8 Mart 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 31

8 Mart 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 31
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TIYA Ankara Beşinci Tiyatro rovaya yetişmek için aceleyle ön kapıdan içeri giren genç bir ar- tist, ayak parmaklarının ucuna ba- sarak ses seda çıkarmadan salona doğru yürüyordu. Birden arkasında gürleyen bir ses : "— Sana kaç kere arka kapıdan gir dedim. Çamurlu ayaklarınla halıları kirletmek hoşuna mı gi yor? Bir daha buradan girersen 1ş1— ne son Verırı m!" n derece sert sözler, geçen haftanın başlarında bir sabah Beşin- ci Tiyatroda söyleniyordu. Konuşma- sından son derece titiz olduğu anla- şılan kalın sesli erkek tiyatronun ku- rucusu Oğuz Bora idi. Parmakları- nın ucuna basa basa içeri girmek is- teyen ise tıyatroda çalışan genç kız- lardan biri, Oğuz bu ği yüzünden bir zamanlar Devlet Tiyatrosunu beğenmez olmuş kendi anlayışına göre yeni bir ti- yatro kurmak için de istifa etmıştı ncak, o günden bu yana da uZ Boranın kendi kurduğu tryatroda bir yenilik yarattığını söylemek de faz- la iyimserlik olurı Bugüne kadar Beşinci Tıyatroda sahneye konan üç temsil, doğrusu Oğuz Boranın iddia- larını pek de gerçekleştirmemişti. Oğuz Bora da bunu bildiği için ola- cak şöyle diyordu "— Asıl Altı ncı Tıyatroda ken- di kişiliğimi gösterebilirim "Kendi krşıhgrnı gostermek" için Beşıncr Tıyatr kurmuş olan O- dı asıl kendi kişiliğini gostermek" için bir altıncı Tıyatro istiyordu. Doğrusunu söylemek zımsa Bora isteğinde haksız degıldı Ankaralılar ilk kuruluş haberlerini duydukları günden beri Beşinci Ti- yatroyu sempati ile karşılamamışlar mıydı? Radyodaki sayısız ilâm i- le ilk temsiller bir kaç gün a- yakta durmamış mıydı? Ama ne var ki şişirilen balon patlamakta gecık— memişti. ütün iyi niyetlerine rağ- men Ön sıralarda oturmak talihsizli- ğine uğrayan seyircilerden bazıları sinir buhranlarına tutulur gibi oluyor- lardı. Meselâ "Sırça Köşk" gerçek- ten muvaffak olmuş bir oyun sayı- labilir miydi? Bütün .ümitler yenı temsillerde — toplanıyor, fakat — ağız radyoları hakiki radyoların yaptığı tesirleri kısa zamanda silip süpürü- yördu. Seyirci' haklıydı, çünhkü Be- sinci Tıyatroda aradığını bulamamış- tı. Bu bakımdan Oğuz Boranın gö- rüşlerine katılıyorlardı Yeni tecrübelere girmek zamanı gelip çatmıştı. Bâzı sabırlı insanlar saatlerini ve günlerini bu uğurda fe- da edip beklemekte fayda umuyor- lardı. Ucuz etin yahnisi akat Beşinci Tiyatronun calış- malarını dikkatle takip eden bir 32 T R O seyirci, Oğuz Boranın "sanat anla- nı gerçekleştırebılmesı için en azından bir D ndoku'zuncu Tiyat- roya ihtiyacı oldugu kanaatine ko- layca varabilirdi. Son olarak sahneye konan "Ceza Kanunu" bunun en açık bir misaliydi Temsıldekı ilk aksaklık perdenin geç açılmasında kendini gösteriyor- du. Tiyatro idaresinin gişeye — para- sını ödeyen bir seyirciye — karşı ilk vazifesi; perdelerin saatinde açılma- Bu bir sanat ah- lâkı, icabıydı. i her şeyi ile kötü olan bir tiyatro hiç olmazsa âlisiplinli çalışması ile övünebilmeliy- i. Beşinci tan sonra da Tiyatroda perde açıldık- aksaklıklar birbirini dekorlar son kovalıyordu. Bir kere Oğuz Bora 99. tiyatroya doğru derece "uydurma"ydı. Neon lâmba- lariyle kurucusunu bile ilân etmış bir. tiyatronun, hele adını Devlet T yatrosu ile yarışır gibi seçmiş olan bir tiyatronun bir dekoru olması gerekirdi. Diyelim ki. başlangıçta dort başı mamur dekor yapacak pa- yoktu, o halde stılıze dekora gr— dılebılırdı Halb ki "Cez anunu' nün dekorlarında, son derece mo- dern koltuklar üzerine yama gibi du- ran motifli bezler, geçirilmiş, mefru- şat magazalarındakı vitrinlerde dahi ender rastlanan masalara bir örtü ört- mekle yetinilmişti. Perde açılır açıl- maz bu uydurma dekorla karşılanan seyırcı daha başlangıçta sahne kon- tağını kaybediyordu mler de bir âlemdi. Oyunda fes kullanıldığına göre elbiselerin de hiç olmazsa kaba hatlarıyla Osmanlı Ama ar- varıncaya elbiseleri olması gerekirdi. kası çift yırtmaçlı cekete kadar her türlü modern kos bah görülmüştü. Üstelik aynr ceket birinci ve üçüncü perdede iki ayrı şa- hıs tarafından giyilmekteydi. Ceza K Bu vurdum duymazlık içinde oyna- nan piyesin adı "Ceza Kanunu idi. Yazarı İbnürrefik Ahmet Nuri idi. Piyes de bu eski yazarının anıl- ması için sahneye konulmuştu. Beşin- ci Tiyatro bir kadirşinaslık yapmak istemişti ama, herhalde yazar ih- ya edilmemişti. "Ceza Kanunu" Osmanlı cemiyeti- nin batılaşma yolundaki gayretlerde- ki aksaklıklarını ele almıştı: Bir Pa- şa oğlu olan Amberi Bey, bir gün e- vinde piyano hocalığı yapan Caroline ile Ciftehavuzlardâ eğlenirken polis- lerin baskınına uğrar, bu arada Am- beri Bey bir polise tokat vurur ve man kemeye verilir. Amberi Bey mesele- yi ailesinden saklamaya çalıştıkça bir takım acayip hareketler yapar, şüpheyi üzerine çeker. Fakat Amberi Bey bir yolunu bulur ve okul arkadaşı İrfan Beyin kendi yerine bir ay hapse girmesiyle kurtulur. Fakat İrfan Bey hapisten çıkar çıkmaz bir başkasını tokatlar ve suç Amberi Beyin Üüstüne atılır. İrfan tevkif edılecegı sırada Mahkeme re- isi Halim Bey kefil olur. Halim Bey ise Amberi Beyin kaynanası ile ev- lenmıştır Amberi Bey meseleyi öğ- renince foyasının meydana çıkmaması için kaynanasını Halim Beyden bo- şatmaya çalışır. Bu arada İrfan Bey- le Amberi Beyin Halim Bey tarafın- dan karıştırılmaları bir hayli komik durumlara yol açar. Sonunda Halim Beyin Kanunu "tersten okuması" ile karışık meseleler halledilir Piyesin sahneye konuşunda her- hangi bir hususiyet yoktu. Hatta bir hususiyetsizlik göze çarpıyordu. Re- jisör olarak Oğuz Boranın piyesteki açık esprilerinden faydalanıp başarı- ya ulaşmağa çalışmaktan başka her- hangi bir maksadı olmasa gerekti. - Amberi Beyi de rejisör ve kurucu Oğuz Bora oynamaktaydı. Oğuz Bora tuluat kumpanyalarrnda daha önce çalışmadığına göre, sahnede kullan- dığı ses tonlarım nerden kaptığını tahmin etmek oldukça güçtü. Caro- line rolünde Türkân Bora zaman zu— rnan İstanbul şivesi, zaman da kırma bir türkçe, kullanıyordu Bu ufacık dikkatsizlik, rolün dar ciddiye alındığına misaldi.. Bununla beraber İrfan Beyde Say- kal Saran yine — ölçülüydü. Esasen Şimdiye kadar Beşinci Tiyatroda o- yuncu Olarak bir Baykal Saranı dik- kate atmak lâzımdı. Kaynana rolün- de Kadriye Tuna da eski Osmanlı hanımlarının hususiyetlerim en inci noktalarına kadar vermesi bakımın- dan başarılıydı. Kısaca Oğuz Bora bir Beşinci.Ti- yatro kurmuştu ama, halıları kirleten artistlere karşı titizlik gösteren ida- reci Oğuz Boranın tiyatronun sanat tarafında da en azından bu titizliği göstermesi şarttı. Aksi halde, turneye çıkmaktan başka çare yoktu. AKİS, 8 MART 1958 "

Bu sayıdan diğer sayfalar: