11 Şubat 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

11 Şubat 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Üçüncü Tiyatro Dünkü Çocuk Sadece sanatkarlar değil, istisna- sız, bütün seyirciler o akşam tiyat rodan çıkarken memnundular Mem- nundular, çün Ankaranın tarihi Türkocağı ti- yatrosu yenıden ihya edilmiş, Ankara bir üçüncü tiyatroya kavuşmuştu. Devlet tiyatrosu, bu üçüncü ti- yatroda temsil ettiği ilk eserin seçi- minde, büyük bir isabet göstermiş, mukemmel bir komedi sunmuştu. Üçüncü tiyatronun — ilk eserinde rol alan sanatkârlar başarılı bir eser temsil etmişlerdi. Ankara için bu az şey mi idi? Bilindiği gibi, Amerikalı muhar- rir Garson Kanin'in dilimize "Dün- kü Çocuk" adı ile çevrilen bu eseri, iki sene evvel —İstanbulda, — Küçük Sahne'de temsil edilmiş ve çok be- genılmıştı Eserin mütercimi Leylâ Erduran'ın İngilizceye vukufu ka- dar, Türkçeye olan hakimiyeti de al- kışlanmalıdır. Asla yadırganmıyan bir tabiilik içinde, adeta telif bir e- ser dinletiyormuş gibi yabancı bir e- seri tercüme edebilmek ne . mühim şeydir ve bunu başarmak ne kadar zordur?.. "Dünkü Çocuk" komedisi, ve içtimai bir hicivdir, ama son recede ustalıkla yazılmış bir hiciv... Eseri Saim Alpago sahneye koymuş, Alpago'nun Devlet Tiyatrosunda di- ğer sanatkârlardan birisimin de başa rı ile oynayabılecegı hukuk müşaviri Ed rolünü, oynanmamasını kendisi na- mına tercıh ederdik. Fakat ne çare? 32 siyasi “Harputta bir Amerikalı"daki - miser tipinin unutulmaz hatırasını bi raz gölgelemek istemiş; daha doğ- rusu, hareketleri ve atmosferi ile Eki Devery rolünde de Komiser Kocabı- yık'ı devam ettirmeye gayret etmiş.. Eserin dekorunun güzelliğine de bilhassa işaret etmek gere arn- rau bu bakımdan, Devlet tiyatromuz için büyük bir kazançtır. Bu dekor içinde, bu derecede vuzuhla belir- miş olan tiplerle meydana getirilen komedinin tek kusuru temposunun yavaşlığıdır. Hepsi bu kadar Nuri Altınok'un temsil Harry Brock tipi bizde tabirinde ifadesini bulur. lavere ile ve hurdacılıkla zengin ol- muş, kaba bir adam, revülerde figü- ranlık yapan basit bir kıza tutkun- dur. Kız ise ayrı bir âlem... ettiği Nuri Altınok, Harry'nin ruhun nüfuz edebilmiş, onun kabalığı ıle muvazi yürüyen hakimiyet ihtirasını olduğu gibi Aksettiriyor. Gökçen Hı- dır ise ilk defadır ki, kendisinden hayranlıkla bahsettirecek bir dının eğitimle yavaş — yavaş inkişaf safahatım, onun — muvaffakiyeti ile takip edebiliyoruz. Sadece şuhu sor- mak lâzım: acaba bu genç sanatkârı, Küçük Sahnede aynı rolü temsil e- den Heyecan (Başaran)ı aynen taklit etmeye kim icbar etti? Aynı eserde, Müşfik Kenter'in de sağlam bir başarı kaydettiğine ışa— ret etmeliyiz. Senatör rolünde Nüz- het Şenbay tatminkâr değildi.Sena- törün eşi Semiha Berksoy'un rolünü biraz daha etüd etmesi yerinde olur- du. Şeref Gürsoy, sonradan görme zenginin sadık adamı rolünü, müm- kün olduğu kadar aksatmamaya ça- lışarak oynuyor. Uzun zaman sahne- de kalıp çok az konuşan bu gibi rol- lerin güçlüğü düşünülürse, — Şeref ürsoy, lüzumundan fazla kendisini göstermek hevesine — kapılmamakla en uygun hareket tarzım seçmiş olu yordu. Türkocağı sahnesinde üçüncü Ti- yatronun ilk açıldığı akşamdan iti- baren temsiline başlanan Dünkü Ço- cuk komedisinden çıkan -seyirciler ve sanatkarlar işte bütün bu sebepler- den dolayı çok memnundular. Şehir Tiyatrosu Hayal Köşkü Böyle — sessiz ve sönük geçen bir prömiyere İstanbul Şehir Tiyat- rosu Dram kısmı tarihinde şimdiye kadar tesadüf edilmemişti.' Temsil sa- ati yaklaştığı halde - hava muhale- fetinden dolayı - kimsenin, gelmeme— si, Kapıda bilet kontrolü yapan me murlar kadar bu karda kışta herşeyı göze alıp Tiyatroya koşan bir kaç Tiyatro aşıkını da şaşırtmıştı. Salon- da 50-60 kişi ya vardı, ya yoktu!. Halbuki "Hayal Kö k " bu sezon ehir Tiyatrolarında sahneye konan piyeslerin en mükemmeliydi. Jean Anouilh adı geçen mevsi- me kadar pek bılınmıyordu Fılhakı— ka evvelce yine aynı sahne'd şi Kız"ı ve Ankara da "Antıgone si oynanmıştı ama bu eserler fazla rağ bet görmemişti. Fakat geçen sezon Maxs Meinicke, müellifin "Colombe" unu ele alıp, telleyıp pullayıp, değer- li bir temsil halinde seyircilere "Be- yaz Güvercin" adıyla sununca, bu piyesin gördüğü rağbet tiyatroları- mızda hemen bir "Anouilh Modası" yarattı. Müdürler, rejisörler hemen kolları sıvadılar ve repertuarlarına birer "Anouilh" dahil etmekle işe başladılar. Boylelıkle aynı sezon İ- çinde, ayni müellifin "Şatoya Davet"- ini Devlet Tiyatrosunda, "Jezabel"i- ni Ankarada San' atseverler Klubü Oda Tiyatrosunda, "Hırsızlar Balo- su"nu İstanbul eknik Üniversite San'at Klubünde, —"Antigone" sini gene İstanbul Akademi Tiyatrosun- da seyretmek mümkün oldu. Paris'te bulunan müellif herhalde bu durum- dan ziyadesiyle memnun olmuştur Fakat hayreti her halde memnuniye- tinden daha büyüktür. Günkü kendi memleketinde bile bu kadar rağbet ve iltifata mazhar olmamış, bir se- zon içinde 5 piyesi birden sahneye konmamıştı. "Hayal Köşkü" Jean Anoullh'un "Colombe" kadar olmamakla bera- ber ona yakın mukemmelıyette bir piyesidir. Suavi Tedü "Veronalı İki Centilmen" ve "Annemi — Hatırlıvo- Hayal Köşkü Bu kadar hakikat arasında AKİS, 11 ŞUBAT 1956

Bu sayıdan diğer sayfalar: