1 Ağustos 1938 Tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 7

1 Ağustos 1938 tarihli Yarım Ay Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

karşıda- zahlükun utarak Gale: üstün in ke- silmeğe, kendisini müdafaa yoluna sap” mağa başliyordu. Kandan ikisinin de ka- faları görünmez olmuştu, Arasıra çarpış- tıkça karlara gömülüyorlar, sonra biran- da silkinip üzerlerindeki karları atarak yeniden biribirlerine saldıyorlardı. Birdenbire Hacı Beyin sesi : hl. diye çınladı. Karlara ve süratle döğüşen kurtlara bakmaktan yorulan gözlerimi heyebanla açtım. Siyah kurt, yeni bir hamle ile sıçraya- rak rakibinin üzerine atıldı ve onun boy” nunu biranda sivri dişleri arasına geçir- di, sonra, vücüdünü büyük bir hızla, büyük bir çeviklikle çevirip arka arka- ya üç defa kuvvetle silkti ve nihayet ağzında büyük et parçası ile beş adım ileriye savruldu Rakibi, dişi kurdun gönlüne giren va rakibi ön ayakları üzerinde dikilerek parçalanan boynunu havaya doğru kal- dırmak istedi, fakat yapamadı, korkunç bir horultu duyuldı ve nihayet sağa doğ- ru kaydı, devrildi ye yerde çırpınmağa başladı Küçük meydanlığı birdenbire derin bir sessizlik kapladı. Dişi kurt oturdu- ğu yerde heyecanla doğrulmuştu. Başı- nı uzatıp muzaffer kurda uzun uzun baktı. Siyah kurt ise ağzındaki et par- çasını yere rak, kan içinde rengi kaybolan vücudunu silkti ve dişiye döndü. Hacı bey kısık bir sesle: — Döğüş bitti, dedi. Şimdi görün: e dişisi aşk yaratacak |.. Be n bu garip sözlerinde mâna a GL ek; dişi kurt tatlı, in- ce bir sesle inledi, sonra oturduğu yer- den aşağı siçradı, tipkı döğüşten evvel ölen sevgilisinin yanına nasıl kısalan bacakları, çöken vücudu ve kırılmış gi- bi ufalan kuyruğuyle gittiyse. müzaffer siyah kurda da öylece yürüdü, yanıba- şına geldi. ve burnunu kaldırarak uzun uzun uludu. Sonra başını erkeğin yaralı boynuna sürttü, vücudunu onun vücü- duna soktu, ve bir kadın nasil vücudu- nu erkeğin kolları arasına bırakırsa, öylece kendisini bıraktı n bu son sahneyi görünce hid- detle . Kahbe,!.. diye bağırdım. Hacı bey gülüyordu. — Kahbe! kahbe!... evet, bütün di- şiler böyledir Bizimle beraber kapının küçük pence- resinde bu dövüşü seyreden ihtiyar ço- ban söze karıştı — Bu kara kurdu tanırım, dedi. Beş yıldır. hiçbir erkek kurt onu paralaya- madı. Bütün dişileri, kapmasını biliyor. Şu art ayağındaki beyaz benegi görü- yor musunuz, ben onu orasından tanırım, burada altıdır dövüşüyor. Elimi tabancama attım ve pencereyi açmak istedim. Hacı bey kolumdan tuttu : — Hayır bırakın, dedi. Erkek kurda acımıyor musunuz ?. Bu kadar kanlı bir dövüşten sonra ele geçirdiği dişisini ona bağışlayınız.. dişi kurdu öldürmek istiyorsunsz değil mi ? — Evet... — Bakın, zavallı kara kurt... o kadar çok yarası var ki, dişiyi öldürürsen, kalbinden vurulacak ve bu kadar acıya tahammül edemiyece.. bağışlayınız. Küçü meydanlığa gökyüzünden ince bir güneş ışığı akıyordu. Ağaçlar arasıra sallanıyor, dallardan beyaz, dağınık kar parçaları uçuşuyordu. Gözlerimi iki kurdun üzerinden Ayır- mıyarak mırıldandım : — Görüyor musun Hacı bey, yaralı kurt hâlâ aşk heyecanını kaybetmedi. Dişisini nasıl seviyor bak, yüzünü o- nun yumuşak tüylerine nasıl gaşy için- de sürüyor. — Aşkinsanlarda ve hayvanlarda aynı şekilde hükümran olur.. fakat biliyor musunuz ki, bu çapkın kara kurt ergeç ölüme ümdür. Ki dö- vüşmekten yorulmağa başla Hacı bey, sik nefeslerimizle bağli camı, in yenile sildi : e gidiyorlar.. bak yanyana. Ki ne kadar sokulmuşlar.. Fa- kat zavallı.. kara kurdun akan kanla- rını görüyor musunuz?, Korkarım ki bu yarslar onu öldürecek.. Güneş hüzmelerile parlıyan karlar üzerinde bir çift hayvanın hafif ayak izlerile siyah ve damla damla a izleri peyda oluyordu. İki kurt, yan- yana, tüyleri biribirine karışacak kadar biribirine bitişik ormanın ağaçları ara- sına daldılar ve kayboldular. Kaymakam, küçülen siğarasını bir: kaç nefes daha çekerek karlar üzerine atlı; z dostum, sevişmeğe gittiler.. görüyorsun ki, k sahnesi bütün çizgileri ve renklerile gözümün önünde- dir ve hafızama hakkedilmiştir. Ne o ? Biz daireye kadar gomle Bak bak, karlar eriyor.. su seslerini duyuyor musun? Oh,artık sıkidbdan kurtula- makamlık binası önüne gelmiş- tik. Yukarıdaki ikinci kat pencerelerin- kım işaretler yapıyor, beni çağırıyordu. örmüştü : — Merhaba, merhaba !. evet, hükü- met doktorumuzu çağrıyorsun arladım. otom Il yoksa, kasa- isterdim. Ne güzel hava.. şu güneş ışığına bak, şu karların parlayışına bak.. şu kar Rİ yal damlardan akışına bak.. Şimdi ında olmak isterdim. Eh, her ne De DEAR çıkalım ! e Arkamızda gelen üç jandarma ile beraber derhal yola çıktık. Atlarımızın erimekte devam ediyor, birçok yerlerde küçük derecikler akıyordu. > hayvanının Oboyn Girik Jak'anın ea ei haberin varmı ? diye mağ Bir eli mü nişanlısını öldür. — Daha başka ? — Hayır, sadece bunu biliyorum. — Efendim, vak'a oldukça karanlık. Delikanlı dün gece saat bire doğru ku- çağında nişanlısının kanli cesedi ile köy kahvesinden içeriye girmiş.. yüzü sap» sarı imiş.. bir elindede bir tabanca tutuyormuş. Genç kızın cansız: vücudu muhtara dönerek: maya haber gönder Salim çavuş.. Ayşeyi öldürdüm! , demiş. kabve bir anda allak bullak olmuş, kızın üzerine koşan muhtar, zavallının çoktan öldü. ğünü anlamış. Bir kurşun kalbini delip geçmiş, sol memesi üzerinden akan bol bir kan, ta göbeğinin altına kadar her yanını kaplamış, Delikanlı bu sırada bir köşeye oturarak bir EN susmuş, sonra gözlerini kızın üzerine doğru çe- virmiş ve hıçkira hıçkıra, ii boğula ağlamağa başlamış, e bir şey söylemi- yormuş, sadece urdum, ben öldürdüm!» e enimle an giden wüddeitumumi muavini söze aştı: — Bu bana ik aşk. cinayeti gibi geliyor. Jandarma komutanı devam etti: — Delikanlı köyün en zeki, en gür büz ve en yakışıklı erkeği... Dört ay evvel nişanlanmış, kızla ikisini köyde herkes seviyormuş. Bana haber ba köylü de bu işe şaşıp duruyor rede Ni nasıl vurdu, niçin e bilmiyoruz bey.. 8 1 İrŞi yapmasını bile aklımıza e diyor. Müddeiumumi muavini gülerek bana döndü ; — Bir manie karşısında gibiyiz dok- ör. — Ya hut £ bir sır.. . Her ne « fz- kat bir roman kadar garip bir cinayet... Bir saatlık bir yolu, karlar üstünde, ' konuşa konuşa katettik, Genç müddei- my. Ee anlattığı hir cina. et i geçtiğini i bile een a e an Bir bayır çıkıp kenarından dere akan incir bahçelerine geldiğimiz zaman, kadaki jandarmalardan biri: — Bu köyl, diye bağırdı. Arkası var — 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: