22 Mayıs 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

22 Mayıs 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ergani Bakır madeninde bakır akıyor Alıp da kaçan mı? tışlar gösterdiği halde, Türkiye, yeterli rezervlere ve cevheri işleyecek tesis- lere sahip olduğu halde üretimini art- tıramamış ve muhtemel munzam döviz geliri bu rehavet yüzünden kaçırılmıştır Krom ihracatındaki krizin bu kadar u- zun sürmesinin başlıca sebebi -en az Sovyetlerin dampingi kadar- organizas yon ve devlet politikası eksikliğidir. Türkiyenin maden politikası, şek- len, 3/3/1954 tarihli Maden Kanunu ile tesbit edilmiştir. Bu kanun, bugün, madenciliğimizin iyi işlememesinin en esaslı ve tek sebebi gibi gösterilmek is- tenmektedir. Bu kanunun, Türkiyenin milli menfaatlerini en iyi şekilde koru yacak kanun olduğunu iddia etmek zordur, kanunun kusurları vardır. Fa- kat bu kanun çeşitli uygulama tarzla- rına imkân verecek, oldukça yumuşak nitelikte bir kanundur. Serbest rekabete hak tanıdığı kadar, devlet işletmecili- ginin ve önderliğinin yollarını, da açık bırakmıştır- Bu bakımdan 1954'ten bu yana eğer iyi bir uygulama yürütülmüş ve aksayan noktaların tadili gerçekleş- tirilmiş olsa idi, muhakkak ki bugün- kü gibi suçlu aranmaz, madenciliğimi- zin girift problemlerini bıçakla kese cek iksir tarzında -meselâ bunlardan biri yabancı sermayedir- çarelerin pe- şinde koşulmazdı. Bir "süper man" Gerçek şudur ki, 1954 tarihli Maden Kanunu ile murad edilen gayelere bugün ulaşılamamıştır. . Bunun en ö- AKİS, 22 MAYIS 1965 nemli sebebi, kanuna hayat verecek ve uygulıyacak teşkilâtın kurulmamış ol- masıdır. Yürürlükteki Maden Kanunu madencilikle ilgili işlemleri yürütmek üzere bir Maden Dairesinin kurulma- sını öngörmüştür. Ancak bu noktada bir hataya düşülmüş, Maden Dairesine hayatiyet verecek imkânların ve Kad- roların aynı kanunun içinde veya va- kit geçirmeden başka bir kanunla ger- çekleştirilmesi cihetine gidilmemiştir. Sadece 157. madde ile Maden Dairesi- nin teşkilât ve kadrolarının o zamanlar hazırlanmakta olan Ekonomi ve Tica- ret Bakanlığı Teşkilât Kanunu içinde yer alacağı belirtilmiştir. Tesbit edilen ihtiyaca göre, Maden Dairesi asgari 55 mühendis ve buna ilâveten çok sayıda yardımcı elemanla işleyebilecektir. An- cak, bu imkân hiçbir zaman gerçekleş- memiş, uzun yıllar kanunun uygulayı- cısı olması gereken bu daire, tek bir mühendisle çalışmıştır. Bu yıllarda ma den dairesinin birbaşına çalışan bu za- vallı mühendisi tarafından yürütülen -veya yürütüldüğü sanılan- işleri şun- -ardır: 700-800 işletmenin faaliyet plânla- rını ayrı ayrı tetkik, bu işletmelerin şartnamelerine göre çalışıp çalışmadık larını mahallinde kontrol, Maden Dai- resine yılda yapılan ortalama 10 bin ruhsat müracaatını incelemek, ihtilâf- ları mahallinde inceleyerek bunlardan ruhsat verilmesi gerekenlere ruhsat ver mek, işletme haline geçen müteşebbis YURTTA OLUP BİTENLER lerin muamelelerini ikmal etmek, bun- ların fen rapor ve haritalarını tetkik etmek, işletmelerin piyasaya vereceği cevherin arza uygun olup olmadığını kontrol etmek, bulunan madenlerin is- tenilen evsafta olup olmadığını tetkik etmek, varsa karışık maddeleri tesbit etmek, bakanlıklararası madencilik ko- nularında koordinasyon sağlamak, dün- ya maden politikasını takip etmek, devletin madencilik o politikasına yön verecek esasları tesbit ederek üst ma- kamaarzetmek. v.s. v.s. Bütün bu işleri aynı zamanda baş- mühendis ve reis ünvanını da taşıya- rak "başaran" ve böylece herhalde bu alanda bir rekor kıran mühendisin ismi Cemal Başgözedir. Eğer o günler- de Türkiyenin madencilik işleri yürü- müş ise, mühendis Cemal beyin fil , deve mukavemeti, elektronik beyin gücünde bir zekâ gibi hasletlerle birlikte, istediği anda pencereden uçu- verip meselâ Ergani bakırları üzerin- den Divriği demirlerine geçip, oradan da Bursadaki çinko madenlerine uğ- rayabilecek kaabiliyetlere sahip olma- sındandır! Bu devrede maden işleri yürümemişse bunun tek sebebi mühen- dis Cemal bey ve sonradan kendisine katılan birkaç arkadaşının -bugün Ma- den Dairesinde sadece 9 mühendis var- dır ve bunlar her nekadar türkseler ve bir türkün dünyaya bedel olduğu söy- lenirsa de- anormal kaabiliyetlere sa- hip olmalarıdır. Hüdai Oral İsmi kaldı yadigâr

Bu sayıdan diğer sayfalar: