21 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

21 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞER TEFRİKA No: 39 Firavunun eski gözdesi, papağana istediği sözleri öğretmişti.. Libya kuş kafesini hükümdarın odasına gönderdi. Papagan (Arşe)yi görünce bağırdı: “..Sen, gündüzleri saray nöbetçilerinin koynuna giren kahpe değil misin ?..,, Bir papağanın muvaffakıyeti!. BABİL ve PERSEPOLİS:SARAYLARINDA : A Gi - İn İİ nie (3 veya VAKTI ın Tefrikası: 54 YAZAN: ISHAK FERDİ “Şahende ile evlenmiyeceğim.. İ “Hayır, bunu yapamıyacağım, ! bunu yapmıya hakkım yok. Buna sen de hak verirsin. “Bu mektubu okuduktan sonra beni arama,. Beni bulamıyacak » sın.. Belki de artık hayatta olmı- yacağım.. Tarif ettiğin bir boğaz, bir kayalık, bir kaynak vardı ya.. Orası benim esrarımı faşetmez.. “Yalnız itiraf edeyim: Şahen- deyi seviyorum. Ona âşığım.,, “Beni unutunuz..,, Cavit ağlıyordu.. Ölüme Susayan Gönül 3 — VARIT ZI EYLOL 1934 even Yazan : Selâmi İzzet mezlikten gelerek yürüdü, dama- i dma yaklaştı: — Ben de sizi arıyordum. i Feyyaz gülümsüyordu: i o — Mühim bir iş içinse, eve ge- lebilirdiniz. — On gündür yoksunuz. — Bir haftadanberi evdeyim. — Bir haftadır da, barlarda, klüplerde geziyorsunuz. Oralara da ben gelemem. — Siz tiyatroya, bara.. Rrdvan bey sözü kesti: — Sözü uzatmıyalım. Kızımla Libya her gün bir başka büyü- yaparak (Arşe) yi hükümdarın gözünden düşürmeğe çalışıyordu. Firavunun eski ve Dârânın ye: ni gözdesi Babil saraymda srkıl» mıya başlamıştı. İstediği ozaman dışariya çıkamıyor, asilzadelerin eğlencelerine iştirak edemiyordu. Halbuki Mısırda firavun her gece bir eğlenti tertip eder ve gözdesi * nin sıkılmaması için, onu (o eliyle sarhoş edip uyutuncaya kadar uğ” raşırdı. Dârâ bir kadınla uzun zaman meşgul olmuyordu. Birkaç gün karısıyle düşüp kalkıyor, sonra birden karısını ihmal ederek Ar- #eyi çağrıyor, birkaç gün de onun- Ja eğleniyor, onunla düşüp kalkı - Yordu. : Sıra Libyaya da gelmiyor de- #ildi. Fakat, Libya bu aşk ve 36-| i fahat âlemlerinde ancak üçüncü sırada kalıyordu. Mısır dilberi çok kindar ve inatçı bir kadındı. Çadırcınmn bayağı ruhlu karısı | ce talimat verdi ve papağanı ka- kaya geldiği yündenberi Libya | fesiyle birlikte Dârâya gönderdi. A Yazune HASFET KATMIŞ. Vurmadığı” sihirbaz kalmamış - 8. Sihirbazlarm yaptığı büyüler Arseyi hükümdardan ayırmıyor * du. Hâlâ zevk ve sefahat eğlen - €6 ve vuslat sırası Libyaya gelme- mMişti, Arşe on beş gündenberi Di. râ'nm koynunda yatıyordu. Prenses Hera bile hükümdara kızmıya başlamıştı. Bir gün Dârâ- nın karısı, Libya ile dertleşiyor- du: — Bu çadırcının karısını sa- raydan nasıl uzaklaştırmalı?. — Ben de bunu düşünüyorum, Libya! Çoktan beri geceleri gö- züme uyku girmiyor. Bu kadın | Dârâ'yr iyice teshir etmiş. Bu sihri bozmak kabil değil mi?. Libya, Dârâ'nm zevcesinden cesaret alarak: — Bana müsaade ve yardım € derseniz, Arşeyi saraydan çok ça- buk kaçırırız! Dedi. Hera gülerek cevap verdi: — Memnuniyetle. Eğer bu ka dını saraydan uzaklaştırmıya mu- vaffak olursan, seni Babilde ölün- | “eye kadar himaye ederim. — O halde ben de söz veriyo- Tum... Arşe üç gün sonra saray- dan kaçacak. Fakat, bir şartla. — Nedir 0?. — Baha çabuk konuşan bir pa- Pağan bulacaksınız! — Bundan kolay ne var?. Ben papağana birkaç kelime Öğreteceğim.. Ve siz papağanı, | Arşe hükümdarın yanında iken, Uzak memleketlerdeki valiler - den biri tarafından hediye olarak gönderilmiş gibi, kocanızın odaar- ha göndereceksiniz! — Pek âlâ, ;» » Dârâ'nm karısı derhal bir pa- ki Babilde Mısır dilberinin baş | saraymda papağan besletmemiş— Babil sanayiinden iki tunç vezo ile b pağan bularak Libya'ya gönderdi. | Mısır dilberi üç gündenberi pa- pağana yeni kelimeler öğretmek- le meşguldü. I Nihayet bu sevimli mahlüka stediği sözleri öğretebilmişti. | Prenses Hera, üç gün sonra, bir akşam hükümdar (Arşe) ile oda- smda otururken, cariyesine gizli- | ti.. Papağanların gevezeliğinden çekinirdi. Arşe papağandan çok hoşlanmıştı. Dârâ da gözdesinin papağandan hoşlandığını görün - ce, kafesi odanın tavanına astir . dı. m Hükümdar odasında sevgilisi» le baş başa oturuyordu. Şarap içiyorlardı.. Dârâ her kadına sorduğu gibi, yeni gözdesine de sordu: — Beni seviyor musun?. Arşe gülerek: — Şüphesiz haşmetmeap! de -| di, sizi sevmiyen kadının kalpsiz olması lâzım. Bu sırada tavandan boğuk bir ses aksetti: - Yalan.. Yalan.. İkisi birden başlarmı kaldırdı» lar.. Ve tavandaki papağanım ay ni sözleri tekrarladığını hayretle gördüler: .— Yalan.. Yalan.. Dârâ (Arşe) nin yüzüne abktı: — Papağan bir şey biliyor ga- liba?.. Arşe dudağını bükerek mırıl- papağan tekrar bağır « danırken, dı: — Ben çok şeyler biliyorum. Arşe hayretler içinde kalmıştı. Hiddetinden kalundaki bilezikle- ri ezip kıvırıyor ve dişlerini gıcır datıyordu. — Onu çok uzaklardan gönder: mişler, Beni nereden tanıyacak? Diye söylendi. Kuş bu söze de cevap vermek te gecikmemişti: — Ben seni tanıyorum, kahpe! Dedikten sonra, kafesin içinde çırpındı: — Sen gündüzleri saray nöbet- | çilerinin koynuna giren Arşe de- gil misin?. ç küpe ve bilezik. Dârâ bu sözleri işitince, elinde- ki şarap kndehini yere fırlatarak: — Bu hayvan hakikaten çok şeyler biliyormuş! Dedi.. Hiddetle ayağa kalktı.. Tavanda asılı duran kafesi yere indirdi: ç — Söyle bakalım, şu bidikleri- ni, sevimli, sadık kuşçağız! Papağan susmuştu. yordu. Dârâ gözlerini açarak papağa - na iğildi: — Söylediklerin doğru mu?. Arşe. uşaklarımın koynuna mı gis riyor7. Papağan çırpındı ve kanatları » nı yere sürlerek cevap verdi: — Ben o kahpeyi tanıyorum.. O, sizi aldatıyor, haşmetmeap! (Devamı var) Yaprak tütün ihracatımız gittikçe artıyor Yaprak tütün ihracatımız son seneler içinde hayli ilerleyiş gös- | termiş, bilhassa Mısira yaptığı - mız ihracat omemmuniyete değer bir yeküne varmıştır. Büyük harpten sonra, bir çok sebepler yüzünden, Mısıra olan yaprak tütün satışımız kuvvetini kaybetmiş ve bu piyasada Türk tütünlerinin yerini Japon, Yunan, Sovyet Rusya ve Bulgar, tütünleri almıştı. Ondan evvelki istatistiklere ba kılırsa, harbi umumiye kadar, Mısırm istihlâk ettiği tütünün dörtte üçünün memleketimizden gittiği görülür. Bundan sonra bir iniş başla - i miş ve yaprak tütün ihracatı nok: |- i tasından beşinci, altıncı derece - | 594,886 kilo, ye kadar düşmüsüzdür. Son se - | 470,233 kilo, Sovyet Rusyadan neler zarfında bu düşüşün önü a- | 256,862 kilo ve diğer memleket - Immıştar. 1933 senesinde bütün menşe - | tir. lerden Mısıra giden yaprak tütün | İ yekünü 4,872,159 kilodur. Bunun | den Mısıra ihraç edilen yaprak tü- en mühim miktarı memleketimiz- den alınmıştır. 1933 senesi içinde Mısıra mem- leketimizden 1,193,849 kilo, Yu- | inkişaf ettiği takdirde bunun bir nanistandan 1,094,976 kilo, Ja- | misli daha artacağı tahmin edi- ponyadan 1,010,46 kilo, Çinden | liyor. eki ğa Lİ İş Ve vi dl lik çileli si ye ül olmazmış. Temenni ederim, her iki tarafta da talihin yaver olsun. ştur. Birdenbire doğrulu. Gözyaşları nı sildi. Koşa koşa sokağa fırla - dı. evlendikten iki ay sonra, size evi- min kapısını neden kapadığımı biliyorsunuz. — Anlamıyorum... Yoksa Nes rin.. — Ona söyliyecek sözüm yok... Sizin hayatınızı bilsin bilmesin, bu bana ait değildir. Feyyaz omuz silkti. Rıdvan bey devam etti: — İnkâr etmeyiniz. Bir metre siniz var, Bunu herkes biliyor. Siz de saklamıyorsunuz, beraber ge « ziyorsunuz. Feyyaz gene gülümsedi ve biraz uzaklaşan, fakat kulaklarını ayr « ramıyan, buna rağmen bir sey duyamıyan arkadaşlarıma döndü: — Biraz beni dinlemelisiniz. Biri diğerine fısladı: — Demindenberi bunu yapıyo- ruz. Rıdvan beye döndü: — Lütfen siz de dinleyiniz.. Sis ze bir arap hikâyesi anlatacağım. ğe Kar etrafı kaplamıştı. Yollar tenha idi. Geciken bir * kaç kişi, paltolarının yakalarını kaldrmışlar, karları eze eze iler - liyordu. | Bu yolun köşesinde mükelef | bir otomobil durdu. Kürk paltolu biri indi. Bir kapıdan girdi. İki uşak karşıladılar. Sordu: — Rıdvan bey geldi mi?. — Geldi efendim. — Çok oldu mu?. — Yarım saat evvel geldi. — Kalabalık var mş?. — Var efendim. ! Paltosunu çıkardı, içeri girdi. | Kendisini çığlıklarla karşıladılar. Herkes sanki dört gözle onu bek- İiyormuş gibi etrafını sardılar. — Nihayet gelebildin! — Aferin Feyyaz. — Tebrik ederiz.. Fevkalâde| —. Arap mı?. e e aa -— Arap deyiniz, Suriye deyi * — Harikulâde güzel, niz, İspanyol veya İtalyan deyi « © — İdeal, — Aşkta talihi olânın kumarda | niz.. Her halde kahramanım böy- le karışık bir şey. Vaka oralarda bir yerde geçer. Kahramanımın a ismi Şikitadır, j Biri dedi ki: Biraz sustu, düşündü. Sonra — Sen de çok hasis adammış- | anlattı: sın Feyyaz! — Suriye cephesinde bir aşire- Feyyaz gülümsedi: te esir düştüm... Beni aşiret reisi” | — Yavaş konuşunuz nin karşısma götürdüler. Reis a * — Hasis imişsin! Dünyan en | Tap şivesiyle güzel türkçe konuşu: kıymetli incisini bir yere kapa - | yordu. i mışsın, kimseye göstermiyordun.. Sordu: Feyyaz, insan bu derece egoist o- | — Türk müsünt. f lamaz. — Evet.. Yakın zamanda Türk Feyyaz, etrafına çizilen daire - oldum. nin ortasında duruyordu. Yüzünü ekşitti: — Hiç de değil, dedi. — Vatansızsın demek?. — Beyhude konuşma.. İnkâr e- — Hayır. demezsin.. — Tabiiyet değiştirenleri sev » — Artik inciyi gördüm. mem.. Neyse, Türk ordusunda — Ben de gördüm.. Sinema lo- | mısın?. casında ışıldıyordu.. — Evet. — Zabit misin?. — Bugün de beraberdiniz.. ed amy ne “de — Peki peki.. İtiraf ediyorum.. “ zabit.. Gönüllüyüm.. NN Gİ e — Peki, bizim taraflarda işin haffeden addederiz. İ ne?. — Esbabı muhaffefe de nedir?. | — © geziyordum. Biri fısladı: — Bu gezme hayatma mal olas — Sus, kaympederin geliyor. | çak. Rıdvan bey soğuk bir tavırla, | O. Biliyorum. kaşları vatık, uzanan elleri görme-| O. Meğerki. a m m — Meğer ki?. Bulgaristanda m ila salın alasın. — Kaç paraya?. — Türk ordusnun kuvayı külli yesi nerede?. Karargâh nerede? Ordunun kuvvei maneviyesi ne merkezde?, Kaç kişiniz var?. — Ha, pazarlık sarih.. Casus luk yapmamı teklif ediyorsunuz. V — Evet, hayatını ancak böyle Mısırla ticari vaziyetimiz daba | kurtarabilirsin.. Ama serbest ka « lamazsın. Seni artık koyverme » | yiz, lerden 31,322 kilo tütün girmiş- 933 senesinde memleketimiz - tün kıymeti 120130 lirayı bul - (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: