1 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

1 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

me A Rİ leke iie Pamuk Ekimi Üzerinde Yeni Tecrübeler iznik, (TAN) — Ziraat Vekâleti, burada pamukçuluğun inkişafma e- hemmiyet vermektedir. Hususi süret te gönderilen bir memur, iki seneden beri pamuk zeriyatmda nevi ve za. man tecrübeleri yapmaktadır. Vekâletin gönderdiği altı ton akala pamuk tohumu bin dönüm araziye dikilmiş ve havalar kismen müsait gittiği için normal şekilde mahsul a- ınmıştar. Pamukları tohumundan &. yırmak için Ziraat Vekâleti bir çırçır makinesi göndermiş, makineninn işe başlaması köylüyü sevindirmiştir. Gelecek senelerde daha fazla pamuk ekilecektir. VDâyet te İznikte pamukçuluğun| inkişafını istediği cihetle, Bursa hu- suzi muhasebe bütçesinden pamuk mizberleri satım almmasına karar verilmiştir. Münferit Hâkimlik Teşkilâtı İznik, (TAN) — Kasabamızın ad- Biye işleri, Yenişehirdeki hâkim mün feritlik tarafmdan görülmektedir. Yenişehir, buradan 4 saat ötede oldu! Eu gibi, Izniğin kendisine 6 saat uzak olan köyleri vardır. Binaenaleyh ad. liyede işi olanların 10 saatlik yol alıp Yenişehire gitmeleri, sonra da bu ka. dar saate dönmeleri lâzım geliyor. Senelerden beri İznik — Yenişehir yolunun bir türlü bitirilememiş olma 81, bilhassa kışın, bu yolculuğu âdeta BİGADA: Biga, (TAN) — Belediyenin fenni mezbahasına tayin olunan baytar Celâl gelip işe başlamıştır. Şimdiye kadar bakılamıyan mezbahada ila. hata doğru gidilecektir, Mezbaha avlusunda bir sucuk ima Ht evi yaptırılacak, sucuklardan ki. 1 başma mukannen bir resim alma- lerin tırnakları sik sik muayehe edi. lecek, gayri shhisücuk imelâtnm önüne geçilecektir, Huyvan kesip kaçak et satanlar. dan parâ cezası almacak, Istanbula sevkedilen kesilmiş etler belediye kamyonu ile ve beyaz örtüler altında götlirülecek, kasaplara beyaz iş göm lekleri giydirilecek, hayvanların diri- leri ve kesilmişleri sıkı bir kontrol. dan geçirilecek, mezbaha civarında kedi ve köpek buluhdurulmiyacak, mezbaha rüsumu kilo Üzerinden alı. nacaktır. Büyük Deve Güreşleri Biga, (TAN) — Birkaç gün evvel yapıdan deve güreşine sekiz deve işti. rak etti. Baş altına güreşip galip ge- Mezbahada Esaslı Islâhata Girişiliyor Aşim Evinde Birkaç Sene Içinde Cins Boğalar Yetiştirildi caktır, Bundan başka etlere el süren. | İ dan heyecanla seyredildi. | takıldı ve 60 liralık mükâfat ta yarı TAN Kasabamızm güreş şampiyonu sayı- lan Dübeş Hasanin Tülüsü, kendisin den iki yaş küçük olan kardeşi ve di. ğer Tülüye karşı çıkarıldı. Yarım saat kadar devam'eden mü saraada, bu iki pehlivan devenin ga- libiyeti temin için biribirini ezmeleri v6 kurtkapan vurmaları, iki bin kişi- den fazla olan halk kütlesi tarafm. Neticede, bir türlü yenişemiyen bu iki dev cüsseli devenin kuvvetleri mü savi addedilerek berabere bıraktırı.. dı. Fakat; şampiyon Tülü hasmı ve kardeşi olan diğer Tülü, manen ga- | lip sayıldığından, galibiyet nişanesi olan kırmızı kurdelâ, küçük Tülüye yarıya âralarında taksim edildi. Lâpsekide Bir Kadın Kaçırma Lâpseki, (TAN) — Kasabamıza bağlı Eçi köylü halkından Muhter Hüseyin, o köyde oturan Keşanlı ter. zi Alâettinin Üç çocuklu Halide ismin | gene kadınlarının köy köy dolaşarak deki karısmı kandırarak kaçırmıştır. Hüseyinin de üç çocuğu ve karısı var | tıkları görülüyor. Bunlar, köylere ka dir. | | Hidise hakkında adi! tahkikata gi| İ Bu sayede maliyet fiyatleri düşmüş, Hastalık, ölüm ve pislik getiren fareleri BURDURDA: Dokumacılık Işleri Hayli İnkişaf Etti Burdur, (TAN) — Burada dokuma sanayii gün geçtikçe İnkişaf ediyor. Geçen sene 6 bin tezgâh çalışırken | bunlara şimdi birkaç yüz tezgüh da- ha katılmıştır. Bunun sebebi, iplik sa tışldrının ihtikârdan kurtarılması ve trenle ihracatın kolaylaştırılmasıdır. dokumalarımıza rağbet artmıştır. Her hafta 40 - 50 balya alaca, civar vilâyetlere ihraç olunmaktadır. Bun- arın 12-14 numaral: ipliklerden do- kunması sağlamlıklarını ve rakipsiz müşteri bulmalarını temin ediyor. A-| Iacacılar cemiyeti bir silindir. getir- terek alacaların daha güzel çıkani- masını temin etmiştir. | Bazı tezgâhlar işlerini genişletmiş. ler, elbiselik kumaş, havlu, yatak ta- kımı ve battaniye imaline de | mışlardır. Bunlar da çok zarif lk tadır ETME bie İZMİTTE: Köylerde Hırsızlık Yapan Kadınlar İzmit, (TAN) — Son günlerde çin basma, bilezik, bardak gibi şeyler sat file halinde gitmekte ve bir evin ka- pısını çalarken, bütün halk başlarına İle Öldürünüz Macun ve buğday şeklinde olup releri, sıçanları derhal öldürür. Tesiri kat'idir. Fareler kokmaz. Buğday nevilerini serpmelidi meğe ve her hangi bir gıdaya sürerek farelerin bulunduğu yerle- re koymalıdır. Kutusu 10, ve küçük her nevi fa- . Macun olanlarmı yağlı bir ek- yük 25, ikisi bir arada 30 kuruştur. imkânsızlaştımakta ve bazıları da bu len deveye 17 lira mükâfat verildi. | rişilmiştir. toplanmaktâdır. Köylüleri bu suret - zorluk karşında haklarından vaz geçmektedirler. Keyfiyet Adilye Vekâletine bildiril miş, bizzat Vekil B. Şükrü Saracoğlu 938 Haziran teşkilâtında İznikte hâ. kim münferitlik teşkilâtı yapılacağı. nı vadetmiştir. — günü SÜRMENEDE: © Kaymakam Değişti Sürmene (TAN) — Kaymakami- mız Cahit Ortaç, üçüncü umumi müfettişlik yazı işleri müdürlüğüne tayin olunmuştur. Domuz Mücadelesi Sürmene (TAN) — Hava iyice so- ğumuş, kasabamıza Yakın tepeler- den “Zarha,, karla örtülmüştür. Yabani domuzlarla mücadeleye devam olunuyor. Son om beş gün içinde otuz domuz vurulmuştur Mektep İhtiyacı Fazla Sürmene (TAN) — Kazamız içinde okuma çağında 18187 çocuk bulundu ğu anlaşılmıştır. Mevcut ei de 1993 çocuk okumaktadır. Demek le meşgul eden çingünelerden bir iki- 8i, girdikleri boş evleri soyarak göz- den kaybolmaktadırlar mailin evini de bu şekilde soyan üç çingene karısı cürmümeşhut halinde yakalanmışlardır. İzmit - Hereke Maçı “İzMit, (TAN) <-*Memtakamız şam- ları arasında bir maç yapılmıştır, Ma çi 0-5 Akyeşil spor kazanmıştır. X İzmit, (TAN) — Gölcük te anne- ler birliği şubatı beşinci günü aksa mı fakir çocuklar menfaatine bir ba. Wo verecektir. ZİLEDE: Bir Senede Nekadar Et Yeniliyor? Zile, (TAN) — Geçen yıl yapılan fenni mezbahada, bir sene içinde 10790 keçi, 2151 koyun, 559 kuzu, 125 sığır ve 35 manda kesilmiştir. Bunların eti kilo olarak hesaplandığı takdirde, kasabamızın nüfusü 17800 Gündoğdu köyünde Recep oğlu İs- | İ piyanu.Akyeşil apor ile Hereke takım | NEVR Baş, diş, nezle, grip, romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı keser. İcabında İAYDINDA: | Hava Kurumuna Geniş Yardım Yapılıyor Aydın, (TAN) — 984 tenberi Ha. va Kurumu varidatı artmaktadır, Ha va Kurumu Genel Merkezi bundan dolayı Aydın Kurumu Fahri Başkanı Vali Özdemir Gündaye takdirname göndermiş, Kurum Başkanı Ahmet Emini direktör tayin ederek Aydına bağlı ilçelerdeki kurumları Aydın subesine bağlamıştır. Geçen 1 OZiN günde üç kaşe almabilir. emini ÇETE ML pi ey sr görülmüş tür, Bu yıl Bozdoğan şubesi 10 bin Tira fazlasiyle 14400, Çine 12 bin lira faz- lasiyle 15 bin, Karacasu ve Nazilli de üçer bin lira fazlasiyle 8 ve 28 bin, Söke 7 bin lira fazlasiyle 20 bin bira. lık bütçe yapmışlardır. Bugline kadar vuku bulan Hava Kurumu tahsilât, muhammen ra. kamlardan fazla varidat temin olüna cağnı göstermektedir. Aydın Halkevinin Mecmuası Ayd, (TAN) — 23 Şubat Halk kevleri açılma yıldönümünden itiba, ren Halkevimiz Tıral adi edebi ve ki, 6 çocuktan ancak biri okumakta- | Herdkedi tütün ve sigara kâğıdı kaçakçılığından yakalanan böş suçlu | olduğuna göre, adam başma senede Babamın yanına diz çökerek, yarım yarim öğrendi- Zim bu şarkıları, şiirleri yazar, lügat kitabını açarak mânalarını anlardım. Öğrendiğim şeyler kâh kafamı, kâh kalbimi oyarak günlerce beni sarsaf, durundu. Babam beni sik sık ecnebi dostlarının evine de gö- türürdü. Oralarda Garp musikisi dinlerdim. Babam kendi kendisine ıslıkla uzun uzun alafranga birşey- ler söylerdi; benim bunları merakla dinlediğimi gö- rünce tekrar eder ve anlatırdı: — Bu, .... operasından. Bu, . parçadır, diye... Demek babam alaturka gibi alafrangayı da anlı- yordu... Zavallı babacığım, her fırsatta beni o köhne saltanat Türkiyesinin geriliğinden kurtarmak; kafa- mı, ruhumu açmak için elinden geleni yapıyor, beni uyandırıyordu. Bir muzika sesi içimde destani kahramanlık duy- guları yaratır; vatan yolunda kan dökeceklerle be- raber can vermek için hamleler duyardım. Bir yay sesi, topraktaki bağlarımı koparır, kendimi göklerin erişilmez yüksekliğinde bulutlara karışmış bir ruh olarak bulurdum. Ne yazık ki babam beni yarı yol- da bıraktı, aramızdan çekildi. . Bir akşam, bize toplananlar arasında bir karışıklık gördüm: “Asım intihar etmiş!” diyorlardı. İntihar etmek, ne demekti? Kelimenin mânasını öğrenince gözlerimin önünde ulu bir dağ yıkıldı. Gözlerinde yeşil yıldızlar tutu- şan; genç kahkahalarile her toplantıya neşe getiren güzel asker neden kendini öldürmüş?!.. Gözlerim kararıp bulutlanirken kulaklarımın di- binde bir genç ses gürledi: “Altı da bir, üstü de birdir yerin; Arş yiğitler, vatan irndadıha!,” icerde, kadınlar arasında da birsey; bir-(sevmek) . « Operasından bir kaçak eşya ile beraber Mâkırdısı; bir (kumandanın kızı) gibi sözler Kulağıma çalınıyordu. Asımla kumandanın kızı arasında bir aşk münasebetinin dedikodusu yapılıyordu. Genç zabitin ölümündü demek böyle bir sebep vardı... Küçük se- zişimle tek tük kulağıma çalınan bu dedikodulardan bu neticeyi çıkarmıştım. Ablalarım da katıla katıla ağlıyorlardı. Kimbilir, gözlerinde yeşil yıldızlar tutuşan dağ gi- bi güzel asker belki onların da gönlünde bir yer al- mişti. Sonra yavaş yavaş birşeyler daha sezdim: Asım, Tön Türklerdendi... Bir gün yanındaki gizli kâğıtlar Padişahın adam- ları tarafından ele geçirilmiş, oda, ele geçen bu kâğıtların, cemiyetin esrarını ve arkadaşlarını ele vereceğine müteessir olarak rovelverile kendi ken- dini öldürmüştü!.. Evdd, babamın odasında gizli bir yâs havası dola- şıyor; telâşla gidip gelenler, köşelerde fısıltı halinde konuşmalar... Çok defa babam beni odadan çıkarıyor. Üç beş gün sonra aradan yüzbaşı Refik te kaybol- du. Onun için de: “Sürüldü!” dediler. Yavaş yavaş gözlerimde hayatın daha ciddi, daha çetin mevzuları beliriyordu. “Sürüldü; yüzbaşı Refik sürüldü!..» Bu kelimenin de acı manasını öğrendim. Hâdisele düşen miktar 13 kilo 200 gramdır. re karşı sinirlerim gerilmeye, dimağım daha fazla iş- lemiye başladı. Yüzbaşı Refiğin arkasından ne çok ağladım. Uzun kılıcının, parlak mahmuzlarının şakırtısı ku- lağımdan rüzgâr gibi yürürken o, etekleri dalgala- nan uzun, kurşuni pelerininin hayali gözlerimden git miyordu ve onun sesini taklit ederek boğazım tıkana kana söylüyordum: “Bir sayfa açsam ağlarsın...” Evde artık toplantılar bitti; babam, bir gece, oda- mın kapısını kilitledi; kerevet tahtalarını ber zaman yaptığı gibi bir köşesinden söktü, bir yığın kitap, kâ- ğıt çıkardı; bunları oranın (Potâ) denilen yer- U, tuğla sobalarına attı; bir kibritle tutuşturarak yak- tü... Ben, ne oluyor, diye bakakaldım. Potö'deki alevler daha sönmeden babam bana dön- dü; o ağır, düşündürücü sesiyle: — Bunlar. dedi, milleti zulümden kurtarmak İs- tiyenlerin kâğıtlarıdır. Hafiyelerin eline geçmesin, diye yakiyorum. Anlıyorsun, ya! Sonra bunları sana dahâ iyi anlatırım Ve gözlerimden tâ ruhuma kadar bakarak ilâve etti: — Bunlârı kimsenin bilmemesi lâzım! Ağustostanberi tathik edilen yeni teş fkiri bir mecmus çıkaracaktır. Bu cümlenin, dokuz emndiki söcüği bir sırrı giz- lemesi için kâfi olduğunu babam çoktan öğrenmişti. Bir kahraman ciddiliğiyle başımı salladım Babam saçlarımı okşadi: — Senin bu memlekete çok hayırlı olmanı iste- rim, Yıldız! Döndü, kerevet tahtalarım yerine köyarken kendi Kanima yarım yarım anladığım birşeyler söylüyor- Zavallı babacığım, millette ümit ettiği feyzi göre- meden, 6 kadar kısa bir zaman içinde dünyaya gözle- rini kapadı ve biz onun mezarına o iki mısra yazılmış taş parçasını koyabilmek için bir avuç toprağını bile bulamadık?... Babamı hemen o günlerde, Arabistana sürgün ettiler... Daha yolda giderken ölmüş! Hangi çölün kumları arasında kaybolduğunu öğrenemedik bile!,. Evde herkes kendini yerden yere attı; saçını yol du, başını duvarlara-çarptı... Annem günlerce bayık dı.. Benim bu gidişten haberim olmamıştı. Babam giderken benimle vedalaşmamıştı, galiba bu ayrılış İaciâsına ikimiz de dayanamıyacağımız İçin... Babamın arkasından benim ne yaptığımı burada yazmıya kalkışmıyacağım. Ne yazsam, ne söylesem hayatımın o ilk büyük faciasını anlatamam!.. Ev toplandı, eşya satıldı, dağıtıldı.. Bir gece treni- le Selâniğe, oradan da İstanbula geldik. İstanbulda bizi yengemle amcam karşıladılar. Yengem otuz beş yaşında, güzel, şık bir kadın; Piyano çalıyor; okuyor... Odası, Servetifünun yazı- alarının kitaplarile dolu... Amcam Ömer Paşa, ellilik, oldukça okumuş, se vimli bir adam... (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: