12 Ekim 1963 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 28

12 Ekim 1963 tarihli Akis Dergisi Sayfa 28
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kısa zamanda ( İngiltere hudutlarını aşarak, bütün Avrupayı sarmıştır. Mary Ouant, bugün değişik görün- meye çalışan ve "Kusura bakmayın. biz bugün yaşamak zorundayız. Çün- kü atomik silâhlar yarınımıza hakim- dir. Yarınımız yoktur" diyen tuhaf bir a gelişigüzel uyguladığı "Be- " modasını ele almış ve onu ba- zı ekili bağlayarak piyasayı sür- müş, birdenbire bütün gençlerin, sa- nat dünyasının, değişik duymak, de- gişik konuşmak, değişik görünmek is- teyenlerin kalbini kazanmıştır. Hatta Fransanın büyük terzileri bile kendile- rini onun etkisinden kurtaramamışlar ve 1983-1964 kış modasını spora ka- çan, orijinal, fakat pratik bir moda olarak ilân etmişler, onun daha çok evvelden ortaya attığı çizme ve renk- li, eğlenceli yün çoraplarını, jokey kasketlerini, ısıtıcı eşarp ve kış şap- kalarını kabul etmişlerde Beatnik hattın esası Bn hat, vücudun hatlarını mey- dana çıkarmayan, düz, kısa, erkek- vari bir hattır. Yani erkek gibi raha- ta önem vermiş görünmekte, fakat bir teferruatla oynıyarak elbiseyi çok ka- dınlaştırmaktadır. Değişiklik ön plân- dadır. Meselâ, Mary Ouant'ın bir yağ- murluğu çuval gibi baştan geçirilmek- tedir. Bu çok açık "V" yakalı o açık renk empermeabi, boğaza kadar çıkan siyah, dümdüz bir yün elbisenin üze- rine giyilmektedir. Yaka ve kolların- da, etek baskısında birkaç sıra çekil- miş siyah makine dikişi göze çarp- maktadır. Mary Ouant, öğleden sonra elbiselerini bile erkek kumaşlarından, tercihen çizgili kumaşlardan yapmak- ta, fakat beyaz yakalarla bunları süs- AKİS/28 Asıl Mesele.. Jale CANDAN alkınma Plânımıza giren ve “aile plânlaması" anlamına gelen "doğu- Kınun kontrolü" deyimi, artık iyice anlaşılmaktadır ki, iyi seçilmiş bir deyim değildir. Bu, fırsatçı politikacının alinde kötü bir alet olduğu gibi, aile plânlamasının gerçek mânasını da tam olarak anlatamamakta ve bu yüzden yeteri kadar olumlu olamamaktadır. Doğumun kontrolünden maksat elbette ki, doğurmak isteyeni devletin kontrol altına alması değildir. Bu, ancak, ellenin plânlı bir şekilde geliş- mesi olanağım elinde tutmasını sağlıyan, aileye bu konuda bilgi veren, ço- cuğu ve insanı değerlendiren bir sistemi anlatır. Böylece kadın, kendisi is- tediği, sıhhati ve ailenin durumu müsaade ettiği zaman çocuk sahibi olma ve istemediği saman da çocuk sahibi olmama hürriyetine kavuşur. Zaten bu hürriyetine sahip olmayan bir kadının diğer hürriyetlerinden ebe etmek oldukça güçtür. Bence kadını yüzyıllar boyunca en «ok bu yüzden ıstırap çekmiş ve tarihin çok uzun bir safhasında bu yüzden bir çocuk doğurma makinesi olmaktan İleri gidememiştir Geri kalmış toplumların kaderlerini bağlıyan en ağır zincirlerden biri de bu değil midir? İleri dediğimle toplumlar ise "aile plânlamasını" uzun yıllardan beri uygulayan toplumlardır. Bu toplumlarda, çocukları ve kendileri için iyi şey- ler isteyen ailelerin miktarı fasladır. Bunlar, bir kadının aradan iki yıl geç- meden tekrar çocuk doğurmasının bünyede yaptığı maddi ve mânevi çö- küntüyü hesaplıyan ve dünyaya getirdikleri çocuklara yeteri kadar gıda vermek, onları okula göndermek, eğitmek, yetiştirmek kaygusu içinde bu- lunan ailelerdir. Bu toplumlarda çocuk da, ana da çok kıymetlidir, Çoçuk iyi yetişmek için bütün haklara sahiptir. Aile plânlaması, insanları, baka- mıyacakları çocukları dünyaya getirmek sorundan kurtarır. İsteyen en ço- cuk sahibi olur. İsteyen iki tane ile yetinir. Dünyanın her yerinde, eğitim) görmüş ve belirli bir hayat seviyesine ulaşmış aileler, bu usülü, kendi ken- dilerine saten uygulamaktadırlar. Bugünkü politikamız ise. bunu en sıhhi yollardan, annenin sağlığına zarar vermeden ve ekonomik, sosyal bir takım meseleleri önlemek amacıyla, daha geniş kitlelere mal etmek, onlara yar- dımcı olmaktır. Ne yazık ki, saman zaman bu bile polemik konusu oluyor. Bu toprakla- rla 60 milyonu rahatça besleyebileceği ilmen bilinmektedir, deniliyor. Unut- tuğumuz bir nokta var: Bu mesele yalnızca karın doyurma meselesi değil- dir. Bu bir okul meselesi, öğretmen meselesi, insan gibi yaşama meselesi- dir ve aynı samanda, kadının da bir meselesidir. Bunu herşeyden önce âile, ana sağlığı ve kişinin mutluluğu bakımından ele almak sorundayız. Tabii, bu ilk faktörlerin yanında, kalkınma hızımızı düşürmeyecek bir nüfus po- litikasının da önemini küçümseyemeyiz. Ancak bu, bir sonuçtur. Çünkü bir nüfus artışı meselemiz olmasa da biz, silo plânlamasını uygulamak, tesa- düfen dünyaya gelip, tesadüfen yaşamak kaderinden kurtulmak sorundayız. lemektedir. Gece elbiseleri uzun, fa- Jar kat yünlü kumaşlardandır. Beatnik modasını o tavsiye etmek mümkün değildir, Ancak, onu hiç ta- nımamak da imkânsızdır. Gençkiz gi- yiminde bu cereyanın E vardır ve buna biraz uyarak giyinmeyen genç- kız kendisini "çok ihtiyar" Bi , ufak topuklu spor ayakkabılar, küçük boyda ziynet eşyası, elde tutu- lan, uzunca, fakat gene küçük çanta- lar, dar etek üzerine giyilmiş çok uzun sveterler, deriden, kürk taklidi kumaş- lardan gene usun ceketler ve değişik, eğlenceli örgü şapkalar gençkızlara bir özellik, yenilik hissi verecektir. Anne- tir. Meselâ çizgili flanel kumaşından yapılmış ve uzun kollu erklik bluzları ile giyilen kolsuz ve yakasız, düz hatlı jumper, yâni önlük-elbiseler bu yıl çok modadır, Koyu renk kışlık çorap- ler, gençkızları için bu kadar değişik- liği hoş görmelidirler. Onları mübalâ- galı giyimden ve hallerden kurtarma- nın tek yolu, ölçülü bir anlayıştır, on- lara inebilmektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: