12 Eylül 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

12 Eylül 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanın içinden İnönü Konuştu Sayın İnönü, milletçe usun bulunan bir süküt devre- sinden sonra yeniden konuştu. Konuşma vesilesi, 9 Eylülün yıldönümüdür. Garp Cephesinin muzaffer ko- mutanı, başkomutanına ve bütün silâh arkadaşlarına karşı duyduğumuz minnet ve şükranın tercümanlığını kendisine has veciz, samimi tarzda yaptı. Fakat ko- nuşmanın ağırlık noktası elbette ki rejim meselesi ve bugünkü durumun tahliliydi. Sayın İnönünün dikkatle, her kelimesi üzerinde düşünülerek hazırlanmış demeci- ni okuduktan sonra memleketin I numaralı devlet ada- mının yaz aylarını boşuna geçirmemiş bulunduğunu görmek kabildir. C.H.P. Genel Başkanı, bir başka fır- satta bizzat belirtmiş olduğu o şekilde, yarım asırdan beri huyu haline gelmiş bulunan "memleket ve dünya meseleleri üzerine eğilme" âdetinin icabı olarak fikri mesaisinden bir an geri (okalmamıştır. Çivileme atla- yışlar bu mesainin sâdece dinlenme faslını teşkil et- miştir. Elbette ki 1960 yazı, sayın İnönü için son çey- rek asrın bütün yazlarından daha dinlendirici olmuş, memleket ahvali ve milletin kaderi onun doğrudan doğruya bir müdahalesini Oo geciktirmeyecek derecede emin ellerde kalmış, on yılın muhalefet lideri huzur için- de yeni kuvvet toplamıştır. Ancak vatandaşlar, on yıl- lık hürriyet mücadelesini o fiilen idare etmiş bulunan tecrübeli devlet adamının aziyeti nasıl gördüğünü me- rak ediyorlardı. yın İnönünün konuşması, demokratik rejime yürekten inanmış, batılı ölçülerle yüksek çapta bir va- tanperverin konuşmasıdır. Açıklık, idealizm, haklı bir kendine güven ve aklıselim oC.H.P. Genel Başkanının sözlerinde kucak kucağadır. Sayın İnönü bundan on- beş fil önce çok partili hayata geçiş kararım verirken zihninde ve arkadaşlarıyla yaptığı bütün tartışmaları belirtmiş, hangi unsurlara dayanarak Türk cemiyetine demokrasinin kapılarını açtığını tam bir hulüsla an- latmıştır. C.H.P. Genel Başkanının gözler önüne ser- diği bilançoyu doğru bulmamaya imkân yoktur. Daha 1945'te ortaya atılan ve bugün onbeş yıllık bir gecik- meyle bâzı çevrelerde hâlâ revaç bulan endişeler, haki- katen haklı çıkmamıştır. Bir inkılâp memleketinde de- mokrasiye geçerken neden korkulurdu? Bu inkılâpla- rın, nihayet kelle başına rey mânası taşıyan demokratik rejim içinde millet iradesiyle rafa (kaldırılmasından, itilmesinden, koruyucu bulamamasından. Halbuki, ne- tice tamamile aksi olmuştur. Gerici kuvvetlere daya- nanlar, kendilerine destek teşkil edenlere devletin bü- tün imkânlarını sağladıkları halde on yılın sonunda memleketi idare edemez hale gelmişlerdir. Tahkikat Komisyonları, sivil juntalar, örfi İdareler hep bu im- kânsızlığın neticeleridir. 1945'te korkulanın tamamile aksine, demokratik rejim inkılâpların değil, gericili- gin ölüm çanı olmuş ve gericilik taraftarları demokra- siye dayanamamışlardır. Bu, elbette ki onbeş yıl önce yapılmış seçimin isabetini göstermektedir. Sayın İnö- nü tam bir açıkkalplilikle kazancımızın ve kaybımızın dengesini kurarken ikinci kefedeki yükün küçümsene- meyeceğini o belirtmekten kaçınmamıştır. Ama şimdi, zafer kazanıldıktan sonra yaralarımızın süratle sarıl- ması ve demokratik yolda ilerlemeye devam edilmesi milletçe selâmetimizin tek çâresidir. Sayın İnönünün AKtS, 19 EYLÜL 1960 Metin TOKER aklıselime ve çıplak hakikate dayanan bu teşhisi hiç şüphe yok tereddüt sahibi pek çok iyi niyetlinin gözünü açacak, yüreğini aydınlık ve iyimser hislerle doldura- cak, bir tatmin olmamış aydın psikozunu alt edecektir. Sayın İnönü konuşmasıyla hir başka batak teşhisi düzeltmiş, bunun inanılmaz mahzurlarım vatandaşın gö- zü önüne sermiştir. 27 Mayıs hareketinin ilk gününde, ihtilâlin kansız cereyanını sağlamak üzere kullanılmış ve O vazifeyi başarmış bir formüle bazı çevrelerin sı- kısıkıya sarılması hareketin bütün asaletini yok etmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüştür. 27 Mayıs günü radyolarda, askeri hareketin memleketi partilerin içi- ne düşürdükleri durumdan kurtarmak üzere Silâhlı Kuvvetlerin bir müdahalesi oolduğu söylenmiş, bunun her hangi bir parti veya zümreye karşı olmadığı belir- tilmiştir. O kadar ki aynı gün, İnkdâp İdaresinin elin- deki radyolar Bayardan "Sayın Cumhurbaşkanı Celâl ları"nın emniyet altına alındığını bildirmiştir. yıstan bu yana köprülerin altından dünya kadar su akıp gitmiş, bir çeteci zümresi oYassıadaya sürülmüş, birsiyasi parti her türlü faaliyetten men edilmiş, fakat yeni istismarcıların ağzından 27 Mayıs hareketinin her hangi bir şahsa veya zümreye karşı bulunmadığı sakızı çekip alınamamıştır. Sayın İnönü son konuşmasında ihtilâlin, meşruluğunu ve asaletini nereden aldığını son derece kesin çizgilerle belirtmiştir. Uzlaşamayan siya- si partilerin arasına girip hakem rolü oynamaya he- veslenmek dünyanın her tarafında ordunun politikaya karışmasıdır. 27 Mayıs ihtilâlcileri bunu yapmamışlar- dır. Zira 27 Mayısta Türkiyede okarşıkarşıya partiler yoktu. Sayın İnönünün belirttiği gibi, son çâre olarak orduyu zulüm âleti diye kullanmaya kadar işi vardıran birgayrımeşru idare ile onu asla kabul etmeyen millet ekseriyeti vardı. Gerçi bugün, o idarenin en hararetli destekleri inanılmaz fütursuzlukla 27 Mayısın temeli- ni teşkil edenleri 27 Mayısın tatbikçilerine gammazla- makla meşguldürler. Ama bu oyuna gelecek bir kaç saf veya arka düşünceliden başka kimsenin çıkmaya- cağım anlamak son derece kolaydır. Sayın İnönü duru- mu berraklığa kavuşturmakla, niçin yalan söylemeli, milletçe endişe duyularak takip edilen bir ihtimali or- tadan kaldırmış, kesin vaziyet almış, 27 Mayısı haki- ki mevkiine oturtmuştur. Sayın İnönü, zihinlere takılan bir başka soruyu açıklıkla cevaplandırmıştır. İçinde bulunduğumuz inti- kal devri 1961 Ekimi geldiğinde vazifesini Büyük Mil- let Meclisine devrederek kapanacak ve demokratik cumhuriyetimizin tarihinde yepyeni, şereflerle dolu bir sayfa açılacaktır. Bu noktada sayın İnönünün sayın Gürselle tam bir fikir mutabakatı halinde olduğunu görmek huzurun yüreklere derhal yerleşmesi için kâfi sebeptir. Normal devrenin başlangıç tarihini böylesine kesinlikle Türkiyenin iki en kudretli imsamı tekeffül ettikten sonra o tarihi bir tek gün kımıldatmak artık hiç kimsenin gücünün yeteceği iş değildir. Kaldı ki fâ- ni iki şahsiyetin arkasında, daha 1945'te kendilerine güvenilerek çok partili hayat denemesine girişilen yeni nesiller dimdik, tam bir fikir birliği içinde ayaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: