8 Mart 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

8 Mart 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

R A D İstanbul Yeni müdür esut Cemilin Bağdata tayininden beri İstanbul Radyosu müdürlü- ğünü yapan Dr. Nevzat Atlığ isti- fa edince yerine, onun eski memur- larından Salih Akgölün — getirilmesi bir sürpriz tesiri yaptı. Nevzat At- lıg, tanınmış alaturkacılardandı. İs- tanbul Radyosunda programlan var- dı. Bunun dışında radyoculukla bir ilgisi yoktu. Zaten, alaturkacılık dı- şındaki mesleği, İ sının sebebi, idare ettiği Tadyonun programa müteallik aksaklıkları kar. şısmda mesul tutulmaktan kurtulmak için bulduğu çarenin kabul edilme- yişi olmuştu. Dr. Atlığ, beş kişilik bir program komitesi teşkilini ileri sürmüş böylece yıldırımların komite-, nin başına yağmasını sağlıyarak ken- dini masun kılmak istemişti. lif kabul edilmeyince doktor, tida kâğıdımla onaltı kuruşluk pula başvurmayı tercih etti. İstanbul Radyosu müdürlüğüne tâ. yin edildiği zaman Basın Yayından istifa etmiş bulunuyordu. Bir zaman- lar İstanbul Radyosunda söz yayınla- rında çalışmış, sonra Basın Yayına, Um üdür Muavinliği mevkiine getırılmıştı. Muammer Baykan isti- faya mecbur edilip de kızağa çekil- miş olan Dr. Halim Alyot onun ye- rine Umum Müdürlüğe tekrar tâyin edildiği zaman kendine yardımcı o- larak Akgölü buldu. Birkaç gün son- Akgöl, muavinlikten de, Basın Yayından da istifa etti. Alyotla ge- ejnememişti. Salih Akgölün İstanbul Radyosu müdürlüğüne getirilmesi, radyo mü- dürlüklerine yapılan tâyinlere hakim olan genel kaideyi bozuyordu. Bu kai- de, bahis mevzuu işe getirilen şahsın radyoculuktan anlamaması idi. Hal- bukı Salıh Akgöl, hernekadar hukuk- çu" idiyse de, uzun müddet İstanbul Radyosunda çalışmış ve daha sonra da Umum Müdür Muavinliği yapmış olması sebebiyle, bu müessesenin na- sıl ışledıgını bılıyordu Bundan baş- ka Salih Akgöl, Basın Yayın ve Tu- rizm Umum Müdürlüğünün belki en sevilen, şahsına en çok saygı göste- rilen idarecisiydi. İyi niyetli, yumu- başlı, uysal, terbiyeli bir — in- sandı. Robert College'de okumuş ol- duğu için dil de bilirdi. Fakat, Türkiye radyolarının kilit h_ıeykılerınden birine getirilen — bir şahıs için, gerek şahsi vasıflar ge- rekse meslek yetkisi çok geri plan larda kalan, hattâ hesaba bile katil- mıyan- şeylerdi. Mühim olan, bir rad- yo müdürüyle, hattâ program müdü- ruyle radyoların ve Basın U- m Müdürlüğünün baglı bulundugu Başvekalet arasındaki "zımni anlaş- ma" idi. Bu anlaşma şu esasa daya- nıyordu: Türkiye radyoları, halk hiz- metinde bir müessese değildir; Dev- AKİS, 8 MART 1958 doktorluktu. İstifa-, Y O Radyo Bir dokun, bin ah dinle.. let Radyosu değildir, Hükümet, rad- yosudur. Parti radyosudur. Türkiye- nin Üç Tradyosunun idarecileri bu- güne kadar, bu prensibi yerine getırmışlerdır Şimdi merak e- dilen, Salih Akgölün bu geleneği de- vam ettirebilmek için şahsından ne gibi fedakârlıklarda bulunacağıdır. ara yok Yeni bütçe yapılıp da İstanbul Rad. tahsisatını alınca, rip bir mirasyedi davranışıyla har vu- rup harman savurmaya başlarlar. He- men her yıl, müteakip Mart ayına da ha üç dört ay varken paralar suyu- nu çeker. Bunun üzerine program müdürü idarei maslahat — çarelerine başvurur. Başlıca çare, — sahiplerine para ödenen programları kaldırmak, yahut azaltmaktadır..Program sahip- leri şayet, naz geçırebılecegı dostlarıy sa onlara ya, birkaç ay para alma- dan programlarına devam etmelerını teklif eder ya da çok kere onbeş gün- de bir yaptıkları programlarını, ayda bire indirmelerini ister. Program mü- dürü Faruk Yener çok sevilen bir dost mudur, yoksa programcılar an- tipati celbedip yayınlarım eklen ka- çırmak istemedikleri için midir, bi- linmez, bu teklifi kabul edip "Kızı— OKUYOR başarıyla, lay hesabına" çalışmaya devam eder- ler. Ama bir yandan da, aynı zaman- da radyo mensubu olan öteki prog- ramcıların da aynı fedakârlığa kat- lanıp katlanmadıklarını mera mekten kendilerini alamazlar. Bu Cumartesi günleri yayınla- nan "Onbeş Günde Bir" programı da benzer bir akıbete uğradı. Bu kalite- siz eğlence programı İstanbul Radyo- sunun en çok para yiyen yayınların- dan biridir. Yıl .ssoonu yaklaşıp da rad- yonun kasası boşalınca- program mü- dürü şu çareyi düşündü: "Onbeş Grün- e Bir” programları zaten teyp üze- rine kaydedilip yayınlanıyordu — ve Radyonun arşivi, eski programlarla doluydu. Niçin onları kesip biçip, ye— niden birleştirip, Mart ayı kadar durum idare edilmesinde Boy— lece İstanbul ahalisi birkaç ünde Bir programı yerine, Günde Bir Programlarından Seçmeler" adı altında yayınlanan, montajı gayet kötü yapılmış bir prog- ram dınlemektedır Fakat dınleyrcı bakımından, bu "seçmelerin", asıl programdan bir farkı yoktur Gene aynı zevzek skecler, aynı bayağı dans orkestraları, radyo k omikliğini tutup yahudi fıkrası anlatmak sanan aynı güldürücüler. Netice ayni olduktan sonra pekâlâ yılda iki tane orijinal program yapıp bunlardan parçalar kesip çıkarmak ve eskılerle bırleştı— rip butun bır yılı idare etemek müm- kün olabili Radyonun para meselesi; yıllardır bir hal çaresine bağlanmayan mese- lelerinden ancak bir tanesiydi. Son yıllarda Türkiye radoyalarının rek— lâm geliri; dinleyicinin sinirleri paha- sına, çok artmıştı. Ankara ve İstan- bul radyolarına günde binlerce lira- lık reklâm geliyordu. Öyleyse niye halâ para sıkıntısı çekılıyo rdu? Se- bep ortadaydı. Bu paralar Trad- yo kasalarına değil, Maliye kasaları- na giriyordu. Öyleyse ne yapmalıydı ? Herkesin aklına gelen çare şuydu: Radyoları 1ktısad1 devlet haline getirme radyoların prog am kalitesinde ve programcılık anlayışında iyiye doğru bir değişiklik olabileceğini düşünmek fazla safdillik olurdu. Hükümet ge- ne radyo programlarına burnunu sok- maktan ve radyoyu bir propaganda aleti olarak kullanmaktan kendini a- lamıyacaktı. Türkiyede radyo prog- ramcılığından anlıyan idarecilerin ve programlara katılan konuşmacıların ve icra sanatçıların sayışı pek mah- dut olduğuna göre bir kalite — yük- selmesi de beklenemezdi. Radyoların teknik durumuna gelince,,radyo ka- salarına siren paranın artması bu- nu da ıslah edemezdi. Çünkü teknik aksaklıkların duzeltılmesı herşeyden önce döviz durumuna ıydı. Ama hiç olmazsa, iktisadi devlet teşekkülü olmanın verdiği nisbi bir bağımsız- lık duygusu ve bu sayede radyo men- suplarının maddi bakımdan daha faz- la tatmin edilmeleri onlarda iyi ni- yet ve mesuliyet duygularının kuv- vetlenmesini sağlardı. 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: