10 Nisan 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

10 Nisan 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ankara i Hans Sehweikart Ankarada atı Almanyanın en ünlü -ve yaşii (4 yaşında)- rejisörlerinden biri olan Hans Sehwelkart, Devlet Tiyat- rosunun dâveti üzerine (bitirdiğimiz haftanın başlarında , Ankaraya geldi. Onyedi yıl süre ile Münich'teki meşhur “Kammerspiele" - Oda Ti a - nin müdürlüğünü yapmış olan mısafir alman rejisörünün Ankarada, “Mara! nin Ölümü" veya “Danton'un Ölümü" gibi önemli alman oyunlarından bir'ni sahneye koymak üzere dâvet edildiği gövlermekteydi, Ama şimdi bu alman diği ve Çekovün rinde durulduğu oyunlarından vazgeç verilmektedir. Türkiyeye ilk defa geldiğini, tiyat- romüzu tanımak fırsatını bulamamış olduğunu söyleyen misafir rejisör, o Pazartesi günü akşamı, Alman Kütüp- hanesinde “Eğitbilim olarak Sahne R* jisi" konusunda bir konferans verdi. Konfe 'ranstan sonra, alman sahne ada mına çeşitli sorular soruldu, Bu arada, son zamanlarda İstanbulda günün kö- nusu haline getirilen “Tiyatroda E'eş- tirmecinin Rolü" üzerinde düşündük- lerini açıklaması rica edildi. Hans Sechweikart bu konuda özetle şunları ledi: Eleştirmecinin, sahne hayatında, sanatçılar için olduğu kadar seyirci - çin de önemli bir fonksiyonu olduğunu sanyorum, Tabii bu, eleştirmecinin temsil ettiği seyirci seslendiği okuyucu miktarına göre de gişmektedir, Sanatcı ve rejisör, eleş- tirmeyi hoş karşılayacak, doğ'u ve verinde yapılmış tenkitlerden favdeian masını bilecek olgunlukta Olmalıdır. Doğru bulmadığı tenkitlerin etkisi &'- tında Er m kadar da kendine güveni olmalıdır. Ben şahsen, bir feji vaptıktan sonra, güzeteleri hemen oku mam, Sahneye koyduğum oyunu bir- kaç defa seyrederim. Herkssten önces kendim, kendi yaptığım iş hakkında kesin bir kanaate sahibolmağa çalışı- rım. Ondan sonra 'eleştirmecileri oxu rum, Okuduklarım kendi kanaatime uy mazsa buna hiç şaşmam, Çünkü da'ma zev farkları ve aykırı düşünceler ola» caktır, Eleştirmeciler arasındaki gö y rı da bunu gösterir, Beğenen- vanisira yaptıklarımızı beğenmi- a yenler de dalma olacağtır. Ama benim asl şaştığım, kimi zaman benim de he genmediğim rejilerimin gazetelerde ös vüldüğünü görmektir.” HKİS, 10 NİSAN 1965 “Dün Mn va giderken çok komik bir şey oldu”; (Müzikli ko- edi, 2 bö Yazan: Plautus dö, lb, Derleyenler: Garry Gelbart - Burt Shevelove. Müzik; , Stephen Sondheim, Oi a Jeaviren; Mehmet Beksan, Tiyatro: Dormen Tiyatrosu (İstanbul), Sahneye koyan: Haldun Dormen, Dekor: Leylâ Süren, Kostümler; G. Erenyol - E, Keskin. Koregrafi; Maritza Boralı, Konu: Dormen Tiyatrosunun yeni müzikali bir amerikan güldürüsü., Ama ilhamını ikibin yıllık Lâtin tiyatrosundan, Plautus'tan alan bir gül- dürü,. Açıkgöz amerikalı yazarlar, bu konu kıtlığında Plautus'un oyunia- rını taramışlar, güldürebilecek ne bulmuşlarsa almışlar, ustalıkla birbirine eklemişler!.. Böylece ortaya, yalnız amerikalıları deği|, tiyatroya biraz da gönül eğlendirmeğe giden her ulustan seyircinin hoşlanacağı bir skeçle? dizisi çıkmış, Bu skeçlerin en çekici yönü, vakanın, sahnede yarı çıplak dan- seden güzel kızlar, kadınlar arasında, zevk sahibi bir “kadın tüccarı'nın evinde geçmesi... Zengin komutan Miles Gilorlosus'a satılmış bir dilbere abi- yı yakan bir delikanlı, aynı dilberi elds etmeğe çalışan gözü çöplükte kal- mış bir baba, Xizi sahibinden ve zamparasından kurtarıp genç efend'sına kazandırmak için binbir dolap çeviren zeki bir Köle (Pseudolius), bu uğut- da kadın kılığına girmeği ve ölüm yatağına yatmayı göze ip bir oaşka sadık köle... Bunlar da oyunun eğlendiren ve güldüren yönler Oynıyanlar: Altan Erbulak (Pseudolius), Erol Günaydın Rİ, Erol Keskin (Hysterlum), Haldun Dormen (Marcus Luclus), Füsün Erbulak (Tintinabula), Tülin Ora; (Philia), Hüseyin Kutman (Miles Glorlosus) vs, Beğendiğim: Haldun Dormenin, seyircisini eğlendirmek için hiçbir fe- dakârlıktan kaçınmadığını gösteren renkli, âhenkli sahne düzeni: 17 kişi- lik orkestra, 18 kişilik oyuncu kadrosu, zengin dekorlarla kostümler ve... tatl, kıvrak bir koregrafi.. Altan Evbulakın bütün güldürme unsurunu kend'n- de toplayan Pseudolus'ta seyirciyi kahkahadan kırıp geçiren oyunu... Beğenemediğim: Oyuncuların sesleri -ve şan tekniği- olmadığı halde, müzikal oynamıya kalkmış olmaları, Bu yüzden çoğu sahnelerin bir sessi2 film manzârası göstermesi.. Sonuç: Kulakları değil, gözleri okşıyan bir müzikli güldürü... Temsilden sonra hiçbir iz bırakmıyan, uçup giden bir sabun köpüğü, Naciye FEVZİ 5; Dormen Tiyatrosunda “Dün G:ee Yolda Giderken...” «gok garip bir gey oldu 33

Bu sayıdan diğer sayfalar: