11 Aralık 1964 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

11 Aralık 1964 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN el çabukluğu, marifet! Menderesin türk politika hayatına getirdiği bir taktik, Menderesin ve rejimimin hazin âkibetine rağmen bu- gün hâlâ şampiyonlar bulmakta devam ediyor. Bu taktik, bünyevi bir arıza olduğunda derhal tozkoparan bir fırtı- na çıkarmak, gözün gözü görmediği bir hava yaratmak ve meseleyi dejenere ederek ona başka istikamet vermek- tir. On yıllık D.P. devrinde bu taktiğin zam zaman başarıyla yürümüş olduğu muhakkaktır. Böyle ozikoparan fırtınalarda çok C.H.P. li idarecinin dahi pusulayı şaşır- dığı, heyecanlanıp hatalar işlediği de doğrudur. Ama si- lâh her zaman geri tepmiştir ve bünyevi arıza düzeltil- mediği için bir geçici süre dikkatler başka tarafa çekil- miş de olsa, Menderesin ve iktidarının başını bu arıza yemiştir. Bu taktik bugünlerde bir defa daha tezgâha konul- muştur. Sunayın Mektubu üzerine başlayan (o hâdiseler serisi, bir el çabukluğuyla başka yönde gelişmeye itil- miştir. Muhtıra meraklısı Alicanın gayretleri, o partisini ve kendisini tamamile hiç hale gelmekten kurtarmak için çırpman Oğuzun teklifleri ve nihayet pusuda bek- leyen A.P. nin telkinleri hep bu hedefi ogözetmektedir. Sanki Türkiyede bir 'İktidar Meselesi", "Hükümet Me- selesi" vardır, bunun mevcudiyetinde, Ordu dahil her- kes ittifak etmektedir, onun için Cumhurbaşkanı Gürse- lin başkanlığında memleketin siyasi kuvvetleri buna çare aramaya itilmişlerdir! Zaten Cumhurbaşkanı Gürseli de, başlarında Alicanın bulunduğu bu politikacılar (o takımı tarafından meselenin içine bundan dolayı o sokulmuştur. Dünya boks şampiyonasından gevezeliğin getirdiği zarar- lara kadar, çeşitli konularda gazetelere demeçler verme- yi seven sayın Cumhurbaşkanının gene sık sık konuşa- rak arzulanan havanın yaratılmasına yardımcı olacağı bu politikacı takımı tarafından hesaplanmıştır. Çalışmalar tozkoparan fırtınayı çıkarmış da olsa ger- çekleri değiştirmemiştir. Son masa başı toplantıları niçin başlamıştır? Çün- kü Türk Silâha Kuvvetlerinin Komutanı Orgeneral Su- nay Meclis Başkanlığına bir mektup yazarak komuta et- tiği kuvvetlerin bir ıstırabına çare bulunmasını istemiş- tir. Ordu, teşrii dokunulmazlık sahibi olarak okendileri- ne açıktan küfreden, hakaret eden, fakat hareketleri ta- kipsiz kalan milletvekillerinden şikâyetçidir. Bu, Silâhlı Kuvwvetlerin bünyesinde geniş ve tehlikeli bir huzursuz- luğa yol açmaktadır. Bu milletvekillerinin mensubu ol- dukları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı duru- ma bir çare ararsa Genel Kurmay Başkam müteşekkir olacaktır. El çabukluğunu marifet sayanlar, daha işin başın- da, meseleyi bir "hak-yetki meselesi" olarak ele almaya çalışmışlardır. Orgeneral Sunayın böyle bir mektup yaz- maya hakkı var mıdır? Bu, bir yetki tecavüzü değil mi- dir? Başbakan, kendisine bağlı bir Genel Kurmay Baş- AKİS, II ARALIK 1964 Metin TOKER kanının bu hareketi karşısında nasıl bir muamele yap- mak kararındadır? Bunlar, İlk toplantıda tartışma ko- nusu yapılmak istenmiştir. Bu gayretin karşısına, Ordu- dan geldiği için orduların ruh haletini bilen Başbakan Inö ıkmı: hâdisenin ciddiyeti üzerine taktikçi politikacıların dikkatini çekmiştir. Gerçek şudur ki demokratik İngilterede (o milletve- killeri Orduya ağız dolusu küfredip teşrii dokunulmazlık- ları var diye takibatsız kalsalar ingiliz ordusu O İngilte- renin altını üstüne getirir. Amerikan ordusunun da aynı şekilde hareket edeceğinden hiç kimse şüphe etmemeli- dir. Milli ordular memleketlerin ve milletlerin büyük fe- dakârlıklar pahasına yetiştirdikleri, göz bebekleri (o gibi korumağa mecbur oldukları, mensuplarının hayatı mih- net ve çile, güçlük dolu müesseseleridir. Türkiyede Or- duya küfredenlerin kimler oldukları (açıktır: o Bunlar, Meclisin yetkilerini, hatta üstüne kaza hakkını da koyup onbeş kişilik bir sivil juantaya veren ve fiili dikta idare- sini kurmuş olan meşruiyet dışı bir iktidarın o alaşağı edilmesinde görevini yaptığı için Silâhlı Kuvvetleri düş- man bilenlerdir. Bunların arasında A.P. mensubu mil- letvekilleri de vardır. Milletvekili olmayan Ordu düş- manları takip edilmektedir. Haklarında müstakil kaza organları hüküm vermektedir. Ordunun bu (organların hükümlerine hürmet etmek istemediği yolunda en ufak bir belirti bile yoktur. Ama, teşrii dokunulmazlık zırhının arkasında kongre kongre dolaşıp halkı "Orduya karşı isyana teşvik edenler" ne olacaktır? Sunay mektubunda bunu sormuştur. Ordu, bunun ce- vabını beklemektedir. Afâki "Sunayın hak ve yetkisi" tartışmasının mese- leyi unutturmadığı görülünce bu defa işe başka bir ma- hiyet verilmesi yoluna sapılmıştır. Toplantıların (Meclis "Başkanının değil, Cumhurbaşkanının başkanlığında ya- pılması teklif edilmiş, "Huzur" lğfı ortaya atılmış ve bilhassa son toplantıda muhtıralı, teklifli plânlarla "hü- kümet-", "koalisyon", "A.P. ye teminat" konuları On plâna çıkarılmak istenilmiştir. Ama bunların yerinin masa başı toplantıları değil Meclis olduğu gerçeği kesin tarzda hatırlatılınca o manevra da boşa çıkmış- tır ümet Zorla iktidarı almamıştır. Güven oylamasında beyaz oylar kırmızı oylardan fazla ol- duğu için Hükümet iş başındadır. Fakat bugün Mecliste oylar aksi istikamette tecelli eder. Hükümet bugün iş başından uzaklaşır. Bunun için partilere de, politikacı- lara da bütün yollar Mecliste açıktır. O halde, bunun, Sunayın Mektubu üzerine başlayan OBA anl gürül- tüyle görüşülmek istenilmesinin sebebi nedir Sebep ortadadır: Orduyu huzursuzluğa Sevizden â- millerin üzerine bir şal örtmek, dikkati başka yere çek- mek, itham alındayken ithama geçerek şamata yapmak. Bu, hiç bir şeyi, ile noktadan bir santim öteye gö- türmemiştir ve götürmeyecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: