11 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

11 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

R A D Y 0 Ankara Konuşmalar Geçen — hafta radyosunu çok dinleyici, konuşm muddet dinledikten sonra, radyoları- nın dugmelerını çevırmek zorunda kaldı. Ankara radyosu elindeki ele- man kıfayetsızlıgınden dolayı artık, musiki fasıllarına değil, usun konuş— malara yer veriyordu. Gecenin en ö- nemli saatleri, en çok dinlenen saat- leri bu konuşmalarla dolduruluyordu. Hele saat 19 ile 20 arasında muhak- kak bir çok konuşma yer alıyordu. Ajans haberinden sonra tarihten bir yaprak saati başlıyordu, hemen ar- kasından ya dini-ahlaki bir konuşma, yahut meselâ işçi sigortalarının fa- aliyetlerini aksettirmeğe çalışan bir on beş yirmi dakikalık söz yığını mikrofonu dolduruyordu. Bu türlü konuşmalara radyolarda yer vermek lazımdı. Fakat, işçi sigortalarının hazırladığı bir konuşmadan ganda hayrı beklemek Allah Lıllah aşkına, vatandaş üzerinde nasıl müs- pet bır tesir bırakır, anlaşılmıyordu. Çünkü, — bir müessesenin kendisini methetmeden hadiseleri vermesine bugüne kadar Türkiye'de rastlanmış degıldı İşçi Sigortalarının nerede v nasıl birer şube halinde faaliyet gos— terdiğini rakkamlarla veren bu ko- nuşmalara inanan kimselerin yeku- nunun pek yüksek olmadığını bilmek lâzımdı. Radyonun bu hallerde elin- de mevcut neşretmek veya neşretme- mek ölçüsünü kullanmasında fayda vardı. Bu ölçüyü kullandığı takdirde, bu türlü resmi propağanda konuş- malarının hazırlanışında konuşmala- ri yapan müesseseler daha dikkatli olur ve meseleleri propağanda koku- su vermeden — hazırlamak itiyadını kazanırlardı. Bundan başka radyoda gene bu saatlere tesadüf eden bazı radyo röportajlarını bir kerre — dinledikten sonra, tekrarını istemek hiç bir din- leyicinin aklından geçemezdi. Sözüm ona radyo idaresi bundan birkaç ay önce yeni band makineleri, bandlar getirtmişti. bir anlayış içinde radyo röportajları yapmak yoluna gidece Halb geçen hafta içinde neşredılen bir kaç radyo röportajı biribirinden kötü dinlenmiyecek halde idi. Çünkü biz- de radyo röportajı denilince, bir spi- kerin - ekseriya spiker degıl bir radyo gözdesinin - hazırladığı prog- ramlar akla gelmektedir. Bir mües- sesenin faaliyeti hakkında röportaj yapmak istiyen birisi koltuğunun al- tına band makinelerini sıkıştırıyor, gidiyor, bir sual soruyor, cevabını a- lıyor, bir sual daha soruyor, gene ce- vabını alıyordu. Böylece, bir röportaj yapıldığı kanaati ile Radyoevine dö- nüyor ve bu da yeni bir şeymişcesi- ne radyodan yayınlanıyordu. —Yeni getirildiği söylenen band makineleri ve bandların kulakları yırtan sesler açan bir maları bir 18 içinde konuşmaları nakletmesi de dinleyici için ayrı bir zevksizlik nu- munesi olarak gösterilebilirdi. n gün, gene bir saat içine üç ayrı konuşma sığdırılmıştı. İlk önce bir hekim konuştu, bir hastalık üze- rinde dikkate değer bilgi vermeğe çalıştı. Arkasından bir başka konuş- ma ge Bası Yayın Umum Müdürlüğünün bir propagandası idi. Turizm — meseleleri Üüzerinde Basın ın Umum Müdürlüğünde memur olan Selahattin Çoruh konuştu. Bu- nun arkasından a "Kahramanlar Geçiyor" saati dinletildi. Biribiri ar kasına geliveren bu konuşmalar ne kadar cazip olsa, bir dinleyicinin ta- hammülünü aşan sıklıkta olduğu için dinlenmelerine imkân kalmıyordu. Hiç değilse her konuşmanın arasına bir kaç musiki saati - kısa da olsa - sıkıştırmak elzemdi. Dinleyicinin ku- laklarına hürmet etmesini bilen bir radyo müessesesinin bunu böyle yap- ması lâzım gelirdi. Ayrıca konuşma- ların tanzim tarzı da daha çok dik- kate muhtaçtı. Basın Yayın ve Tu- rizm Umum Müdürlüğünün yaptırt- makta olduğu konuşmalarda turizm davası ile ilgili birkaç kelımeye rast- lamak asla kaabil eğildi. Turizm davasının T'si bile bu konuşmalarda yoktu. Selahattin Çoruh herhalde Türkiye'nin muhtelif bölgelerini gez- mişti, buralarda kendisine muhteli müşahedeler saklamıştı, bunları rad- yoda turizm konuşması diye anlatı- yordu. Buna "Haftanın turizm ko- Muammer Baykan Kımıldadı mışması" demek yerinde — olamazdı. Buna olsa olsa "Selahattin Çoruh'un haftalık ücret alma saati" denilebi- lirdi. Anlatılan şeyler esasen herke- sin defalarla dinlediği ve — okuduğu bilgiler sınıfındandı. Yalnız bazıları oluyordu ki, Karadeniz kıyılarında hangi kazanın deniz aha in- cedir, daha serttir, 1şte bunu 'Hafta- nın Turızm Konuşması proğramında Selahattin Çoruh'tan öğreniyorduk. Bunlardan başka zaman zaman hiç münasebeti yokken bir takım ye- ni konuşmalar radyoda yer alıyordu. Bunların hazırlanmasına niçin lüzum görülmüştü, neden dinleyiciye bu tür- lü dinlenmesinde hiç bir fayda ver- miyen konuşmaları takdim etmek ihtiyacı hissedilmişti. Bunları anla- mak kabil degıldı Gene geçen hafta- nın içinde "adam sendecilik" — mev- zuunda bir konuşma dinlenildi. Ko- nuşmayı yazan bir gazeteci idi, fa- at adam sendecilik üzerinde Zziya- desi ile fazla durdu ve hiç kimsenin başına gelmiyecek bir takım misal- ler verdi. Muhakkak ki, bu gazeteci arkadaş esas konu itibariyle radyoe- vini ele almıştı ve "adam sendecilik" in bütün numunelerini radyoevinden vermek istemişti. Fakat yukarıdaki konuşmalara el atmıyan radyo san- sür teşkilatı bunları bir bir çıkar- mıştı. Bu suretle insan hayatında a- dam sendecilik konusunda on beş da- kikalık uzun ve sıkıcı bir konuşma ile karşı karşıya kalmak — zorunda kalmıştı Radyonun bu türlü ve birden bire nereden geldiği anlaşılmıyan konuş- malara proğramlarında yer verme- mesi lazım gelirdi. Yoksa programla- rın bir "adam sendecilik" havası için hazırlanmadığına hiç kımseye inan- ırmak mümkün olamazdı. Islahat Müdür Muammer Baykan etrafında bulunanlara bir göz at- Radyo Müdür vekili Cenap Ege, musıkı şefleri Muzaffer İlkar, Erdo- ğan Çaplı, program mu ürü Naci Serez orada idiler birini ayrı ayrı gözden geçırdıkten sonra şöyle dedi: " — Radyonun halinden asla mem nun değiliz. İslahı için tedbirler al- mak zorundayız. İşte bunun için sizi topladık. Sizlere son bir fırsat daha veriyoruz.." mum Müdür Muammer Baykan kararlı görünüyordu. Hakikaten An- kara radyosunun programları biribi- rini tutmıyan ve halkın asla beğen- mediği bir karışıklık içinde idi. Hal- buki, bunları tanzim ve tertip ede- rek, dinleyicinin Öönüne tatminkâr bir program çıkarmak kabildi. Anka- ra radyosunu idare edenler İstanbul radyosunun proğramlardaki muvaf- fakiyetinin sırrını bir türlü anlaya- mıyorlardı. Umum Müdür bu nokta- ya ışaret etti. Bütün İslahatı yapa- bılmek için İstanbul radyosunun reh- berliğinden istifade etmek fikrini i- leri sürdü. Bu Ankara radyosunu i- AKİS, I1 ŞUBAT 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: