8 Mart 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 4

8 Mart 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

çin dümeni kırınca gemi yatmış, su al misti. Evvelâ sancağa meyleden, son- raiskeleye yaslanan emektar Uskü- dar bordadan yediği bir dev dalgayla tepe üstü denize dalmıştı. Kuvvetli veiri dalgalar sagdece teknesım sağ- lam bırakmak üzere, Üsküdarın ahşap üst kısmım zaten alıp götürmüştü. Tüyler ürpertici ve diğer deniz faci- alarım gölgede bırakan hâdiseyi sa- hılden binlerce kişi, çaresiz seyretti- Cesed, cesed, cesed.. Kaza 1889 senesinin 19 Eylül cuma günü Japon denizinde batıp 1.029 denızcımızın ölümüne sebebiyet ve- ren Ertuğrul gemisi faciasından son- ra denizcilik tarihimizin kaydettiği en elim ve büyük faciaydı. İstiabı 344 kişi olan Usküdara binmek üzere, ilk günkü ifadeye göre 370 kişi bilet al- mıştı. Ayrıca yüz kadar abonmanlı veya pasolu yolcu, 11 kişilik de mü- rettebat vardı. Böylece, üçte ikisinin yaşları 12-20 olan 481 'kişinin Üskü- darda bulunmasından korkuldu. Bun- ların başlarına, gelenlerin hazin tab- losunu kalende çizmek çok müşkül- dü. Nereye bakmalı, hangi sahneyi tesbit etmeli, kimin feryadmı işitme- liydi? Gemide mahsur kalmayıp ta denizin üstüne dökülenler soğuk, tuz- lu su ile pençeleşirken hâdiseyi gö- renlerin ihbarları üzerine tahrik olu- nan resmi ve sivil deniz vasıtaları kaza mahalline müteveccihen yola çıkmışlardı. Fakat kurtarılanların sa- yısı sadece kırktı. Kurtarma ekiple- ri denizden canlı insan değil, daha ziyade cesed toplamışlardı ilk gün ele geçirilen cesedlerin sayısı 148 idi. Bunlar, malüm problem yüzünden hastahanelerde yer bulunamadığın- dan koridorlara istif edilmişti. İz- mitteki İşçi Sigortaları, Devlet ve As- keri hastahaneler cesedle dolmuştu. Bunların yüzde sekseninde can kur- taran yeleği vardı. Hastahanelerin ön- leri ve sahiller ebeveynlerinin, evlât- larının, akraba ve yakınlarının cesed- lerini arayan elemli insanlar tarafın- dan işgal edilmişti. Daha hayata doy- mamış mektep kıyafetli, Azraille çar- pışırken dahi çantasını elinden bırak- mamış kızlı erkekli talebelerin, levent delikanlıların, »nişan yüzüklü genç kızların, sütten kesilmemiş yavru- cukların eesedleri, ayakların bastığı yerlerde bırakılabilir miydi ? Nitekim aradıklarını bulanlar, cansız vücutla- rı alıp beraberlerinde götürdüler. Bu- lamayanlar günler ve geceler sahille- ri gözlediler. Uzun aksamlar, İzmit körfezinde ışıklar sönmedi. Faciadan kurtulabilen kırk kişi İzmitteki hastahanelere ve Gölcükte- ki Deniz Hastahariesine yatırıldı Ye- niden hayata kavuşmanın sevinci i- çinde gözyaşı dökerken, içlerinden birçoğu kaybettiği yakınını soruyor- du. Dikkate değer taraf sağ kalanlar arasında kadınların ve kızların, çoğu yüzme bilmedikleri halde, ekseriyette olmalarıydı. Erkekler daha küçükle- ri ve kadınlarla, kızları kurtarabilmek için ölümü mertçe . göze almışlardı. AKİS, 8 MART 1958 Menderes İzmitte Berhudar — olunuz! Bütün bu memleket ve heryerden çok İzmit ıstırap içindeydi. Çıldıranlara, bir kaç saat içinde saçları kırlaşan- lara rastlandı. Şehrin derdi anlatıl- makla bitmezdi. Müteveffa Üsküdar Uskudar eski Şirketi Hayriye za- manından kalmıştı. 31 sene evvel Almanyadan satın alınmıştı. Sürati 10 - 11 mil, uzunluğu 33.15 metreydi. 24 saatte dört ton kömür yakardı. 110.beygir kuvvetinde takati vardı. Şirketi Hayriyedeyken numarası 72 idi. Boğazlılar 72 yi iyi tanırlardı ve doğrusu istenilirse, binme meyi tercih ederlerdi. Şirketi Hayriyenin en iyi gemisi 71 idi. Onu 66 ve 74 sınıfı ta- kip ederdi. Arkadan 64 ve 69 fasi- Ağlayan talebeler Sıralar boş kaldı YURTTA OLUP BİTENLER leşi gelirdi. Sonra 59, 60 grubu vardı. Müteakiben 53, 54 mevcuttu. 72 ve 73 daha gerideydiler. Nitekim bunlar, İstanbulluların "dilenci postası" de- dikleri seferleri yaparlardı. Zaten zikzak seferleri için sipariş edilmiş- lerdi. Usküdarın gönderildiği İzmit - Karamürsel arası, dalgaların çok teh- likeli şekılde buyuyebılecegı bir yer- di. Gemi böyle sularda çalınmaya el- verişli değildi. Üsküdarın hemen il- tica edip yolcularını boşaltacak bir iskeleye sahi mayan — bölgelerde çalıştırılması hurmetlıce bir hataydı Adeta bir istimbot azmanı olan gem ancak Boğaziçi gibi mahfuz yerlerde işletilebilirdi. İzmir körfezinin mihve- rine muvazi esen bir rüzgâr, Üsküdâ- rı ceviz kabuğuna çevirebilirdi. 430 can kurtaran yeleği, 35 simit, 16 kişi- lik iki filika vardı. Yeleklerin bir kişi mı işe yaramaz haldeydi. Ürstelik körfez vapurları, Bizim Şehrin işaret ettiği gıbı istiab haddinden fazla yol- cu almak âdetine müptelâydılar. Denızcılık Bankası Üsküdarın ömrü tabiisinin kırk sene olduğunu ileri sü- rüyordu. Gemi 23 sene önce tadil edil- miş,, burnu üç metre kadar uzatılmış- tı. Böylece, daha yolluhale sokulmuş- tu. Ama tadilât, üst kısmının da kışın kapatılmasıyla, Üsküdarın havalesini arttırmış, rüzgâr ve dalgalara karşı mukavemetini esaslı şekilde azaltmış- tı Geminin kaptanı Mehmet Aşçı yir- mi senelik kurt bir denizciydi. On se- nedir. 1936'da ihdas edilen'İzmit kör- fezi hattında vazife görüyordu. Ev- liydi. Evli bir oğlu ve yetişmiş iki hı- zı vardı. Kemahın Üskübrüt köyünde doğmuştu. Karamürselde ikamet edi- yordu. Mesleğini çok severdi. Daha önce Boğaziçi hattında çalışmıştı. Fevkalâde emniyetli bir kaptandı. İzmit körfezi vapurlarını tenkid eder, "yolcu çok, gemiler küçük" derdi. Tekaütlüğüne yirmi ay kalmıştı, Üs- küdarın kaptanlığına getirileli otuz gün olmuştu. Ya banka? Üsküdar, Denizcilik Bankasına ait- ti. 19577 milyon yolcu taşı- mış olan yetmişbir Şehir hatları va- puruna sahip bu bankanın umum mü- dürü, iki muavini ve yedi kişilik, bol ücretli idare meclisi âzasından hiç biri denizci değildi. Hiç biri denizci değildi ama, muavinlerden biri -İtal- yada yeni evlendıgı karısıyla beraber balayı geçiren Orhan Koraltan- B. kanının ogluydu 1dare meclisi âzalarının hepsi de P. ta- raftarıydı. Müessese 1956da 13 mil- yon, 1957'de 16 milyon Ura zarar et- mişti. En mühim vazifesi günde ya- rım daktilo sayfası tutmıayan bir ba- sın bülteni hazırlamak olan basit ba- sın bürosunda on kadar yüksek üc- retli memurun çalıştığı Denizcilik Bankasının, başına, değil Sami Şeh- benderler, bizzat Dr,. Schıath gelse kâr etmesine imkân. yoktu ya.. Düşünül- meliydi ki, hani şu "maksatlı ve ya- lan yazan, tahrikçi" ve jeoloji doçenti bir kadın milletvekilinin Amerikada- 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: