10 Nisan 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

10 Nisan 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şimdi, o geceyi en iyi hatırlayanlardan biri Rıfkı Salim Burçak olmalıdır. Mutedil ve “İnce Demokrasi”ye inanmış bir profesör olan Rıfkı Salim Burçak o gece Çankayadaki sofrada iki sıfatla yer almış bulunuyordu: Görevini tamam- lamış Kabinede Milli Eğitim Bakanıydı, D.P. nin Genel İdare Kurulunda üyeydi. Yanında, kendisi gibi bu iki sıfatı birlikte taşıyan bir başkası, Prof. Fethi Çelikbaş vardı. Çelikbaş, Rıfkı Sa- lim Burçağın kulağına eğilerek yavasca: “- Bu, sana!.” dedi. Rıfkı Salim Burçağın müsteşarı, Reşat Tar- du seçimlere C.H.P, adayı olarak girmiş ve kay- betmişti. Fakat sonra, bu çeşit bir tasfiye Rıfkı Sa- lim Burçağın omuzlarına yüklenmedi. Adnan Menderes onu, seçimleri takiben kurduğu kabi- neye almadı, Onun yerine, yeis bir temayülde- ki Celâl Yardımcıyı Yeni İktidarın yolu ise, o gece, Çankayadaki ziyafet sofrasında ilk işareti verilmiş bulunan istikamette oldu. Aradan aylar geçikinde bir gün, Pembe Evin yemek salonunda İsmet Paşaya Celâl Ba- yarın bu sözünün nakledildiğini hatırlıyorum. O sıralarda D.P. ilk şiddet kanunlarını çıkarmış ve Meclisi uzun bir yaz tatiline sokmuştu. İkti- dara hâkim olan temel felsefenin Celâl Bayar- dan mı, yoksa Adnan Menderesten mi geldiği tar- tışılıyordu. İsmet Paşa: “— İkisi beraberdirler..” dedi. Sonra, düşünceli bir sesle ilâve etti: Sİ Fakat bu yolla, sonları iyi olmayacak- “İkisi beraberdirler” demesine rağmen İs- met Paşanın Adnan Menderese karşı, belki içi- ne acıma hissi de karışan daha bir sempati bes- lediği bir gerçektir. Çok sonraları, Adnân Meh- deresin hazin âkibetini değiştirebilmek için İs- met Paşanın çırpınmasında, kayınvaldemin ina- nılmaz büyüklükteki üzüntüsü gibi kendisinin bu hissinin de milli düşünceler kadar rol oyna- dığını sanıyorum. Bunları, sırası geldiği zaman utanan. Fakat 1954 yazında, şiddet tedbir- lerinin, temel felsefe kime ait bulunursa bulun- sun, Başbakan Adnan Menderesin D.P, Grupun- da ve Mecliste gösterdiği büyük gayretle çıka- rıldığını unutmak imkânı yoktur. Çankaya Köş- künde yumuşatılan “muhalif” D.P, milletveki!- lerinin bu tedbirlere karşı son direnişleri Adnan Menderesin şahsi müdahaleleriyle kırıldı. Ad- nan Menderes, gerektiğinde komisyonlara ka- Hükümet Tasarılarmı pençe pençe müdafaa etti ve bunları bir bir, kimsenin gözü- nün yaşına ksızın geçirdi, Böyle bir ıü- cadelenin o yaz Anayasa Komisyonunda veril- diğini hatırlıyorum. Konu, memurların adaylık koyma haklarıy- la, yani Celâl Bayarm seçimlerden hemen &on- raki o ziyafette hiddetini söylediği meseleyla il- 14 giliydi, Hükümet “İnce Demokrasiye Paydos!” felsefesine: tamamile uygun bir “Milletvekilleri Seçim Kanununun bazı maddelerinin değiştiril- mesine ve bazı maddelerinin kaldırılmasına dair kanun lâyihası” hazırlamıştı. Tasarı Anayasa Komisyonunda - Demokratlar buna “Teşkilât-ı Esasiye Encümeni” diyorlardı. “Tasarı” yerine de “kanun lâyihası” tâbirini kullanıyorlardı. Nedense, iktidara gelir gelmez bütün yeni keli- meleri atıp yerlerine eskilerini, kopkoyu osman- lıca olanlarını koymuşlardı ve bu, bilhassa Prof. Fuat Köprülünün arzusuyla yapılmıştı - görü- Karaosmanoğlu o tarihlerde Samet Ağaoğlu ile birlikte D.P, içinde bir muhalif cephe teşkil edi- yordu. Samet Ağaoğlu daha sonralam, Kabi- neye tekrar alınınca tutumunu değiştirecek ve artık hep öyle kalacaktır. Hükümet tasarısının bir 35. maddesi vardı. Bu maddeyle memurlar, aday olabilmek için se- çimlerden altı ay önce görevlerinden istifa etmek mecburiyetinde bırakılıyorlardı. Böylece, meş- hur ziyafet akşamı Celâl Bayarın şikâyet etti- ği durum ortadan kaldırılıyor, “renklerini belli etmiş kimseler”in devletin kilit mevkilerine geri getirilmesi külfeti kalmıyordu. Aradan zaman geçince ve partizanlık İktidarın âlâmet-i fâri- kası olunca tabii bu madde de sadece “seçimi kazanamamış C.H.P.li adaylar” için işleyecek, D.P. li seçimzedeler tekrar işlerine hemen alıma- caklardır. Madde, “siyasi ahlâk lüzumu” gerek- çesiyle bir de şöyle fıkra taşıyordu: “Bir siyasi partinin adaylık yoklamasına girip de muvaffak olamayan veya yoklamayı kazanıp da nizamna- melerine göre partilerin yetkili organları tara- fından adaylıkları kabul edilmeyen kimseler hiç bir seçim çevresinden müstakillen adaylıklarını koyamayacakları gibi başka bir parti tarafından da aday gösterilemezler ve seçilemezler.” Niha- yet maddenin bir “ilk tâdil fıkrası” vardı ki, çok milletvekilinin kanaatince bir koalisyonu imkân. sız hale getiriyordu. O yaz bu madde ,siyaset hayatının mihenk taşlarından biri oldu. Anayasa Komisyonunda Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Kemal Özçoban, Turan Güneş, İhsan Aktürel gibi şahsiyet ve medeni cesaret sahibi D.P. milletvekilleri vardı. Bunlar maddeye karşı vaziyet aldılar. Samet Ağaoğlu Anayasa Komisyonu üyesi değildi. Fa- kat görüşmelere katıldı ve maddenin Anayasaya aykırı olduğu tezini destekledi. t “Muhalifler”in dediği şuydu: “35. maddenin ilk tâdil fıkrasının getirdiği hükmün namzedin hukukunu tahdit ettiği, memleket menfaatleri- nin icap ettirebileceği bir koalisyona mâni oldu- Şu, bu suretle partilerin haklarını da tahdit ey- lediği ve böylece Teşkilât-ı esasiye kanununun 12. maddesinin hükümlerine bir tearuz teşkil ey- lediği cihetle” bu fıkranın tasarıdan çıkarılması lâzımdır! ,-

Bu sayıdan diğer sayfalar: