3 Eylül 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

3 Eylül 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER bir gazeteci olan ve ne yaptığını bil- diğinden şüphe bulunmayan Cavit Yamaç'ı Fuarın ortasında dövmüşler- di. Anlaşılıyordu ki çekindikleri bir tarat yo "Demokrasi ekseriyetin hürriyetidir- İşte bu sıradadır ki dayak yiyenle- rin gikayet telgrafları çektikleri iç taleri Bakanı Dr. Namık Gedik de- mokrasi telakkisinin ne olduğunu şa- bir nutkunda Türk Milletine . Bu genç tıb doktoru, met- ni Zafer gazetesinde yayınlandıgına göre doğruluğundan şuphe edılmıye— cek bir konuşmasında onuşması, gazeteye göre hararetli' alkışlar ve tezahüratla karşılanmıştı - şöyle di- yordu: " — Demokrasilerde hürriyet an- layışı nedir? Bunun son günlerde yu- varlak lâflarla münakaşası yapılmak- ta.. Demokrasılerde hürriyet, ekseri- yetın hurrıyetıdır İçimi Bakanımız ortaya yeni bir felsefı ve politik görüş atıyordu. Şimdiye kadar bilinen, demokrasinin ekalliyetin hak ve hürriyetlerini ko- ruyan rejim olduguydu Halbuki Na- mık Gediğe göre Demokrasilerde hürriyet, ekseriyetin hürriyetiydi. Ekseriyet ne isterse yapabilirdi, ekal- liyetin hürriyetleri elbette ki bahis mevzuu olamazdı. Bu görüşü tefsir etmek suretiyle ekseriyet hüküme- tin emrindeki polislere ekalliyet men- suplarını coplarla okşamak hürriye- ti pek ala mubah telakkı olunabilir- di. Belki de emniyet teşkilâtına men- sup bazı kimselerin gazetecileri her- kesin 1çınde övmek cesareti böyle anlış 'bir tefsirden geliyordu. Teni İktidar bu bakımdan eskisini geçmi- şe benzıyordu Eski İktidar zamanın- belki de ekseriyetin iktidarı ol- madıgından - gazeteciler kapalı yer- lerde, polis mudurluklerınin gizli hücrelerinde dövülürlerdi. Anlaşılı- yordu ki demokrasi hakikaten açık- lıklar rejimiydi, gizli kapaklı tarafı Hiç şüphe yok hem Dr. Namık Gediğin zihniyeti yanlıştır, hem de gazeteci döven polislerin hareket tar- zı. Hele hadiseleri gizlemek için bir takım küçük tertiplerle iç yüzü iki. günde ortaya çıkacak beyannameler neşrettirmek, bunları resmi organlar- la yaymak en ürkek tenkid beyanna— melerine kulakları tıkayıp üstelik sü- tunları kapatmak müsbet bir politi- kanın tezahürleri olmaktan çok u- zaktır. Bunlar kendisine güvenen bir iktidarın icraatı değildir ve Demok- rat Partinin niçin böyle davrandığı- nı anlamak hakikaten müşküldür. Bu husus sadece bizim değil, — tarafsız müşahitlerin de garibine gitmekte- dir. Hakikaten "Türk demokrasisi boy, atma ağrıları çekiyor: bazen ye- niden eski Türkiyeye benziyor" baş- lıklı makalesinde C. L. Sulzberger de şöyle diyor: "Başbakan Menderesin Demokrat Parti hükümeti Mecliste ezici bir ek- serıyete sahip olduğu ve 1958 e ka- Demokratlar kongre yapıyor Ekseriyetin hürriyeti dar bir genel seçimle karşılaşmıyaca- ğı halde şaşılacak bır siyasi hassasi- yet göstermekte Amerikalı tarafsız müşahit bun- dan sonra Kasım Güleğin tevkifini, gazetecilerin dövülmesini, Osman Ok- yarın bir bankadaki 1ş1nden edilme- sini, Feridun Ergin'in partiden ihra- cını, Üniversite profesörlerinin, ha- kimlerin ve memurların siyasi hak- larının kısılmasını, sendikalara grev hakkının tanınmamasını, yeni basın kanununu, 80 yaşındaki Hüseyin Ca- hid Yalçının hapse atılmasını, basına yapılan kâğıt baskısını, radyoda mu- halefete söz tanınmamasını bahis mevzuu ederek bunları — 1950 den itibaren filizlenmeye başlamış o- lan Türk demokrasisini geriye götü- ren hadiseler şeklinde tefsir etmekte, bugünkü gidişin hürriyetleri gelıştı— recek bir gidiş olmaktan çok uza bulunduğunu belirtmekte ve şöyle de- vam etmektedir:. "Bu müessif ve mantıksız bir gi- diştir. Hükümet sağlam bir şekilde iktidardadır. kuvvetli çiftçi kütlesi- nin reyine sahiptir. Hücumlara aldı- rış etmemesi kolayca kabildir. Fakat muhalefetin taktiklerine — kendisini kaptırmak düşüncesizliğini — gösteri-' yor." Bunlar bir yabancı dostun sözle- ridir. Yerli dostlara aldırış etmiyen- lerin, onları - hiç şüphesiz etrafları- nın tesırıyle - türlü tertiplerin âleti olarak görenlerin Atlantiğin ötesin- den gelen bu dostane sese kulak ver- meleri temenni edilir. Demokrat Par- ti iktidarı gibi çok kuvvetli bir ikti- arın, bekasını hürriyetleri kısmak- ta görmesine şaşmamak imkânsızdır. Bu sütunlarda muhalefetin taktikle- rine kendisini kaptırmaması için hü- kümet pek çok defa ikaz edilmişti. Bu sütunlarda ve daha bir çok sü- tunlarda.. Unutulmasın ki kalkınma- ım da iyisi hürriyet içinde gerçek- leştirilen bir kalkınmadır ve hürri- yet bir millete en aşağı azot fabrika- sı kadar lâzımdır. Seçimler Demokrasinin partileri Kıbrıs konferansı karşısında iç politika meselelerinin ikinci plân- da kaldığı, hattâ üstlerine kül dökül- düğü bir hafta zarfında "Milli Kal- kınma Partisi Genel Başkanı Nuri Demirağın İstanbul hemşehrilerine İl Genel ve Belediye Meclisleri inti- habı hakkında beyanatı" adlı el ilânı- nı ele geçirenler bunu bir başından ötekine okudular ve faydalandılar. Beyanat gerek lisanı, gerek üslübu, gerek insicamı, gerekse fikirlerinin parlaklığı bakımından bir- siyasi ede- bıyat şaheserıydı Türkçesinin kuv alem ine vukufu beyanname- sinin her cümlesinde sezilen Milli Kalkınma Partisi Genel başkanı beya- natında Demokrasi tarihimizin bir perdesını de kaldırıyordu mirağın bildirdiğine göre İsmet İnö- nü Demokrat Partiyi, Milli Kalkınma AKİS, 3 EYLÜL 1955

Bu sayıdan diğer sayfalar: