24 Nisan 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

24 Nisan 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER yunan uyruklu rumların sınır dışı edil meleri konusundaki kararları gazeci- lere açıkladı. Başbakanlık muhabirleri istediklerini öğrenmişlerdi ama, bu- nun asıl yetkili ağızlar, Başbakan Ür- güplü veya Yardımcısı Demirel tara- fından ifade edilmesini istiyorlardı. Ne yazık ki Ürgüplü, tek kelime konuş- madan arabasıyla oradan uzaklaştı. Demirel ise gazetecilerle, bir devlet a- damının. hele bir Başbakan Yardım- cısının kullanmaması gereken kelime- lerle ve havanda su dövme niteliğinde bir tartışmaya girişti. Genç gazeteci- ler kendisine "Süleyman Bey" diye hi- tabediyorlar, Demirel ise. sorulan soru lara "Bu da soru mu?" diye karşılık veriyordu Tartışma uzayınca, Demirel ördek- başı yeşili pardesüsünün O yakalarını kaldırdı, yanında Sağlık Bakanı Fa- ruk Sükan olduğu halde, yürüyerek yo- luna devam etti. Makam arabaları ar- kalarından gidiyordu. Ekilen biçilir Bakanlar öğleden sonrayı, her türlü Makarios kâbusundan uzak, Tür- kiye - Portekiz maçını seyrederek ge- çirdiler. Nasıl olsa önlerinde 30 ton gı- da yardımı ile kazanılmış 24 saatlik bir mühlet vardı! Kabine ancak Salı günü saat 18'de toplanarak Kıbrıs Meselesini yeniden ele alabildi. Toplantı daha çok, önce- ki gün alınmış tedbirlerin, yapılan de- marşlarla sağlanan neticelerin bir mu hasebesi niteliğinde oldu. Aradan ge- çen 24 saat zarfında t ürk kesimine 120 ton daha gıda yardımı yapılmıştı ki bu, kazanılmış olan dört günlük zaman demekti. Bu süre içinde Yunanistan nezdinde girişilecek (o teşebbüslerle hiç değilse Lefkoşedeki ablukanın gevşe- tilmesi bakımmdan bir sonuç almak mümkündü. Aslında bugün Ürgüplü Hükümeti- nin izlemekte olduğu politikanın en belirgin özettiğini "günlük" olması teş- kil etmektedir. Bazı hallerde ve bil- hassa yumurta kapıya gelince dikkat edilen bu husus, bir ülkenin dış poli- tikası için bir ölçü olmak niteliğinden herhalde uzaktır. Sovyetler Birliği gi- bi büyük bir koz kaçırıldıktan sonra Amerika tekrar eski sapık fikir- lerine kapılmış, İngiltere de ay- m yolu tercih etmiştir. Gerçi böy- lece Türkiyenin Kıbrıs meselesinde Yunanistanla karşı karşıya kalmış olması meseleyi bir hal aresi- ne bağlayacak (yegâne yoldur ve ilk bakışta da durum böyle görünmekte- dir ama, Amerikanın tarafgirliği sa- 8 Halük Bayülken Fren,,, dece Adadaki rumlarla Yunanistanın -işine yaramaktadır. Sam Amca, Tür- kiyenin demarşlan karşısında derhal, pembe "tarafsızlık" gözlüğünü çıka- rıp ortaya koymaktadır. Böylece, yal- nız kalan Ürgüplü Hükümetinin politi- kası da ancak, Lefkoşeye, türk kesimi- ne girecek gıda yardımının tonajını hesaplamaktan ibaret kalmaktadır! idare Öp babanın elini! İçişleri Bakanı İsmail Hakkı Akdo- gan, haftanın başlarında Pazartesi günü ansızın gazetelerin birinci sayfa- larında boygösteriverdi. Ortada fol yok yumurta yokken, MP'li Bakan öyle bir demeç vermiş, gazetelerin birinci say- fasına (Oöyle bir yerleşmişti ki, piri Osman Bölükbaşının bile buna gıpta etmemesi imkânsızdı. Akdoğan gel- miş geçmiş her kabinede en çok politi- kacı yiyen ve en kaypak koltuk olarak bilinen İçişleri Bakanlığına getirildi- ginden beri susmuş susmuş, sonra bir- den parlayıvermişti: "— İçişleri Bakanlığında ya Mayıs ayına kadar durdurttu Demeç, yüksek derecedeki memur- lar arasında yapılacak tasfiyeyi plân- lamak üzere bir komitenin faaliyet ha- linde bulunduğu -Akdoğan bu komite- de MP'yi temsil etmektedir- şu gün- lerde, ilk bakışta, ılımlı ve tarafsız bir idare yolunda atılmış bir adım niteliği taşıması bakımmdan hayli sempatik görünmektedir. Meselenin aslı da bu- ur. Ama madalyonun öte yüzünde saklı bir diğer gerçek de, demecin bü- tün Türkiyeye saldığı panik havasıdır. Zira Akdoğan "Mayıs ayına kadar hiç- bir tayin yapılmıyacaktır" demektedir ama, demeçten çıkan bir diğer anlam da "Ayağınızı denk alın. Mayıs ayında tayinler var" tehdididir. Yani 1 Mayıs tarihi, Türkiyeye yayılmış bulunan bü- tün valiler, kaymakamlar ve bucak mü dürlerinin başında Damoklesin kılıcı gibi asılı durmaktadır. Şimdi pek çok idareci, basında sallanmakta olan bu kılıcın yerini bir. "devlet okuşu"nun alması için uğraşacaktır. Aslında İsmail Hakkı Akdoğanın, sözlerinin yaratacağı dalgalanmayı dü şünüp düşünmediği meçhuldür. Ama bilinen, İçişleri Bakanının "tâyinleri " der- gerekçenin makul nedenlere dayanmakta olduğudur. Haftanın başlarında kendisiyle gö- rüşen bir AKİS'çiye İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Fethi Tansug bu nedenleri şöyle ifade etti: "— İçişleri (Bakanlığında tayin mevsimi İlkbahar ortaları ile yaz son- larıdır. Bu aylarda yapılan tayinler, personeli, kış aylarında olduğu kadar mutazarrır etmemekte, ev bulmak da- ha kolay olmakta, çocukların mektebe kayıt işlemleri, kömür, odun derdi ha- fiflemektedir.." İsmail Hakkı Akdoğanın dayandığı gerekçe ise daha çok hukuki mevzuat- la ilgilidir. Halen İçişleri Bakanlığın- da, yeni, bir personel rejimi getirecek nitelikte bir yönetmelik hazırlanmak- tadır. Böylece, kâğıt üzerinde de olsa. keyfi tâyinlerin, o gün havanın güneşli veya yağmurlu olmasına bağlı kalan tasarrufların yerini değişmez prensip- ler alacaktır. İşte Akdoğan "tayinleri Mayıs ayına kadar durdurttum" der ken gerekçe olarak meselenin bu yönü- nü ileri sürmüştür. Zira yönetmelik o tarihten itibaren uygulanacaktır! Kaş yapayım derken... Ancak bu arada karanlıkta kalan ve , bütün bu makul nedenlere rağmen bir türlü anlaşılamıyan husus, Akdo- ğanın durup dururken pat diye, böyle- sine yankılar uyandırmaya müsait bir konuda demeç vermeye neden lüzum gördüğüdür. Esasen idarede esen panik rüzgârının nedenini de. Akdoğanın ta- yinler idir tesbit ettiği ozaman değil demecin zamansızlığı teşkil etmekte- dir. Gazetelerin birinci sayfalarında iri puntolarla yer alan İçişleri Bakanının AKİS, 24 NİSAN 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: