21 Ağustos 1954 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

21 Ağustos 1954 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rada harpler çıktı. Rusyada ihtilâl- ler, Türkiyede inkılâplar oldu. Sü- lâle davaları ile saltanat kavgaları Hi- cazda asayiş bırakmadı. Kudüste eski inlerle yeni nefretler karşılaştı Hac yolculugu otuz yıldan ziyade süren bir tatil devresine girdi. Derken dunya düzelir gibi oldu. Hicazda hırsızların hemen kollarını canılerın kafalarını — kese <<âla mınute» adalet sayesmde bir a sayiş nizamı kurulunca bu tara fların Hac yolu yeniden açıldı. Artık her sene Hac mevsiminde kafilelerimiz denizden veya havadan yola çıkıyor. Güvertelerine rendesız tahtalardan sıra sıra apteshane ve gu- sulhaneler ilâve edilmiş şıleplerın an— barlarını Hac yolcuları dolduru Fakat nerede eski Buharah Hacılar Tuhaf bir kokuları vardı amma üst.baş ları derli topluydu; hepsinin az çok birbirine benziyen milli bir kıyafetleri vardı. Şimdi bizimkiler ise birer canlı bostan korkuluğu manzarasında. Kı- yafet o kadar perişan. Baslarda takke bere, kasketlikten çıkıp <<ket kas> şek- lini al mış acaip serpuşl Amerika yolcularımız <<şuurlu» bir propaganda maksadı ile seyahate çıkı- yorlar. Hicaz yolcularımızın böyle bir 1ddıaları yok Onlar yalnız bir din bor- cunu ödemeğe gidiyorlar. Amma hâ- dıseler bize öyle haince bir oyun oy nuyor ki netice tamamiyle ters çıkı- bizi Amerikalılara iyi tanıtmak, Amerıkada lehimize devamlı güzel te- sirler bırakmak istiyenler bu emellerı— ne pek eremiyorlar; din borçlarını ö- demekten başka emelleri olmıyan Hac yolcularımız ise, farkında bile olma- dan, Suriyede, Mısırda, her geçtikleri ye rde ve nihayet Mek kede toplanan on binlerce müslüman arasında, dü manlanmızın bile beceremıyeceklerı kötü bir propagandaya alet oluyorlar. Geçen yıl, Hac dönüşünde Urla is- kelesınde karantına bekledikten sonra ir ün demirleyen şileplerden sert bır rüzgâr altında kabaran dal- galara karşı bin müşkülâtla sandallara indirilen hacılarımızı gördüğüm man yüreğim sızladı. Rıhtımdaki Se— yirciler arasında NATO adamları ve başka ecnebiler de vardı.. Kadınlı er- kekli, genç ihtiyar, hepsi bitkin, üst-baş hem yırtık, hem pis, bir sefalet alayı rıhtıma dokuluyordu Bunlar oradan hemen iç vilâyetlere aşırılıyordu. En kötü esir kampl rından dönen harp e- sirleri ve mülteciler ancak bunlar ka- dar düşkün görünebilirlerdi. Bu sene Hacca gidenlerin kıyafet- leri — gazetelerde bol bol çıkan resim- ler şahi onlarınkinden — farklı de- ğil. Gıdışlerı öyle bakalım — dönüşleri rıasıl olacak" Kendi lehine, bizim aley himi rTopaganda yapmak lehı hıç bır fırsatı kaçırmı an Rusya bu e Hi- caz yolculuğuna musaade tmı Hacı namzetlerını tayyarelerle taşıyorlar Böyle hacı tyyaresı «her nasılsa Ankaraya temek mecburiyetinde kalı— yor. İçindeki kıyafeti derli toplu, sa- AKİS. 21 AĞUSTOS 1954 rıklı sakallı yolcular Ankara — hava d nına çıkarak kendilerini gösteri- yorlar ve boylece bize bir «körlük» yapmış oluy Yok, artık bu hallere nihayet ver- mek zamanı gelmiştir. Ne fantazi şek- linde, mânâsız dış turizm; ne de vic- en elâleme kötü de pay- dimizi, durup dururk bir şekilde gostermek İkisine dos borusunu çalmalıyız, * Kendini bilen ve ferdlerine say- gigösteren başka hiçbir memleket li- manlarında bizim Hacı gemilerimiz gi bi bir gemi teçhizine müsaade etmez; böyle an barları insan dolu. güverte- sinin bir kısmı salaş apteshaneli bir- gemnin limandan çıkmasına asla izin velrmms. Biz de vermemeliyiz, bu BİR. * Gidecek Hac yolcuları için, lü- zumu kadar tayyare ve yolcu vapu- tahsıs etmeliyiz. Muntazam yol- 'arında yetecek sayıda ap- mevcut olacağı için güverte üstüne gecekondu ku- lübeleri kurmağa sebep kalma»> Bu İKİ. * Hac seyahatini göze alacak ka- ıyu, böyle bir tayyarede seyahat et- mek için, ilkin, rabıtalı bir kıyafet tedarik etmeğe mecbur tutmalıyız. Bu ÜÇ, ve hepsi bu kadar Mücerret bir hürriyet veya «vicdanı hürriyeti» uğruna Türkiye Cumhuri- yeti vatandaşlığı şerefini ve Türk pa- saportunun haysiyetini unutmağa hak- kımız yoktur. Orta Dogu memleketlerinden geçe- rek Japonyaya giden tanınmış bir Fransız muharriri kılıksız bir insan ve dilenci bolluğu bakımından İstanbulu diğer şark memleketlerinden farksız buluyor. Bu seyahatınde yalnız Japon yada kılıksız ve pis tek bir insana rast gelmedıgını söyledikten sonra bu zah ediyor: Japon için haysıyet ve Vakar her şeyden önce geliyor. Bu- nun dış alâmeti de kıyafet ve temizlik tir. Ne kadar fakir olurs olsun, Ja- pon, aç kalmağa katlanıyor, sokakta pis ve kılıksız görünmeğe tahammül e- d 'y ml ket ıçınde kıyafeti nizama sokamıyoruz; bari kılıksızlığı ihracat matahı yapmayalm D 1ş turizme ve kendimizi tanıtmak davasına gelin bunun yolu da TARSUS yolcularının tuttuğu yol ol- masa gerektir. Bir kere şunu unutmamalıyız ki bi- zi, hele Amerika, bizim Amerikayı ta- nımamızdan çok daha iyi tanır. Daha ondokuzuncu asrın ilk yansı ortaların- dan beri Türkiyenin bellı başlı şehir- lerinde, hatta bazı kasaba ve koyle de 1ka misyonerlerinin, yerine göre, kuçuklu büyüklü mekteplerı hastah - neleri vardı. Misyonerler halkla ser- TURİZM ALEMİNDE bestçe temas ederlerdi. Şu var ki A- merikada bizi tanırlar demek Main Street'teki her Amerikalı bızı bilir de— mek değildir; bizi tanıyacak mevki vi durumda olanlar tanır. Fakat mılletle— rin biribirlerini tanımaları zamanına hâdiselerin akışına, içtimai şartlar ve ilhassa — siyası münasebetlere — göre mahiyet alır ve daima lüzumu ve icabı hudutları içinde kalır. Milletlerin bir- birileri hakkında verdikleri hükümler- de de ferdlerin birbirileri hakkında verdikleri hükümlerde olduğu gibi, çok defa, hislerin büyük payı var- dır. Biz kendimizi başkalarına gene ken- di memleketimizde tanıtabiliriz. Bugün aramızda yaşıyan her meslekten bir çok Amerikalı hayatımızı bütün safha- larını yakından görüp dururken, bi- zim seçme bır kafile ile Amerikada ya- naca, gınız ropaganda seyahatları gelıp geçici bir dostluk cılvesı olmaktan faz la bir mahiyet alam Biz memleketımızı köylü ve kent- li birlikte, kendi hayatımızı manalı, ahenkli ve «interessant» yapmağa bak— malıyız. Buna muvaffak olduğumuz gün bütün dünyada itibarımız kat kat artar. nfor bile ancak yeni yeni ev lerimize girmeğe başladı. «Şehir kon- foru» Türkiyede tamamiyle meçhul bir mefhumdur. Yabancı evden, hattâ otel den evvel, şehre girer. Şehırlerımızın bugünkü halleri ile, yabancılar üzerin- de cazip bır tesir yapacağım farzedebi- lir miyiz? Her şeyden önce şehirleri- mizi garp şehirleri haline getirmeyi üşünmeli ve getirmeğe ciddi surette çalışmalıyız Unutmıyalım ki turist gi- deceği yerde, daha bir çok şeyler ara- sında, bılhassa rahatlık ve huzur bul- mak İi A.B. İç Turizm Efes'te âyin abahın 7 sinde, İzmirdeki San Do- minikan kılısesı hemen tamamıyle lerden gelmişlerdi. spanyolu, İsviçrelisi, Hollandalısı.. Gerçi bir başlangıçtı nın yeryüzünde ikamet ettiği son ma- hal olan PPanayokapulo'da merasim vardı. — Bilindiği gibi kendisi oradan gökyüzüne çıkmıştır. Panayakapulo, eski Basın . Yayın ve Turizm Genel Müdürü Dr. Halim Alyot'un bir keşfidir. Dr. Alyot ile Demokrat Parti arasında malüm hadi- se geçmiş olmasına rağmen Turizm iş- lerini tedvire - memur- Devlet Vekılı Dr. Mükerrem Sarol — ki koyu p lidir — büyük bir olgunluk gostererek Efese daha da fazla ehemmıyet ver- iştir. muvaffakiyetleri Başlangıç - iyidir; Z3

Bu sayıdan diğer sayfalar: