17 Ağustos 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

17 Ağustos 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| n İ ii my > ünya Gazeteleri DUNYA SiYASASI italya -ingiltere Vaziyeti İl Popolo d'İtalia'dan: İngiliz Hariciye bakanının söyle- vi, İtalyan-Habeş ihtilâfı hakkındaki konuşmalar üzerinde mak maksadını mz gütmüştür? Eğ öyle ise biz de haber verelim ki, talya hiçbir zamanda ve hiçbit kim- senin tazyikıma tahammül edemez Ve diyebiliriz Oki İngiliz Hariciy bakancun söylevi Habeşistanı daha Mussolini olmağa sevketmiştir bazı tenâkuslu 've b eme tarzları tekzip | fazla entiri, Bu söylevdi z1 yanlış muh edilmelidir. İngiliz Hariciye baka Jabeşis- tan meselesinin . herkesin — nelesini kesmiş olması” iddiası vardır. Fakat bu yalnız İngiliz Avam Kamarası & zası arasında vaki olmuştur, Acun tabii devrini takip (etmekte berde vamdır. Ve (Şako) ve Mançuko hâ- | diseleri esnasında olduğu gibi Habe» | şistan meselesi — karşısında da ay seyri takip etmekte devam edecektir. İngiltere sadece kendi emperyal &- sığları için kaygulanıyor. Zat m giliz kamoyunda, bu hususta iki ce- reyan vardır. İngiltere yalnız özse- ver (hodbin) emellerini tahakkuk et- tirmek için Uluslar Sosyetesini tah- rik etmiştir “Habeşistan, acun için bir hayat ve ölüm meselesi olduğu hakkindaki Todia Yaf” olmamı raber gülünçtürde ve Avrupa hedelerinin Habeş bağlı olmaları iddiası da boştur. Bu taktirde © Avrupa (o muahedelerinin | e. mukadderatı Mançuri harbinde ve Şanghay hadi- selerinde niçin hiçbir tehlikeye uğra- madıklar: sorulabilir İlk meselesi de mevzuubahs değil- İtslya, bu harbi bir ırk mesele- sinden çıkarmıyacak ve herhangi bir il aktır. o Çünkü ii olen n değil, tam beyazlardan geldi; dir ediyor. İngiltere, umum geniş müstemlikelere barpten malik olduğu evvel gibi umumi harpten sonra da Fransa | c Alman müstemlikelerini ve Asya- daki Türkiye kıt'alarını pâylaşdı. İ- a ise sıcak bölgeler ba bir kenardan başka biri memiştir. İngiliz hari ey veril. Diğer pati gösteriyor. r Habeş meselesinde, zıddiyet siyasa- sını takip ediyor. Habeş meselesinin totaliter ve radikal bir şekilde halli gerektir. Ve bu meselede yalnız İtal. ya hakimdir Müsellah — Habeşistan, İtalya için büyük bir tehlike teşkil d Habeş harbiye nazırı yüz binlerce askerin silâh altnda bu- Tunduğunu beyan etmiştir. İtalyan doğru Afrikada bir ordu tutmasına imkânı yoktur. Emniyet (meselesi hayâti meseledir. Bu meselenin e ee e nız bir sureti halli vardır İtalyanın bu iş kında son ve kat'i he ve insanlık kuruluna dayanır. hak görüşü vardır ki oda ta- Tır tij i OuMPr j ; ei Ulan çıkın diyorum size.. Yoksa şimdi arkanızdan gelirim. Bükreşte çıkan Adevrul'den: , Sinaya'da - hükümdar huzurunda Yugoslavya naibi saltanatı ile Mös- yö Titulesku arasmda o Habeburgla Tin tekrar iktidar mevkine getirilme- si meselesine ait vaziyeti en viak noktasına varıncaya kadar gözden geçirmek için yapılan görüş- h melerden evvelce bahsetmiştik. Çe. koslovakya hariciye o nasırı Mösyö Benes'in resmi gazetesi de ikinci gü- nü bu is hakkında R Arşidük Otta goslavya ile mütabik oldukları yazmıştı. Burası eyi anlaşılmak ki, Viyanada Hahsbuvgların tekrar ik tidar mevkiine © geti için bu üç hükümet velee Lubliyana © konferansında ale nan kat'i mukarrerat daire: eden bütün tedabiri derhal alacak- dır. Başvekil ve aynı samanda da hariciye nezaretini ühdesinde bulün- duran Stoyadinoviç cumartesi günü Belgrat'ta ayan meclisinde bir söy Habsburglar meselesine ak üzere bu üç bülümet ara kiştipheyi ortadan kaldırmak ve Ye. goslavyanın noktai nazarını kat'i 5 rette izah etmek için — Stoyadinoviç bu fırsatı kaçırmayarak — söylevinde şu suretle beyanatta bulundu * “Habsburgların tekrar iktidar mev- küne getirilmeleri arsrvlusal bir me- seledir. Yugoslavya bu iş ile en yük- sek derecede alâkadardır. Bu alâka dolayısile tekrar iktidar merkiine tirilmek hususunda yapılacak büt teşebbüsler kat'i surette husumetkâ- rane telâkki olunacaktır. “Aynı Zâ- mânda da Yugoslavyanın sadık müt- tefikleri olan Romanya ve Çekoslo- vakya ile bu mesele hakkında mevcut noktai nazar birliğini de muhafaza edeceğini ilâveten beyan oetmişür, Müşatunileyh Yugoslavya efkârı u- mümiyesine karşı da şu suretle hi- tâp etmiştir. “Avrupa büyük hükü- Mmetlerinin ekserisi ayni kanaate ol duklarından o Yugoslavya vaziyetin inkişafını osükünetie bekleyebil Bu büylik dostların en başında bülu- panlar hiç şüphesiz İngiltere ve Fransadır, İngiltere Stresa konferan- sı mukarreratı dairesinde Fransa ile Yaptığı anlaşmada moktai nazarını tayin etmiştir. Sir Samuel Hoare'de üç bafta evvelisi verdiği diyevde İn- gilterenin noktai nazarmda sadık kaldığını Avrupa kabinalarına ve ef- kârı umumiyesine hatırlatmıştır. Her TAN ne Göre Hâdiseler Küçük itilâf Tuna Paktı Ve Habsburglar Meselesi ne bahasına olursa olsun Avusturya- nın istiklâliyetinin baka ve muhafa- | zasına müteallik Fransanın alâkasını ve onun noktai nâzarını yüz sene geriye alabiliriz. $ Birinci Kânun 1805 tarihinde Austerlitz'de yapılan üç gün muharebeden sonra dahi Tal- leyrand büyük Napoleon'a şü süretle yazmıştı. “Asaletmeap, Avusturyayı bu anda dilerse o parçalıyabilir veyg yükseltebilir, Bir kerre parçalandık- tan sonra toplu bir Avusturya yarat- mak için dağılan parçaları bir araya toplamağa aâsaletmeab bile muktedir olamaz. Bu topluluğun mevcudiyeti zaruridir. O istikbalde medeni insan- larm saddeti için mutlaka elzemdir. Avusturya barbarlara karşı kâfi dere cede bir bulvar teşkil etmek: “ Fransa bundan yüz sene evvel za- manın en büzük diplomatı konup tatbik edilen a leri şimdi de aynen tatbik etmekten büyük bir zevk duyabilir. Avusturya hükümeti o Habsburglar meselesini şimdiki halde bir tarafa bırakmak su- tetile Tuna paktına ait projenin man- vki bir surette tekrar mevkii müza- kereye konmasına sebep oldu. Rew- jansı tarafından bundan üş gün Romada aktolunan ( Fransız- yan paktı mukareratından pek cüz'i farklı yeni bir ( projeyi İtalya hükümeti tekrar mevkii müzakereye vazettiğine dair olan haberi bir telg- rafla bildirmiştir İngilterenin resmi ajansı tarafından verilen bu havsdi İ sin mevsukiyeti heniz diğer menâ- biden de teyit edilmemiş isede bu- nun Tuna paktına ait mevcut müza- keratın devamı olduğu zan ve tahmin edilmektedir. İngiltere Hariciye Na- zırmın bundan üç hafta evvelisi söy- lediği nutukta doğu hava yardım paktinin meydana gelmesine sıkı bir surette bağlı olan bu iki anlaşmanın sahihleşmesini İngiltere ateşli bir rette arzu etmektedir, diyerek hinsi- yatını izhar etmişti. Bundan şu anla- şılyor ki İngütere yeni bir taahhüt altna girmemek şartile o dostane na- sibatlerile Roma'da yapılan Fransız İtalyan görüşmeleri esasi dairesinde meselenin haline mütaallik müzake- rata iştirak edecektir. “ahval, a istaceliyetle müzakeresi için gayet müsait bulun maktadır. Fransa, İngiltere, İtalya, | Küçük İtalâf ve Balkan anlaşması, Sovyet Rusya hatta Lehistan bile Tuna Paktının bir an evvel tahakku- ku için lehinde söz söylemişlerdir. Şuşniz Habsburglar meselesinin vakıtsız 0- lara kkalıba alınması alikadarlarca EE sl Fa NY sy a 176-935 zl FRANSIZ DEMOKRASISI Küsaşlyaninek ml ne Albert Lebrun'un Söylevi Le Jöürnal'den: Cumurbaşkanı -kim olursa olsun- dâima ayni nutku söyler. — Fransızlar! Der, vaziyet tehli - kelidir. Bizi zafiyete sürükliyı laşamamazlıklara bir nihay nin zamanı gelmiştir. Bi kin bağlıyacak yerde biribirimizi se- velim. Ve saire vesire M. Albert Lebrun, ayni edayı takındı; — Kardeşçe birleşelim! Dedi. U - Tus bayrağının altında toplanalım! Evet, fakat şimdilik kızıl bayrak etrafında “korkunç,, toplanmalar 0- luyor. M. Lebrun devam etti — Uzanan yumruklar kâfidir! Fe- na nazarlar, kinli sözler kâfidir! Evet, fakat, uzanan veya kalkan yumrukları her yerde görüyotuz Kem nazarlara gelince, o gittikçe faz lalaşıyor. Kinli sözler, valkı galeyana getirenlerin nutuklarında bol bol ak sediyor, Daha dün, muallimler sendi. kasının güya ulusal olan kongresin - de “halkın öğretmeni,, devletin me - suru olan birisi, müthiş bir heyecan arasında, o âkşâmı “kızıl bir ibadet, şeklinde tarif etmek cüretinde bulur du ve hiç bir ceza görmedi. M. Lebrun netice olarak dedi ki: Devlet reisi ulusa büyük bir bitap Mekz'de yine DOUMERGUE ta bulunuyor, Bu davetin, aziz yurdu muzun en ücra k/, “lerine kadar her yerde duyulacağına kanidir. Temel yasasının gardiyanı, hakika ten buna kani midir? Acaba bütün Fransızların, bu asil nutku bu büyük hitabı okuduktan sonra birdenbire: — Başkanın hakkı vardır. Bundan sonra kardeşçe yaşıyalım! Diyecekle rine ve barışacaklarına inanabilir mi yiz? Bu imkânsızdır. M. Lebrun belâğa tinin tesirleri üzerinde bu derece ha- yale kapılamaz. Ve şüphesiz imkân olsa şunu itiraf ederdi — Heyhat! Hayır.. “büyük daveti min,, ancak, şimdiye kadar zaten ihti — eman Avusturyanın istiklâliyetinin muha- fazasına ve kudurtucu propagandala- ra nihayet vermek suretile Tuna kr yısına mensup hükümetlerin sulh ve dostluk dairesinde müşterek çalışma» larına ve müstacel ve ameli teminat verilmek için bu müaehdenin biran evvel tahakkukuna kat'i Jüzum oldu- una kanaat getirmişlerdri. No: 109, — Sadece bu hususta Verdiğiniz karar: deftere kendi elinizle yâzma- mızı istiyorum; bu kararmız mucibin- ce üç bin frangı alırım. Zaten bütün bu muhasebe fikrini bana M. Abb& Pirard öğretti, Marguis, kehyası OM. Poisson'un verdiği hesapları dinlerken Mar- guis de Moncade'in (1) takındığı o #ikkım tavrı takınarak kararını def- tere yazdı. Akşamları Julien mavilerini giyip ortaya çıkmca iş sözü hiç açılmazdı. Marguis'nin iltifatları; hayatını an- lattığımız delikanlının çabucak inci- niveren unurunu o kadar okşuyordu ki Julien, biç istemediği halde, o na- zik ihtiyara karşı içinde bir bağlılık duymağa başladı. Julien, Patis'lile- rin kullandığı anlamla, hislerine ka- pılır bir delikanir değildi ama büs- bütün hissiz, tabiatın yarılarak ya- tattığı canavar gibi insanlardan da değildi: İhtiyar cerrahbasnm ölü mündenberi kendisine kimsenin bu (1) Marguis de Moncade ile A. Pig son, d'Alisinval'in Ecole des Bourzeois mal: komediasi ir . KIRMIZI VE SIYAH STENDHAL kadar iyilikle söz söylediğini de duy- mamıştı. Hatta marguis, gördüğü terbiye icabı, onun unurunu da hiç incitmemeğe de dikkat ediyordu; Ju- Hien bunu cerrahbaşıdan bile görme- mişti ve şimdi şaşırıyordu. Nihayet marguis'nin, birinci rütbe nişanı ile, cerrahbaşının ldgion d'honneur nişa- num vardır. diye koltuk okabarttığı kadar da iftihar etmediğini anladı. Marguis, yedi göbekten öte eşraftan. | dı Bir gün Julien siyah setresi ile, iş için margujs'nin yanına girmiş ve sözleri ile onu eğlendirmişti; o kadar ki M. de La Mole onu iki şaat alı- kodu ve iş adamının borsadan getir- diği birkaç banknotu ona vermek is- tedi. — Umarım ki, mensieur, bir keli- me söylememe müsağdenizi dilemek- je hütmette kusur etmiş olmam. — Buyurun, dostum. — Marguis cenaplarından, bu lö- tuflarını kabul etmeme razı olmala- rını istirham edeceğim. Bu para si- yah setreli adama verilmiyor, mavi elbiseli adamın lütlen hoş görülen hallerini ise bozabilir, 0 Mazgvis'yi büyük bir saygı i lamlayıp bakmaksızm çıkıp gitti. Julien'in bu sözü marguls'nin pek hoşuna gitti. Akşam onu abbe Pi. rard'a anlattı. — Azizim abbe, artık size bu işin aslın: söyliyeceğim, Jullen'in kimin oğlu olduğunu bilirim, size söyledi- imi aramızda bir ser saymanız da lazımgelmez, dedi. İçinden de: “Bu sabahki hareketi asilce bir hareketti; ben de onu asil- ler arasma sokuyorum,, dedi. Bir müddet sonra marguis iyile şip kalktı; Julien'e: — İki ay kadar gidip Londra'yı görün, dedi. o Gelecek mektupları, üzerlerine işaret edip, elçiliğe gide- cek kâğatlar arasında size gönderi- rim. Siz cevapları yazar, ait oldul- ları mektupların içine koyup yollar» sınız. Hesab ettim, bu yüzden İşler ancak beş gün gecikecek. Julien Calais'ye giden posta basında, bu kadar boş, lüzumsuz iş- ler için yola çıkarılmasına durup du- rup şaşiyordu. ingiliz toprağına ayak bastığı za- man duyduğu kini, istikraha varan nefreti söylemeğe hacet yok. Bona- parte'r delice sevdiğini anlatmıştık. Onun gözünde her zabit bir sir Hud. son Lowe, her büyük asilzâde Sainte Hölâne'deki alçaklıklara ön ayak ol- muş, bu yüzde on yıl bakanlıkta kal- mak gibi bir mükâlata ermiş bir lord Bathurs idi. Londra'da kendi kendini beğenme- nin en yüksek derecesini de görüp öğrendi.Bir takım genç Rus asilzade- leri ile ahbab olmuştu; onlar Jullene delilik ediyor: — Azizim Sorel, diyorlardı, siz en büyük şereflere ersin diye yaratd- İ meş bir adanısmız, soğuk bir tavur takmıp gözünüz önünde olana aldırış etmemek hali, bizim edinmek için > kadar çabaladığımız bu hal, sizin ya- radılışınızda var, Tiğin (prince) Korasoff: — Siz #amaninızı anlamışsınız, di- yordu: her daim sizden beklenenin tersini yapm. İşte, vallahi, çağımızın biricik dini. Deliliğe, yapmacığa kal. kışmayın, çünkü o zaman herkes zin delilikler etmenizi, yapmacıklar yapmanızı bekler, kural yerine geti- rilmiş olmaz. Bir gün Julien, tiğin OKorasoffla beraber akşam yemeğine davetli ol- duğu duc de Fitz - Folke'un salo- nunda kendini gösterip ün kazandı. Bir saat beklediler, Jullen'in, belli. yen yirmi kişi arasında yaptıklarını, Londra elçiliği sekreterleri hala ay- latıp duruyorlar. O akşamki tavrı, hareketi doğrusu emsalsizdi. Dostu dandy'lerin söylediklerine kulak asmayıp ünlü Philippe Vane':, Locke'tan beri İngiltere'nin yetiştir. diği biricik filosofu görmek istedi. Philippe Vane yedi yıldır hapiste idi, Julien: “Bur memlekette aristokratla” tın şahsı yele! dedi; Vane'a türlü if- tiralar, hakaretler de ediliyor., Julien, ziyaretine gittiği gün onu şen, şatır buldu; aristokratlara karşı beslediği kin, öfke gönlünde sıkintr komuyordu. Julien hapisevinden çi- karken: “Şu İngiltere'de keyifli bir tek adam gördüm, o da bu.,, dedi. Vane ona: “Müstebidlerin en ya- rıyan fikir, Allah fikridir, demişti... Filosofun öbür söylediklerini ey. nigue (kelbi) olduğu için, anlatmıya- cağız. . Fransa'ya dönüşünde M.de La Mole: — Bana İngiltere'den eğlenceli ne fikir getirdiniz bakalım? diye sordu, Julien'in sustuğunu . görünce be- men değiştirip: — Eğlenceli olsun, olmasın, ne fi- kir getirdiniz? dedi. Juicy — Birincisi, dedi, İngilizlerin en akıllısı bile, günde bir saat olsun de- lidir; o memleketin tenrise olan in- tihar şeytanma gelip onu bir yok- Jar, “İkincisi, akıl ve deha, İngiltereye ayak basar basmaz, değerlerinin yüz. de yirmi beşini kaybediyor. “Üçüncüsü, dünyada, İngiltere göreyleri (manzaraları) kadar güzel, bayran eden, heyecan veren hiç bir (Arkası var) N, ATAÇ da etmiş olanlar tarafından duyulaca ğine biliyorum. Ötekiler kulak asmi” yacaklardır. li Fakat esasen ben buna karşı ne sö? liyebilirim? Benim de Cumurbaşkanı gibi bir ALBERT LEBRUN tek nutuk mevzuum vardır. mevzu daima aynidir Bir kısmın zarureti, Fransız - Fran sız ittifakı, Ancak bunlardır ki, bizim kahra * mân halkımıza refah, saadet ve barı$ temin eder. Görlüyorsunuz ya, benim de aklım biraz eriyor. M. Lebrun'un ulusal birliğe vaazet mek için hakkı vardır. Nitekim on * dan evvel de M. Doumerguc, Mille rand, Desçhanel, Poincare, Fallieres, Loubet ve şairenin Fransızlara müte- madiyen: — Kavga yetişir! Kin yetişir! Ve saire ve saire demeğe ve bunları tek rar etmeğe hakları vardı. Fakat parti kavgalarını hakiki ulu" sal bir spor yapan, hasedin demek: tik kültürünü her vesile ile kolaylaş- tıran bir rejim, evet böyle bir rejim nasıl olur da şimdi bir birlik “rejimi olabilir? Ah! Cumurbaşkanı için ne güzel bir söyler mevzuu! Fakat hayır, çün- kü devletin bu nazari şefi, ulusal bir ik etrafında şiirler söylemek mecbü- riyetindedir. Ve zaten bör”3 bir söy” ev biga Hiçbir göyr değiş cektir. Ci&ment Vautel Ve bu EN İL LL Panama kanalının senelik kirası Nevyork Taymis'ten: Panamanın Vaşington elçisi Ricardo Alfaro ile Dış Bakanı mu- avini B. Smmer Welles, 1904 tarih li andlaşma yerine geçmek üzere yeni bir andlaşma parafe etmişler” dir, Bu andlaşmaya göre, Amerikd, Panamada müdahalede bulunmak hakkından vaz geçmekte, şehrinde nizamı sağlamak üzere al dığı tedbirleri kaldırmaktadır. Amerika, 1933 ve 1934 yıllarım da Panama kanalından istifadesi" ne mukabil 1904 andlaşmasındaki hükümler mucibi, 250,000 altın de ödiyecektir Yeni andlaşmaya yerli mamülât la önürdeşmekte olan Amerika malları hakkında bazı kayıtlar k9 nulmuştur. Açıkta bırakılmış olan mesele * ler diplomasi yolu ile kotarılacak” tır. LL BORSA 16 Ağustos CUMA İnen e NE Aş Satıs Sterlin 021, 6237” Dolar 123, 133“ 20 Fransız frangı 166.— O 167 ba Haçka teni MZ 0 Belçika frangı 81— 20 Drahmi — -—. ” iye ir. Mir ir 20 Çek Kron 94— 2s0 Avusturya şilin — 22— > Mark 40— 20 Zioti 22,50 s0 Pengo 1— — > 15— Me 2 Leva 2— 36 20 Dinar Si 32 Yen 3 4 İsveç Kuron W— gö Er kt 15, Sü iSTİIKRAZLAR Türk Borcu 23 m a Börr 4 sin g3? D TARLA Rıktım Kupon kesik n5 Anadolu T ve l kesk “— Anadolu Mümessil kesik 487 ir iye panam& »

Bu sayıdan diğer sayfalar: