24 Nisan 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

24 Nisan 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT ne döndü: — Adam bana, ski için kışları İs- viçreye gidip gitmediğimi işte böyle bir gecenin ortasında sordu. Ne cevap ve- rebilirsiniz? Zaten o gece, tıpkı sonra- ları daha başka gecelerde olduğu gibi hana, mütemadiyen, günlük hayatım- de sorular sordular, fikrimi almak is- tediler. Herkes büyük bir rahatlıkla Londradaki sanat gösterilerinden, tiyat- rotardan, konserlerden bahsediyordu- Dinlenme saatinin henüz gelmediğini o zaman iyice anladım. Bu da görevle- rin bir devamı idi. Bundan böyle, evde iş bitince de dinlenemiyeceğimizi ayrıca sezmiştim. Ev işlerine ek olarak olayla- rı izlemek, çok okumak ve gerektiği şe- kilde de gezmek gerekiyordu." " lâle Kura .bir soluk sustu, sonra: — Tabii bütün bunlar bana has şeyler değildir" diye konuşmasına de- vam etti. "Bütün Dışişleri memurları- nın eşleri aynı meselelerin içindedirler. Gezme, eğlenme, vakit geçirme diye bildiğimiz şeylerin çoğu bir görev ol- muştur ve insan bunun ağırlığını anlar. Gerçi bu sözlerin insana "Biraz da biz ölelim" hikâyesini hatırlatmaması kolay değildir ama. Lâle Kura sahiden samimi, açık kalpli bir genç kadındır ve bir genç kadın her gece vazifelen dışarı çıkmak zorunda kalır, kendi hiç özel hayatı olmaz, bütün işlerini bizzat yapar, yemeğini pişirir, (o çocuklarına bakar ve bir adamı olmazsa başka tür- lü de konuşamaz. Ancak "bütün dışişle- ri memurlarının eşleri aynı meselele- rin içindedirler" lâfındaki mübalağa payıyla mensup olunan zümrenin mü- dâfaası gayreti, şüphesiz, Lâle Kura- nın bu şekilde konuşmasının bir sebebi- ni teşkil etmektedir. Gerçek şudur ki "Biraz da biz ölelim" ne kadar doğruy- sa, davulun sesinin uzaktan hoş geldiği o nisbette hikmet dolu bir atasözüdür. " Göz dikilen hayat Lâle Kuranın hayatının bir yönü, yani madalyonun bir yüzü çok kim- senin, çok genç kızın göz diktiği bir hayattır. Yabancı memleketlerde geti- rilen uzun yıllar, orada alınan iyi para, şaşaalı hayat, yemekler, kokteyller.. Gepgenç bir kadınken İngiltere Krali- çesine takdim edilmek. Gülbenkyanlar- la, Kral Hüseyinlerle tanışmak. İlgi çekici şahsiyetlerle konuşabilmek. Bun- lar hariciyeci eşliğinin inkâr edilmez avantajlarıdır.. Fakat Lâle Kura gibi kendinin veya i buna yinli olmayan, görevlerini ve sorumlu- Kolejli Lâle Kura Hayata ilk adım luklarını müdrik hariciyeci eşleri için durum sadece bu kadar değildir. Bu- gün, bilhassa Merkezde bulunan harici- yeci eşlerinin pek çoğu işte bu sınıfa dahildirler. Bunlar, bir yandan evleri- ni çekip çevirirken diğer taraftan da kocalarına yardım etmeye çalışmakta- dırlar. Eşi Protokol Dairesi Umum Mü- dürü olan Lâle Kura, işgal ettikleri bu mevki dolayısıyla da işi en çok olan- lardan biridir. Nitekim geçenlerde o çevrede şöyle bir hâdise cereyan etti. Saçları kısaca kesilmiş, (sempatik hareketleri olan topluca kadın, ya- nındaki aynı derecede şık ve zarif üç kadına doğru eğildi ve sesini hafifçe al- çaltarak, fransızca "— Ağır işli bir elbisem var, bu ak- şam nasıl durur diye düşünüyorum" dedi. Kadınlar hemen, aynı anda cevap veri ei ler — Mülemmel olur !" Sonra da, rahatlamış gibi birbirle- rine baktılar. Aynı anda her üçünün de kafasını kurcalayan mesele galiba ay- nı idi: Onlar da elbiselerini düşünüyorlardı. Gerçi ne giyinecekleri- mi çok daha önceden tasarlamışlardı ama, misafir ve ev sahibeleri arasında ki bu "kadınca" konuşma, protokolün klâsik Okaideleri oiçine (o sokulabilen samimi bir anlaşmanın tipik bir örneği idi ve buna benzer davranış- lar, günlerdenberi devam eden resmi Ziyarete büyük "sıcaklık" getirmişti. Gönüllü görevliler Misafir, 80 kişilik maiyeti ile mem- leketimizi resmen ziyarete gelen Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba- nın eşi Bayan Burgiba idi. Dışişleri Protokol Umum Müdürü Halük Kura- nın eşi Lâle Kura, Protokol Dairesinde refakat umum müdürlerinden Necdet Özmenin eşi Emel Özmen v um Müdür Muavini Yalçın Kurtbayın esi Berrin Kurtbay kendisine mihmandar- lık ediyorlardı. Üç kadın, misafirler gelmeden çok önce, başbaşa vermişler, heyete katılan kadınlar için ayrıca de- taylı bir gezi programı hazırlamışlar. Bakanlığa ait bir eski model minibüs- raklarını dağıtmış ve müesseselerle iş- birliği yapmışlardı. Misafirleri boğa hava alanında karşılamaya git- tikleri zaman tek bir dertleri kalmıştı: Programı saatlere sığdırmak!. Burgibalar çok yakınları ve Tunus devlet büyükleri ile Hariciye Köşkün- de kalıyorlar, delegasyonun diğer kıs- mı Ankara Palasta misafir ediliyordu. Üç arkadaş, protokolün bütün kaidele- rine harfi harfine uymaya kararlı ola- rak, her çıkıştan sonra misafirleri tam heyet halinde, önce Hariciye Köşküne, sonra da Ankara Palasa götürüyorlar- dı. Yeni bir ziyarete veya davete ica- bet edebilmek için de yine aynı mera- simle, misafirleri yerlerinden almadan önce bir koşu eve gidip, çoğa zaman on dakika içinde kıyafet değiştirmek Zo- runda kalıyorlardı. Tabii bütün mesele sadece elbise değiştirmekten ibaret değildi. - Tunus delegasyonunda, Türkiyenin sosyal ve ekonomik konuları ile yakından ilgili iyi yetişmiş, önemli kadınlar, gazete- ciler, yazarlar, televizyon program şef- leri, okul müdireleri, dernek başkanları ve çeşitli meslekten kadınlar da vardı. Bunlar, çeşitli müesseseleri ziyaretleri sırasında çeşitli sorular (o soruyorlar Türkiyenin meselelerini. Atatürk dev rimlerinin bugünkü durumunu öğren- mek istiyorlar, yeni fikirler ediniyor veya bugüne kadar duymuş oldukları- nın doğruluğunu araştırıyorlardı., Fran- sızca veya ingilizceyl mükemmel suret- te konuşan mihmandarlar bir yandan bu soruları cevaplandırırken, bir yan- dan da müesseselerde kendilerini ge- rekli kimselerle tanıştırıyorlar, gerek- tiği zaman tercümanlık da yaparak, büyük bir milli sorumluluk duygusu al- tında, son derece dikkatli ve titiz dav- ranıyorlardı. Ankara ve İstanbuldaki Ziyaret sırasında mihmandarlar, kadın delegeasyonu Olgunlaştırma Enstitüsü- ne, Yardımsevenler müessesesini, Türk

Bu sayıdan diğer sayfalar: