ayarlanmış miheklere göre seçil mesini temin ettiler. Hatta J.- M. La- hy adında bir Fransız, ağır mâkinc- li tüfek erlerinin bile bu usule göre seçilmesi lüzumunu ileri sürerek, aranması gereken kabiliyetlerin ş€- masını vücuda getirdi. Görülüyor ki, silâh altına alınan herkesin bütün ruhi kabiliyetlerini gözönünde tutmak ve onlardan en yüksek verimi elde etmek suretile başarılan harp, bugünün kullanılma- Yan orduda psikolojinin de yeti wi duğunu göstermiğ ve her meslek sa- hasında olduğu gibi askerlikte de “İşe göre adam,, aramak zaruretini hissettirmiştir. > Bu bakımdan, en küçük bir parça- sı bile iyi işlemeyince aksamak zaru- retinde kalan ordunun bu organik ahengini duymakla Alman kadını hiç de mübalâğa etmiş olmuyordu. Sabri ANDER A) va öze bir kaçak ol dam, bu söze di (2) Fransızlar bu İlk uçaklara “cage â poule — tavuk kümesi, âdmı takmışlar- dır. (3) (5) Gelecek yazımızda uçmanla- rm psikoloji lâboratuvarlarında tâbi tatal- dukları rahi muayeneden tafsilâtin bakse- deceğiz. Rİ anisme'i hıristiyanlığa ve Eflâtun'u İla'ya bağlıyorlardı. Ayni neticelere götüren bu iki cepheli gayret, hıris- tiyanlık imanmı İster istemez aşin- dırmıştı. Evvelee en tehlikesiz dok- trinlerden kuşkulanan kilise şimdi te- mellerini sarsan fikirlere karşi mü- sarah davranıyordu: Huma - nisme dgkı onu da sarmıştı. Yunan filozoflakını zevkle okuyan Papalar bile eski'dinle yeni dini birleştirmek hülyasına yabancı değildiler, Hiçbir zaman din bu kadar liberal olmamış- &. Hiçbir zaman insan zekâsı bütün fikirlere bu kadar genişlikle açılma» mış; hiçbir medeniyet ölmüş bir me- deniyete bu kadar yaklaşmamıştı, On beşinci asır eski ve yeni dünyaları “uzlaştırmak” rüyasile yaşadı, Fakat bu rüya gerçekleşmedi. nı. Hâdiseler bu büyük rüyanm ger- çekleşmesine engel oldular. Eğer Papa'lar neo - platonisme dok- trinlerine yalnız ruhan bağlı kalsa. lardı ve eski dünyanın dirilmesini hoş görmekle beraber kilisenin evvel- ki sağlam siyasetini gütselerdi belki Rönesans'ın felsefi evrimi sarsıntısız ye felâketsiz devam edip gidecekti. Fakat felsefe sevgisi bazı Papa'ları dini müsamahadan daba öteye, sela- hete götürmüştü. Kardinal Rodrigue Borgia'nm Papa seçilmesi ile şiddet- li bir reaksiyon Kendini gösterdi. Bu hileli seçim Roma'nın iç yüzünü mey- dana çıkarmış ve kanlı Borgia aile- sinin entrikaları, cinayet ve rezalet- leri körleşen şuurları aasızm uyan- dırmıştı, Kilisenin içine bakan sami- mi dindarlar ellerile yüzlerini kapı yorlardı. Nihayet bir Alman papazı nın Roma sarayında duyduğu nefret, Rönesans"ı durduracak ve istikameti. ni değiştirecek kadar büyük bir ha. reketin #aynağı oldu. (Luther ve re- form), “ Rönesans ve reform muvazi değil, karşıt iki hareket sayılmalıdır. Erasme ve Melanchthon'da uzlaşma- rn ğmen Rönesans ve reform biribirini ezmeğe uğraşıyordu. Zaten Rönesan'sın bedii ve feltefi gayesi, Reformun dini, ahlâki ve sosyal ga- yesile nasıl uyuşabilizdi?. Birinci ha- Teket hıristiyanlıkla paganisme'in ya- rım kalmış kaynaşmasından doğuyor, ve çiçeklerini doğrudan doğruya €- debiyat ve san'atta veriyordu. İ- kinci hareket vicdanların uyanma - sından doğuyor ve edebiyatla san'- ate hiçbir önem vermiyordu, Reformi hazırlamakta ( edebiya- tın oynadığı rol büyüktür. Zaten edebiyat her zaman bâdiselerin hem maketi hem de kaynağı olmuştur. Şüphesiz Rönesans'ın bütün eserlerin- de devrin ahlâki düşkünlüğü göze sarpmaz. Meselâ (o Castiglione'nun Courtisan'ı çok asil bir rüh taşımak. tadır. Buna mukabil inanılmıyacak kadar açık saçık yazılmış eserler sa- yısızdır. Kilisenin yüksek (şahsiyet. lerini eğlendirmiş olan Calandra ve Mandragore gibi komedilerin cür'et- kürlığma daha hiç kimse ulaşama- mıştır, ; Hıristiyanlığın kurmuş ol- duğu ahlâk telâkkisine Machiavel, Arioste ve Rabelais'nin eserlerinde hiç rastgelinmez .Bütü her ve Calvin'e dar korkunç görünmüştü. Rönesans'la Reformun - biribi zâfa uğratmalar; yüzünden on altın & asırda büyük dehalar ve eserler azalmıştır, Eğer Rönesans ifrata düş- memiş olsaydı (belki reform patla mıyacak ve eski dünya ile yeni dün- yanın kaynaşması insanlığı harikulâ- de bir medeniyete götürecekti. Eğer reform da ağırbaşlı bir reaksiyon ol. saydı belki daha verimli olacaktı. . (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: