27 Nisan 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

27 Nisan 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Başbakan, İngiltereye ufak bir ta- rizde bulunmayı da ihmal etmemişti: İngiltere Makarios'u salmakla hata etmişti. Başbakan buna rağmen İngilterey- le olan münasebetlerimizin son derece dostane olduğunu da sözlerine ilâve ediyordu. Dostane olmıyan münase- betlerimiz Yunanistanla aramızda- kilerdi.. Kasım Gülekin bahsettiği "Atatürk-Venizelos" havasından çok, ama çok uzaktaydık. Bu haftanın ba- şında Atinadaki Büyük Elçimiz Set- tar İlkselle konuşan Dış İşleri Bakanı Averof, hükümetinin Türkiye ila olan münasebetlerindeki muhtemel deği- şikliklerden söz açtı. Hariciyemiz de iki memleket arasındaki münasebet- lerin gozden geçirilmeye muhtaç bu- lunduğunu ihsas ediyordu. Durumun şimdiye kadar erişilmemiş derecede gergin bulunduğu muhakkaktı Milletin gözü, hükümete çevrikti. Mecliste temsil edilen bütün siyasi partilerin liderleriyle yapılacak te- maslardan sonra ilân edilecek ener- jik bir hareket tarzı, bütün gönüller re ferahlık ve güven getirecekti. Bu iş için, henüz geç kalınmış de- ğildi. C. H P. Seçimler yaklaşırken Bu haftanın başında, kapısının ü- zerindeki afişlerde "meşhur dan- söz" Siham Muhammed'in şark dans- ları yaptığı ilâh edilen Samanpaza- rındaki Esenpark gazinosunda C.H.- P. Ankara İl teşkilâtı bir "iç mesele- si" ni halletmek üzere toplandı ve et- rafında çok .gürültü, koparılan bu mesele üzerinde iki grup hesaaplaştı” Esenparktaki toplantı, olağanüstü Ankara İl Kongresiydi. Asıl kongre POLİTİKAYA DAİR.... İmparatorluğu haline gelmişti. Salis- bury'ye göre. Büyük Britanyanın parlak devirde diğer memleketlere nazaran her bakımdan üstün mevkie geçmesı kadar tabii bir şey olamazdı, "çünkü Victoria'nın uzun süren sal- tanatı boyunca İngiltere adalarından birkaç hakıkı büyük devlet adamı çıkmıştı' Memleketlerinin harici siyasetleri- ne şahsi gayretlerıyle kıymetli hiz- metler ifa eden ' hükümet Tricaline Türkiyede de rastlamak kabildir. Ge- çen asırda, bu kategoriye giren siya- Si şahsıyetlerden biri, Âli Paşa idi. irgün Bismark'a satmak üzere Âli Paşanın terekesinden olduğu söyle- nen bir hokka takımı getirirler. Bis- mark hokka takımını düşünceli bir tavırla elinde, bir müddet evirip çe- virir. Prusyalı prensin yakınları, ü- zerinde mürekkep lekeleri olan bu es- ki yazı takımına niçin bu kadar e- hemmiyet verdiğini kendisinden so- rarlar.Bismark cevaben der ki: "Ali Paşanın koskoca şark meselesini bu hokkanın neresine, sığdırdığını me- rak ettim" Türkiyenin harici, siyasette kazan- dığı son zafer, Hatay meselesidir. Ha- tay ihtilâfının had safhasına eriştiği ve harp iktimallerinden bahsedildiği günlerde, Pariste bulunan bir yaban cı gazeteci şunları söylemişti: "Bu memleketin nüfüsu Türkiyenin iki mislinden fazladı, FFransız ordusu, son harpte asrın en büyük askeri muvaffakiyetini elde etmiştir. Fran- sanın sinai kuvvı ve mali takati, birçok memleketlerden üstündür. Fransız hariciyesi de, İskenderun ve Antakyayı size, bakmamaga karar- l1 gözüküyor. Fakat ben Atatürk'ün sonunu hesaplamadan hiç bir teşeb- büse girişmiyeceğini biliyorum. Öy- AKİS , 27 NİSAN 1957 le zannediyorum ki, herşeye rağ- o men, Hatayı anavatan topraklarına kazanacaksınız!" Zekâları, — görüşleri, — bilgileri ve ve hesaplı hareketleri ile en tehlike- li ihtilâfları kan dökmeden diploma- tik zaferlerle — neticelendirebilmenin tılsımına sahip olan devlet adamla- rım yetiştirebilmek, — milletler — için Y en büyük mazhariyettir. Devlet ada- mı, hâdiseler karşısında 1nsıyatıfı el- den kaçırdığı ve emri vakilere boyun eğdiği takdirde, takip ettiği harici siyâsetin sonuk kalması gayrı kabili içtinaptır. Fevri; hareket eden re fa- aliyet gostermek hevesiyle — yanlı adımlar atan iktidar sahiplerinin memleketlerine — verdikleri zararlar ise saymakla bitmiyecek kadar çok- tur. Mutlakiyet ve istibdat rejimlerin- e, harici siyasetin akıbeti, iktidar sahiplerinin adam seçme ve millet- lerarası meseleleri anlama kabili- yetlerine bağlı kalmaktadır. — Uzağı görebilen ve hâdiselerin — mânasını kavrayabilen şefler, icabında kendi siyasi mezheplerini benimsiyen eh- liyetlerin de yardımlarım istemek- te tereddüd etmemektedirler. Na- polyon'un Hariciye nazırlığına, Tai- leyrand'ı tâyin etmesi, bu — hususta misal — gösterilebilir.. Napolyon'dan birbuçuk aşır sonra Avrupada ikin- ci defa olarak "yeni nizam" kurma- ğa kalkışan diğer bir devlet reısınin işe, tam aksini yaptığı malümdur. Bir onbaşı kafasile dünya haritası- na şekil vermek istediği söylenen Hitler, parti taassubunun tesiri tında gözleri kolaylıkla kararabılen bir adamdı. Napolyon'un yaptığı gi- iciye nezaretine müstakil ehliyetler aramağı hatı- i, Har şahsiyetli - leket YURITA OLUP BİTENLER geçen yılın son ayında yapılmış, fa- k t bu kongrenın seçtiği idare heye- n bazı çevrelerinde jyi karşılanmadıgı için, az sonra, tüzü hükümleri zorlanarak kongrenın tek- rarlanmasını temin — maksadıyla bir grup faaliyete geçmişti.' Kongrenin tekrarım isteyenlerin ellerinde, cidden kuvvetli bir usul manivelası mevcut- tu: 18 Aralık 1956'da toplanan C.H.P. Ankara İl Kongresine katılan dele- gelerin sayısı, teşkilâta kayıtlı üye- lere nisbetle çok, ama çok fazlaydı. Üye defterlerindeki' intizamsızlık ve- ya daha başka sebeblerle, İl kong- resinin fazla sayıda delegenın iştira- kıyla yapılması, tüzük hükümlerine göre, Kongrenin kararlarını ve İdare Heyeti seçimlerini hükümsüz kılıyor— du Son aylarda sık sık bahsedile "C.H.P. nin Ankara İl teşkılatındakı huzursuzluk" işte bundan ibaretti. Tüzüğü rafa kaldırmaktansa, An- Feridun ERGİN tu. Bir kapris neticesinde Hariciye nazırlığına bir şarap tacirini getir- mesi, hiç şüphesiz, Almanyanın a- leyhine olmuştur. Demokrasilerde de, tin ehliyetli şahsıyetler tarafından idare edilmesi her zaman mümkün olamamaktadır. Hayatta, insanların yüksek — mevkilere — geçebilmelerini kolaylaştıran — vasıflarla bu mevki- lerde muvaffakiyetle — hizmet etme- lerini sağlayan hasletler aynı değil- dir. Bir şâhıs siyaset hayatında yük- harici siyase- selebilmek için mahalli — denemeler- den ve seçimlerden muzaffer çık- mak, parlamento — manevralarında maharet göstermek, kongrelerde ek- seriyet toplamak, kulislerde tertip- lerini muvaffakiyetle — tatbik etmek, muhtelif Usullerle rakıplerınden kur- tulmak ve liderlerin zına göre şerbet vermek' mecburiyetindedir fakat siyasetin kademelerini — adım adım çıkarak yüksek — mevkilere u- laşanlar, çok defa diplomasi veya iktisat sahasında kendi kapasiteleri- ni asan meselelerle — karşılaşmakta- dırlar. Partilerde, kuvvet ve kudret, o- cak kademesinde — cereyan eden si- yasi muameleleri idare hususunda ihtisas kazanmış ellere mevdu bu- lunabilir. Kalabalık kadrolara sa- hip siyasi teşekküller dâhi, harici siyasette şartların.- icap ettırdıgı va- sıflara sahip elemanları kendi bün- yelerinden çıkartamıyabilirler. Böy- le vaziyetlerde, harici siyasetin ileri- si, liderlerin haleti ruhiyesine tâbi kalmaktadır. Adanı seçerken mem- menfaatlerini particilik taas- subundan üstün tutmasını bilen ve bilmeyen liderler — arasındaki farka göre, harici (Siyasetin neticeleri tarih- te iftiharla veya üzüntü ile, anılmak- rından bile geçirmesine ihtimal yok- tadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: